Yeni Üyelik
78.
Bölüm

78. Bölüm: Puslu Mazi

@syildiz_koc

Medya: Çağan Şengül (22)


Dur, iki dak'ka otur karşımda

Seni benzeteceğim bir sürü çiçek var aklımda

Ömür dedikleri sığarmış bir âna

Göğsümde uyudun ya, dur zaman, uyu dünyam

Ben iki dudağının arasında

Bölünecek masalların tam ortasında

Mucizelere hiç inanmazdım aslında

Yanımda yürüdün ya ve bunu gördü dünya

Ruhun var ruhumda, yüzün hep aklımda

Geceler uzun, seni görmek var uykumda

Evin şu göğsümdür, sebep tebessümdü

İçimde yangın var, ya öldür, ya sen söndür


Günümüz


İki polis Mervan'ı kollarından tutup teşhis odasına bıraktı. Genç adam, Komiser Niyazi'nin yeni hamlesini merak etse de sessizce olacakları kolluyordu. Önündeki camın ardına baktı. Gözleri heyecandan iri iri açılmıştı. O an karşısında Nazar'ı görmeyi beklemese de uzun zamandır özlem duyduğu bu çehreye bakmak ona kendini hiç olmadığı kadar iyi hissettirmişti. Yüzündeki morluklar nispeten geçmiş, kolu ve boynu ise hâlâ sargılarla doluydu. Bu yaralı haliyle bile melekler kadar masum ve güzeldi.


Mervan sorgu odası aynasından Nazar'ın kendisini görmediğini biliyordu. Genç kadın varlığını hissetmiş gibi ruhsuzca aynaya yöneldi. Artık Nazar göremese de yüz yüzeydiler. Aralarındaki cam nispeten birlikteliklerine galebe çalsa da bir nefes kadar yakındılar.


Nazar başını kaldırıp camdaki yansımasına baktı. Dolu dolu olan gözleri Mervan'ın bakışlarından kurtulamamıştı. Hasretin bitap düşürdüğü karanlık şövalye deli gibi çarpan kalbine teslim olup parmaklarını Nazar'a dokunur gibi camda gezdirdi. Yaşadığını, ayakta olduğunu görmek onun için paha biçilemezdi.


Ona kıyamamıştı. Sonunu getireceğini bile bile yaşamasını istemiş, bu isteğin tüm getirileri kabul etmekten başka bir çare bulamamıştı. Ona kıyabileceğini düşünmesi bile aptallıktı. Aşkına yenilmediği tek bir gün bile olmamışken sevdiği kadını nasıl öldürebilirdi? Gözleri yüzünde oyalandı.


Genç kadının hüzünlü bakışları içine işlemişti. Bulundukları hali düşündü. Onu hiç tanımadan sevmiş ve aşkı uğruna her şeyi göze almıştı. Karşısına aldığı insanlar bir dağ olsa Mervan o dağı iğneyle kazır yine de Nazar'a ulaşmak için her şeyi yapardı.


O kendisini yok etmeye ant içtiği halde mahvolacağını bile bile aleve uçuşan kelebekler gibi kendi sonuna hevesle yaklaşmıştı. Şimdi bulundukları hâli düşünüyor, aslında düşmekten en çok korktuğu yerde olduğunun farkına varıyordu.


Nazar sonunda onu hapse tıktırmayı başarmıştı. O parmaklıkların ardında çürüyecek olan ömrüne şu saatten sonra ne yapsa boştu. Nazar ayaktaydı ve onu mahvetmemesi için hiçbir sebebi kalmamıştı.


Komiser tüm yaşananları günlük sayesinde öğrenmişti. Mervan'ı hapse attırmak için de elinden ne gelirse yapacaktı. Başını eğdi mühürlü bakışların kara şövalyesi. Nazar'ın olmadığı o dört duvar arasına nasıl dayanacaktı? Kendisinden nefret eden bu zalim kadın bir kez olsun onu görmeye gelir miydi? Bir kez olsun ona sarılıp veda eder miydi? Bekler miydi cezası bitene kadar ve kendisine kavuşmasına izin verir miydi bu sevdalı adamın? Tüm sorular aynı cevapla umutsuzluğun potasında eriyordu.


Nazar. Onu sevmiyordu. En başından beri Mervan'ı ve onun kömür karası aşkını umursamamıştı. Gelmeyecekti, sevmeyecekti, beklemeyecekti. Battal haklıydı. Bu sevda ölüme alınmış tek kişilik bir biletten farksızdı. Nazar'ın kalbine giden yolda gidiş vardı, fakat dönüş asla olamayacaktı. Mervan hapishanede Nazar'ın aşkıyla katran karası gecelere ah ederken o belki de yeni birini bulup oğluyla ve sevdiği adamla mutlu olacaktı. Dayanabilir miydi Mervan buna? Uğruna hayatını, babasını, çocuklarını harcadığı kadının kendisinde ayrı fakat mutlu olmasına izin verir miydi?


Ona bir zarar veremeyeceğini biliyordu fakat kendine karşı aynı merhametli tavrı reva görür müydü? O gün geldiğinde ve tüm umutları bir bir söndüğünde ölüm onun için acı verici bir şey olmaktan çıkacak ve belki geçmişin yaralarından kaçtığı güvenli bir sığınak hüviyetine bürünecekti.


Nazar duyarsızca aynının diğer ucunda kendi yansımasına bakıyordu. Sanki ilk defa yüzünü görüyor, ilk defa kendisiyle tanışıyordu. O dikkatli bakışlar Mervan'ı sevdiği kadının karşısında divaneye çevirmiş ve ruhunu bileğindeki kelepçelerden çok daha fazla esaret düşürmüştü. Başını Nazar'a yaslanır gibi cama yapıştırdı ve elleri ona dokunur gibi aynı nesneye tutundu. Eğer cam müsaade etseydi, bu kucaklaşmaya Allah'tan başka kimse mâni olamazdı.


"Aşkparem... Affet beni! İstemedim inan! Sana bu acıları yaşatmayı asla dilemedim. Gizli kalmak zorundaydın. Seni öldürürlerdi, mahvederlerdi inan bana! Senden ayrı kalmak benim için de kolay olmadı. Elinde her şeyi bitirecek bir belge taşıdığını sanıyorsun. Bu yanılgıya öyle çok inandın ki beni kendine düşman olarak gördün. Hayır Nazar, elindeki her şeyi bitirmeye yetmezdi. O seni ifşa eder ve tüm aileni bitirirdi. Hem seni hem de onları koruyabilmek için oynadım bu oyunu. Hapse giremem Nazar. Benim yokluğum seni ve ailemi korumasız bırakacak. Elimdeki belgeleri kullanarak onları ancak ben ifşa edebilirim. Seni tehlikeye atamam. Ben o komiserin sandığı gibi bir pislik değilim. Değilim..."


Mervan, yüzünü nefretle kasıp aralarındaki o cama lanet etti. Sevdasıyla arasına giren bu engeli nasıl nefretle karşılamazdı? Yüzünü, dudaklarını doya doya izlemek istiyordu. Onlara dokunabilmek için adeta deliriyordu. Her şey bu kadar kötü olmak zorunda mıydı?


O, kendi içindeki dipsiz sevdayla boğuşurken kilit sesi tüm büyüyü bozdu. "Sürpriiiiz!" Mervan, sinsice gülümseyen Niyazi'ye sırtını döndü. "Beni gördüğüne sevinmemiş gibisin. Bakıyorum cin çarpmış gibi oldun." Mervan, alayla tebessüm etti.


"Ben de yolunuzu gözlüyordum. Üzgünüm, merkeziniz oldukça sıkıcı. Suçluların ceza almasına gerek yok. Burada zaman bile düşman oluyor insana." Kelime oyunlarının tam sırasıydı. Bu Komiser kendisine düşman olmaya pek hevesli görünüyordu. Zayıflıklarından beslenen bu kanun adamına Mervan istediği fırsatı asla vermeyecekti.


"Buraları arayacağın günler gelecek!" Komiser, memurla masada karşılıklı oturan Nazar'ı başıyla işaret etti. "Güzel intiharzedemizle tanışmış olmalısın. Eski sevdanı görmek sana da iyi gelmiştir. Biricik aşkparen tam karşında."


Derin alaylı bir nefesle ciğerlerindeki havayı ortama bıraktı. Niyazi, Mervan'ın acılarına tuz basarak inadını kırmaya yeminli gibiydi. Er ya da geç suçlarının cezasını çekecekti ve ne yazık ki kader yıllar önce masumiyet meşalesi yaktığı genci Niyazi'nin karşısına eli kanlı bir katil olarak çıkarmıştı. Artık roller değişmiş, av avcı olmuştu. Niyazi akan suya karşı duramayacağını bildiğinden hiçbir merhametini Mervan için kullanmayacaktı. Değişim istenmese de her zaman insana dost olmuyordu.


"Keşke biz olmasaydık. Şimdi sevdiğin kadını çoktan kollarının arasına almış, o güzel, ipek saçlarını yanarak öpüp okşuyor olurdun." Mervan, sözlerinden günlük sayesinde tüm yaşanmışlıklarını bildiğini anlamıştı. Niyazi'nin karısına ettiği her iltifat, belli etmese de kendisini çıldırtıyordu. Her an duyguları kontrolden çıkabilirdi ve bunun olmasına izin vermemeliydi. Niyazi'yi alt edebilmesi için sabırlı olması gerekiyordu.


Niyazi, imalı, keskin tavırlarla Mervan'ın yanında yerini aldı. Sol gözünü heveskar bir şekilde kırpıp "Sana kızamıyorum biliyor musun?" diye sayıkladı. Sesindeki arzu dolu tını Mervan'ı yumruklarını sıkmaya sevk ediyordu. Niyazi bu farkındalığı umursamayarak dudaklarındaki gülümsemeyi deli yürekli adamın gözlerine soktu. İç çekişlerine bir yenisini daha eklemekte sakınca görmedi.


"Hatta haklı bile sayılırsın. O çok güzel bir kadın. Pek çok erkeğin aklını başından olabilecek kadar güzel... Evli olduğunu unutup peşine düşmen çok normal(!)" Mervan, yumruklarını sıktı. Öfkeden boynundaki damar yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmaya başlamıştı.


"Neyse ki o gayet iyi. İki gün önce gözlerini açtı ve kendisine yaptığın her şeyi bir bir anlattı. Kendisiyle tehdit yoluyla, zoraki evlendiğini, evine hapsettiğini, kızınızın ve Azat'ın esrarengiz ölümüne senin sebep olduğunu... Kaçtığında nasıl peşine düştüğünü, onu sahte bir kimlikle nasıl yaşamaya mecbur bıraktığını... Aklına gelebilecek her şeyi anlattı!"


Gerçekten Nazar her şeyi anlatmış mıydı? Mervan'ı, yaşadıkları şu zavallı anı yok etmek için kaderi ihanet ipleriyle örmüş müydü?


"O, sadist kocasının tüm günahlarını sayıp dökerken hayretle dinledik." Başını esefle salladı. Onu gören Mervan'ın içler acısı haline acıdığını sanırdı. Kulağına kadar eğilip dudaklarının kustuğu küçük bir meltemi Mervan'ın kulaklarına estirdi.


"Masken düştü Hanzade! Artık kanunların pençesinden seni kimse alamaz." Komiser Mervan'ın etrafında yarım daire şeklinde bir tur atıp omuzlarındaki tozu silkeler gibi ceketine dokundu. Mervan put gibi hareketsiz dururken onu kıskaca almanın haklı keyfini dibine kadar yaşadı.


"Suçlarını itiraf et! Ardındaki karanlık adamları ifşa edersen tanık koruma programından ve etkin pişmanlık yasasından yararlanabilirsin. Devlet gerekeni fazlasıyla yapacaktır."


O ardı ardına cümleleri dizerken Mervan, bakışlarını bir an olsun Nazar'dan ayırmıyordu. İfadesinin alındığını ve sözlerinin emniyet için ak Mervan için kara olan sayfalara döküldüğünü net bir şekilde görebiliyordu.


Niyazi, "Bu son şansın Mervan! Seni..." diyerek cümlelerini tamamlamaya çalışırken Mervan bakışlarını aynadan ayırmadan kahkahalarla gülmeye başladı. Niyazi, bozulmuş moralini belli etmeksizin onu keskin keskin süzdü.


Dakikalar boyunca odadaki tek ses Mervan'ın kendinden emin kahkahalarıydı. Komiser yumruklarını parmak boğumları bembeyaz oluncaya kadar sıktı. Bu sersem mafya bozuntusu neden bu kadar gülüyordu? Onu bu kötü kaderde kahkahalara boğan şey ne olabilirdi?


"Bu güzel tiyatro için teşekkür ederim Komiser." Dedi Mervan kahkaha atmaktan yaşaran gözlerini parmak boğumuyla silerken. Ve ekledi.


"Keşke yalanlarını dizerken benim dudak okumayı bildiğimi hesaba katacak kadar akıllı olsaydın." Başıyla camın ardındaki genç kadını işaret etti. "Nazar sandığınız bu kız hiçbir şey bilmiyor. Yaşadığı kazada başına darbe almış ve tüm hafızası resetlenmiş. Neden intihar ettiğinden bile habersiz. Ne adını biliyor ne de geçmişini..."


Mervan kollarını kavuşturup bir ayağının ağırlığını diğerinin üzerine bıraktı. "Üçüncü sınıf polis numaralarıyla beni kandırmaya çalışmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"


Komiser karşısındakinin kurt olduğunu unutmanın derin mahcubiyetini yaşayarak bir adım geriledi. Bakışları Nazar ve Mervan arasında bir süre mekik dokusa da toparlanmakta gecikmeyecekti. Mervan'ı yakasından tutup sertçe duvara yapıştırdı.


"Aptal! Kendini çok akıllı sanan bir zavallısın." Mervan kaşının birini alnını kırıştırarak kaldırıp gözlerini ayırmadan Komisere kocaman gülümsedi.


"O kadının Nazar olduğunu çok iyi biliyorsun ve göz göre göre sevdiğin kadını ölüme itiyorsun." Niyazi, masanın üzerindeki gazeteyi alıp Mervan'a çevirdi. Mervan'ın yüzündeki alaylı ifadenin silinmesi saniyeler almıştı.


"Nazar ifşa oldu. Biri basına intihar haberini kimlikle birlikte sızdırmış. Tüm gazetelerde resmi var." Mervan bitap düşmüş yorgun gözlerini komiserin ellerinden aldığı gazete haberinde dolaştırdı. Okuduğu her harf tükenen umutlarını intihara sürüklüyordu. Başı döndü. Sanki darağacının kalın ilmeği başından geçirilmişti ve o günahlarını gizleyen kefensi beyaz kumaşla hayalet gibi taburenin ayaklarının altından kayışını izliyordu.


"Nazar'ı uzun süre burada tutamayız. Muharrem Şafak cinayetinin şahiti olayın kaza olduğunu teyit etti. Nazlı Kaya kimliğinin sahte olduğu ortaya çıktı. Artık herkes Nazar'ın yaşadığını biliyor."


Niyazi, Mervan'ın yüzünü pençelerini geçirir gibi hoyratça kavrayıp başını Nazar'ın bulunduğu tarafa çevirdi. Mervan'ın nemli gözleri çaresizce aşkına yöneldi. Buradan çıkamadığında onun mahvolacağını çok iyi biliyordu. Öldüreceklerdi. Hem Nazar'ı hem de çocuklarını gözlerini bile kırpmadan bu dünyadan silip atacaklardı.


"Nazar dün bir kez daha suikaste uğradı." Başını Komisere çevirdiğinde acı gerçek boğazını ilmek ilmek düğümlemişti. Nazar'ı koruması için Niyazi'ye mecburdu. O bu zindandan çıkana kadar tek kurtuluş emniyet güçlerine sığınmaktı.


"Adamı karına zarar veremeden yakaladık. Suçunu itiraf etti. İlk suikast de dahil olmak üzere her şeyi üstlendi. Sahte kimlik kullanarak Nazar'ı nasıl tehdit ettiğini, her şeyi nasıl planladığını anlattı. Buradan çıktığı an ölüm yine karının ensesine çökecek ve onu şu durumda asla koruyamayacaksın."


Mervan, başını acıyla eğdi. "Söylesene Kadir Bey'in bu haberi görmüş olmama ihtimali var mı?" Mervan yutkunarak kesik kesik solumaya başladı. Kısılan gözleri çaresizliğini ele verse de dik durmak zorundaydı. Böylesi bir haberi Kadir Bey'in görmeme ihtimali yoktu. Köpekleri kuyruğunu sallaya sallaya ona tüm oyunu çoktan ötmüş olmalıydı. Babasının silahını beline takıp çoktan yollara düştüğünü biliyordu. Kadir Bey aslan inini ter edecek ve tam karşısına dikilecekti. Oynadığı oyun çoktan su yüzüne çıkmıştı. Nazar'ı bileklerindeki bu kelepçelerle babasının zulmünden nasıl koruyacaktı?


"Eğer Nazar'ı biraz olsun seviyorsan her şeyi itiraf et. Devlet ikinizi de koruyacaktır. Hiçbir mafya devletten güçlü değil. Hak, er ya da geç yerini bulacak. Bunu erteleyerek daha çok zarar görmesine sebep oluyorsun."


Niyazi şövalyenin tüm gerçeklerini bir çırpıda zihnine boncuk misali dizmişti. Mervan, ona sırtını döndü. Bocalıyordu. Nazar'ı kaybetme korkusu onu sessiz bir divaneye çevirmişti. Buradan kurtulamayacağında emin olduğunda tek dileği ondan önce ölmek olacaktı. Nazar'ın acılar içinde kıvranışını görmeden, kızlarının zalimlerin eline düştüğünü ve mahvolduğu bilmeden sessizce ve acısız ölmek...


Şu saatten sonra Mervan'a bu bile lükstü. Burada olduğunu bilen düşmanları ilk fırsatta ondan intikam almak için işe koyulmuş olacaktı. Belki bir bıçak darbesi, belki bir kurşun veyahut tuvalette aniden boynuna dolanan keskin, ince bir ip... Hepsi Mervan'a aynı sonu reva görüyordu. Ölümü...


"Bana köstebeğin adını ver. O hainin kim olduğunu bilmem gerekiyor." Mervan acizlikten çöken omuzlarına aldırış etmeden başını gururla dikti.


"Söyleyeceklerin bittiyse nezarete dönmek istiyorum. Bu sıkıcı muhabbete daha fazla devam edecek değilim." Mervan, güçlü duruşunu bozmamaya gayret ederken, Niyazi, "Götürün şunu!" diye bağırdı.


***


Nezaret epey büyüktü ve etraftan çatlak sesler yükseliyordu. Yalnız olmadığını bilmek Mervan'ı kısmen rahatlatsa da yakınındakilerin suçlu insanlar olması daha şimdiden endişe verici olmaya başlamıştı. İpini kimin pazarda satılığa çıkaracağı ise büyük bir merak konusuydu.


Son görüşmelerinden sonra Mervan'ın dünyası başına yıkılmıştı. Nazar'ı koruyamıyor olmak karabasanları başına toplamış ve onu içten içe tüketmeye başlamıştı. Aynı binadaydılar; fakat Mervan ona yabancı gibi davranmak zorunda kalmıştı. Henüz kanıtlanmış bir şey olmadığından burada tutuluyordu. Belki de Kadir Bey onun sevkini engellemek için çoktan harekete geçmişti. Bu sessizliğin başka nasıl bir sebebi olabilirdi?


Suikastçi meselesinin Battal'ın başının altından çıktığını anlamıştı. Gazetedeki haber için de aklına köstebekten başka bir isim gelmiyordu. Babasına taparcasına bağlı olması Mervan'a olan ihanetini kaçınılmaz kılmıştı. Belki de Kadir Bey, kendisinin gözaltına alındığını öğrenmiş ve bunu fırsata çevirip Nazar'ı düşmanlarına yem etmek istemişti.


Ne plandı ama! Oğluyla arasına giren ve Hanzade hanedanının varlığını tehdit eden o kadını elini hiç kirletmeden ortadan kaldırmak... Kadir Bey'in tilkiye ininde kolbastı yaptıran bu planı Nazar'dan önce Mervan'ı yüreğinden vurmuştu. Bilmiyor muydu bu adam? Mervan Nazar olmadan yaşayamaz, nefes bile alamazdı. Nazar'ın kanının akması demek Mervan'ın ölmesi demekti. Bu adam onca yaşanmışlıktan sonra hâlâ bu gerçeğin idrakinden nasıl kaçardı?


Yaralı mahkûm, kilit seslerini duyunca ayaklandı. Belli ki Komiser onu bir türlü rahat bırakmayacaktı. Bakışları kapıya odaklandığında heyecanını zapt etmekte zorlandı. Aşkparem... Mervan aralarına giren demir parmaklıklara lanet ederek Nazar'ın gözlerinin derinliklerinde yitiğini aradı.


Niyazi, genç kadına Mervan'ı gösterip, "Ona iyi bak!" dedi. Nazar, ürkek bir edayla bakışlarını Mervan'ın yüzüne sabitledi.


"Bu adamı tanıyor musun? Sana bir şey hatırlatıyor mu, iyi düşün!" Yılların ve acıların örselediği iki ruh birbirinin gözlerinde soluklandı. Korkuyordu Mervan... Ya kalp atışlarını duyarsa Nazar. Gözlerinden onun için nasıl kavrulduğunu anlarsa!


Bana ne yaptın sen? Ne yaşıyorum ne ölüyorum. Yediğim ekmeğin içtiğim suyun tadı kaçtı. Sevdana yenilmişliğim kokuyor ruhum Nazar Nazar. Kara sevdam... Aşk parem... Nasıl yapacağım? Ben kendim olmaktan çıkıp senin ruhunun kadehinde boğulmuşken, bu dil gözlerine baka baka seni nasıl inkâr eder? Oysa sen de dünyaları bulmuştum. Ve benim cennetim senin kirpik uçlarına kurduğum sevda yüklü mabedimdi. Kim seni böyle sever Nazar? Kim koşar okyanussu gözlerinin sürgününe? Kim gözyaşlarında seve seve boğulur yüreğim söyle! Keşke benim ömrümü de sana koysalar. Keşke senin acılarını da ben yaşasam. Hiç gocunmam inan, senin sevmeyi beceremediğin bu yürek ne de güzel kanar teninle ördüğün o cehennemde.


"Hatırlamıyorum Komiser! Onu tanıdığımı sanmıyorum." Niyazi, yarım ağız sırıttı. Bu anların Mervan'da nasıl bir his uyandırdığından emin olamıyordu fakat kendisi çok eğleniyordu. Aslanhan'ın gözlerinin içine baka baka dalga geçmek oldukça keyifli bir hâl almıştı. Bu çöplükte ona kimse patronluk taslayamazdı.


"İyi düşün Nazlı Kaya. Mervan dediğimde sende bir duygu uyanmıyor mu? Bir acı ya da öfke..."


Nazar bakışlarını Mervan'a çevirdi. Onun mühürlü gözlerinde koyu harelerinde boğulduğunu hissetti. Büyüyen iri, siyah göz bebekleri genç kadının içindeki küstah duyguları harekete geçirmişti. Onun kim olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey gözlerini gördüğünde içinde uyanan acıyla karışık heyecan duygusuydu.


Güzel bir yüzü vardı. Kötü bir adama ait olduğuna inanamayacağı kadar çarpıcı ve hoş... Niyazi ona bir suçlu muamelesi yapsa da Nazar o gözlerin ardında ağlayan, yaralı bir çocuk görmüştü. Sanki kazara dokunsa tüm duyguları çırılçıplak kalacaktı.


"Faydasız... Kim olduğunu bilmiyorum."

     

Niyazi, çalan telefonunu alıp dışarı çıktı. Yalnız kalmalarını istiyordu. Mervan'ın bu aralığı bile kullanacağından emindi. Mazinin bir sille ile sersemlettiği çiftin gözleri birbirinden ayrılmak istemiyordu. Mervan, elini açıp demir parmaklıkların üzerine sabitledi. Nazar, ürperse de ellerinin her bir çizgisini ezberlemekten kurtulamadı. Ve o an bir duygu tenini harekete geçirdi. Elini kaldırıp demirlerin üzerini mesken tutan ellere sabitledi. Aralarındaki parmaklıkların bir önemi kalmamıştı. Artık onun sıcaklığını ve tenini hissedebiliyordu.


Tanımadığı birinin çekimine kapılıp nasıl eline dokunabilmişti? Zihnini ele geçiren şey de neydi? Mervan diğer eliyle yüzüne dokunmak için avcunu parmaklıklardan geçirdi. Fakat genç kadın bu kadarına asla izin vermeyecekti. Bir adım gerileyip sessizliğin hüküm sürdüğü kasvetli ortamda Mervan'ın dokunuşlarına karşı koydu.


Kapının açılmasıyla eller birbirinden çözüldü. Sanki 1 dakika içinde damarlarındaki kan akmayı bırakmış, kalpler heyecandan ritmini şaşırmıştı. İşte o an anladı Mervan. Nazar'ın bu hali bir kayıp değil kazançtı. Allah, kendisine aşkını kazanması için son bir fırsat vermişti.


Niyazi ortamdaki enerjiyi fark etse de görmezden gelip genç kadını daha fazla sıkıştırmadı.


"Yahya! Nazlı Hanım'ı konuk odasına götür. Biraz çay içip dinlensin."


"Emredersiniz Komiserim."

    

Onlar çıktıktan sonra Niyazi kollarını birbirine bağlayıp kaşını kaldırdı. "İyi ki arada parmaklıklar var. Yoksa geldiğimde sizi dudak dudağa bulmam içten bile değildi. Hiç boş durmuyorsun Hanzade." Mervan alayla gülümsedi. "Umarım bir erkek arkadaşı yoktur. Buradan çıktığımda ilk işim onu tavlamak olacak." Niyazi, küstahça kıkırdadı.


"Çok haklısın(!) Bu sefer onu senin pençelerine bırakmamalıyım. Gidecek yeri yok. Malum, evi kundaklandı. Nazlı Hanım'ı evimde bir süre misafir etmemin senin için bir mahsuru yoktur umarım. Çok yaralı ve çaresiz... Birinin desteğine ihtiyacı var."


Bir gözünü kırpıp dudaklarını haylaz bir çocuk gibi öne doğru topladı. Mervan'ın deli sinirine hoyrat gönlüne oynar gibi "Beyaz atlı bir prensin desteğine, kara şövalyenin değil." diye ekledi. Mervan demiri avuçlarının arasında ufalar gibi sıktı. Bu adam sandığından çok daha fazlasını biliyordu. "O deftere çok güveniyorsun; fakat en büyük hezimeti onda tadacaksın haberin yok!"


"Seni ifşa etmesinden mi korkuyorsun?" Mervan kolunu demir parmaklıklara yaslayıp başını koluna hapsederek Niyazi'ye biraz daha yaklaştı.


"Bilmediğin şeyler var Komiser." Niyazi, elini boynuna atıp Mervan'ı taklit ederek onunla aynı pozisyona geldi. "Senin Gülnaz'ı sessiz sedasız boşaman gibi mi? Müjde, mahkeme sonuçlandı. Artık bekar bir adamsın! Nazar'la aranızdaki en büyük engel ortadan kalktı." Mervan, tırnak uçlarına bakarak alaylı alaylı güldü.


"Belki de seni şikâyet etmeliyim. Benimle ilgili özel bilgileri araştırdığın için..." Niyazi sırıttı. "Belki de Nazlı Kaya'ya o günlüğü okutup her şeyi anlatmalıyım."


Mervan sırtını demir parmaklıklara yaslayıp yüzünü Niyazi'den çevirdi. "Ah Komiser! Yine günlük ve bitmek bilmeyen masallar... Neden biraz da senin hayatından bahsetmiyoruz? Şu karın... Ne diyordun? Leyla..."


Niyazi, suratını buruk bir kisveye büründürdü. Yoksa oyun oynama sırası bu sefer Mervan'a mı gelmişti? Eğer bir aptallık edip rolleri şaşırma saçmalığını yaparsa Niyazi onu buradan tek parça halinde asla çıkarmazdı.


"Söylesene neden kaçtı senden? Üstelik kızınla birlikte terk etmiş." Mervan, yüzünü alaylı bir şaşkınlıkla kastı. Niyazi delirmiş gibi solurken Mervan, "Ne üzücü bir hikâye!" diye mırıldandı.


"Belki de sen mesleğindeki öfkeyi karısına yönelten sadist bir adamsındır. Onu dövdün değil mi, hadi itiraf et! Şiddet uyguladın, belki de aldattın. Kötü bir babaydın ya da alkol müptelası bir sarhoş. Hangisi?"


Niyazi, daha fazla duygularını zapt edemeyip parmaklıkların arasından Mervan'ın yakasını kavradı. "Canına susamış olmalısın!"


"Evet, sanırım. Çok bile yaşadım. Benim gibi belalı biriysen ölüm hatırından kolay kolay düşmez. Ve bir gün bom!" Ellerini pandomim sanatçısı gibi açıp heyecanlı heyecanlı soludu.


"Ölüm hiç ummadığın bir anda ensen de biter ve sen tüm sevdiklerine veda edip günahlarınla birlikte gömülür gidersin."


"Canımı yakmak istiyorsun Aslanhan dikkat et. Eğer böyle aptalca davranmaya devam edersen bu hikâyede yanan sen olacaksın."


Mervan onu umursamadan acılarına oynamaya devam etti. "Seni aldatmış olma ihtimali yüzde kaç? Abinle aralarında oldukça farklı bir iletişim vardı sanki yanılıyor muyum? Pek bir içli dışlıydılar. Sanki sana rağmen yürütmeye çalıştıkları bir şeyler var gibiydi! Of ne acı! Bir erkeğin başına bundan daha kötü ne gelebilir? Karısı ve abisi aynı karede."


Niyazi gerçeklik payının olabileceğini bildiği sözler karşında ecel terleri döküyordu. Leyla ve abisi bunu kendisine yapacak kadar düşmüş olabilir miydi? Basit bir heves için onun duygularını katledip hayatını yıkacak kadar alçalabilirler miydi?


"Neden susuyorsun? Belki de karın en başından beri onu arzuluyordu. Seninle aynı masada yemek yerken bile ona dokunuyordu kim bilir? Kapalı kapılar ardında gizli saklı öpüşmeler... Gizli saklı mesajlaşmalar... Kim bilir arkandan ne çok dalga geçiyorlardı seninle! Senin yatağından çıkıp onunkine giriyordu belki de!"


Niyazi, Mervan'ı tehdit eder gibi elini beline götürüp silahını okşadı. Mervan'ın aynı silahla kendisini duygusal anlamda yaraladığını anlamıştı.


"Aşk-ı Memnu'yu hiç izledin mi Komiser? Ben izledim. Bence sizin evde de bir sera kesin vardır. Yoksa da mutlaka yaptırmalısın. İnsana olmadık zamanlarda çok lazım olabiliyor!"


Niyazi, ellerini hırsla demirlere indirdi. Çıkardığı ses diğerler tutukluları da korkutmuştu, fakat Mervan ifadesiz yüzünü korumakta hiç zorlanmamıştı. Dişlerinin arasından sayıkladı. Sesi zayıf fakat öldürücü bir tınıdaydı.


"Bana o paketi sen gönderdin değil mi? Dikkatimi dağıtmak için geçmişimi kullandın." Mervan, ukala bir edayla, "Bingo! İyi bildin." diyerek ellerini parmaklıkların arasından geçirip Niyazi'nin yakalarına iliştirdi ve sinsi yüz ifadesini bozmadan Komiserin ön perçemini gerisin geriye attı.


"İnsanların yaralarını kaşımak gibi sadistçe huylarım var. Ve sen bende aynı yarayı bıçakla kazıma arzusu uyandırıyorsun." Niyazi Mervan'ın yakasını çekiştirerek kendisine yaklaştırdı.


"Sakın aramızdaki meseleye ailemi karıştırma. Pişman olursun!" Niyazi hırsla yakayı bırakıp kapıya yönelirken Mervan'ın son sözü bacaklarındaki kasları işlevsiz kıldı. "Belki de karınla ilgili gerçeği öğrenme zamanın gelmiştir. Sence nerede? Kızın hangi cehenneme kayboldu?" Acılı adam, Mervan'a yaklaşıp omuzlarındaki dağı hiçe sayarak haykırdı. "Onunla ilgili ne biliyorsun?"


"Şu hayatta her şeyin bir bedeli var Komiser! Sana karını ve kızını verebilirim. Karşılığını alabildiğim taktirde oldukça bonkör biri sayılırım."


"Beni kandırabileceğini mi sanıyorsun?"


"Hayır Komiser! Ben gururlu bir adamım. Karşılıksız iyilik yapmana izin vermem. Sana aileni vereceğim, karşılığında Nazar'ı istiyorum. Bu işten elini eteğini çekeceksin. Daha fazla kurcalamayacaksın. Yanımda olursan -ki başka şansın yok- seni ziyadesiyle memnun ederim." Mervan, yüzünü yapmacık bir şekilde hüzünlendirdi. "Ve karşımda olduğunda neler yapabileceğimi bilmek istemezsin. Küçük bir anlaşma ve 2 mutlu adam... Ne dersin?"


Genç adam, bocalamalarını gizlemeye çalışsa da Mervan onun iç hesaplaşmalarının farkındaydı. Niyazi, Mervan'ın gücünü iyi biliyordu. Onun bağlantılarını kullanarak Leyla'yı getirebileceğini tahmin edebiliyordu. Fakat görevine ihanet etme fikrini kaldıramıyordu. "Benden milletime, devletime ihanet etmemi istiyorsun."


Mervan, beylik tavırlarına bürünüp onu reddetti. "Sadece basit bir anlaşma. Bunu genelleştirme. Sadece iki aşığı birbirine kavuşturacaksın ve karşılığında aşkına kavuşacaksın. Söylesene kızını hiç özlemedin mi? Beş yaşında. Gözleri tıpkı sana benziyor. Şimdiden harika resimler yapıyor. Babasını tanımaması ne acı değil mi?"


Niyazi tuttuğu yakayı biraz daha çekip, "Bana onun yerini söyleyeceksin pislik herif! Kızım nerede?" diye bağırdı. Mervan, esefle başını salladı. "Dediklerimi yapmadan olmaz."


"Sen bir canisin. Eli kanlı bir katil, bir suçlu... Nazar'ı göz göre göre mahvetmene izin veremem."


"Hangimizin sorunları yok ki. Kimse katil doğmuyor neticede. Yaşadıkları canileştiriyor insanı. Ben de başkalarının yarattığı bir canavarım. Biraz düşün, anlarsın!" Sustular ve suskunluğu ilk bozan yine Mervan oldu.


"Sıkıldım. Bence yeterince düşündün. Şimdi söyle, teklifimi kabul ediyor musun?" Niyazi, elini hırsla parmaklıklara indirdi. "Asla, ben hain değilim." Mervan, ona sırtını dönüp yerine oturdu.


"Yanlış cevap Komiser! Sürpriz paketimizden senin için sadece hüsran çıktı." Dilini üst damağına değdirip onaylamayan keskin sesler çıkardı ve ekledi. "Çok üzücü... Ne kadar pişman olacağını şimdiden görebiliyorum. Zamanı geriye alıp bugüne dönmek isteyeceksin, fakat bu fırsatı bir daha bulamayacaksın. Şimdi git, nasıl olsa kısa bir süre sonra parmaklıkları açmak için geri döneceksin."


Niyazi kararıyla gurur duyarken, kızına karşı suçluluk hisseden kalbine bir kez daha yenildi. Affet beni güzelim. Seni ne olursa olsun bulacağım. Vazgeçmedim. Kapı kolunu tuttuğunda son kez ardındaki nefret mahkumuna omzunun üzerinden baktı.


"Söylesene, yıllar önce gördüğüm o masum delikanlıya ne yaptın? Neden bu hale gelmesine izin verdin?" Mervan'ın dudakları titredi. Uzandığı tahta sırada kollarını bir yastık gibi başının altına aldı ve gözlerini baktığı tavandan ayırmadan cevap verdi. "O öldü Komiser, öldü!"


***


"Beni emretmişsiniz savcım." Savcı, başını çevirmeden sinir bozucu bir rahatlıkla, "Otur!" dedi. "Şu Muammer Şafak cinayeti ne durumda? Dosyasına baktığımda iç açıcı şeyler görmüyorum."


Niyazı huzursuzca kıpırdandı. Lafın nereye geleceğini az çok seziyordu. Savcı ise sözlerini dizmekten vazgeçmedi. "Adamda vertigo varmış ve ayağının biri hafif aksatmış. Sence de düşmesi için yeterli sebepler değil mi?" Niyazi suskundu. İşin iyi taraflara gitmeyeceğini çok iyi biliyordu, fakat savcı bıktırmadan susmayacak gibi duruyordu.


"Görgü tanığı her şeyi itiraf etmiş. Kadının olayda bir suçu yok. Suikastin iç yüzü ortaya çıktı. Suikastçi suçunu itiraf etti. Söyledikleri delillerle uyuşuyor. Adam astım hastası ve suikasti düzenledikten sonra kayıtları sildiğini kabul etti. Şifre ve Nazar Ateş'le olan telefon kayıtları olayları doğruluyor. Kadını tehditle sahte bir kimlik kullanarak yaşamaya mecbur etmiş. Nazar Ateş'in psikolojik sorunları varmış. Böyle birinden çok da mantıklı düşünmesini bekleyemeyiz zaten."


Savcı elindeki kağıtları Niyazi'ye uzattı. "İşte raporlar. Kanında bulunan aşırı düzeydeki depresyon hapları... Bazılarının ülkede satışı yasak. Kimisi hiç girmemiş Türkiye'ye."


Niyazi yeniden bakışlarını ithamların odağına kilitledi. Kulakları daha fazla söylenilenleri duymak istemiyordu. "Nazar'ı ilaçlarla kontrol altına aldılar savcım. Bir buçuk yıl önce olan bu olayı suikastçi planlayamaz. Arkasında güçlü isimler var. O adam olayı aklamak için kullandıkları bir piyon. Bir Maşa... Gazete haberi oynadıkları oyunu bozdu. Şimdi günah keçisiyle pisliklerini temizlemeye çalışıyorlar. Bu kız anahtar savcım, yeraltı dünyası ile ilgili elinde çok önemli deliller var. Çok fazla şey biliyor, bu yüzden öldürülmeye çalışıldı zaten. Bıraktığımız an susturacaklar, onu korumalıyız."


Savcı otoritesini hissettirerek masaya okkalı bir şaplak patlattı. "Yeter Niyazi." Bu hareketiyle birlikte makam takımından tok bir ses çıktı. Kalemleri anlık bir şekilde titredi ve üst-ast ilişkisi Niyazi'yi susmaya mecbur bıraktı. Savcı kravatını düzelterek hafifçe boğaz ayıkladı. Niyazi'nin babasına duyduğu saygı onu sabırlı olmaya itiyordu. Savcı meslektaşının hatırasına sığınarak oğluna daha yumuşak davranmayı tercih etti.


"Üzerine vazife olmayan işlere karışıyorsun." dedi biraz öncekinden çok daha yumuşak bir ses tonuyla. "Sen cinayet masasındasın evlat. Bu organize işleri ilgilendirir. Muammer Şafak cinayeti aydınlandı ve aksi bir delil bulunmadıkça da yapılacak şey belli. Nazar Ateş'in ailesine haber ver. Kızlarının durumundan haberdar et. Kızı kabul etmezlerse kendini toparlayana kadar kadın sığınma evine gönder. Şu an için bundan daha iyi bir çözüm yolu görünmüyor. Orası güvenlikli bir yer, rahat edeceğinden emin olabilirsin."


Niyazi, duyduğu çözüm yoluyla iyice kızarmıştı.


"Beni anlamıyorsunuz efendim." Savcı sevimsizce iç çekti. "Anlıyorum Niyazi. Sen de beni anla. O deftere kendini çok kaptırdın. Kadına defteri sordular; yazıp yazmadığını bile hatırlamıyor. Basit bir deftere sığınarak kimseyi hiçbir şeyle itham edemeyiz. Emniyette her gün pek çok konu aydınlığa kavuşuyor, birçok suçlu gözaltına alınıyor. Tek derdimiz intihar eden bir kadının özel hayatı değil. Olayın şokunu atlattığında olası bir sıkıntıda yeniden polise başvuracaktır."


Niyazi daha fazla konuşmaya gerek görmeden ayağa kalktı. Savcıyla bu durumu daha fazla tartışmak istemiyordu. Belli ki aynı dili konuşmuyor, olaya aynı yerden bakmıyorlardı. Hal böyleyken anlaşmaları deveye hendek atlatmak kadar zordu.


Niyazi, kapıya yönelirken duyduğu sesle duraksayıp omzunun üzerinden Savcı Vedat'a kontak bir bakış attı. "Defteri ilgili bölüme teslim et; dava kapanana kadar orada kalacak. Mahkeme gerekeni yapacaktır."


Niyazi yumruklarını sıktı. Başından beri savcıyı ve yeğeni Mert'i zerre kadar sevmemişti. Eğer ona köstebeğin dibinde olduğunu söyleseler vereceği ilk isim Vedat olurdu. Mert bu suikasti örtbas edebilirdi. Özellikle de savcı dayısının nüfuzunu düşünürsek bu hiç de zor olmazdı.


Niyazi istemese de ona kesilen nutukları dinleyip başını sallayarak odadan ayrıldı. Öfkesini zor zapt etse de yine soluğu Demet'in yanında aldı. Demet, her zamanki gibi elinde dosyalarla onu bekliyordu. Fakat Niyazi'yi görür görmez bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve onu sakinleştirmek için kafasına kırk tane tilkiyi davet etmişti.


Niyazi, soluğunu seslice bırakıp sırtını duvara yasladı. "Oktay'dan bir haber var mı?" Demet dudaklarını dans ettirir gibi titretti.


"Durumu iyiymiş Komiserim. Kurşun sıyırmış." Niyazi, kendisini elinde çayla bekleyen Nazar'ı gösterdi. "Ailesine haber vermemi istiyorlar. Nazar'ın onlarla olması diğerlerinin hayatını da riske atar. Nazar'ın abisi ile iletişime geçeceğim. Bu işi çözmeden bir araya gelmemeliler. Soran olursa ailenin kızı reddettiğini söyle. Kıza da bir ailesi olduğundan bahsetme. Buralarda daha fazla kalmasın. Onu benim evime götür ve Sinem'le birlikte yanında kal. Sağlam bir ekip hem kapının hem de binanın çevresinde nöbet tutsun. Ben Oktay'ı görmek için hastaneye gideceğim."


Demet, "Emredersiniz Komiserim!" diye onayladıktan sonra hızla Nazar'a yöneldi. Niyazi ise suyun içindeki balıktan hallice olan genç kadına esefle baktı ve asansöre yöneldi. Kendini iyi hissetmiyordu. Kafası öyle karışıktı ki ne yapsa bocalamaktan kurtulamıyordu.


Mervan onu istemese de afallatmayı başarmıştı. Kafasında hâlâ onun sesini duyuyor, kızını ve karısını nerden tanıyor olabileceğini anlamaya çalışıyordu. Leyla, Londra'ya kaçmıştı ve ne yazık ki kızı da onunla birlikte kayıplardaydı. Hal böyleyken hayatının herhangi bir döneminde yolunun Mervan'a çıkması imkânsızdı.


Leyla sadece bir kreş öğretmeniydi. Mervan ise günlükten öğrendikleri kadarıyla azılı bir mafyadan başka bir şey değildi. Leyla'nın onun gibi bir adamla tanışması Niyazi'ye göre ihtimal dahilinde olan bir durum olamazdı. Durum buyken Mervan nasıl bu kadar kesin konuşabilmişti? Kendisi ve ailesi hakkında ne biliyordu?


"İyi misiniz Komiserim?" Bocalamalarını bir kenara bırakıp yanındaki genç polis memurunun omzuna dostane bir şekilde dokundu. Biraz önce yaşananları hiçe sayarak araca bindi ve "sür!" emrini verdi.


Aklı hâlâ suikastçideydi. O da bu işin içindeydi, orası tamam; ama nasıl bu kadar açık bir çatışmaya cesaret edebilmişti? Hikâyenin tüm detaylarını bilip nasıl konuşmuştu? O gün emniyettin önünde aniden karşılarında belirmiş ve Nazar'a gelişigüzel kurşun sıkarak ortalığı fena halde karıştırmıştı. Ne yazık ki o berduş kurşunların hedefi Nazar'ı korumaya çalışan Oktay olmuştu.


Niyazi, daha suikastçiyi görür görmez bir piyon olduğunu anlamıştı; fakat deliller karşı tarafı destekleyecek nitelikteydi. Oktay'ın kanlar içindeki bedeni gözlerinin önüne gelince içine düşen sızı yüreğini titretti. Oktay'dan uzun zaman şüphelenmişti. Köstebekle bağlantısı olacağını düşünmüştü; fakat saf mizacı, hiçbir şeyi dikkate almayan karakteri düşüncelerini her seferinde hedefi ıskalayan ok gibi değiştiriyordu. Nazar'ın önüne atlayarak görevine sadakat göstermesi ise apayrı bir konuydu. İşler iyice sarpa saracak gibi duruyordu ve Niyazi akıllıca davranmalı asla yanlış yapmamalıydı.


***

Yıldız atıp yorum yapmayı unutmayalım. ☺️


Loading...
0%