@symdaldalli
|
 Resul otururken önünden geçtim bir kaç kez. Onun odasındaydık. Kubilay Esma Sultan ile konuşuyordu ve bugün olanları üstü kapalı anlatıyordu. O sırada ben Resul'ün önünde volta atıyordum. "Yok ben Yüzbaşı olacağım dikileceğim karşısına savaşsa savaş, sence adil mi bu dağılım? Ben doktor olarak işgali kurtarabilir miyim?" Resul başını sıvazladı. "Evet bunu 100. defa söyledin." Duraksadım. "Ben oldum diyelim burada bir doktor olacak mı?" Resul başını kaldırdı. "Evet bunu da sordun ama bilmiyorum dedim." Nefesimi verdim. "Kim bilecek bizden başka Andreas bilir mi sence?" Yüzü ekşidi. "Andreas deme şu herife." Yatağın ucuna oturdum. "Ne yapacağız biz böyle?" Bana baktı. "Sen yüzbaşı olsan erkeğe mi döneceksin?" Kaşlarım çatıldı. "Ne bileyim döner miyim?" Dudak büzdü. "Hayal edeyim dedim de gözüm acıdı ne olur böyle bir şey olmasın kaldıramam ben." Gülüp yüzünü kapattı. "Ov Andreas'ı düşündüm adam acısından kalpten gider." Yüzümü buruşturdum. "Onu düşünen kim?" Kubilay kapıya vurdu. "Geliyorum herkes normal değil mi?" Resul kalkıp kapıyı açtı. "Gir lan gir." İçeri girince yüzünü sıvazladı. "Ne yapacağız biz lan?" Diye mırıldandı. "Bizim acilen halkı bilinçlendirmemiz gerekiyor bu bildiğin açık açık yapılan bir zulüm." Diye mırıldandım. "Öyle ama bütün basın onların elinde. Telgrafları toplatmışlar." Ayağa kalktım. "Eski gazetede duran matbaa çalışıyor mu?" Başını olumsuz anlamda salladı. "Bilmiyorum bakacağız bir hal çaresine." Diye mırıldandım. "Anamlar öldü sanmasa beni lan helva kavurur ninem durduramazlar valla. Güzel de kavuruyor laf edemem şimdi de ölmeden ayıp olur kendime." Resul güldü. "Bir tadına bakmadan göndermiyorlar bak şanslısın." Kubilay nefesini bıraktı. "Geç dalganı kardeşim sen." Ayağa kalkıp onlara baktım. "Ben uyumaya gidiyorum." Odadan çıktığımda babaannem odasında namaz kılıyordu. Kendi odama geçip kapıyı örttüm. Yatağa kendimi bırakıp gözlerimi kapattım. Eğer yerime geçen bir doktor olacağını bilseydim bir dakika düşünmez içerdim ama korkuyordum. Bugün yaşananlar gözümün önünden gitmiyordu. Eğer Andreas beni zorlarsa karşısına geçecektim ama şu an bir şekilde bu işgale halkın desteğiyle karşı çıkmamız gerekiyordu. Gözlerimi kapattığımda huzursuz bir uykuya daldım. --- Sabah üzerimi değiştirip odadan çıktığımda babaannem divanda oturuyordu. Yüzünü düşük görünce yanına gittim. "Ne oldu Esma Sultan?" Dediğimde gözü dolu dolu baba baktı. "Yemek yapamadım size, yok bir şey kalmadı, dükkanları kapatmışlar onlardan satın da alamıyoruz." Derin bir nefes çektim. "Üzülme sen," sarılıp sırtını sıvazladım. "Senin yemen için de mi yok?" Başını sağa sola salladı. "Dur ben bakıp geliyorum." Kolumdan tuttu. "Abin uyansın onu gönderelim." Elini tuttum. "Ben halledeceğim sen bekle geliyorum hemen." Üzerime bir şey alıp aşağı sokaktaki erzak satan yere doğru yürüdüm. "Günaydın Niko." Gülümsedi. "Günaydın Ahsen, ne vereyim sana." Elimle gösterdim istediklerimi. "Bize satış yapılmıyormuş." Üzgünce baktı. "Sorma, yillardır komşuyuz biz hiçbir yanlişimiz olmadi birbirimize karşi, üzülüyorum." Yutkundum. "Sağ ol Niko." Dudak büzdü. Elimdeki parayı uzatınca parayı almayıp bana baktı. "Yapilan yanliş için bu seferlik benden olsun Ahsen. Bugün Esma Sultan'a uğrayacak Eleni." Başımı salladım. "İletirim." Eve doğru dönüp sokağı hızlı adımlarla geçtim. Kapıya tıklamak için elimi kaldırdığımda tanıdık bir ses duydum. "Bir yüzbaşi olmamişsiniz hâlâ?" Arkamı dönüp Andreas'a baktım. Merdivenleri yavaş yavaş inip karşısına dikildim. "Ne o Teğmen peşimden ayrılamıyorsunuz?" Yüzü gerildi. "Geçerken gördüm." Dediğinde başımı salladım. "Sizin de yolunuz hep buraya düşüyor." Bana baktı. "Hesap mi vereceğim size?" Dediğinde başımı salladım. "Hayır." Yüzüne baktım. "Merak ediyorum da, eğer ben yüzbaşı olursam cinsiyetim değişir mi? Bunun hakkında malumatınız var mı Teğmen?" Kasları gerilince bana yaklaştı. "Hayir. Böyle bir bilgim yok henüz." Başımı yana eğdim. "Hepimize sürpriz olacak desenize." Gülümsedi. "Aciniz diner en azından geçmişi unutursunuz." Diye mırıldanınca gülüp başımı iki yana salladım. "Senin yaptığın gibi mi? Yok o sana özel benim hafızam diri kalıyor genelde." Diye mırıldandım. Bir anda elimdeki poşetleri alıp hızla merdivenleri çıktı ve kapıya koydu. Tıkladıktan sonra yanıma gelip kolumdan tuttu ve ara bir sokağa çekti. "Ne yapıyorsun teğmen?" Diye sorduğumda yüzüme doğru eğildi. "Sen benden bebeğimizi nasil sakladin?" Diye sorunca kaşlarımı çattım. "O savaş öyle sonlanmayabilirdi, sen benden gizlemeseydin... Tüm sorumluluğu üstüne aldin, Aftiel sen nasıl böyle bir hata yaparsin?" Bir adım geri gittim. "Sakın!" Diye dişlerimin arasından konuştum. "Sakın geçmişi açma Belial bu işten sandığından daha çok zararlı çıkarsın." Gözlerini kapattı. "Benden böyle bir şeyi nasil gizledin?" Dedi tekrardan. "İnanmadığın biri değil miydim? Babanın bir sözüyle sen bizi bitirmedin mi? Neyi değiştirecekti söylesem?" Kolumdan tuttu. "Ben senin için koca bir orduyu karşima aldim sen neden bahsediyorsun!" Gözlerimi kapattım. "Kardeşinin ölümünde benden şüphelendin var mı ötesi?" Kafasını kaldırdı. "Var!" Elini duvara vurup geriye doğru yürüdü. "Belial." Dediğimde bana döndü. "Andreas!" Diye bağırdı. "Ahsen de lan sen de o zaman!" O birden bağırınca benim de kontrol elimden çıkmıştı. Ahsen ara ara kendini gösteriyordu. Kaşları havaya kalktı. "Bak buraya bir savaş daha çıkmasın diye geldik. Andreas yardım et bitsin ben burada kalmak istemiyorum." Gülümsedi. "Neden kahraman olmak daha mi kolay?" Yüzüne baktım. "Kahraman olmak umurmunda değil! Ben her gece yastığa kafamı koyduğumda o korkunç geceyi tekrar yaşıyorum!" Ona doğru bir adım attım. "Sana hatırlatmamı ister misin? Hiç bilmediğin bir şeyi daha öğrenmek ister misin?" Yüzünü sıvazladı. Kumral saçları güneşin vurmasıyla beraber parlamaya başaldı. "Sus." Dedi tek hamlede. "Ben duyamadığın o gerçeği her gün yaşıyorum ama Andreas. Ben her gece bir bebeği kaybediyorum." Nefesimi bıraktım. "Beni bu savaşı bitirmenin başka bir yolunu yapmaya zorlama. Gözümü bile kırpmam beni karşında bulursun." Ona doğru bir adım attım. "Ya benimle anlaşırsın ya da adil bir şekilde savaşırız." Gözleri gözlerimde gezindi. Sertçe yutkunurken dolan gözlerini kaçırdı. Daha fazla kalamayıp arkamı döndüm, eve doğru ilerledim. Bakışları sırtımda kalmıştı hissedebiliyordum. Kapıya vurduğumda Resul açtı. "Bebek bırakır gibi poşet mi bıraktın kapıya?" İçeri geçip üzerimi çıkardım. "Bu kadar büyümüş olmasan seni bırakırdım ama elimden gelen buğday bırakmak." Gülümsedi. "Kubilay nerede?" Dediğimde içeri doğru giriyorduk. "Cenazem çıkmadan eve yetişmem lazım dedi. Helva kavurdularsa getirecekmiş bize de." Güldüm. "Esma Sultan." Bana baktı. "Bir daha bir şey lazım olursa Niko'dan al ben ona sonra veririm. Eleni gelecekmiş yanına onu söyledi bir de." Başını salladı. "Buyursun." Dediğinde saate baktım. "Ben çıkıyorum. Resul bugün yanına uğrayacağım." O da babaanneme baktı. "Ben de çıkayım işler bekliyor." İkimizde evden çıkınca Resul bana baktı. "Andreas gelmiş sabah." Ona doğru döndüm. "Anlaşma sağlamaya çalışıyorum." Dudak büzdü. "Benim kardeşim maldır laftan anlamaz." Omuzlarımı kaldırdım. "Kendi bilir." Bana baktı. "Bugün neden uğrayacaksın?" Önüme çıkan taşa vurdum. "Bizim gazete çıkarmamız lazım Resul. Aslında ben geçmişten dolayı bir kez daha geldiğim için tarihle alakalı az çok şey hatırlıyorum ama tarihin seyrini değiştirecek bir şey yapmamalıyız o yüzden şu an sadece durumu anlatan şeyler yazacağız." Gülümsedi. "Resul merak ediyor da bitecek mi?" Ben de gülümsedim. "Ahsen diyor ki ümit var." Arkadan bize doğru koşan adım sesleri duyunca geriye doğru dönüp baktık. Kubilay elinde helva kabı tutuyordu. Durunca şaşkın bakışlarım yüzüne tırmandı. Helva dolu kabı gülümseyerek bize doğru uzattı. --- Başladık bir şeye ama bitirebilirsek iyi. O zaman diğer bölüm için kız mı bekliyorsunuz erkek mi diye o malum soruyu soralım. |
0% |