Yeni Üyelik
26.
Bölüm

Bölüm 25-Ayna-

@symdaldalli

"Silahlar burada." Dediğimde Resul başını salladı. "Buradan sonrası bizde sen git." Yüzüne baktım.


"Nasıl sizde?" Omuzlarını kaldırıp indirdi. "İki kişi mi halledeceksiniz?" Dediğimde arkama doğru baktı.


"Yok yaklaşık yirmi kişiyiz." Ben de bakışlarını takip edip arkama doğru baktığımda gördüğüm manzara karşısında duraksadım. Gözlerim dolmuştu.


"Anlaşıldı." Dedim başımı sallarken.


"Teşekkür ederiz." Dedi Kubilay kollarımı açıp ikisine sarıldım. "Dikkatli olun sizi bekliyor olacağım." Başlarını sallayıp onayladılar.


Gün henüz doğmamıştı.  Onlara arkamı döndüğümde uzak bir ağacın arkasından Andreas'ın buraya doğru baktığını gördüm. Koşar adım oraya gittiğimde gözü diğerlerindeydi.


"Bir şey mi oldu?" Diye sorunca bana baktı.


"Hayir seni merak ettim sadece." Yüzüne baktım.


"Sen bana nasıl yalan söylersin?" Diye mırıldandım dün Andreas ve Belial'in birleştiklerini ima ederek. Gözlerini kaçırdı.


"Öyle olması lazimdi." Nefesimi bıraktım.


"Kimi öldürdün Mehmet'i mi?" Başını iki yana salladı. 


"Buradaki askerleri." Dedi arkaya bakarken. Ağzım açık kaldı.


"Neden?" Gülümsedi. "Yardım etmemi istemedin mi?" Yüzüne bakmaya devam ettim.


"Ama Andreas?" Başını eğdi. "Artık eminim." Dedi nefesini bırakırken. "O da yanliş kişiye aşik oldu. Deponun yerini sana söylemesi de söylememesi de bir tercihti. Ben bu tercihi şimdi öğreniyorum ve artık eminim." Gözlerimi kaçırdım. Geçen geceyi hatırlayınca yanaklarım kızardı.


"Bu imkansız." Dediğimde başını salladı.


"Neden?" Yüzüne baktım.


"Ahsen yani o başkası için..." Parmağını dudağıma bastırdı.


"Tamam kafi. Duydu." Ellerine baktım.


"Dönüşümüz hakkında ne düşünüyorsun?" Dediğimde beni tutup yürümeye başladı.


"Ben oraya dönmeyeceğim sana daha önce de söylemiştim." Adımlarım sarsıldı.


"Neden?" Orman yolda ilerlemeye devam ettik.


"Beni bekleyen hiçbir şey yok ve artik oradakileri görmek istediğimi sanmiyorum." Durduğumda o da durdu.


"Neden bana yardım ediyorsun o zaman?" Yüzüme bakınca yutkundum.


"Sen dönebil diye." Kaşlarımı çattım.


"Sensiz mi?" Evet tamam belki o zaman görmek istemeyecektim ama güvende ve kendi dünyasında olması benim işime gelirdi yoksa tamamen aklım onda kalacaktı.


"Bunu istiyorsun saniyordum." Başımı yana eğip dudak büzdüm.


"İstemiyorum." Diye mırıldandım.


"Hadi ama böyle demiyordun?" Kızmıştı.


"İyi ne yaparsan yap." Diye yürümeye başladım tekrardan. Bir süre sessizce yürüdük.


Daha fazla dayanamayıp, "Yaran iyi mi?" Dedim göz ucuyla bakarken.


"Sahi nasil oluştu bu?" Diye sordu omzuna bakıp.


"Andreas beni kurtardı." Dedim normal bir şey söyler gibi. Kolumdan tuttu.


"Ne zaman? Ne oldu tam olarak?" Eline kaydı bakışlarım.


"Önemli bir şey değil bir yanlış anlama olmuştu." Nefesini tutup başını kaldırdı.


"Benim gitmemi mi beklediler?" Dedi mi ye baskı yaparak. Gözlerini açıp vücuduma baktı. "Neyse ki bir sey olmamis." Gözlerimi kıstım.


"Omuz ne olacak?" Dedim kaşımla onu işaret ettiğimde.


"Geçer o." Deyip arkasına baktı.


"Hazır mısın?" Diye sorunca yutkundum. "Neye?" Hüzünle gülümsedi.


"Bu depo yüzünden yaşanacaklara."


---


Sokağa çıkmak yasaktı. Esma Sultan'a baktım gülümseyerek bir şeyler mırıldanıyordu.


"Keyiflisin." Dediğimde bana baktı.


"Keyifliyim ya hezimete uğradılar kim yaptıysa Allah razı olsun." Ben de gülümsedim. Resul kollarını açarak içeri girdi.


"Beni kimse neden uyandırmadı işe gitmem lazımdı." Kaşlarımı kaldırdım.


"Yok bugün iş sadece ben gidiyorum." Başını salladı.


"Hayırdır?" Deyince dışarıyı gösterdim.


"Denetleme yapıyorlar depo patlamış silahlarını kaybetmişler." Başını salladı.


"Ay yazık kıyamam." Dedi dalga geçerek. Esma Sultan bana baktı.


"Sana bir şey olmasın?" Dudak büzdüm.


"Bana hepsinin ihtiyacı var yani olmaz herhalde." Dediğimde okuduğu duayı bana doğru üfledi.


"İyi dikkatli git gel." Başımı salladım.


Kapıdan çıktığımda askerlerle birlikte atın üzerinde buraya doğru gelen general ve Andreas'ı gördüm. Generalin sesi boş sokakta yankılandı.


"Nereye küçük hanim? Duymadiniz mi yasaği?" generale bakıp bir kaç adım attım.


"Duydum ama hastane ve hastalar beni bekliyor." Attan indi.


"Beklemesinler o vakit çünkü eve döneceksiniz." Yüzü sinirle gerildi.


"Helen nasıl iyi oldu mu?" Dediğimde afalladı.


"Beni böyle vuramazsiniz küçük hanim." Gülümsedim.


"İşimi yapayım." Dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.


"Gerek kalmadi ben bir Yunan doktoru getirdim bile. Yarin ona yardima gidersiniz. Ne diyordunuz siz? Yaralilariniz Yunan doktoruna emanet endiselenmeyin." Sertçe yutkundum.


Bir şey söylemeden arkamı dönüp eve doğru giderken bir asker bana baktı. "Üzülmeyin evde kalmak ölmekten iyidir değil mi?" Ona baktığımda sırıtıyordu.


"Dönerken dikkat edin." Dedim yüzüne bakıp. "Denize girerseniz bu aylarda hasta ediyor." Arkamı döndüğümde eve doğru gidip kapıyı çaldım. Esma Sultan açtı.


"Ne oldu?" Dediğinde nefesimi bırakıp içeri girdim.


"Yunan doktoru getirmiş şerefsiz bir de benim lafımla vurmaya çalışıyor beni. Allah belanızı versin be." Diye mırıldandım. Esma Sultan bana bakıyordu hala.


"Tamam sinirlenme eski günlerdeki gibi biraz dertleşiriz olmaz mı?" Biraz yumuşadı bakışlarım.


"Olur." Resul divanda oturmuş eline aldığı aynadan kendine bakıyordu.


"Ayna senden güzeli var dedi diye bu hallere de düşmezsin." Dediğimde bana baktı.


"Sen gitmedin mi?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim.


"Uzun hikaye." Diye cevap verdim. Ona doğru eğilip baktığımda göz göze geldik. "Kim olduğunu öğrendiğinde ne olacak?" Dudak büzdü.


"Ben de hiç düşünmedim onu daha ama ne bileyim bitecek işte çoğu şey. Belirsizliğin acısı bitecek." Gözlerimi kaçırdım yavaşça. Odaya farklı hisler doldu.


"Bir daha seni hiç böyle göremeyeceğim ama." Ellerime bakıp oynamaya başladım.


"Evet o kısım beni de üzüyor ama bilmiyorum bitmeli gibi." Nefesimi bıraktım.


"Sen öyle istiyorsan." Diye mırıldandım.


---


Pencereme bir taş vurunca ayağa kalkıp aşağı dopru baktım gece üzeriydi ve yine uyuyamamıştım. Andreas ikinci küçük taşı attı. Beni görünce eliyle gel diye işaret etti. Yavaşça odadan çıkıp gizlice evi arkamda bıraktım.


"Ne oluyor?" Diye mırıldandım. Kolumdan tutup beni bir sokak arasına getirdi.


"İhanet ettiğim ortaya çıkabilir." Kaşlarım kalktı.


"Nasıl yani?" Bana doğru eğildi.


"Oradan dönerken bizi görmüs biri kim olduğunu bilmiyorum. General buraya geliyor ve sorgulayacak seni. Benim için seni gözden çikardi bile. O yüzden o günü konusacağiz." Yüzüne baktım.


"Vurulmuştum." Dedi omzuna bakıp. "Sen bunu duymuş ve bana yardima gelmiştin ama benim olduğumu bilmiyordun bilsen ona söylerdin. Anladin mi?" Düz bir ifadeyle baktım.


"Sonra da geri döndük bu kadar, anladim de artik." Gözlerimi kapattım.


"Yoksa ne olur?" Derin bir nefes aldı.


"Yoksa ikimizi de öldürecek." Sertçe yutkundum.


"Benim için bu kadarını yapacaksin Ahsen." Dedi kolumu tutup.


"Mecbursun anladin?" Başımı aşağı yukarı salladım.


"Tamam yapacağım." Elini çekince yüzüme baktı. "Koş şimdi hemen eve gir." Dediğini yapıp eve doğru hızla ilerledim. Son kez arkama baktığımda siyah fört şapkasını düzeltti. Kapıyı arkamdan kapatıp sırtımı dayadım.


Odama çıkıp yatağa oturduğumda ellerimi önümde birleştirtip beklemeye başladım. Kapı tok bir şekilde çalarken ayak sesleri duyuldu. Kapı önü konuşmaları ardından odamın kapısı açıldı.


Esma Sultan telaşlı gözlerle yanıma doğru geldi.


"Kuzum seni sorgulayacakmış general, depo silah falan diyor yoksa sen mi?" Elini sıkıca tuttum.


"Bundan kimseye bahsetmek yok." Diye mırıldandım. Gözleri gururla parladı.


"Sen hazırlan ben götüreceğim seni sorguya. Benim göğsüm dik evelallah." Deyip yüzümü ellerinin arasına aldı.


"Vatan için." Dediğinde gözünden bir damla yaş aktı. 


"Vatan için." Dedim onu taklit ederek. Odadan çıktığında nefesimi bırakıp üzerimi giyindim.


---


Esma Sultanım da Esma Sultanım.


Loading...
0%