Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Bölüm 28-Ayrışma-

@symdaldalli

Kafamı ellerimin arasına aldım. Res'in söylediği şeyleri düşündükçe mideme kramplar giriyordu. 


"Resul bunu bugünlük unutacağız tamam mı? Belial bilmeyecek." Ellerini başına koydu.


"Nasıl kayboldu?" dediğinde kaşını kaldırıp, "kaybolacak yani?" Diye düzeltti.


"Bilmiyorum ama bir şekilde ne düşünüyorsa engel olmak zorundayız." Bileğimi tutunca ona baktım.


"Olacak olanı değiştiremezsin." Diye fısıldadı.


"İkinizi birden kaybedemem!" Dediğimde gözümden bir damla yaş aktı. Parmağıyla yüzümü sildi.


"Biz çoktan hak ettik. Seni ben mi bu hale getirdim yani?" Dediğinde gözü sırtıma kaydı.


"Kanatlarını, bebeğini..." Sertçe yutkundu. "Ben Belial'im." Diye mırıldandı.


"Resul." Dedim ama bana bakmadı.


"Kendine gel hadi bak bana." Başını olumsuz anlamda salladı.


"Ben-" dudaklarını yaladı.


"Ben kendimi bulduğumda geçecek sanmıştım ama bu geçmedi." Kalbini tutunca hareketlerini izledim.


"Daha çok acıdı." Diye devam etti.


"Kendine bu haksızlığı yapma artık." Diye mırıldandım. Başını kaldırınca dolu gözleriyle bana baktı.


"Sen yapma asıl..." Yutkunup gözlerini kaçırdı.


"Hala bizi düşünmeye devam etme." Dedi ayağa kalkıp.


"Nereye?" Diye sordum ama bana bakmadı.


"Görülecek bir hesabım var." Yanda duran vazoya gözüm kaydı. Çıkmadan önce kafasına vurdum. Yere doğru düşünce eğildim.


"Üzgünüm Res ama böyle gitmene izin veremem."


---


Kubilay arkamdan seslendi. Sokağa çıkmış ve büyük adımlarla ilerliyordum.


"Ahsen!" Hafifçe ona döndüm.


"Resul gelmedi bir şey mi oldu?" Başımı olumsuz anlamda salladı.


"Nereye gidecektiniz?" Yutkundu.


"Bilmiyor muydun?" Kaşlarımı çattım.


"Neyi?" Gülümsedi.


"Hiç ya." Ona doğru bir adım attım.


"Kubilay." Dediğimde gözlerime baktı.


"General'den intikam almak istedi." Gözlerimi kapattım. 


"Gelmiyor." Dediğimde elimi tuttu.


"İyi misin? Neden bu kadar öfkelesin?" Diye sorunca gözlerimi kapattım.


"Öfkeli değilim sadece çok korkuyorum." Dedim sessizce.


"Ne oldu?" Diye sordu. Gözlerimi açtığımda bir damla kaydı aşağı doğru.


"Boş ver benim şimdi gitmem lazım ama Kubilay sana yeni bir malumat vermem gerekiyor." Elimi çekip gözlerimi sildim.


"Anadolu giriş ve çıkışları kontrol altına alınıp bu mahalleler boşaltılmaya çalışılacak. Herkesi ikna etmek zorundasın. Eğer giderseniz sayıca fazla olduklarını söyleyip bu şehri ele geçirmeleri hızlanacak." Kaşları çatıldı.


"Planları başından beri buydu." Dedim yutkunup. 


"Caydırmak ve buradan göndermek." Diye bitirdim konuşmamı.


"Sen neden kendinden vazgeçmiş gibi bakıyorsun?" Sessizce yutkundum.


"Yok," Dediğimde mideme kramp girdi. "Ama bir daha seninle bu şekilde konuşamayabilirim. Yaptığın her şey için teşekkür ederim." Dediğimde bana doğru geldi.


"Ahsen ne oluyor?" Ona sarıldığımda duraksadı.


"Yine görüşeceğiz." Deyip arkamı döndüm ve hızlıca yürümeye devam ettim. Birazdan Ahsen ile yollarımız ayrılacaktı. Görevi tamamlayamamıştık ama yine de elimden geleni yapmıştım. Yetmese de bu halkın gözündeki o cesaret benim yapamadığımı yapmaya yeteceğini gösteriyordu. İçim rahattı. Görevim er ya da geç tamamlanacaktı.


Önüme birden Andreas atladı ve kolumdan tutup bir köşeye çekti.


"Ahsen." Dedi nefes nefese. 


"Ne oldu?" Dediğimde gözlerini kapattı.


"O gitti ve babami öldürmek istiyor." Gözlerine baktım.


"Andreas," Deyip yutkundum. "Ne zaman gitti?" Derin bir nefes aldı.


"Dün gece ve beni bir yere bağladi ancak kurtulabildim. Eğer babama bir sey yaparsa onu öldürürler." Gülümsedim.


"Ama biz burada ölmeyiz ki." Diye fısıldadığımda başını kaşıdı.


"Dün bunu araştirdi ve dünyada eğer ölürse ruhu orada kayboluyor ve bir arayiş içinde yillarini geçiriyormuş. İşine yarar mi bilmiyorum." Sertçe yutkundum.


"Hayır..." Diye mırıldandığımda Andreas gözlerimin içine baktı.


"Seni oraya götüreceğim çabuk." Dediğinde kolumdan tuttu. Kolumu geri çektiğimde adımları duraksadı.


"Bekle." Diye mırıldandım. Kolyeyi açıp içinden bir yudum aldım. Andreas ne olduğunu anlamaya çalışırken ayrışma başladı. Ahsen ve ben yan yana geldik.


Andreas bir bana bir de ona baktı ve yutkundu.


"Ahsen." Dediğimde derin bir nefes aldı.


"Her şeyi biliyorsun zaten bana yardım et ben ikisini birden kaybedersem..." Elimi tuttu.


"Hadi." Dedi bana ve Andreas'a bakıp, "Acele edelim." Başımı salladığımda hızlı adımlarla yürüdük.


"Ahsen bu kadın kim benden ne saklıyorsunuz?" Kubilay'ın sesini duyunca duraksadım.


"Bu herifle ne işin var?" Andreas gözlerini kapattı.


"Kubilay." Dediğimde kaşlarını çattı.


"Adımı nereden biliyorsun?" Gülümsedim.


"Uzun hikaye ama şu an vaktimiz yok sana Ahsen her şeyi anlatacak." Ahsen'e doğru baktı. Hızlı hızlı yürüyerek yine harekete geçtim.


Ruhum acıyordu. Beynim zonkluyordu ve gerçek olma ihtimali beni yavaş yavaş öldürüyordu. Eğer kaybolursa bir daha hiç görmeyecektim onu. Ve daha doğru düzgün veda bile etmemişti bana. 


General'i gördüğümde uzaktan onu izleyen Belial çarptı gözüme. Koşmaya başladım. Saçlarım havalanıp omzumu dövmeye başladı. Aramızda çok az bir mesafe kaldığında durdum. Bakışları bana döndü.


"Yapma." Diye fısıldadım.


"Sen?" Dediğinde gözü arkaya kaydı.


"Hepiniz buraya mı geldiniz? Kafayı mı yediniz Aftiel?" Diye sordu. Yanına doğru bir kaç adım daha attım.


"Dün biz gerçeği öğrendik." Dediğimde bir anda Res belirdi yanımızda. Üçümüz de eski halimizdeydik.


"Geleceği bu şekilde etkileme." Diye uyardı Res. Gözümden bir damla yaş aktığında ona baktım.


"Res," Diye mırıldandım. Başını salladı iki yana. "İzin veremem Aftiel." Dediğinde Belial bana baktı.


"Ne öğrendiniz?" Ona elimi uzattım.


"Eve dönelim ne olur?" Diyerek başımı yana eğdim. Gözlerini kapattı.


"Olmaz." Dediğinde Andreas'ın sesini duydu.


"O işkenceyi Ahsen hissetti ama ben kimseyi öldürmüyorum." Dediğinde arkama doğru baktım. Ahsen'in yanakları kızarmıştı.


"Baban çünkü lan." Dedi Belial sertçe.


"Ahsen!" Diye bağırdı Resul. "Kafama ne vuruyorsun öldüm sandım geri zekalı!" Yutkununca Resul bize baktı.


"Aa sonunda gördüm sizi." Bana baktı ve kaşıyla Belial'i işaret etti. "Belial de Belialmiş hani." Deyip göz kırptı.


"Ne oluyor lan kafayı çıldırmak üzereyim." Diye mırıldanan Kubilay'ın kulağına Resul bir şeyler söyledi. Arkamı dönüp ona baktım.


"Belial." Dediğimde bana baktı yine.


"İkimizi de öldürmüş olacaksın." Gözlerini kapattı.


"Yapmadığım şey mi?" Dediğinde burukça gülümsedim. 


"Öyle, yap o zaman." Dedim sakince. Arkamdakilere baktı yavaşça.


"Çok sevdim hepinizi," Parmağını Andreas'a uzattı. 


"Seni ayrı sevdim lan, baban babama çok benziyor o da kendi çıkarları için zamanında beni mahvetti ama sana bir şans vereceğim. Kalbin burada atıyorken sen düşman olarak anılıyorsun ya, al sana şans." Dedi gülümseyerek.


Andreas Ahsen'e baktı. Kubilay ile de benim gözlerim birleşti. Acaba bundan sonra ne yapacaklardı.


"Hadi gidin buradan." Dediğinde Ahsen bana doğru geldi. Sıkıca sarıldığında kulağıma yaklaştı.


"Vurulduğu zaman Res ile birleşmeye başlayacak o an hemen kolyendeki sıvıyı ona içerebilirsen kurtarabilirsin ama içeremezsen..." Sustuğunda kollarımı daha sıkı sardım.


"Teşekkür ederim." Dediğimde sırtımı sıvazladı.


"Biliyor musun?" Dediğinde yutkunduğunu hissettim.


"Kubilay'ı çok küçükken sevmeye başlamıştım ya da sevdiğimi sandım bilmiyorum." Duraksadı.


"Şu an kalbim farklı şeyler söylüyor ama ben onu dinledikçe her şey ihanet etmiş gibi hissediyorum. Andreas'a bakınca kendime bile ihanet edeceğimi hissediyorum." Gözlerimi kapattım.


"Korkuyorum." Dediğinde ondan ayrılıp yüzüne baktım.


"Olacak olan olur sen üzülme." Dediğimde gözünden akan yaşa baktım.


"Buralar size emanet." Dedim başını sallayıp geri çekildi. 


Resul'ün yanına gidip sarıldım. O da kollarını doladı. "Dikkat et küçük kardeş." Deyine gülümsedim ve ondan ayrıldım. Kubilay bana bakınca ona da sarıldım.


"Üzgünüm." Dedim sadece. Sırtımı sıvazladı. Andreas'a yöneldiğimde gözlerime baktı.


"Sağ ol teğmen." Dedim sakince. Kollarını açtı. Sarıldım. 


"Hoşçakal." Diye mırıldandı. Ayrıldığımda hepsi arkasını dönüp yavaş yavaş gitmeye başladı. Başımı çevirip Belial'e baktım. Ve geri adım atarak bir ağacın arkasına geçtim. Belial silahı doğrultup nişan aldı.


---


Yani burada ufak bir veda olduğunu anladınız. Ben de ufaktan veda edeyim.


Loading...
0%