Yeni Üyelik
95.
Bölüm

95. Bölüm: Sırlar

@syildiz_koc

Medya: Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz(Livaneli) bölümde sözleri geçen şarkı

 

Merhaba arkadaşlar. Sonunda 3. Kitabı bitirdik. Bundan sonrası gerçeklerin çözülüş kitabı olacak. Kitabı basmak nasip olursa bu şekilde basmak istiyorum. Sadece birinci kitaptan biraz kısaltmalar yapacağım.

 

4. Kitapla Mervan'ın nasıl doktorluğu bırakıp suça bulaştığını öğrenceğiz. Şimdiden keyifli okumalar. Sezon finali yorumlarınız bekliyorum☺️

 

SIRLAR

 

Günümüz

 

Mavi gözler, ortamdaki pembe ışıkla kısıldı. Gözlerini yumduğunda ışığın rahatsız edici etkisi de biraz olsun aralanmıştı. Yeniden daha yavaş bir irkilmeyle gözlerini aralamaya çalıştı. Hafifçe nemlenen mavi bakışlar baygınlığın etkisine direnip ortama endişeli bakışlar attı. Karşısında tüm duvarı kaplayan bir Barbie bebek posteri bulunuyordu. Etrafı oyuncak bebeklerle doluydu ve oda tahammül edilemeyecek derecede pembeydi. Tüm duvarlar eşyalar pembe ve tonlarına bürünürken genç kadın kendini boğulacakmış gibi hissetti.

 

"Sen..." Karşısında gördüğü yüz ve keskin bakışlar dilinin dolanmasına gözlerinin hayretle iri iri açılmasına sebep oldu. Mervan üzerindeki pahalı, siyah takım elbisesiyle tam karşısında bir sandalyede bir ayağını diğerinin üzerine atarak oturuyor, dik duruşuyla çarpıcı yüzünün tüm ihtişamını bu çılgın kadına sunuyordu.

 

Nazar, Mervan'a doğru bir adım attığında ellerindeki ve ayaklarındaki ipler hamlelerini bertaraf etti. "Mervan, yardım et!" Genç adam gururlu duruşu ve heybetli bedeniyle karşısında kaskatı kesilmiş bir halde öylece duruyordu. Bakışlarındaki tutku ve heves Nazar'ın yutkunmasına sebep oldu. Mervan sessizce Nazar'ın her bir hareketini tek tek süzüyor, onu bir kitap gibi ezberleyip zihnine kazıyordu. "Mervan yardım et!" dedi Nazar ona doğru atılmaya çalışırken. Mervan'ın kılı bile kıpırdamıyordu. Tahtına kurulan güçlü bir kral gibi gururlu ve muhteristi.

 

Nazar'ın bakışları arasında elindeki kukla bebeğin iplerini hareket ettirdi. Bu hareket Nazar'ın kollarının kontrolünü elinden tamamen almıştı. Genç kadın kendisinden bağımsız sadece Mervan'ın isteklerine uygun hareket eden kollarını zapt etmeye çalışsa da güç yetiremedi. Direnişleri kütürdeyen kollarıyla çıkmaza düşüyordu.

 

"Yapma Mervan!" Dinlemiyordu. Parmaklarının arasındaki ipler Mervan'ın Nazar'ı tamamen ele geçirmesine sebep olmuştu. Siyah bakışlı adam, bakışlarını gözlerini bile kırpmaksızın aynı yere sabitlemiş Nazar'ı delice bir hevesle seyrediyordu. Sonunda Nazar sert bir şekilde dizlerinin üzerine düştü. Başını kaldırdığında gözleri önce Mervan'ın siyah bakışlarına ardından da kukla bebeğe odaklandı. Bebek gözlerinin önünde dağılınca haykırmak istediği tüm çığlıklar kursağını tıkadı. "Hayııır!"

 

Büyük bir korkuyla gözlerini açtı. Yüzü ter içinde kalmış, düz sarı saçları yanaklarına yapışmıştı. Gördüğü kâbus zihninden uzun süre gitmeyecek kadar gerçekçi ve netti. Aslında düşününce tam da gerçekleri ortaya koyan bir rüyaydı gördüğü. Mervan'ın Nazar'a olan tutkusunun bilinçaltında çocukluk travmaları yer alıyordu. Ağır şeyler yaşamıştı Mervan ve ne yazık ki kabul etmese de psikolojik sorunları vardı. Ona olan tutkusu normal kabul edilemeyecek kadar yıpratıcıydı. Nazar evlilikleri boyunca tam da bu sebepten Mervan'a güven duyamamıştı. Hep aşkı genç kadında korkutucu kabul edilmişti. Tüm çocukluğunu hayatın acımasız ve sevgisiz yüzünden basit bir bebeğe sığınarak geçiren biri nasıl sağlıklı olabilirdi ki?

 

Mervan farkında değildi ama Nazar'ı o eve hapsederek kurulu bir bebeğe, bir kuklaya dönüştürmüştü. Sağlıksız ilişkileri toksiklikten öte efendi-köle ilişkisine benzer nitelikteydi. Nazar asla kendini Mervan'ın sınırlarından ve heveslerinden kurtaramıyordu. Keşke ikisi için bambaşka bir hikaye yazılabilseydi. Olmuyordu. Kalpleri hazırlıklıydı ve ne yapsalar kaderin ördüğü ağlardan kurtulup yeni bir limana yelken açamıyorlardı.

 

Önündeki deftere hüzünle baktı. Mervan'ın bu deftere nasıl ulaştığı kocaman bir muammaydı. Bakışları sayfalarda oyalandı. Bu deftere ulaştığına göre okumuş olması da pekala mümkündü. Birlikte oldukları bu aylarda Mervan'ın elinde günlüğünü hiç görmemişti. Peki ya öncesi? Yaşadıkları her şeyi bu deftere işlemişti Nazar. Mervan'ın asla erişemediği o kilitli kalp bu defter sayesinde açılmış olabilir miydi? Bu ihtimal Nazar'ın kalbine ağır gelmişti. Tüm duygularının ve özelinin Mervan tarafından bilinmesi ürkütücüydü. Kendini onun karşısında çok daha savunmasız hissetmesine sebep olmuştu.

 

Defterde Mehmet'e olan duyguları da vardı. O satırlar Mervan'ı çıldırtırdı. Dayanamazdı buna biliyordu. Kim bilir neler hissetmişti? Lütfen okumamış olsun diye fısıldadı. Kalbi bu yükü kaldıramıyordu. Mehmet'in yaşadığını öğrendiyse kim bilir ona neler yapmayı düşünmüştü. Mehmet o intihar gecesi neredeydi? Nazar hastanede yatarken neden bir şekilde ona ulaşmaya çalışmamıştı? Defteri hırsla kapattığında Nazar neredeyse çıldırma seviyesine gelmişti. Kafası karman çormandı.

 

Kızının ölümünü hatırlayıp gözyaşı dökerken günlüğünden yaşadığını öğrenmişti. Ayağa kalkıp hızla sandığa yöneldi. Defter son cümlelerle bitmişti ve sonrasında ne olduğunu bir türlü hatırlayamıyordu. "Düşün düşün Nazar! Ne oldu sonrasında? Ne yaşadın? Mehmet'e, Naz'a ne oldu? Aklımı kaybedeceğim." Ayağa kalktı. O gece olanları hatırlamak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir şeyler zihninde canlanmıyordu. Ayağa kalkıp pencereye yöneldi. Koyu bulutlar küçük evlerinin etrafını yaklaşan azabı haber verir gibi sarmıştı. Vakit öğleden sonra 4-5 sularıydı. Bakışları kapısında nöbet tutan birkaç adama yöneldiğinde yumruklarını sıktı. Mervan, her zamanki gibi başına birilerini dikmeden evinden uzaklaşmamıştı. Bazı şeyler hiç değişmiyordu.

 

Midesindeki kasılmalar genç kadını hızla lavaboya yöneltti. Klozetin kapağını açıp dizlerini kırdı ve öğürmeye başladı. Fakat yaklaşık bir gündür midesine bir şey girmediğini düşündüğünde kusup rahatlaması bir hayal bile değildi. Dakikalar sonra biraz daha rahatlamış bir şekilde başını klozetinde içinden kurtardı. Alnına oluşan boncuk terleri elinin tersiyle silip kesik soluklar aldı. Kollarını bedenine sardı. Gözlerini kapattığı an zihnine düşen kareler sarsılmasına sebep oldu.

 

Düşündüğü şeyin gerçek olmaması diledi. Yaklaşık altı ay Mervan'la kaçak hayatı yaşamıştı. Başlarda aralarındaki mesafeler ikiliyi ayırsa da Nazar kısa sürede kendisini Mervan'ın büyülü aşkına kapılmış bir vaziyette bulmuştu. Üstelik bu birliktelikler sadece Mervan'ın isteğiyle olmamıştı. Sevdası öyle yakıcıydı ki Nazar istemese de kısa sürede yalanlarına kapılıp ona aldanmış ve kendini o bağrı yanık adamın teninde bulmuştu.

 

Mehmet'i düşündü. Onunla yeniden başlangıç yapmak istemişlerdi ama geçmiş aralarına bariyerler örmüş ve bir şeyleri çıkmaza sokmuştu. Yüzü gözleri önüne geldiğinde değiştiğini anladı. Artık onunla dünyanın en masum aşkını yaşayan genç kadın değildi. Mehmet de onca olan bitenden sonra Nazar'a aynı duygularla yaklaşamıyordu. İnkar etseler de çok şey girmişti aralarına. Şüphe ikisini çıkmaza sokmuş, sevdalarını eriyip tüketmişti. Mehmet hastanede olduğu günlerde hiç yanına gelmemişti. Uzun zamandır haber alamadığını biliyordu. Çipi Cemil Komisere teslim ettikten sonra neden hiç kendisine dönüş yapmamıştı?

 

Bir kez daha öğürdü. Aklına gelen düşünce dudaklarının "Hayır!" serzenişine karıştı. Yaşadığı şeyin basit bir üşütme olduğunu sanmıyordu. Mide bulantıları, bir yerlerde sızıp uyumalar, halsizlik... Hepsi Nazar'ı en büyük korkusuna götürüyordu. Dizlerini karnına çekip dudaklarını korku dolu gözlerle diz kapaklarına bastırdı. Titriyordu. Böyle bir hatayı nasıl yapabilmişti? Her şeyin bir yanılsama olduğuna inanmak istedi. Bir karara varmak için çok erkendi. Evet, kötü şeyler düşünmemek en iyisiydi. Elini yüzünü yıkayıp yeniden biraz daha rahatlamış bir şekilde odasına yöneldi.

 

Sandığın içinde bulduğu telefonu açıp Demet'in verdiği numarayı çevirdi. Neyse ki çalıyordu ve şu an onun sesini duymaya her şeyden çok ihtiyaç duyuyordu. "Alo." Hıçkırıklarını bastırıp, "Benim Demet, Nazar." Dedi. Gözlerinden çoktan damlalar taşıp yanaklarından süzülmeye başlamıştı. Demet'in heyecandan titreyen sesi Nazar'ı daha büyük bir pişmanlığa düşürmüştü. Ona bu kadar geç ulaşmaya çalıştığı için, Mervan'ın yalanlarına inandığı için deli gibi pişmandı. "Demet, sana ihtiyacım var. Yalvarırım bana yardım et."

 

"Tamam Nazar sakin ol. Bana nerde kiminle olduğunu söyle." Demet de en az kendisi kader heyecan yüklüydü.

 

"İzmir Bademli'deyim. Mervan beni buraya getirdi. Beni kandırdı Demet. Yanında tutmak için yalanlar söyledi."

 

"Nazar korkma. Seni onun elinden kurtaracağız." Nazar gözyaşlarını silip nefeslenmeye çalıştı. Çaresizlik bulunduğu yatakta deli gibi çırpınmasına sebep olmuştu. "Demet, ben kızımı kaybettim. Onu Naz isminde bir arkadaşımla trene bindirmiştim. Sonrasını hatırlamıyorum. Aylardır neredeler ne yapıyorlar bilmiyorum."

 

Demet, onu sakinleştirmek için heyecanını zapt etmeye çalışıyordu. "Nazar, bir süredir hafıza kaybı yaşıyordun, aldandığın için kendini suçlama ne olur. O gece birinden kaçıyordun. Onun kim olduğunu biliyor musun? Bu bize ipucu verebilir." Nazar gözlerini kapayıp bir kez daha olanları hatırlamaya çalıştı. O gece uykudan uyandığında Cemil Komiseri ve Aslı'yı yaşadığı evin salonunda kanlar içinde bulmuştu. İkisi de başından vurularak öldürülmüştü ve Nazar o manzarayı gördüğünde çığlığını zapt edememişti. Bağırmak istediğinde bir elin ağzını sımsıkı kapadığını hatırladı. Kulağına gelen fısıltı ürperticiydi. "Sakın sesini çıkarma. Ne yaptığını anlamadığımızı mı sanıyorsun? Sana uslu durmanı söylemiştik. Ve sen yine hata yaptın."

 

"Nazar orda mısın? Bana ne hatırladığını söyle!"

 

"Hatırlıyorum. Hatırlıyorum Demet." Dedi heyecanla. Bazı gerçeklerin örtüsü beklediğinde çabuk kalkmıştı. "O adam bana gerçekleri ortaya dökmem için yardım eden iki kişiyi öldürdü ve delilleri karartma amacıyla evimi ateşe verdi. Çok korkuyordum. Kafasına bir şey indirip kaçmaya çalıştım. Fakat istasyona vardığımda ondan kurtulamadığımı anlamıştım. Kızımı benden almaması için istasyona güvendiğim tek kişiyi çağırdım ve Asya'yı Naz'a emanet ettim. Sonra da kaçabilmek için koşmaya başladım. İnşaatta saklanabileceğimi düşünmüştüm. Beni çıkarmak isteyen o bekçi peşimden koşarken sendeleyip asansör boşluğuna düştü." Nazar o adamı hatırladığında hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Gözyaşları sel olmuş çırpındıkça daha çok akıyordu.

 

"Gözlerimin önünde öldü. Çıldırmış gibiydim. Hiçbir şey yapamadım. O korkunç gece yaşlı adamı göremeyecek kadar korku doluydum. O katil beni köşeye sıkıştırdığında iki seçenek sundu. Ölmemi istiyordu. Ya ölecektim ya da Mervan'a geri dönecektim. Beni alıp kaçmayı düşünüyordu. Ben... Ben ölmeyi tercih ettim."

 

Demet duyduklarının şokuyla kekeledi. Nasıl bir çıkmaza düştüğünü az çok tahmin ediyordu. "P- pekâlâ ta-tamam Nazar. Şimdi bana o kişinin kim olduğunu söyle. En yakın ekipler çoktan yola çıktı. Artık güvendesin. Onu yakalayabilmemiz için kimliğini bilmemiz gerek." Nazar, derin bir nefes alıp, "Battal..." dedi. Artık onun yüzünü hatırlamakta zorlanmıyordu. "Battal... Mervan'ın en güvendiği adamı." diye sayıkladı bir kez daha.

 

Demet duyduğu isme hiç de şaşırmamıştı. "Merak etme Nazar. Seni almaya gelecekler, korkmana gerek yok. Her şey yoluna girecek. Uzun sürmez, biraz sabırlı ol. Mervan nerde?" Mervan'ın adını duymak bile Nazar'ın hassas kalbine ağır gelmişti. Elleri istemsizce karnına ilişti. Parmak uçları orada bir canlı olduğuna eminmiş gibi temkinliydi.

 

"O... 2 gündür yok. Kapıda iki adamını bırakıp gitti. Battal da muhtemelen onunla." Demet heyecanını zapt etmeye çalışarak olabildiğince hızlı karar almaya çalışıyordu. "Ta-tamam. Ona karşı dikkatli ol Nazar. İkisi de çok tehlikeli. Niyazi Komisere büyük bir kötülük yaptılar. Eğer o geceye ait kamera kayıtlarını biri elimize ulaştırmasaydı belki de uzun yıllar hapiste çürüyecekti." Nazar elleriyle göz altlarını silip "Sen neden bahsediyorsun?" diye sayıkladı. Nazar'a çöken ıssızlık Demet'in heyecanının yanında silikti.

 

"Oktay öldü Nazar." Dedibir çırpıda. "Onu Mervan'ın emriyle Battal öldürdü. Komiserime uyuşturucu madde verdiler, nerdeyse komaya girip ölüyordu. Çok dikkatli olmalısın Nazar. Ekipler gelene kadar orda kal. Kaçışın onları uyandırabilir. Her şeyin farkında olduğunu belli etme." Nazar, duydukları karşısında diz üstü çöküp hıçkırdı. Bu nasıl bir aldanıştı? Nasıl bu kadar kör olabilmişti? Mervan sırf görevini yapıyor diye Niyazi Komisere nasıl böyle bir komplo kurardı?

 

Gülnaz'ı düşündü. Aylarca burada Mervan'la kalmıştı? Kim bilir o zavallı kadın Mervan'ın yokluğunda ne acılar çekmişti? Peki ya çocuklar? Dicle babasından ayrı tek bir gün bile geçiremezdi. Yokluğunda hemen hasta olup ateşlenir, babasını sayıklayarak ağlardı. Mervan nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi? Çocuklarının ne hale geleceğini hiç mi düşünmüyordu bu adam? Ebeveyn olmak fedakârlık demekti. Mervan aşkı için nasıl çocuklarını bir kalemde harcardı?

 

Ayak sesleri duyduğunda elindeki telefonu yatağın altına itip gözyaşlarını sildi. Bu adım seslerinin sahibini anlaması için çok düşünmesine gerek yoktu. Kapı açıldığında titreyen ellerini arkasına saklayıp tebessüm etmeye çalıştı. Mervan uykusuz gözlerini endişeyle Nazar'ın kızarmış gözlerinde gezdirdi. Adım adım ona yaklaşıp varlığına sığındı.

 

"Burada ne yapıyorsun?" Nazar gözlerini kaçırmamaya çalışarak, "Dinleniyordum." dedi. Olan biten her şeyi bilirken susmak ve hiçbir şey olmamış gibi davranmak öyle zordu ki. Mervan, sevdiği kadının nemli gözlerinin derinliklerinde en büyük korkusunu çoktan görmüştü. Endişe ve şüpheyle bakan gözler kızgın ve kırgındı artık. Bir şeyler hatırlamıştı belli ki. Hiçbir şey olmamış gibi davranmasının altında yatan sebep neydi?

 

Varlığı Nazar'ın ayağa kalkıp duvarın dibine sinmesine sebep oldu. Mervan kafasındaki düşünceden emin olmak istiyordu. Nazar'a burunları birbirine değecek kadar yakınlaştı. Gözlerini genç kadının kızarmış gözlerinden ayıramadan yüzüne daha da yaklaştı. Elleri Nazar'ın omuzlarını sevgiyle okşarken dudakları genç kadının önce yanaklarında sonra zarif ince gerdanında oyalandı. Kokusunu içine çektiğinde Nazar gözlerini sımsıkı yumdu ve dişlerini sıktı. Mervan'ın teninde korkuluk gibi kolları iki yana açılmış bir şekilde bekliyordu. Siyah bakışlı adamın kolları belini sımsıkı sararken kendini kasıyor, ağlamamak için duygularını güç bela zapt ediyordu. "Seni çok özledim." Mervan'ın tutkulu, kısık sesi Nazar'ın bedenini daha çok titretmişti. Mervan daha da ileri gider miydi?

 

"Senden ayrı kalmak çok zor." Fısıltısı Nazar'ı toparlanmaya itti. Salınmış bir halde duran kollarını Mervan'ın sırtına sabitleyip kucaklaşmasına karşılık verdi. Fakat Mervan bu yakınlığın samimi olmadığını çok iyi biliyordu. Nazar gerçekleri hatırlamıştı. O bıraktığı günkü Nazar'dan çok farklıydı. Eğer gerçekleri hatırlamıyor olsaydı bundan çok daha içten bir kucaklaşma yaşayacağını Nazar'ın onu öpücüklere boğacağını biliyordu. Bir şeyler tüm çabalarına rağmen değişmişti.

 

Genç adam yüzünü Nazar'ın boynundan arta kalan o tatlı boşluğa bıraktı. Neyse ki Nazar kollarındaki adamın korku dolu kalbini bilmiyor, dökülen gözyaşlarını görmüyordu. Nazar'ın gerçekleri hatırlamadığına inanmak istedi. Elleri genç kadının elbisesinin fermuarına iliştiğinde onun sınırlarını zorladığının farkındaydı. Burada birlikte geçirdikleri zamanda bütün perdeler kalkmıştı. Yaşanmışlıklar onu engellemesini gereksiz kılıyordu. Düşündüğü oldu. Nazar daha fazla dayanamayıp bedenini ondan kurtardı. O derin soluklar alırken Mervan hüzünle yumruklarını sıktı. Uğruna her şeyden vazgeçtiği kadını iki günde kaybetmişti. Yine aralarına giren mesafelerle baş etmek zorundaydı.

 

"Kendimi iyi hissetmiyorum." dedi Nazar kesik solumalarının arasında. Yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu. "Görebiliyorum."

 

"Sanırım hastalandım." Nazar, bakışlarını Mervan'dan başka her yerde dolaştırıyordu. "Anladım." Nazar sırtını ona dönüp pencereden dışarı baktı. Rol yapmak onun işi değildi. Mervan aralarındaki birkaç adımlık mesafeyi daraltıp arkadan dudaklarını Nazar'ın saçlarına dokundurdu.

 

"Ne olur beni bırakma Nazar. Eğer sen beni bırakırsan ben o uçurumda bir kez daha tutunamam. En dibi boylar bir daha doğrulamam. Sana mecburum Nazar, sensizliğe küskün." Sesi sayıklama gibi güçsüzdü.

 

"Neden beni kaybetmekten bu kadar çok korkuyorsun?" Bunu söylerken bedenleri birbirinden biraz olsun ayrılmıştı. Parmak uçları gövdesini kendisine çevirdiği Nazar'ın dudaklarında hasretle dolaştı. "Biliyorum, çünkü en güzel rüyalar bile bir gün son bulur. Bitmeni istemiyorum. Bitmesini istemiyorum." Nazar, gözlerini ondan kaçırmadan aralarındaki tuhaf ilişkiyi sessizliğin kanatlarına iliştirdi.

 

Yanlış yaptın Hanzade, yüreği başkasına ait bir kadını kendine köle yaptın. Bedeni sende kalırken ruhu senin hiç bilmediğin sevda limanlarına demir attı. Sevdiği kadına bir kez daha sarılıp saçlarına sevgi dolu buseler kondurdu. Artık onu kaybetme ihtimaline bile dayanamıyordu.

 

"Hazırlan burada işimiz bitti. Artık yepyeni bir hayatımız olacak." Nazar, ciddiyetini ölçmek ister gibi yüzünün tüm kıvrımlarını inceledi. "Sen neden bahsediyorsun? Oğlum... Aras nerde? Onu almadan hiçbir yere gitmem." Mervan yorgun gözlerini olabildiğince inandırıcı kılmak için Nazar'dan bir an olsun ayırmadı. "Aras limanda bizi bekliyor. Battal'la konuştum, orada buluşacağız."

 

Mervan, söylediği yalanın gölgesine acıyla sığındı. Aras'ı burada bırakmaktan başka çaresi yoktu. Çember daralıyordu ve Mervan'ın artık Nazar'ı emniyetli bir yere götürmekten başka bir çıkışı görünmüyordu. Her şeyi hatırlıyordu Nazar. Ne kadarını hatırladığını bilmese de işini şansa bırakamazdı.

 

"Oğlumun buraya gelmesini istiyorum Mervan. Onu görmeden hiçbir yere gidemem."

 

"Buraya gelemez. Yollar güvenli değil. Lütfen beni zorlama. Her şeyi bizim için yapıyorum. En gerekli eşyalarını yanına al, fazlasını değil. Oraya gittiğimizde yenilerini alacağız." Nazar'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıdan çıktı. Aşık olduğu kadının gözlerindeki öfkeye daha fazla dayanamayacaktı.

 

Nazar, hâlâ açık bir şekilde bekleyen telefonu cebine koyup, günlükleri el çantasına yerleştirdi. Demet'in bir yere gitmelerine izin vermeyeceğini biliyordu, yine de Aras'a kavuşamayacağını düşünmek ölümden beterdi. Birkaç parça eşya ile birlikte dışarı çıktığında Mervan, genç kadını bileğinden kavradığı gibi doğruca arabaya bindirdi. Arkasından atlı kovalıyormuşçasına büyük bir hızla direksiyona asıldı. Artık kendisini hiçbir şeyin engellemesine izin vermeyecekti. Elindeki sahte kimliklerle İzmir'i terk edebileceğine inanmak istiyordu, fakat içindeki endişe ne yapsa geçmiyordu.

 

Nazar, suskundu. Kendini tuhaf bir şekilde Mervan'a karşı suçlu hissediyordu. Haklı olması onunla yaşadığı günleri unutturmaya yetmiyor, bir de içine çöreklenen acıyla baş etmesi gerekiyordu. Mervan hızını artırıp zamana ve asfalta meydan okudu. Elinde olsa zamanı ileri sarar ve tüm bu can sıkıcı anları geride bırakırdı. Önlerindeki tüm engelleri bertaraf etmişken durmak niyeydi?

 

Telefon çaldığında temiz olduğunu bildiği cihazı kulağına iliştirdi. Nazar, onu göz ucuyla süzdüğünde kocasının bembeyaz olan yüz hatlarından ürkmüştü. Bir şeyler anlamış olabilir miydi? Telefonu kapattığında hızı git gide artıyor, sınırları zorlayarak aracın savrulmasına sebep oluyordu. Bu durum Nazar'ın korkularını perçinlemiş, kötü bir haber aldığını düşünüp ürkmesine sebep olmuştu.

 

"Mervan yavaşla, kaza yapacaksın. Durdur arabayı Mervan." Genç adam buzdan bir heykel gibiydi ve ne yaparsa yapsın onun Nazar'ın ürkek, nemli gözlerini görmüyordu. Nazar'ın serzenişlerine dayanamayan Mervan, ani bir frenle aracı öne doğru savurdu. Bu hamleyle ikisi de öne doğru sertçe sendeledi. Kısa bir suskunluk aralarındaki yegane gerçek oldu. Sadece Nazar'ın korku dolu nefes alışverişleri duyuluyordu. Yüzünü hasretle dokunduğu masum yüze çeviremedi. Gözü aracın ön camında dalgın dalgın dolaştı bir süre.

 

Geçmişi düşünüyordu. Bugüne kadar yaşadıkları acı tatlı tüm anılar gözlerinin önüne sayfa sayfa döküldü. En güçlü olduğuna inandığı bir anda bu küçük kadının onu nasıl bu hale getirdiğini düşündü. Kader derlerdi ya! Mervan'ı yıkan tam da bu olmuştu. Babasının elinde harcanan zavallı annesi ve acıyla geçen çocukluğu... Her şey onu bugüne, bu ana getirmek için miydi? İsyan etmek istedi. Biraz olsun mutlu olmak istiyordu. Neden pek çok şükürsüz insana yaren olan bu his Mervan'a zehir, ruhuna mezar olmuştu ki? Hasret kaldığı o aile neden Mervan'a hayalden öte imkansızdı?

 

Dili ansızın dokunaklı bir Türkü'ye yarenlik etti.

 

"Sene 341 nefsime uydum

Sebep oldu şeytan bir cana kıydım

Katil defterine adımı koydum

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz"

 

İçinden akan tüm acıları haykırır gibi dili mırıltı halinde kederli kederli yanık bir ritim tutturdu. Nazar, içine oturan elemin yangısıyla başını eğdi. Biliyordu, bugün tüm taşlar yerinden oynayacaktı. Yüzleşmeye gerçekten hazır mıydı?

 

"Bir yanımı sardı müfreze kolu

Bir yanımı sardı Varilcioğlu

Beş yüz atlı ile kestiler yolu

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz" (Livaneli- Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.)

 

Sessizliği bölen tek şey Nazar'ın içli ağlamaları ve cama dökülen yağmurun fısıltısıydı. Mervan, hüzünlü dolu gözlerini Nazar'ın ürkek bakışlarında gezdirdi. Ölüm ve hayat arasındaki o ince köprüyü bir uçuruma çevirmenin figanını yaşıyordu. Ve biliyordu, artık yolun sonu görünmüştü.

 

"Benim için geldiler değil mi?" dedi Mervan kirpiklerinin açıkta bıraktığı yerden Nazar'a bakarken. Suskunluk... Birkaç saniye sonra siyah bakışlar yolun sonunu taradı. Kendisine gelecek vaat etmeyen yolun sonunu... "Seni benden alacaklar! Bizi birbirimize bırakmayacaklar!" Ağız dolusu suskunluğa acılı gözyaşları ve hıçkırıklar eşlik etti. Nazar bu kadar zor olacağını sıcağı sıcağına fark etmemişti.

 

"İlk cinayetimi ne zaman işledim biliyor musun?" dedi Mervan keder kederli gülümserken. Nazar düşen maskelerin ardındaki gerçek duyguların hengâmesine kapılmış bir şekilde hakikate yüz çevirdi. Bu sorunun cevabını merak etse de duymaya kalbinin dayanıp dayanmayacağını bilmiyordu. "22 yaşında." Nazar başını eğdi. Ona bir şey sormaya yüzü yoktu. Gerçekleri öğrenmek kalbine ağır geliyordu. "Hayatımı mahveden melek yüzlü bir şeytanı öldürdüm." dedi Mervan yüzünde acıklı bir tebessümle. Gözleri dolu dolu olmuştu. Bu adam gülerken bile ağlıyordu, nefret kusarken bile yardım feryatları atıyordu ama kimse bilmiyor, kimse görmüyordu.

 

"O gün aciz bir şekilde bana yalvarırken silahı tutan bendim fakat tetiğe basan Kadir Bey oldu." Nazar, günlerce kollarında uyuduğu adamın bu korkunç yüzünü duymaya tahammül edemiyordu. "Lütfen sus!" dedi gözyaşlarının arasında. Fakat Mervan susmamaya kararlıydı. Kanındaki zehri akıtmak istiyordu. Kimsenin kendisini anlamayacağını bile bile dilini Nazar'ın gururundan esirgemedi. Bu çözülüşün tek bir manası olmalıydı. Mervan, Nazar'ın ihanetini çoktan anlamıştı.

 

"İçimde babama rağmen yeşertmeyi başardığım doğrularım vardı. Kale gibi sağlam olduklarını sanırdım." Bir kıkırdama... "Değilmiş. İyi bir insan olacaktım ben. Doktor olup insanlara yardım edecektim. Düşeni kaldıracak kimseye kötülük etmeyecektim. Güvenmeyi öğrenmiştim süt ninemden ve dürüst olmayı. Bir gün içimde bir deprem oldu. Öyle şiddetli öyle yıkıcıydı ki doğrularımı kilitlediğim o güçlü kaleleri bir bir yıkıp dağıttı. Altında kaldı tökezleyip incinen hislerim. Tutunacak bir dal aradım yoktu." Bakışları sevdiği kadının gözyaşlarıyla yıkanan güzel yüzünde dolaştı. Yüreğinde isyan, bakışlarında asılı kalan hayal kırıklıkları vardı. "O gün Mervan öldü. Babasının eline silah verdiği gün tüm iyiliğiyle o enkazın altında can verdi."

 

"Mervan yalvarırım sus!" Nazar'ın titrek sesi Mervan'ı durdurmaya yetmeyecekti. Elinin tersiyle gözündeki sıcak gözyaşlarını silip, "Her yanımızı sardılar değil mi? Yolun sonundayım. Artık çıkışım yok." diye kıvrandı Mervan. Nazar ellerini Mervan'ın bitkin yüzüne bıraktı. Gözlerindeki acıyı görmesini istiyordu. Onca yalandan, onca kötülükten sonra hiç mi hakkı yoktu sitem etmeye?

 

"Ne yaptıysam senin için yaptım. Kaçamazdık, bunca vebal yakamızı bırakmazdı. Kötülükler yapıyorsun Mervan. Seni durdurmak zorundaydım." Mervan, yüzünü saran elleri tüm ihanet oklarına rağmen dolan gözlerine aldırmadan okşadı.

 

"Beni yine sırtımdan hançerledin. Söylesene yâr, silinip gitsem dünyadan yüzün bir kez olsun gülecek mi? Bitti kurtuldum diyecek misin? Gülecek misin ardımdan?" Dudakları titredi. Mervan'ın, içindeki harap meydanı görmemesi canını acıtıyordu. "Hayır, sandığın gibi değil." Ellerini ipeksi sarı saçlara uzatıp gelişi güzel okşadı. Avuçlarından sarkan sarı saç telleri Nazar'a yaşadığı en acı verici vedayı fısıldıyordu. Nazar'dan kalan tek şey ellerindeki bu sarı tutamdı. Yolun sonu gelmiş miydi?

 

"Yalvarırım senin için bir şey yapmama izin ver." Dedi Nazar. Onun teslim olmasını istiyor, suçlarının bedelini ödeyip yeniden hayata dönmesini umuyordu. Peki Mervan aynı fikirde miydi? Mervan kaçırdığı nemli gözlerini Nazar'a çevirip dudaklarını tek aşkıyla buluşturdu. Yaşadığı anın bitmesini istemiyordu. Onu ve aşkını doyasıya hissettiği bu an, hayata karşı en küskün vedasıydı. Aşkının dudaklarına tüm sitemini ve acısını bırakıp aralarındaki o kahrolası mesafeyi büyüttü.

 

"Benim için bir şey yaptın." Nazar, her şeyi hatırlıyor olmanın verdiği o tuhaf utançla başını eğdi. Kafasında kurduğu tüm ihanetlerden daha beter geliyordu yaşadıkları an. Oysa aylarca bu anı planlamış, gerçeklerin ortaya çıkaracağı günü hevesle beklemişti. Tam da bugün söyleyeceği o zafer cümlelerine ne olmuştu? Neden kursağı tüm hesapları yutup sözcüklere kusuyordu?

 

"Ne olur kimseye zarar verme Mervan. Seni incitmelerini istemiyorum. Bana çatışmaya girmeyeceğini söyle! Kimsenin kanını akıtmayacağını söyle!" Mervan başını reddeder gibi salladı. Nazar'ın yalvararak söylediği bu sözler sadece içini kanatıyordu. "Tamam." Dedi yüzündeki hüzünlü tebessümle. Ses tonundaki mahzunluk Nazar'ın içine işlemişti. "Ne olur söyle, Mehmet nerde? Ona ne yaptın? Ona zarar verdiğine inanmak istemiyorum." Mervan ani bir kararla yüzünü sertleştirip ses tonu titrek kisvesinden arındırdı. "İn arabadan! Fikrimi değiştirmeden hemen in!"

 

"Mervan hayır." Genç adam yaralı yaralı âşık olduğu yüze baktı. Gözlerinde buğulu bir sitem vardı ve her geçen dakika katran katran artıyordu. "Kızımız Mervan... O..." Mervan cümlesini tamamlamasına bile izin verilmeyecekti. "Sus!" derken yüzündeki tüm kaslar aynı tehdidi çağlıyordu. "İn arabadan. Fikrimi değiştirmem senin için hiç iyi olmaz!" Kapıyı teklifsizce açınca Nazar'ın boyun eğmekten başka çaresi kalmamıştı. Araçtan inip ona elemle baktı. Mervan'ın direksiyonun başında dikiz aynasından kendisini izlediğini biliyordu ve onu uzaktan seyretmekten başka bir şey yapamıyordu.

 

Mervan, elindeki saç tellerini dudaklarına götürüp yanaklarına hücum eden gözyaşlarını sildi. Zihni o korkunç geçmişe dönmüştü yine. Hayatının baharını kara kışa çeviren o yakıcı geçmişe... Hatırladıkları gözyaşlarını zapt edilemez bir boyuta taşımıştı. İyi hissetmiyordu.

 

'Yalvarırım beni öldürmeyin', diye başlayan 'ne olur öldürün artık beni' diye biten o karanlık günlere döndü. Onlarca kare aklına düştüğünde artık bir şeyleri taşıyacak gücünün kalmadığını iyi biliyordu. El frenini indirip aracı hızlandırdı ve saniyeler içinde vitesi yükseltti. Yollara meydan okuyarak çizmeye çalıştığı kaderine sürgün ediliyordu. Bu birkaç saniye ömrüne akıl almaz derecede uzun gelmişti. Nazar ise içinde peydah olan pişmanlıkla uzaktan gözyaşları içinde silinişini izliyordu.

 

Tut elimden gidelim uzaklara. Kaçalım bizden gayrı ne varsa. Senli düşleri yaşayalım. Benli düşleri yaşayalım. Biz olalım ikimiz... "Gitme Mervan!" Mervan, düşlediği hayatın içinde boğulur gibi soluklandı. Artık bitmeliydi. Daha fazlasını taşımaya gücü yoktu. Bu sefer başka olacaktı. Akla zarar bir hızla giderken 500 metre ilerdeki polis engelini fark etti ve direksiyonu sertçe sağa kırıp aracın savrulmasına sebep oldu. Savrulan araç hıza dayanamayıp sürüklenerek bariyerlere çarptı ve şarampole yuvarlandı. Siyah araç taklalar atarak her darbede teneke gibi ezilip yamulmuş ve durduğunda darmadağın olmuştu. Sert darbeler hurdaya dönen aracı yıkıcı bir inişle çukura bıraktı.

 

"Mervan Hayıııııır." Nazar deli gibi çırpınıp darmadağın olan bariyerlere doğru koştu. Yüzünü saran sarı saçları nefes almasını bile engelliyordu. Sesi haykırıp ağlamaktan pürüzlenmiş ve çatallı çıkmıştı. Boğazı yanıyordu. Ciğerleri şişip inmekten nefes alamayacak bir hale gelmişti. Mervan'ın arabasının bıraktığı yıkıntının dibine sert bir şekilde kendini bıraktı.

 

"Mervaaaaaan! Hayııır!" O feryat ederek ağlarken polis araçları siren sesleriyle etrafını sardı. Niyazi, hızla araçtan inip, "Allah kahretsin!" diye bağırdı. Attığı tekme enkaza dönen duvarın bir parçasını da uçuruma savurmaya yetmişti. Yağmur hızını daha da arttırmış saniyeler asır olmuştu. Üzerindeki siyah deri ceketi Nazar'ın omuzlarına bıraktı. Genç kadın yaşadığı şoktan bunun farkına bile varamamıştı. Niyazi'nin burada olmaması gerekiyordu. Açığa alınmıştı ve bulunan görüntülere rağmen soruşturması devam ediyordu fakat Mervan'ın yakalanacağı bugünü uzaktan izleyemezdi. Bu dosyaya öyle çok emek vermiş ve uğruna öyle büyük darbeler yemişti ki artık tek bir aksiliğe bile tahammülü yoktu.

 

Niyazi elindeki telsize son talimatlarını verdi. "Güvenlik önlemini alıp aracı kontrol edin. Onu diri istiyorum. Duydunuz mu diriiii!" Sözü tamamlanır tamamlanmaz büyük bir patlama etraftaki tozu toprağı havaya kaldırdı. Yükselen alevleri Nazar'ın gözbebeklerinde izlerken genç kadının kendini cehennem çukuruna atacağını anlamıştı.

 

"Mervaaaaan!" Genç kadın ne yaptığını bilemeyecek kadar ağır bir şok yaşıyordu. Nazar saçları tüm yüzünü kapatsa da tutamların arasından o yangını ölerek, kan kusarak izliyordu. Öne atılıp defalarca Mervan'a gitmeye çalıştığında Niyazi'nin sert cüssesi buna izin vermeyecekti. Hızlanan yağmur sesi alevleri bastırdı. "Bırak beni, bıraaak!" Niyazi Nazar'ın önüne geçip, "Hayır Nazar!" diyerek onu bir kez daha engelledi. Göğsü genç kadın ve ölüm arasında bir perde olmuştu. "Ölemezsin Mervan. Ölemezsin. 'Seni bırakmam' demiştin."

 

 

Yorum yapmayı ve yıldız atmayı unutmayınız. ☺️ Dördüncü kitaplar ilgili duyuruları birkaç gün sonra paylaşacağım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%