@syildiz_koc
|
Medya: Kaldık böyle (Yelken)
Bıkmamıştı dil ucuna taht kuran isyanları susup bastırmaya. Kahretmek de yetmiyordu ki bazen. Yitirilen gözlerinin mateme düşen ferini mesken tutmuşken, sevda ölümden çok hatırlatıyorken kendini kabullenmek kime gerekti? İçinde bir canavar besliyordu Nazar. Zamanı öğüten, kazandıklarını elinden alan, geleceğini kör nefesiyle boğan bir canavar. Onunla paylaşıyordu yaşadığı azapla dolu hayatı. Ayrı aşkların fakat aynı hikayelerim kadınıydılar. Aynı bedeni paylaşıyor, Nazar'a biçilmiş ömrü yarım yaşıyorlardı. Genç kadın her gün bu talihi yenmek için uyanıyor fakat eline düştüğü hastalıktan kurtulamıyordu.
Naz onun kabullenmek zorunda olduğu gerçeğiydi. Hep bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenmişti. Mervan'ın sürekli kendisine âşık olduğunu söylemesi, hastalandığı o dönemde bu durumu gereğinden fazla çabuk kabullenmesi ve hazırlıklı gibi ihtiyacı olan ilaçları ona vermesi... Her şey en başından beri onun bilgisi dahilindeydi. Onu iyileştirebilmek için vermişti ilaçları, sahip olmak için değil. Bu yüzden Dilan'ı ve Makbule Hanım'ı bir an bile peşimden ayırmıyordu. Nazar'ı psikolog olan arkadaşına gösterdiğinde durumuna hiç şaşırmamıştı. Ona belki de her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmış ve karşılığında klinikten daha iyi bir çözüm yolu bulamamıştı. Nazar'ı kliniğe yatırmaya razı olmamıştı ve yine her şeyi kendi yöntemleriyle halletmeye çalışmıştı. Kaza yaptığı gün o hastane odasında karısının rahatsız olduğunu söylerken doğruyu söylemişti. Genç kadının saldırganlaşması ve krize girmesi daha fazla gerçekleri saklamasına engel oluyordu.
Oğlunu Nazar'dan bu yüzden uzak tutuyordu. Çünkü durumunun kötüye gittiğini biliyor ve Aras'a içindeki karakterlerden birinin zarar vermesinden delicesine korkuyordu. Genç kadın, boğulur gibi olduğunda mezarlıktaki kalabalıktan uzaklaşma ihtiyacı hissetti. Üzerindeki siyah yas kıyafeti, esas cenazenin kendisini olduğunu unuttursa da ölü ruhu çoktan hayallerini kefenlenmişti. Başındaki siyah eşarbı omzunun üzerinden geriye doğru bıraktı. Gözlerinden dökülen o bir damla yaşı parmak uçlarıyla sildi. Demek Mervan'ın kendisine dokunmamasının altında yatan sebep de aynıydı. Onunla beraber olmak isteyen kişinin Naz olduğunu anlamış ve hastalığını kullanarak Nazar'a sahip olmak istememişti. "Sana zorla sahip olmadım." derken doğruyu söylüyordu. O, Nazar'ın alter kişiliğini çok sonra fark etmiş ve genç kadını deli gibi arzularken bile duygularına yenilmemeyi tercih etmişti. Şimdi anlıyordu neden kilitledi kapıların Mervan'a engel olmadığını. Nefretine rağmen onun odasında, onun kollarında uyanmaktan neden kurtulamadığını artık çok iyi biliyordu? Hatırlamadıklarının sebebi Naz'dı. Nazar, Naz'ın yaptıklarını bilmiyordu ve belki Naz'da onun yaptıklarından habersizdi.
Yeniden kalabalığa yöneldi. Bugün babasının cenazesini kara toprağa bırakacağı gündü. Belki de ilk kez ona kavuşmuş, kavuştuğu an da onu yeniden kaybetmişti. Mezara bırakılan kefene baktı. Üzerine tahtalar dizilirken ona her şeye rağmen hakkını helal etti. Biliyordu. Kırıp döktükleri affedilecek cinsten şeyler değildi ama üzerindeki yükün hafifleyebilmesi için Nazar'ın onu affetmesi gerekiyordu. Kırgınlık da kalbi yoruyor, acılar cam kırıkları gibi ruhun can evine batıyordu. Bu batıklara merhem olan tek şey ise bağışlamaktı.
Mezara son rötuşlar yapılırken genç kadın bakışlarını sol yanındaki komisere sabitledi. Zor günlerinde yanlarında olması umut vericiydi. Artık aileden biri gibi olmasını yadsımıyordu. Bilakis memnun olduğu bile söylenebilirdi. İnsanlar teker teker dağıldığında Niyazi'nin teklifiyle bir çay bahçesinde oturmaya karar verdiler.
Tahta masalardan birine yerleştiklerinde Nazar ve Murat'ın tek düşündüğü olumsuz bir durumun olup olmadığıydı. Kuş cıvıltıları çıplak kalan ağaçları terk etmiş, kış bu sene biraz erken bastırmıştı. Kenar semtler soba bacalarından tüten siyah dumanlarla hemhal olurken gökyüzü de kararmış, yağmur yüklü bulutların istilasına uğramıştı. Sadece bu detaylar bile Nazar'ın yüreğine uluyan, yırtıcı kurtları düşürmeye yetmişti.
"Ne yazık ki size iyi haberlerle gelmedim." dedi Niyazi parmak boğumlarını sıkarken. Gerginliği her halinden belli oluyordu. "Aslında daha önceden söylemek isterdim ama görevimin verdiği sorumluluklar buna engel oldu." Murat Nazar'ın uykusuzluktan bitap düşüp kızaran mavi gözlerine iç çekerek baktı. Kendisi her türlü acıya göğüs gerebilirdi fakat canından bir parça olarak gördüğü kardeşinin daha fazla acı çekmesine tahammül edemezdi. "Açık konuşun lütfen Komiser. Aras'la ilgili sıkıntılı bir durum mu var?" Niyazi başını titretir gibi salladıktan sonra boğaz kuruluğunu gidermek için çayından bir yudum aldı. Elleri bir süre masanın yara ve oyuklarla dolu tahta yüzeyinde dolaştı. Ciğerlerini balon balığı gibi oksijenle doldurduğunda tereddütsüz sözlerine başlama ihtiyacı hissetti.
"Mervan... O ölmedi Murat. Hayatta." Duydukları Nazar'ın yüreğinde kasırgalar koparmıştı. Yüzü biraz önceki yasının aksine aydınlanmış, pembe güller açtırmıştı. Niyazi genç kadının beyazlayan, yüzüne tereddütle baktı. "Siz neden bahsediyorsunuz?" Niyazi Murat'a mahcup bir bakış attı. "Bu doğru. Ölmedi. Kaza günü onun bir şeyler yapacağını anlamıştım. Mert Komiserle bir plan yapıp kaçabileceği tüm delikleri tıkadık. Kaza günü kendisini açılan araç kapısından bir şekilde dışarı atlamayı başarmış. Belki de kontrolü dışında gelişti bu durum, bilemiyorum. Onu bulduğumuzda patlayan aracın 100 metre kadar gerisindeydi. Çarpmanın etkisiyle epey darbe almıştı ve durumu ciddiyetini koruyordu. Organize suçlar ve cinayet büro birlikte hareket edip bir karar aldık. Mervan'ı polise yardım etmesi halinde tanık koruma programına almak... Onu düşmanlarından korumak için öldü gösterdik. Böylece eteği tutuşan suçluları ondan aldığımız bilgilerle eş zamanlı operasyonlar düzenleyerek avucumuzun içine alabilecektik. Başardık da! Fakat...."
"Fakat ne Komiser?" Murat, Mervan'ın yaşadığını öğrenmekten hiç hoşlanmamıştı. Duyabileceği hiçbir fakatın varlığına da tahammül edemiyordu. Nazar, sevinç ve korku arasında gidip gelirken, abisi "Mervan'a ne oldu?" diye endişeyle sordu.
"Operasyon başarıyla sonuçlandıktan sonra kaçıp gitti. Henüz iyileşmemişti. Buna rağmen sıkı güvenlik önlemleri alındı. Ne yazık ki tahmin ettiğimizden de kurnaz çıktı Aslanhan. Yenilgiyi kabullenmedi. Onun ailenize bir zarar vereceğini sanmıyorum. Fakat her ihtimale karşı dikkatli olmanızda fayda var."
"Allah kahretsin!" Murat masaya yumruk sallarken Nazar duygularını saklamak için bakışlarını indirdi ve tahta masanın üzerindeki her bir çizgiyi takibe koyuldu. Abisinin aksine o Mervan'ın ölümünü arzu etmiyordu. Yaşadıkları onca şeye rağmen onu seviyor ve kayıp hayatını yeniden düzene sokmasını istiyordu. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Komiser, onun iradesindeki pürüzleri bildiğinden esas uyarıyı Nazar'a yapmak istiyordu. Mervan sonu belirsiz kör bir kuyu gibiydi ve bu hassas kadın onun karanlığında yeterince debelenmiş, düşe kalka ilerlediği hayatında derin yaralar almıştı. Artık bir başkasına daha tahammül edemezdi.
"Nazar Hanım. Mervan'ın size olan tutkusu hepimizce malum. Size ulaşmaya çalışacaktır. Ne yaşadığınız biliyorum. Dikkatli olmanız gerekiyor. Eğer ondan bir haber alırsanız daha önce yaptığınız gibi emniyete bildirin. Yakalanması için iş birliğine ihtiyacımız var. Eğer ona yardım ederseniz suçuna ortak olursunuz. Bu sizin de hayatınızı mahveder."
Nazar aynı hatayı bir daha yapamayacağını bildiği halde "Gerekeni yapacağımdan emin olabilirsiniz." Demekten geri durmadı. Niyazi, buna inanamasa da başını onaylar gibi sallamakla yetindi. Nazar'ın büyük bir karmaşa yaşadığının farkındaydı ve içinden bir ses bu duygu değişiminin Nazar'a hayır getirmeyeceğini söylüyordu.
"Asıl kötü haber Kadir Bey'in bu operasyonda yakalanmaması." Murat şaşkınlıkla, "Mervan babasını da mı ele verdi?" diye yükseldi. Nazar da aynı düşünceye odaklanmıştı. "Evet öyle. İtirafçı olması büyük fayda sağlasa da firarı bizi oldukça zora soktu. Amirlerimize karşı mahcubiyet duyuyoruz."
"Oğlum! O nerde? Kadir Bey kaçtıysa o kiminle kalıyor?" Niyazi esas endişe verici olan konuya girdiği için daha da büyük bir korku duyuyordu. "Ne yazık ki Kadir Bey giderken onu da yanında götürdü." Duydukları Nazar'a öldürücü bir darbe indirmişti. Uyuşan ellerine dolan gözleri eşlik etti. Oğlunun o ihtiyar kurdun elinde olduğunu düşündükçe saçlarını yolmak, avaz avaz haykırmak istiyordu. Mervan'a yaptıklarını çok iyi biliyordu. Onu canavara dönüştürmüş ve hayatının kararmasına sebep olmuştu. Aynı kaderi Aras'a yaşatması halinde biricik yavrusu elinden kayıp gidecekti. Anne yüreği göğsünün üzerinde keskin bir sızı hissetti. Korku hücrelerine kadar sirayet etmişti.
"O-olamaz!" diye sayıkladı Nazar. Yavrusunu kaybetme korkusu tüm benliğini ele geçirmiş, nefret yırtıcı bir aslan gibi gururunda kükremeye başlamıştı. "Üzgünüm. Onları yakalamak için ne gerekirse yapacağız. Sakin olmaya çalışın lütfen. Mervan'ın yakalanması çok önemli. Babasını ondan iyi tanıyamayız. Nereye saklanacağını, hangi deliğe gireceğini en iyi o bilir." Nazar duyduklarını hazmedemeyip ayağa kalktı. Onların karşısında hıçkırıklar içinde ağlamayı örselenmiş onuruna yediremiyordu. O Niyazi'nin endişeli bakışlarını umursamayıp patika alana doğru yürümeye başlasa da Murat soluduğu kinle onu göremeyecek kadar öfkesine esir olmuştu.
"Nazaaar!" Nazar hiç ummadığı bir anda zayıflayan ürkek bedeninin kendisini dinlemez olduğunu fark etti. Zihni uyku uyanıklık arasında bocalayıp duruyordu. Hatıraların oluşturduğu taşdan duvarlar gözlerinin önüne düşen karelerle bir bir yüzüne çarpıyordu. Niyazi'nin haykırışı Murat'ı düştüğü öfke girdabından kurtardı. Küfürlerine ara verip yerde boylu boyunca yatan kardeşine doğru koşmaya başladı. Nazar olanları kaldıramamış, mecalsiz dizleri bedeninin ve ruhunun yükünü taşıyamadığından kendini acılarının yeşerttiği toprağa bırakmıştı. Murat, başına koluyla destek olup onu uyandırmaya çalıştı fakat Nazar onu duyabilecek durumda değildi.
***
Mavi bakışlı kadın, kolundaki sızıyla bilincinin toparlandığını hissetti. "Merak etmeyin! Bebeğiniz gayet iyi!" Nazar, beyaz örtüyü avucunun arasına alıp mahcubiyetle sıktı. Bakışları odada abisini aradı. Yoktu. Yanında bulabildiği tek kişi Niyazi'ydi. Nazar'a hüzünle bakıyor, bu masum genç kadının yaşadıklarından kendisine suç payı çıkarıyordu. Eğer Nazar'ı daha iyi koruyabilseydi Mervan onu da alıp kaçmaya çalışmayacak, onca yaşanmışlıklardan sonra Nazar hasta haliyle yeni bir bebeğin sorumluluğunu taşımak zorunda kalmayacaktı. Basit bir ihmal her şeyi mahvetmişti.
"Beslenmenize daha fazla özen göstermelisiniz. İki canlısınız. Üzüntü ve stres de en azından bir süre hayatınızda olmamalı. Bebeğimize iyi bakacağız." Niyazi'ye dönüp, "Babası da bu konuda size gereken desteği sağlamalı." diyerek yan bir bakış attı. Nazar, doğrulup düzeltmek istese de Niyazi, "Elbette!" diyerek bu hamlesini boşa çıkardı. Nazar kızaran yanaklarını gizlemeye çalışarak bakışlarını kaçırdı. Bu yakıştırma Nazar'ın utanmasına sebep olmuştu. Aralarında olan basit bir suç davasından fazlası değildi. Hal böyleyken neden Niyazi Komiser bu bilgi sürçmesini onaylamıştı?
Nazar, karnındaki yapışkan sıvıyı silip üzerindeki siyah bluzu indirdi. Niyazi ancak o zaman Nazar'a yaklaşıp kalkmasına yardım edebildi. Murat öfkeden deliye dönüp hınçla hastaneden çıkarken Nazar'a yardım etmek için refakatçi olarak kalmıştı. Genç kadın çantasını koluna takıp geniş, metal koltukların sıra sıra dizildiği koridordan geçti. Kendilerini süzen insanları görmezden gelip olabildiğince hızlı hareket etmeye çalıştı. Çantasını koluna avuçlarında sıkıp asansöre yöneldiğinde yeniden bir baş dönmesiyle bocaladı. 4 aylık hamileydi ve hâlâ baş dönmelerinden, mide bulantılarından kurtulamamıştı. Niyazi yanlış anlaşılabileceğini umursamayıp koluna girdi ve alt kata kadar inmesi için yardım etti. Asansör aşağı inerken yanlarında kimsenin olmamasını fırsat bilerek cesaretini topladı.
"Özür dilerim."
"Niçin?" Niyazi, başını eğip genç kadının hâlâ belirginleşmemiş olan karnına kaçamak bakışlar attı. "Onun çocuğunu taşıyorsunuz. Hem de bu kadar hastayken. Gerçekleri sizden saklamasaydım belki de onun tuzağına hiç düşmeyecektiniz. Hafıza kaybı yaşamıştınız. Yeniden intihar etmenizden endişe duymuştum." Asansör durduğunda pek çok kişi üzerlerine doğru yürüyüp kabini doldurdu. Bu durum Nazar'ı yeniden merdivenlere yönelme ihtiyacı hissettirdi. "Sizin suçunuz yok." dedi Nazar çıkışa doğru usulca yürürken.
"Ona güvenmek benim seçimimdi ve her tercih sadece sahibini bağlar. Yaşadıklarımın sorumluluğunu almak zorundayım." Mavi bakışlı kadın Mervan'la yaşadıkları için pişmanlık duymuyordu. Kendisine yalanlar söylemesi elbette korkunçtu fakat Mervan her şeye rağmen onu kendisinden çok sevmiş, aşkı için canını hiçe sayıp kurşunların önüne atlamıştı. Mervan'ın kendisi için doğru insan olmadığını biliyordu ama artık onu sevmekten vazgeçemiyordu. Mervan ilklerini yaşadığı adamdı. Neden böyle düşündüğü bilmese de kalbi ve zihni hep bu gerçekleri sıralayıp duruyordu.
Hastaneden çıkan Nazar aracın içinde kendisini bekleyen abisine acıyla baktı. Neler hissettiğini tahmin edebiliyordu. Yıkıldığını anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. Nazar hüzünlü bir tebessümle Niyazi'ye sessizce veda edip kendisini Murat'a kavuşturacak olan merdivenden birkaç basamak indi. "Nazar Hanım." Sesi duyar duymaz bir şey unuttuğunu düşünüp omzunun üzerinden başını Komisere çevirdi. "Küçük kızınıza iyi bakın. Siz iyi olmazsanız o da iyi olmaz." Nazar'ın dolan gözleri ve hüzünlü tebessümü Niyazi'nin içini burkmuştu. Başını sallayıp yeniden abisinin bulunduğu araca yöneldi.
Silecekler aracı yağmur damlalarının istilasından korurken Murat biraz olsun sakinleşmeyi başarmıştı. Şoför koltuğunda aracı çalıştırıp göz ucuyla Nazar'a baktı. Birbirlerine verecekleri tek bir cevapları bile yoktu. Yüzündeki korkunç ifadeyi Nazar'dan saklama gereği duymadan gaza bastı. Yerinden ayrılan araç ikamet ettikleri evlerinin tersi istikametine doğru yol almaya başladı. Murat doktorun söylediklerini düşündükçe gazabını harlamaktan kurtulamıyor, Nazar'ın düşmanından hamile kaldığına inanmak istemiyordu. Düşünceler beyninde küçük köstebek yuvaları açarken sürdüğü aracın hızını her an daha da arttırdığının farkında değildi. Elleri yakasına ilişti ve gömleğinin birkaç düğmesini açma gayretine düştü. Aracın camını aralayıp alnından dökülen boncuksu, şeffaf terleri kâğıt mendille sildi. Nazar hıza ve araçtaki sarsıntılara daha fazla dayanamayıp, "Abi yavaşla!" diye uyardı. Murat kirpiklerinin ucuyla ona bakarken, "Korkuyorum!" diye ekledi.
Murat, dakikalar sonra aracı hırçın boğaz manzarasının önüne çekmiş, silecekleri ise durdurma zaahmetine düşmemişti. Dakikalarca aynı ortamda sessizliği paylaştılar. Bedenleri birlikteyken ruhları iki ayrı şarkının nakaratını fısıldıyordu. Sonunda sessizliği bozan Murat oldu.
"Bebeğin babası o değil mi?" Nazar alt dudağını dişlerine geçirip sayıklar gibi konuştu. "O..." Murat'ın titreyen nefesi kalbine çöreklenen acıyı daha da katmerlemiş, sıktığı yumruğu kalbine yanlış bir şey yapabileceğine dair bir korku yerleştirmişti.
"Sana zorla mı sahip oldu? Bu çocuk bir istismarın ürünü mü?" Nazar başını reddederek salladı. "Hiçbir şey zorla olmadı." Murat iki farklı duyguyu aynı anda yaşıyordu. Bu duruma sevinmeli miydi yoksa üzülmeli mi? Nazar'ın Mervan'ı istemesi istismara uğramasından daha iyi olabilir miydi? Yaşadıkları durum ölümlerden ölüm beğenmek gibiydi. Elleri ne zaman kardeşine yardım etmek için uzansa Mervan'ın bir dikenine takılıyor ve kanıyordu. Şimdi ki diken de bu bebek miydi şimdi?
"Onun haberi var mı Nazar? Biliyor mu hamile olduğunu?" Nazar perçemlerini sarsarak, "Hayır, bilmiyordu. Söyleyemedim." Dedi. Murat ondaki bu sakin, mahmur hale daha fazla dayanamayıp hınçla arabadan indi. Nazar da onu yalnız bırakmamak için peşinden gitmişti. Yağmur sesi haykırmak istediği her şeyi baltalayacak kadar yüksekti. Kardeşine Mervan'dan kalan adi bir kiri taşıyormuş gibi öfkeyle baktı. Kötü şeyler söylemekten, Nazar'ı üzecek davranışlarda bulunmaktan korkuyordu fakat ruhunda çığ gibi büyüyen öfke ve nefrete karşı koyamıyordu.
"Neden susuyorsun abi? Neden öfkeni haykırmıyorsun? Bağır hadi durma!" Murat tekerleğe düşmanı gibi tekme savururken genç kadın, "Evet, isteyerek yaptım ve Allah kahretsin ki pişman bile olamıyorum." diye bağırdı. Murat'ın cüret edemediği haykırışa yalnızca o cesaret edebiliyordu.
Murat, Nazar'ın kolunu sertçe tutup kendine çekti. Gözleri öldürücü bakışlarını yaralı kadından esirgeyemiyordu. İhanete uğramış gibi hissediyordu. Sanki Nazar kocasıyla değil de bir canavarla beraber olmuştu. Sanki tenine onun nefret kiri karışmış ve o kir Nazar'ı asla sevemeyeceği bir yaratığa çevirmişti. Mervan'ın ailelerine yaşadıkları yadına he düştüğünde gözlerinin önüne düşen intikam ve dehşet sahneleri beynini uyuşturuyordu. Çok büyük bir kin taşıyordu Murat ve bu kin ikisini de bitirecek kadar güçlüydü.
Gözlerinde yaşadıkları her kötü anının lavını taşıyordu. Dişleri sıkıp tıslar gibi konuştu. "Nasıl yaparsın bunu Nazar? Nasıl güvenebilirsin o adama? Ailemizin katili o! Hayatımızı mahveden adam. Bize yaptığı kötülükleri unutup nasıl pişman değilim dersin?" Delikanlı cüzdanından bir resim çıkarıp Nazar'ın göğsüne fırlattı. Genç kadın resmi avuçlarına alıp nemli gözlerle baktı. "Oradakiler kim söylesene! Söyle! Ailen değil miyiz biz? O insanlar şimdi ne halde düşünüyor musun?" Nazar'ın sesli bir şekilde ağlaması Murat'ı durdurmaya yetmeyecekti. Ellerini tokatlar gibi ensesinde buluşturup Nazar'dan birkaç adım uzaklaştı.
"Aşkımızı anlamıyor! Onu sevmemelisin Nazar, o iyi biri değil." Naz'ın gereksiz sözleri Nazar'ın gerginliğini daha da yükseltmişti. Korkulu ve nemli gözlerle kendine bakan alter kişiliğine yumruğunu sıkarak gözdağı verdi. Bakışları yeniden abisini bulduğunda kürek mahkumları gibi volta attığını görüyordu.
"O adam yüzünden hayatımız kaydı. Babam felç oldu. Annemin gözyaşları hiç dinmedi. Seni bizden kopardı, sahte ölüm belgeleri düzenledi. Kahroldum aylarca elimden kayıp gittin diye. Nurten ablamın yuvasını yıktı, oğlundan ayrılmasına sebep oldu. Sana attıkları iftira yüzünden eşin dostun yüzüne bakamaz olduk, doğup büyüdüğümüz şehri terk edip buralara kadar geldik." Murat kardeşinin yüzünü parmaklarının arasına alıp uyarır gibi sıktı. "Ve sen gelmiş onunla olduğuma pişman değilim diyorsun." Bakışları yazık eder gibi Nazar'ın zarif yüzünde, ürkek dudaklarında dolaştı. Hâl bu sözleri ondan duyduğuna inanamıyordu. "Sen nasıl bu kadar değiştin Nazar? Sen eskiden gururlu bir kadındın, şimdi..." Murat sözünün devamını getirmeye güç yetiremedi. Canı acıyordu ve bu yangının bedelini daha fazla Nazar'a ödetmek istemiyordu.
Ondan uzaklaşıp denize yöneldi. Yağmur iki kardeşin arasına girmiş hoyrat darbeleriyle geçmişi bir çırpıda önlerine sermişti. Deniz köpürüyor, çılgın dalgalarıyla kıyıdaki maziyi tokatlıyordu. Nazar yüzünü kapatıp hıçkırıklar içinde ağladı. Duygularından ilk defa utanıyordu. Abisinin sonuna kadar haklı olması kadınlık gururunun belini bükmüş, içinde yeşeren duygular topallayan ihtiyar bir kadın gibi aciz kalmıştı.
Murat, derin bir nefes alıp göz pınarlarından dökülen yaşları elinin tersiyle sildi. Bakışları kollarını karnına saran genç kadının karnında oyalandı. "Kürtaj için yasal süre doldu mu?" Nazar duydukları karşısında hayretle abisine baktı. "Onu aldırmayacağım. Bebeğime asla kıymam." Murat ilk defa karşı karşıya geldiği kardeşine öldürücü bir bakış attı. Ben kıyarım... İçinden söylediği bu sözü o gün asla Nazar'ın karşısında dile getirmeyecekti. Sıktığı yumruklarını kardeşinin gözlerine bakarken iki yana bıraktı. Ona sırtını dönüp aracın kapısını açtı. Yerleşmeden önceki son sözü, "O asla bilmeyecek!" oldu.
***
Merhaba arkadaşlar. Haftalık bölümümüz geldi. Şu sıralarda misafirim hiç bitmiyor. Bu sebeple gecikmeler olabiliyor. Yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Bu kitabı uzun tutmak istemiyorum. Bölüm çokluğu ister istemez göz dolduruyor. ☺️
Murat'ın Mervan'a olan öfkesi oldukça baş döndürücü nitelikte. Sizce bu durum daha nelere sebebiyet verecek? Yıldız atmayı ve yorum yapmayı unutmayınız.
Instagram: seyma_yldz_koc Wattpad: yildiz199601
|
0% |