Yeni Üyelik
21.
Bölüm

Bölüm 20- 24 Saat-

@symdaldalli

Bölüm şarkısı: Nemra- hmm...


---


"Andreas!" Diye bağırdım arkasından. Durmadı ve siyah şapkasını düzeltip yürümeye devam etti. Yetişip kolundan tuttum.


"Dur bir." Kolunu çekti. Tekrar arkasını döndüğünde önüne geçip göğsünden tuttum.


"Şaka mısın?" Nefes nefese kalmıştım.


"Bu defa hangi görevinim?" Diye sordu tek nefeste. Üzgün bir sima ile yüzüne baktım.


"Belial." Yüzüme yaklaştı.


"Andreas." Diye düzeltti yine.


"Of başa mı sardık?" Ellerini sıktı.


"Biz hiçbir yere dönemedik, dönemeyeceğiz de burada çürüyüp gideceğiz." Başımı eğdim.


"Bak beni bir dinle hak vereceksin." Kaşlarını çattı.


"Sana bir de hak mi vereceğim?" Dediğinde gülmeye başladı. Gözlerinin içine baktım.


"Ahsen onu seviyor." Dedim dişlerimin arasından.


"Ben nasıl seni seviyorsam o da onu seviyor anladın mı? Biz işimiz bittiğinde bu bedenleri terk edeceğiz. Ama onlar... Bir şansları olsun istedim." Gülmeye başladı.


"Ne kadar düşüncelisiniz öyle sinyorita." Diye mırıldandı.


"Peki Andreas ona ne olacak düşündün mü hiç?" Yutkundum.


"Ailesine, babasina ve hatta ülkesine ihanet ediyor. Burayi kurtardiğimizda onu da kurtarabilecek miyiz dersin?" Sustum.


"Senden bir cevap bekliyor." Gözlerimi kapattım.


"Ona da yazik Ahsen'e ne kadar üzülüyorsan ona da üzül ama ben senin kötü hissedeceğin hiçbir şey yapmiyorum hâlâ ve senin aksine." Gözlerimi açtığımda bir rüzgar esti.


"Ben sana zarar verecek bir şey yapmadım." Gözlerini kıstı.


"Yaptin bunu nasil göremezsin?" Bir adım attım.


"Tamam özür dilerim." Başını iki yana salladı.


"Benim de artık Andreas'i düşünme zamanim gelmiş." Elini tuttum.


"Yapma." Dedim umutsuzca.


"Bu defa yapma bana inan bir kere ya! Karşında görürsün de anlarsın diye bütün zırhımı indiriyorum ama sen benim gözlerime bakmıyorsun bir kere bile!" Yüzünü sıvazladı.


"Bağırma." Diye uyardı.


"Teğmen," dedim sakince. "Böyle vaz geçerseniz benim de savaşmak için bir nedenim kalmayacak." Gözleri yüzümde gezindi.


"Ne demek bu?" Diye sordu.


"Söze hacet yok artık demek." Bir adım geri çıktım.


"Gidebilirsiniz teğmen." Adım atmak yerine yetinde kalmaya devam etti ama bu uzun sürmedi.


---


Ellerim ve ayaklarım bağlanmış yerde oturuyordum. Bu hale nasıl geldiğimi bilmiyordum. En son o sokaktan ayrılmış eve gidiyordum ama bir anda her yer karardı.


"Ne oluyor." Diye mırıldandım.


"Uyandın mı?" Mehmet'in sesini duymayı beklemiyordum.


"Ne oluyor?" Diye sorduğumda bana yaklaştı.


"Onu ben sana soracağım. Sen de anlatacaksın. Kimsin sen?" Yüzümü ekşittim.


"Mehmet bırak beni." Dediğimde sandalyeye oturdu.


"O biraz zor güzelim o Teğmen ile konuştuklarınızı duydum ne saçmalıyordunuz?" Yutkundum.


"Neyi duydun?" Güldü.


"Kendinizden 3.şahıslar olarak bahsedip durdunuz." Gözlerimi kapattım.


"Kollarımı çöz." Dedim sertçe.


"Önce anlat, kimsin sen planın ne ajan falan mısın?" Gözlerimi açıp yüzümü ekşittim.


"Neyim neyim?" Bana doğru yaklaştı.


"Duydun." Dediğinde güldüm.


"Aklını kaçırmışsın sen." Diye mırıldandım.


"O Yunanlılardan mısın?" Derin bir nefes aldım. Başımı geriye doğru yasladım.


"İstediğin kadar sor. Hiçbir soruna cevap vermeyeceğim. Her dediğin şey gerçek olamayacak kadar saçma sen bunu anlayana kadar aramızdaki döngü devam edecek." Ayağa kalktı.


"Bu ülkeye ihanet mi ettin?" Dedi yine. Dişlerimi sıktım.


"Aptal." Dedim dişlerimin arasından. "Resul ve Kubilay tek başına mı bastı sanıyorsun sen o yazıları." Kaşlarını çattı.


"Ben buldum, baskıya soktum. Sence ihanet böyle mi edilir?" Alnını kaşıdı.


"O zaman neden o heriflesin!" Dişlerimi sıktım.


"Malumat almak için!" Gülmeye başladı.


"Sen yaralı kurtarsana! Ne işin var bu işlerde?" Derin bir nefes aldım.


"Gerçek bir aptalsın." Dediğimde geriye doğru yaslandım.


"Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum. Su ver bana susadım." Bana ters bir bakış attı. Gidip bardağı eline aldı ve yavaşça içirdi.


---


"Sen koluma dokunduğunda ben başka birini gördüm nasıl oldu bu?" Yüz tane soru sormuştu hiçbirine cevap vermediğim halde sormaya devam ediyordu.


"Güzel biriydi ama ürpertici bir yanı vardı." Aftiel gözlerini devirdi.


"Ay sus Mehmet nolur sus başım ağrıdı yeter!" Düşünceli bir şekilde sakalını kaşıdı.


"Nasıl yaptın bunu merak ettim ya." Yutkundum.


"Büyücüyüm ben." Dediğimde duraksadı.


"Yemin iç." Gülerek başımı salladım.


"Her şeye inanacak mısın sen böyle?" Boğazını temizleyip kalktığı yere oturdu.


"Hem yalancı hem de komik olduğunu sanıyor." Diye homurdandı.


"Kızma beynimi yedin bitirdin, bir de küsecek misin cidden?" Yüzü düştü.


"Hala ajan olduğunu düşünüyorum." Aftiel iyice sıkılmaya başlamıştı.


"Birazdan ne olduğumu göreceksin ama kalbin dayanmayacak." Diye mırıldandım.


"Ne?" Dedi duymadığı için.


"Yok bir şey." Deyip geriye doğru yaslandım.


İçten içe hala bir parçamın Belial ile ettiğimiz yeminden ötürü ona bağlı olduğunu biliyordum. Çünkü ne zaman canı yansa bunu hissediyordum. Şu anda çok canı yanıyordu. Ortadan kaybolduğum için miydi acaba? Yoksa kötü şeyler mi yaşanıyordu?


Nefesimi bıraktım.


"Herhangi bir haber var mı şehirden?" Kafasını kaldırdı.


"Esirsin şu an sana malûmat veremem." Nefesimi bıraktım.


"Ay Allah'ım sen sabır ver yoksa bayılacağım." Eliyle yanı işaret etti.


"Şuraya doğru bayıl." Samimiyetsizce gülümsedim.


"Sağ ol ya." Başını salladı. Gözlerimi kapatınca Belial karşımda belirdi. Siktir... Diye mırıldandım. Gözlerimi hızla açınca nefes alışverişlerim hızlandı.


"Çabuk buradan git!" Diye bağırdım.


"Ne? Ne oldu?" Nefes alışverişlerim hızlandı.


"Az sonra burada olacaklar ve seni yakalarlarsa öldürürler duydun mu git hadi!" Kaşlarını çattı.


"Kim geliyor?" O sırada kapı güçlü bir tekmeyle açıldı.


Res ve Belial yan yana içeri girdiler. Gözlerimi kapattım.


"Kaç dedim sana..." Mehmet bir adım geri gitti.


"Siz de kimsiniz?" Belial üzerine doğru yürüdü kasları gerilmişti.


"Ecelin." Dedi sakin bir ölüm tınısıyla.


"Bana bakın." Dediğimde bana bakmadı kimse. Gözlerimi devirdim.


"Res bari sen beni çöz ya alo kime diyorum!" Mehmet'in üzerine doğru yürümeye devam ettiler.


"Yapmayın bir şey iyi baktı bana yemek falan verdi." Mehmet'in gözü bana kaydı.


"Çocuk vatanı için endişelenmiş Belial bırak gitsin." Res bana döndü.


"O sıvıdaki tek hakkımızı salacağımız bir çocuğa baskın yapıp bırakmak için içmedik." Dedi tek hamlede.


"Sen de iyice ona benzedin çok yaklaşmayın birbiribize." Diye uyardım. Mehmet korkudan bayılınca ellerimi kurtarmaya çalıştım ama ipler iyice kesti.


"Al bayıldı çocuk." Diye mırıldandım. Belial Res'e baktı.


"Sen al bunu ben de Aftiel'i alacağım." Yüzünü dönünce eski halini görmek kalbimin hızını arttırdı. Yanıma gelip ipleri çözerken sessizce bekledim.


İpler kayıp yere düştü. Parmakları iplerin kestiği yaraların üzerinde gezindi.


"Bugün hesap günü." Dediğinde ayaklarımı da çözdü. Ayağa kalktım. Yüzüne baktığımda o da bana baktı.


"Belial." Dedim sessiz bir fısıltıyla ama duydu.


"Söyle." Gözlerim dolduğunda kendimi tutamadım ve ağlarken yüzüne baktım.


"Sensin..." Kollarım bedenine sarmalanınca nefesini tuttuğunu hissettim.


"Ne zamana kadar böylesin?" Res'in bakışlarını hissettim.


"24 saat." Dedi sakinlemişti.


"Gitme..." Dedim yine gözümden akan yaşla. Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.


"Ne oldu sana?" Dediğinde dudak büzdüm.


"Bilmiyorum." Dedim sakince. "Sadece ağlamak geliyor içimden."


---


Belial 24 saat neler yapacak ve Andreas o sırada nerede kalacak?


Belial üzümlü kekim geri geldi...


Loading...
0%