Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Bölüm 17- İlk Temas-

@symdaldalli

Ertesi sabah Osman gelip Matbaayı almadıklarını ve hala onda olduğunu söyledi. Bu Ahsen'i mutlu ederken beni üzmüştü. Aslında üzülecek bir şey yoktu ama anlaşma sonucunda ne isteyeceğini bilmemenin verdiği gerginliği yaşıyordum.


Evden çıktığımda sessiz sokakta yavaş adımlar eşliğinde yürüdüm. Derken az ileride sesler artmaya başladı. Hızlı adımlarla sesin geldiği yöne gittiğimde iki Yunan askerinin bir genci dövdüğünü gördüm.


"Bırakın adamı!" Diye bağırdığımda bana doğru döndüler. 


"Seen kimsin?" Diye bana döndü alaylı bir tınıyla. Yerde yatan çocuğun yanına gidip yüzüne baktım.


"İyi misin?" Diye sorunca başını salladı. Askerlerden biri kolumdan tutunca irkildim ve kolumu çektim. 


"An tin angíxeis xaná, pethaíneis. (Bir daha elini sürersen ölürsün.)" Andreas'ın sesini duymayı beklemiyordum ama duyduğum an içten içe bir rahat nefes verdim.


İlk defa doğru bir yere zamanında gelmişti. Askerler ellerini önünde bağlayıp baş selamı verdiler. Yavaş yavaş uzaklaşırlarken eğilip tekrar yüzündeki yaralara baktım.


"Hastaneye gel sana pansuman yapalım." Diye mırıldandım. Gülümsedi.


"Gerek yok sağ ol ben eve gideyim o yeter." Ayağa kalkmasına yardım ettim. Andreas'ın bakışlarının sertliğini hissetsem de umursamadım.


"Dikkatli ol." Dedim başını salladı. "Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz elbet yine karşılaşırız." Dedi sakince. Derin bir nefes aldım. O yavaş yavaş uzaklaşırken Andreas yanıma doğru geldi.


"Dikkatli oğl." Dedi sesini incelterek. 


"Çok komiksin." Diye karşılık verince başını sağa sola salladı.


"Eğer gelmeseydim ve sana bir sey olsaydı bütün askerleri senin yüzünden öldürmek zorunda kalacaktim, farkinda misin?" Gülümsedim.


"Bu benim istediğim bir şey olurdu." Bir adım daha geldi.


"Aftiel ister miydi?" İçten içe bunun cevabının hayır olduğunu ikimizde biliyorduk. Ben savaşta her şeyimi kaybetmiştim. Ne olursa olsun benim için savaşın bir kazananı hiçbir zaman olmayacaktı. Farkındaydı ve konuşurken bu şekilde açık ve net imalar yapabiliyor oluşu bundandı.


"Bugün benimle baloya katılacaksın." Dedi sakince. 


"Ne balosu?" Yüzüme doğru eğildi.


"İngiltere'den misafirlerimiz gelecek." Başımı iki yana salladım.


"Sizin misafirleriniz." Dediğimde etraftaki sessizlik tek tük bozulmaya başladı.


"Ne istersem demiştin İtiraz yok." Derin bir nefes aldım.


"Bu biraz fazla ama." Gülümsedi.


"O matbaa kullanilirsa ne olur? Ben buna göz yumdum katalavaíneis?"


"Anladım." Dedim sonra başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Kaçta balo?" Bir adım geri çıktı.


"Seni alacağim 7.00' de." Arkasını dönüp gitti. Bir süre bakıp nefesimi bıraktım. Bu gece çoğu şey son bulacaktı. Bu kadar uzaması bile saçmaydı zaten.


---


Kıyafetimi düzeltip saçıma baktım. Eleni'ye gidip kıyafet ve saç konusunda yardım istemiştim. Bana neden bunu istediğimi sorduğunda önemli bir davet ve hastane ekibinden benim de katılmam icap etti diye geçiştirmiş ve babaanneme söylememesini tembihlemiştim.


"Ah kuzum çok güzel oldun, çok." Diye yanıma geldi. Aşağıda bir araba seni bekliyormuş. Ayağa kalkıp sarıldım.


"Teşekkür ederim Eleni." Gülümseyip benden ayrıldı.


"Ah kuzum benim rica ederim lafi mi olur?" Evden çıktığımda Andreas siyah bir takım giymiş ve yakasını düzeltiliyordu. Arkasını dönünce göz göze geldik. Hafifçe yutkundu. Elini uzatınca siyah eldivenli elimi uzatıp tuttum.


Arabaya bindik ve atlar sürmeye başladı.


"Güzel olmuşsun." Dediğinde başımla teşekkür ettim. Gergin hissediyordum.


Konuşmadan geçen yolculuğun ardından geldiğimizde indi ve elini uzattı. Tutup indim. Kaldıkları evde düzenleniyordu.


"Sakin yanliş bir sey yapma babam evde." Gözlerinin içine baktım.


"Senin babanla imtihanın nereye gidersen git devam ediyor desene." Dediğimde gözlerime baktı.


"Uzatma istersen?" Kaşları kalkmıştı.


"Sana son kez bir şey sormak istiyorum." Adımlarım yavaşladı. "Hala burada kakmak istediğine emin misin?" Gözlerini kapattı.


"İç hadi beni bununla sürekli tehdit edemezsin katalavaíneis?" Başımı iki yana salladım.


"Oysa şu an hayır demene ne kadar ihtiyacım olduğunu bilseydin yine böyle söyleyebilir miydin acaba Andreas." Yavaşça adımlar atıp gerimde bıraktım. Çok geçmeden tekrar yanıma geldi.


İçeri girdiğimizde hafif müzik eşliğinde eğlenen insanları görünce midem kalktı. Bu halde nasıl böyle umursamaz olabilirlerdi? İnsanlar ölüyordu. Bunun bir işgal olma ihtimalini düşünmelerini de geçtim. Onlara anlatılan ile gerçek bir olmayabilirdi ve buraya gelme amaçları belki de kahramanlık olarak anlatılıyordu. Lakin insanlar ölüyordu. 


O kadar fazla insanın yarasına dokunmuştum ki artık kan kokusu burnumdan gitmiyordu. Ellerim soğukta kalmış gibi sürekli yanıyordu.


Bu bütün yalan anlatıların önüne geçmeye yetmez miydi? Kaybetmek değildi artık mevzu. Bir savaş hiçbir zaman kazanılmazdı. İki taraftan birinin daha çok canı yanardı o kadar. Lakin acı değişmezdi. Miktar bu kadar önemli miydi?


"Dans et benimle." Diye kulağıma fısıldayınca uzattığı ele baktım. Elini tutmadığında o uzanıp elimi aldı ve dans eden insanların arasında yerimizi aldık. Nefesi yavaş yavaş düzenden çıkıyordu.


Bir süre dans ettikten sonra kolumdan tutup beni bir odaya getirdi. 


"İçecek misin sonunun ne olduğunu bilmeden böyle bir seçim yapacak misin gerçekten?" Başımı olumlu anlamda salladığımda bir damla yaş gözümden kayıp yuvarlandı.


"Anlamıyorsun Andreas ben seni sevdiğim için yeterince acı çektim. Benim artık dayanacak gücüm yok anladın mı?" Gözümden akan yaşa baktı.


"Ben çekmedim mi saniyorsun?" Başımı iki yana salladığımda diğer yanağımda ıslandı.


"Anlamıyorsun..." Diye fısıldadım. Elleri yüzümde gezindi ve yaşların ıslaklığı parmaklarında kaldı.


"Anlat o zaman." Gülümsedim. 


"İçeceğim sonra eşit şartlarda olacağız." Nefes aldığında gözlerine baktım.


"Sen şu an eşit değiliz mi saniyorsun? Ben sana yine yeniliyorum ve bir orduya yine ihanet ediyorum görmüyorsun değil mi?" Gözlerimi kapattım.


"İçemezsin, eğer değişim olacaksa izin vermeyeceğim." Parmakları yüzümde gezinmeye devam etti.


"Ahsen ile yollarımızın ayrılma zamanı geldi belki de?" Gözlerimi açtığımda büyümüş göz bebekleriyle karşılaştım.


"Ben sana baktığımda onu görmüyorum bile birak başkalari öyle sansin." Yüzümü ellerinin arasından çektim.


"İşgali durdurup savaşı bitirmemde bana yardım edecek misin?" Derin bir nefes alıp başını ellerinin arasına aldı. 


Birden bana doğru dönüp gözlerimin içine bakmaya başlayınca gözlerinin ardında gördüğüm o yüzü bana bir adım geri attırdı. Kalp atışlarım hızlanırken kendime içimden sürekli neden ve nasıl bu hale geldiğimi hatırlatıyordum. 


Bir adım daha bana doğru geldi. Kalp atışlarımı kontrol etmeye çalışıyordum Ahsen ise iyice köşesine çekilmiş bana kaçıp gitmem için bakıyordu. Kalbi taş kadar soğuktu. Andreas ne haldeydi acaba? O iki ruhu bu şekilde karşı karşıya getirdiğimiz için nefret dolu hissettiklerini düşündüm. Ahsen'e göre haklıydım. Oysa bir insandı karşımızda olan. Ahsen başını iki yana salladı. İşgal'e gelen bir askerdi onun gözünde, vatanına göz diken bir asker...


Bu ikilem biz bu bedenler içinde olduğumuz sürece devam edecekti. Çünkü gerçek milletlerden milletlere de değişebiliyordu. 


Onlar bu gerçeği kabullenmişti ama şimdi bu gerçek bizim yüzümüzden ellerinde ufalanıyordu.


Bana bir adım daha geldiğinde aramızdaki mesafe iyice azaldı. Tam gözlerimin içine baktı. Bir bakışıyla ruhum içten içe kıvranmaya başladı. 


Ahsen dedim sakin bir tınıyla, özür dilerim her şey için...


"Beni öpersen dediğini yapacağim." Gözlerimi kapattım. Boynumdaki metal kendini belli etmek için soğuk bir his verdi göğsüme. 


Konsey hislerinizi bu işe karıştırmayın demişti. Lakin hızlıca bitirmek de önemliydi. Amacımız birlikte hareket etmekti. Sertçe yutkundum. İki ihtimal vardı ve ikisi de beni öldürme kuvvetine sahipti. Gözlerimi yavaşça açtığımda onun bana baktığını gördüm.


Boy farkımızdan dolayı yavaşça parmak uçlarıma yükseldim ve bu defa gözlerini kapatan Belial oldu. Dudaklarım dudaklarına temas ettiğinde gözümden iri bir damla düşüp dudaklarımızın arasında ezildi.


 ---


Ee şey işte olur öyle arada. 


Neyse okuyan yok zaten ama inat ettim bir haftada bitirmem lazım bu kitabı.


Loading...
0%