Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Bölüm 13- Sürgün-

@symdaldalli

O yaşanan olayın üzerinden 1 hafta geçti. Ne ben Belial'i ne de o beni gördü bu süreçte. Evde ruh gibi dolanıyordum. Annemin söylediğine göre Belial daha kötü bir durumdaydı. Tamamen kopmuştu hayattan. Açıkçası onun bu haliyle ilgilenemiyordum bile eskiye dönen zihnimde sıkışıp kalmıştım. 


Kanatlarım kopuyordu ve karnıma müthiş bir acı saplanıyordu. Aynı anda hem sırtım yanıyor hem de karnımın krampları artıyordu.


Yüzümü buruşturup yataktan kalktım. Dışarıdan gelen seslerle adımlarım duraksadı. Başımı pencereden uzattığımda konseyden gelen üyeleri görmeyi beklemiyordum. Dışarı çıktığımda bana baktılar.


"Aftiel yasakları çiğneyip birlikte oldunuz bunu oy çokluğu ile görmezden geldik ama siz bir bebeğin varlığını bizden mi gizlendiniz?" Yutkunduğumda gözüm anneme kaydı.


"Öldü o zaten doğmadı bile." Konseyin en genç üyesi gülümsedi.


"Kurallar çok açık Aftiel. Üzgünüm..." Geriye doğru baktı. "Getirin!" Diye seslendi. Diğer konsey üyeleri Belial ile birlikte gelirken bakışlarım üzerinde durdu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Yüzünün tüm rengi kaybolmuştu. Yutkundum.


"Dünyaya sürgün edileceksiniz ama tarih olarak var olan tarihe değil. Size ceza olarak orada gerçekleştirmeniz için bir görev vereceğiz. Ne kadar kısa sürede biterse o kadar hızlı gelirsiniz." Belial başını kaldırdı.


"Ya dönmek istemezsek?" Üye ona doğru baktı.


"İsteyeceksin Belial." Res'i görmeyi beklemiyordum ama onun da bize doğru geldiğini gördüm.


"Res size göz kulak olacak yani o da sizinle geliyor." Üye sakince açıkladıktan sonra kimseden bir ses çıkmadı.


"Yan yana gelin ve gözlerinizi kapatın." Dediğini yapıp yanıma geldiler.


"Yalnızca 2 kez ünvan ve şekil değiştirme hakkınız var. Birini görevi tamamladıktan sonra buraya dönmek için kullanacaksınız. Diğeri de size kalmış." Orta yaşlı erkek üye elinde tuttuğu üç kolyeyi boyunlarımıza taktı.


"İçindeki sıvı iki kullanımlık unutmayın." Kolyeye baktım.


"Umarım dersinizi almadan dönmezsiniz. Sizin yüzünüzden bir savaş başladı ve bir çok masum öldü. Şimdi kaderi olumlu anlamda değiştirme gücünüz var. Sakın hislerinize yenik düşme gafletinde bulunmayın. Sizi uyarıyorum." Gözlerimi yere indirdim.


"Şimdi gözlerinizi kapatabilirsiniz."


Yoğun bir karanlığın içinden kayıp geçtiğimizde bedenimin uykuya daldığını hissettim.


---


14 Mayıs 1919 Türkiye İzmir


"Ahsen!" Gözlerimi araladığımda karşımda Res'i gördüm. Kaşlarımı çatıp doğruldum. 


"Ne oluyor?" Kulağıma doğru geldi. Elindeki kağıdı uzattı.


"Oku." Kağıdı aldığımda görevimizin önce bu işgali ardından da savaşı bitirmek olduğunu gördüm. 


"Ahsen ne ya?" Dediğimde Res gülümsedi. 


"Yeni adın benimkini duymak ister misin?" Başımı salladım.


"Resul. Haline şükret yani." Gözlerimi kaşıdım. "Sana Res dediğimde kimse garipsemez o zaman." Olumlu bir mırıltı çıkardı.


"Aşağıda bir teyze var görmen lazım babaannemizmiş çok tatlı!" Kaşlarım kalktı.


"Biz kardeş miyiz?" Başını salladı.


"Bana da sürpriz oldu desem yalan olmaz. Abinim bu arada." Bana dönüp alnıma dokundu.


"Bir yanlışın olursa hesaplaşırız." Başımı yastığa geri bıraktım.


"O neredeymiş?" Res ayağa kalktı.


"Umarım cehennemin dibindedir." Gözümü açıp Res'e baktım. "Gerçi döneceği yer orası ya neyse." Derin bir nefes alıp aynanın önüne geçip kendine baktı.


"Baya yakışıklı görünüyorum yalnız." Bir daha gözümü açıp ona baktım.


"Saçlarında beyazlar var Res." Ayna üzerinden dönmeden bana baktı.


"Bu iyi bir şey değil mi farklı bir hava katmış." Güldüm.


"Yaşlı bir ağabeyim var." Dediğimde arkasını döndü.


"Bu kötü bir şey mi?" Başımı olumsuz anlamda sallayıp kolumu kapattım. 


"Kaç yaşında hissediyorsun?" Odada ayak sesleri oluştu. 


"Nereden baksan bir 32 varımdır." Başımı salladım. "Neyse sen çık hazırlanıp geleceğim." Res odadan çıktığında yataktan kalkıp dolaba yöneldim. Üzerime elbiselerden birini giydim odadan çıktığımda eski ahşap ev içinde yürüdüm ve seslerin olduğu yere geldiğimde kadın bana baktı.


"Kızım geç kaldın işe çabuk ye bir şeyler." Gözlerim Res'e kaydı.


"Bir insan tabip olduğunu her sabah nasıl unutur ah canım kardeşim, ben seni bırakacağım çabuk ye hadi." Boş sandalyeye oturdum.


"Sen nereye gideceksin sonra?" Kadın bana baktı.


"Kuzum ateşin falan yok değil mi?" Dediğinde alnıma elini bastırdı.


"Ağabeyin de dükkanı açacak ya yarın zaten karışır ortalık, gün doğa neler doğa Allah sonumuzu hayır etsin." Bir kaç şeyi ağzıma tıkıştırıp ayağa kalktım. Kadının söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım.


"Kalkalım mı Res..." Res başını kaldırdı. "Resul yani." Kadın estağfirullah deyip Res'e baktı.


"Hadi rast gele oğlum dikkat et kimseye karışmadan git gel." Evden çıkınca ona baktım.


"Ben hiçbir şey anlamıyorum ne olmuş yani?" Res önümü kesti.


"1- bana abi diyeceksin. 2-Şu an bir savaş başlamak üzere ve sen doktorsun. 3-Yarın buraya gelenler bu toprağı ele geçirmek istiyor." Başımı salladım.


"İyi bu Belial tam olarak ne iş yapacak ben tek başıma mı sürgün yedim?" Res gülümsedi.


"Yani tamam sen tamamen bizden alakasız bir sürgün yedin ve evet, bizim yüzümüzden ama konu bu değil." Diye hızlıca konuştum. 


"Çıkar ortaya yakında senin hastane burası." Kaşlarımı çattım.


"İyi de doktor değilim ki ben bilmiyorum hiçbir şey." Gözleriyle kolyemi işaret etti.


"İç o zaman." Omuz kaldırdım.


"O şahsiyetin ne olduğunu görmeden hayatta içmem belki başka bir şey olmam gerekir. Ben doktor doktor nasıl durdurayım savaşı?" Gülerken gözleri kısıldı.


"İyi içeri girince de zaman istersin yaralılardan." Yüzümü ekşittim.


"Koca binada tek ben mi doktorum?" Res bana el sallayıp gitti. Ben de binaya girince bana doğru gelen hemşirenin yüzü gerildi.


"Nerede kaldınız? Çok yaralı var." Onu takip ederken nefesimi verdim. Galiba tek doktor vardı...


---


Akşam olurken çıkıp eve gitmeden önce deniz kenarına indim. Gün batmak üzereydi. Kolyedeki sıvıyı içmemiştim ama çok zorlanmıştım. Yaptığım müdahale boyutunu bir tık arttırsa büyük ihtimalle içmek zorunda kalacaktım.


"İlk günün nasıldı?" Res'in sesini duyunca ona doğru döndüm.


"Çok yoruldum." Kolyeme baktı.


"İçtin mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım.


"Dedim ya henüz değil." Başını salladı. 


"Eve geçelim hadi dinlen biraz yarın işe gitmeden önce burada toplanacakmışız. Kordon burası öyle duydum." Kaşlarımı çattım.


"Neden?" Önündeki taşa vurdu.


"Karşılama olacakmış falan işgal işte." Başımı salladım.


"Bu arada yarın uyandığında bu ülkeye ve ailemize dair her şeyi hatırlayacakmışız. Yani sen gerçekten Ahsen ben de gerçek Resul olarak uyanacağım. Hazır mısın?" Başımı salladım.


"O zaman Belial de kimse gerçek kimliğiyle bütünleşecek." Etrafa baktım.


"İyi umarım adil bir dağılım olur da cinnet geçirmeden görevi bitirebilirim." Res güldü.


"Başlasın bakalım. Daha önce hiç bunu görmüş müydün?" Eliyle bir gemiyi işaret etti.


"Evet geçen geldiğimde daha gelişmişlerini gördüm." Kaşları kalktı.


"O zaman nasıldı?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim. 


"Normaldi ama böyle de değildi bilmiyorum. Neyse eve giderken şuradan biraz erzak alalım." Başını salladı. "Paran var mı?" Başını yana eğdi.


"Aa evet bana bir şeyler verdiler." Cebinden paraları çıkardı. "Ben de ne işe yarayacak diyordum yemek alalım hadi." oradaki adam bize baktı.


"Kapalıyız." Tezgaha baktım. "Açık görünüyorsunuz." Başını salladı.


"Bugün satış yapmıyoruz artık öyle emir geldi." Nefesimi verip Res'i kolundan tuttum ve eve götürdüm. 


"Neler oluyor Res?" Dediğimde etrafına baktı.


"Bilmiyorum ama hoş şeyler olduğunu hiç sanmıyorum."


***


Kitap aşureye döndü farkındayım ama hoşuna gidiyor.


Loading...
0%