@syildiz_koc
|
Medya: Dedüblüman (Rüya Gibi) Rüya gibi bir kadın bu tüm yaşlarımın müsebbibi🥀🥀 Ölüm gibi de sanki bütün yıllarımın nihayeti🥀🥀 A-a-ah, nihayeti Tüm o düşen yapraklarımın sonbaharı🥀🥀 İnancını kaybetmiş ruhumun aşk olan tarafı🥀🥀 (Sanki sözleri Mervan için yazılmış değil mi? Dinleyince hoşuma gitti. Sizlerle paylaşmak istedim. )🤗🥰🥀 Günümüz Başını geriye bırakıp gözlerini yumdu. Gece boyu gözlerini kırpmamış beyninden taşan volkanların acısıyla kıvranmıştı. Gördüklerini unutamıyordu. Bir şeyler olmuştu. O derin bir mutluluk masalını yaşarken kameranın görmediği yerlerde fırtınalar kopmuştu da haberi bile olmamıştı. Abisi neden Leyla'nın yakasını tutup hırpalanmıştı, Leyla neden aralarında geçen bu çalkantıları kocasına bildirmemişti, o da bilmiyordu. İçinde bir şeyler acıyordu. Bir ihanet vardı ortada; kocaman bir kuyunun içinde boğulmuştu. Kapalı kapılar ardında gizli saklı neler dönmüştü böyle? Dün gece kayıtları izler izlemez soluğu kapıcı Muhsin'in yanında almıştı. Onu çapraz sorguya alır gibi sıkıştırdığı halde paketi kimin getirdiğine dair en ufak bir bilgiye bile ulaşamamıştı. Apartmanın kamera kayıtlarını incelemiş, paketi bir çocuğun getirip kapının önüne bıraktığını öğrenmişti. Çocuğu 2 saat boyunca araştırıp bulmuş fakat takım elbiseli bir adamın getirdiğinden başka laf duymamıştı. Korkuyordu. Öğreneceği gerçeklerle en sevdiklerinden nefret etmekten korkuyordu. Aralarında gizli bir aşk olmuş olabilir miydi? Abisi böylesi bir ihaneti kendisine reva görür müydü? Başını dizlerinin arasına gömüp, "Hayır olmaz, olmaz!" diye sayıkladı. Tuğkan'la candan, kardeşlikten öte bir bağ vardı aralarında. Hiçbir aşk, hiçbir tutku ona bunu yaptıramazdı. Düşüncelere daha fazla tahammül edemeyip soluğu büroda aldı. Gerekli araştırmayı yapacak asla bu işin peşini bırakmayacaktı. Hangi sır baki kalırdı ki? Hangi günah vebalinin koynunda harlanmadan mezar olup örtünürdü? Gerçeklere yaklaştığını hissediyordu. Ayılmak için Hamdi'den koyu bir kahve istedi. Kahvesini yudumlarken gözlerini kapayıp zihnindeki o yıkıcı manzarayı olabildiğince ruhundan koparmaya çalıştı. Kapı çalınca nemlenen gözlerini silip eski otoriter ve kontrollü kimliğine en sahici haliyle büründü. "Gir!" "Müsait miydiniz Komiserim?" Niyazi başını sallayıp tebessüm etmeye çalıştı. "Gel Demet." Demet kuşkuyla onu inceledi. "İyi misiniz komiserim? Oldukça uykulu ve yorgun görünüyorsunuz." Niyazi alıştığı rolleri kesecek dermanı bile yaralı benliğinde bulamadı. Ona sabırla yer gösterip oturmasını söyledi. "Beni boş ver. Sen bana gelişmelerden haber ver. Yeni bir şeyler buldun mu?" Demet, derin bir nefes verip başına onaylar gibi salladı. "Buldum Komiserim. Hem de akıl almayacak şeyler buldum. Mervan Hanzade isimli şahsı araştırdığımda iddia ettiğiniz suçlara dair elime pek bir şey geçmedi. Kaçakçılık yaptığına dair şüpheli bir duruma düşmüş ve evi aranmış. En ufak bir delil bulunamamış. Zaten sonra da suçu bir başkası üstlenmiş ve aklanmış. Fakat bu dosyada yıllar öncesine ait çok farklı bir soruşturma var. Bence bunu görmek isteyeceksiniz." Niyazi dosyaya göz attığında hayretle gözbebekleri büyüdü. "Şimdi onu nereden tanıdığımı hatırladım. Mervan Hanzade... Aslanhan..." Demet onu onaylayıp amirini bir konuda uyarma ihtiyacı hissetti. "Bu bilgiler çok gizli Komiserim. Siz cinayet bürodasınız ve baktığınız davada Mervan Hanzade şüpheli bile sayılmaz. Hakkında edindiğimiz bilgiler kanundışı. Öğrendiklerimizi ona ya da bir başkasına bildirirseniz başımız fena halde ağrıyabilir. Gizli kalması gerekiyor." Niyazi sırtını koltuğa yaslayıp geçmişin tozlarını bir çırpıda silip attı. "Biliyorum Demet. Bir saçmalık yapmayacağımdan emin olabilirsin. Nazar'la ilgili ne buldun?" "Akıl almaz şeyler öğrendim. Duyduklarınıza inanamayacaksınız." Niyazi gözlerini Demet'e sabitleyip dudaklarından gerçekleri kovdu. "Nazar Ateş... Bir buçuk yıl önce öldürülmüş efendim. İşte gazeteye yansıyan haber." Niyazi hayretler içinde kendisine uzatılan gazeteye dönüp baktı ve şaşkınlıkla elini alnına bastırdı. "Bu saçmalık da ne demek oluyor?" "Nazar Ateş, ailesinden bir süredir ayrı yaşıyormuş. Kızını kaybettikten sonra psikolojik sorunlar yaşayıp yurtdışına kaçak yollardan gitmek istemiş. Herhangi bir pasaport ve vize işlemi söz konusu değil. Onu kaçak yollardan götürmesi için Diyarbakır'da biriyle anlaşmış; fakat sınır kapısının yakınlarındaki bir ormana geldiklerinde adam verdiği parayı beğenmemiş ve ek ücretler çıktığını söyleyip fazlasını istemiş. Vermeyince de zorla sahip olmaya çalışmış." "Sonuç..." "Kadını istismar edemeyince öldürüp cesedi yakarak ortadan kaldırmaya çalışmış. Raporlara baktım. Alınan DNA örnekleri Nazar'la uyuşuyor. Ailesi kızlarını teşhis edememiş ve ne yazık ki ceset tanınmaz haldeymiş. Kıyafetler de dahil olmak üzere çıkan tüm eşyalar Nazar'a ait. Telefon konuşmaları olanları doğruluyor." "Bu nasıl bir saçmalık böyle Demet? Nazar Ateş öldüyse hastanede yatan kim? Nazlı Kaya ve Nazar Ateş arasında nasıl bir bağ olabilir? İşler iyice sarpa sardı." Niyazi kısa bir sessizliğin ardından ayağa kalktı. Kafasında olabilecek her şeyi kurguluyor, mantıklı bir açıklama getirmeye çalışıyordu. Sonunda kararını vermiş olmanın rahatlığıyla sessizliğini bozdu. "Bırakalım şimdilik ismi Nazlı Kaya olarak kalsın. Sırları aralamadan bana huzur yok." *** Mervan hastanenin tam karşısındaki otelde içkisinin son yudumlarını alıyordu. Elini havaya kaldırıp buğulu camı okşar gibi sildi. Gözleri de yüreği de aynı odaya kitlenip kalmıştı. Nazar'ın yattığı odaya... Onu görmeyeli haftalar olmuştu. Hasretin içini dağlamasına dayanacak gücü kalmamıştı. Âşık olduğu o özel kadına hem çok yakın hem de bir o kadar uzaktı. Ayrılığın kanattığı karanlıklarla dolu zavallı yüreği daha ne kadar onsuzlukla mücadele edecekti? Yeni bir bardak daha dolduracaktı ki bir el çabasını sonuçsuz bıraktı. Battal... "Burası eviniz değil efendim. Sarhoşluğunuz iyiliğinize olmaz." Onu başıyla onaylayıp dudaklarındaki alkolün nemini elinin tersiyle sildi. "Sevdiğim kadın orada acı çekerken eli kolu bağlı durmaya dayanamıyorum. Hücrelerime kadar onunla doluyum. Okyanusta aradığım bir nebze oksijen, alevlerin içinde susuzluktan kavrulurken tenime değen derman yüklü bir damla gibi aşkı. Artık onun olmadığı bir hayatı yaşamak istemiyorum." Elindeki silahı Battal'ın avuçlarına bıraktı. "Eğer bir gün ona dair bir umudum kalmazsa, onu bir daha kavuşamamak üzere yitirirsem beni içinde bulunduğum ayrılık girdabında sen kurtaracaksın. Yaşarken her gün ölmeme izin vermeyeceksin." Battal, başına reddeder gibi salladı. "Benden her şeyi isteyin ama bunu istemeyin. Tüm çocukluğumu, gençliğimi diri diri yakıp mezara gömemem." "Efendim girebilir miyim?" İkisi de toparlanıp sesin geldiği tarafa yöneldi. "Gel Berzah, umarım iyi haberlerle gelmişsindir." Mervan, adamının bakışlarındaki olumlu ifadeyi fark edip hırsla yanına yaklaştı. "Konuş!" "Nazar Hanım uyanmış efendim. Suçsuz olduğu kesinleşene kadar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Bugün taburcu olacakmış." Mervan duyduklarına inanamıyordu. Bu gerçek miydi? O duydukları yüzünden aklını kaybettirecek bir mutluluğa düşmüşken Battal temkinli olmaya çalışarak, "Haberi kimden aldın? Güvenilir mi?" diye sordu. "Evet efendim. Adamımız duyar duymaz iletti." Mervan 1 dakika bile beklemek istemiyordu. "Hazırlıkları tamamlayın. Her şey planladığımız gibi olacak. Nazar'ı daha fazla başı belaya girmeden yanımıza almalıyız. Kaybedecek 1 dakikamız bile yok." Yeniden hastanenin yakınına park ettikleri araçlarına geçtiler. Zaman topallayan aciz bir ihtiyar misali takılıp kalmıştı. Akrep ve yelkovan, rakamlara düşman olmuş yerinde saymaktan başka bir meziyette bulunmuyordu. Saat akşam sekizi bulunca gözleri hayretle hastane çıkışına odaklandı. Oradaydı. Uzun sarı saçları, üzerindeki krem rengi kabanı ve ona aldığı aynı tonlardaki çantası... Uzun perçemleri ve krem rengi atkısı yüzünü örtmüş olsa da onu ilk görüşte tanımıştı. Genç kadın taksiye binip hızla oradan uzaklaştı. Elbette Mervan ve adamları peşine düşmekte gecikmeyecekti. "Şu, taksiyi kaçırma sakın!" Gaza asılan Berzah hissettirmeden temkinli bir şekilde taksiyi takibe koyuldu. Yaklaşık 20 dakika sonra araç genç kadını bırakıp uzaklaştı. Mervan sabırsızlıkla onu gözlüyordu. Aşkını yeniden ayakta sapa sağlam gördüğü için içinden mutluluk naraları atıyor kelebeklerin hücum ettiği yüreği kesik kesik solumaktan göğüs kafesine ağır geliyordu. "Aşkparem... Yeniden kavuşacağız. Bir daha yollarımızın ayrılmasına izin vermeyeceğim." Etraflarına baktıklarında çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Genç kadın şoka girmiş gibi sırtı onlara dönük ayakta öylece dikilip duruyordu. Mervan daha fazla dayanamadı. Aldığı alkolün de etkisiyle duyguları gönlünü alabora etmiş, Nazar'sız geçen dakikalara sabretmek iyiden iyiye güçleşmişti. "Ne bekliyoruz, şokta olmalı. Alıp gelelim hemen!" Battal kuşku doluydu. Mervan'ın aksine bu kadar iyimser olamıyordu. O aşk sarhoşluğundan göremese de her şeyin bu kadar yolunda gitmesi akıl alır gibi değildi. Mervan, Battal'ın "Hayır efendim!" serzenişini kulak ardı edip sabırsızca araçtan indi. Daha fazla bekleme tahammülünü gösteremiyordu. Battal durdurmaya çalışsa da gözleri dostunu asla göremeyecek, kulakları uyarılarını duyamayacaktı. Aşkını ürkütmeden adım adım yaklaştı. Bacakları onu dinlemez olmuş, kendi bağımsızlığını hoyrat gönlünü umursamadan ilan etmişti. Artık mesafeler bitmiş Nazar'ın hemen ardında bir nefes kadar yakınında durmuştu. "Nazar!" diye sayıkladı elini onun omzuna bırakırken. Gözlerini kısıp sokak lambalarının altındaki gölgeli yüzünü kendisine dönmesini bekledi. "Aşkım... Aşk parem... Ömrüm..." Genç kadın derin bir nefes alıp atkısını çözdü ve başındaki krem rengi gül detayları olan beresini çıkardı. Artık yüz yüzeydiler. Mervan'ın sevdayla ışıldayan gözleri sararıp dalından kopar gonca güller gibi soldu. "Sen!" "Merhaba Hanzade... Yoksa Aslanhan mı demeliydim? Belki de suikastçi..." Mervan, sol tarafındaki dar sokaktan yanına yaklaşan aracı umursamaksızın yumruklarını sıktı. Aynı anda araçtan inen birkaç polis memuru etrafını sarıp onu kıskaca aldı. Mervan şaşkın bakışlarla birkaç adım geriye doğru attı. Niyazi öne atılıp Demet'e gurur yüklü bir bakış attı. "İyi iş çıkardın Demet. Başarın karşılıksız kalmayacak!" Demet, başındaki sarışın peruğu çıkarırken, "Benim için bir zevkti Komiserim." diyerek gülümsedi.
Niyazi, polis kimliğini gösterip nefret dolu bakışların sahibine yaklaştı. Elleri Mervan'ın belindeki silahı bulduğunda zafer dolu bir tebessümle yüzüne baktı. "Mervan Hanzade... Bizimle emniyete kadar geleceksin. Avukatın gelene kadar susma hakkına sahipsin."
Mervan dudaklarını birbirine bastırıp öfkeyle polis aracına yöneldi. Niyazi'nin çalan telefonu araca bineceği esnada duraksamasına sebep oldu. "Söyle Oktay! Paket elimizde..." Alaycı bakışları Mervan'da oyalanırken iğreti bir şekilde gülümsedi. Telefonun cızırtı sesi başta Mervan olmak üzere herkesi heyecana sürüklemişti. "Kadın uyandı. Şu an hastanede ifadesi alınıyor." DEVAM EDECEK (Yorum yapmayı ve yıldız atmayı unutmayınız. Tepkilerinizi çok merak ediyorum. 🤗🥀) |
0% |