Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3 -Sessiz Ölüm-

@symdaldalli

"Aftiel sen..." Gözlerimi yavaşça açıp baktığımda bana doğru dönmüştü.


"Hatırlıyorum seni." Her şeyi hatırlamıyor. Dedi iç yanım. Şimdilik sadece seni sevdiği günleri hatırladı.


Bunu yalnızca benim duyabileceğim şekilde söylemişti.


Savaş onun için 17 gün sürmüştü. Şimdi de 17 günün her bir gününde yeni şeyleri anımsayacak. En sonunda ise her şeyi. Sertçe yutkundum.


"Eftalya de bana." Sesim sert çıkmıştı. Aftiel'i çok derinlere hapsetmiştim...


"Ve diğer şeyleri de hatırlamayı bekle." Dedim sessizce, o bile zor duymuştu.


"O ne demek?" Yavaşça ayağa kalktım. Rüzgar esmeye devam ediyordu.


"Burada zaman kavramı daha farklıdır. Biz bir zamanlar 170 yıllık bir geçmiş biriktirdik. Bu yalnızca 17 aya tekabül ediyor." Bakmaya devam etti.


"Yani 17 gün senin her şeyi hatırlama süren. O yüzden son ana dek birbirimizden uzak duralım." Bir iki adım geri çıktım. Ona arkamı dönüp eve girdiğim an kalbim sızlamaya başladı.


Beni hala seviyor olduğu anları hatırlaması ne tuhaftı.


Geçmiş şimdi arkama geçip elleriyle gözlerimi kapatmış ve kulağıma dalga geçtiği sözleri fısıldıyordu.


Duymamak ne kadar zordu.


"Senden uzak duramıyorum." Diyerek içeri girdiğinde oturduğum koltuktan başımı kaldırıp ona baktım.


"Bu istediğin şey çok zor. Ne yaşanmış olursa olsun bu kadar çok sevdiğim birinden ne zarar gelirse gelsin ben uzak durmak istemiyorum." Gülümsedim.


"Belki de sadece sen zarar görmemişsindir?" Kaşları çatıldı.


"Ben de zarar mı verdim?" Bir şey söylemedim.


"Bir şey söylemek için erken." Karşımda duran tekli koltuğa oturdu.


"Ama kalbim bu kadar senle doluyken ben nasıl olur da... Aklım almıyor." Yüzüne bakmaya devam ettim.


"Bu Dünya'ya geri döndüysen hatırlaman gereken ilk şey güvenmenin olmadığı. Kendin bir şeyleri bulana dek ne demiş olursam ol bekle." Hala bana bakıyordu.


"Ben annemin yanına gideceğim birazdan dönerim." Açık kapıdan çıkıp bahçede yürümeye başladım.


Derin bir nefes aldığımda kararmış gök yüzüne kaydı gözüm. Karanlık huzur veriyordu.


Annemin tatha kapısını aralayıp içeri girdim. Taş merdivenleri çıktığımda sağ uzun koridora girip yürümeye başladım. Odasının önüne geldiğimde bir kaç kez tıkladım.


Kapı açıldı. İçeri doğru ilerlediğimde annemin pencereden dışarı baktığını gördüm. Omzunun üzerinden baktı.


"Gel meleğim." Dedi. Yanına gittim.


"Nasıldı?" Buruk bir gülümseme sardı dudaklarımı.


"Hala beni sevdiğini düşünüyor." Kaşlarını kaldırdı.


"Hala seviyor çünkü." Başımı olumsuz anlamda salladım.


"Hayır imkanı yok." Annem kolunu belime sardı.


"Var miniğim. Ben gördüm bazı şeyleri." Ona doğru döndüm.


"Neyi gördün?" Tekrar dışarı doğru döndü.


"Burayı yönetmeye başladığımızda tüm nefret köklerine rağmen o seni seçti." Ben de dışarıya baktım.


"Bağlı olduğu toplum neden o zamanı bekledi sanıyorsun? Her şey ince ince işlenmişti. Ama hesaba katmadıkları şey bu oldu." Ağaç dalları hafif hafif sallandı.


"Aşk dışarıdan müdahaleye izin vermez." Kalbim sızladı yine.


"Verdi." Dedim solgun çıkan sesimle.


"O halde söyle miniğim neden Aftiel'i hapsettin?" Yutkundum. Gözlerimi kapattım.


"Bitmedi, ne senin için ne onun için." Gözlerimi tekrar açtığımda öfke hissettim.


"Biz birbirimize zarar verdik anne. Bu aşk değil." Başını salladı bu defa sadece.


"Peki ama her şeyi hatırladığında bu defa aynı seçimleri yapmayacaksınız. Hissediyorum." Gülümsedim.


"Babam nerede, benden sonra gelmiş olması gerekiyor?" Dışarı bakmaya devam etti.


"Anne?" Dudaklarını yaladı. İçimden kopup gitti bazı şeyler. Bir kaç dakika bana bakıp ardından dışarıya döndü .


"Gitmesi gerekti." Daha çok cevap istiyordum. Bu yeterli değildi.


"Anne nereye gitti babam?" Gözlerime bakamamaya devam ediyordu inatla.


"Bir şey mi oldu?" Korku buram buram hissediliyordu sesimdem.


Babam öldü. Bir an her yerde soğuk rüzgarlar esmeye başladı. Nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim. Gözüm arkada asılı olan üçümüzün birlikte olduğu tabloya kaydı. Annemin ellerini boşta bırakıp geri çıktım.


"Bana anlatmadın." Dehşete düşmüştüm.


"Nasıl anlatılır ki bu?" Acı çektiğini hissediyordum.


"Nasıl öldü?" Gözlerim yanmaya başlamıştı.


"Belial kayıpken çok aradılar. Ama onu fazla iyi gizlemiştik. Her yolu denediler ve babanı ele geçirdiler. Yine söylemedi." Yutkundu.


"Dayanması zordur meleğim. Biliyorsun sen de." Sadece ağlamak istiyordum, gözlerim zaten çoktan yaşlarla dolmuştu.


"Benim yüzümden..." Dedim histerik bir sesle.


"Hayır. Her şey vaktinde olur. Baban gitmesi gerektiğini biliyordu." Balımı ellerinin arasına alıp ona bakmamı sağladı. Başımı olumsuz anlamda salladım.


Bir adım geri çıktığımda elleri boşta kaldı. başka bir şey söylemeden hızla odadan çıkıp merdivelerden koşar adım aşağı indim. Kendimi bahçeme attığımda adımların yavaşladı. Hatta bazı yerlerde sendeledim. Sonunda bir ağaça yaklaşıp zor da olsa tutundum.


Ağaç dibine doğru inerken Anemonlara kaydı gözüm.


Kaç kayıp daha vardı öğreneceğim?


Hıçkırarak ağlamaya başladım. Rüzgar ben ağladıkça hızlandı. Burnuma toprak kokusu doldu. Bu ağlamamı daha da şiddetlendirirken hem geçmişe ağladım hem de geleceğe.


Ne çok göz yaşı varmış benim hayatımda.


"Aftiel ne oldu?" Telaşlı çıkan bir sesle karşıma oturdu.


"Aftiel deme bana!" Diye bağırdım. Duruşunu bozmadı.


"Aftiel yok öldü o..." İçimden kopan bin parça da aynı gürültüyle yere çakıldı.


"Herkes öldü." Diye devam ettim. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu.


Yavaşça elini kaldırıp yanağından akan yaşı sildiğinde yutkundu.


"Kim öldü başka?" Başımı yavaşça sağa sola doğru salladım.


"Canım yanıyor." Daha çok yanıma doğru gelip beni göğsüne doğru çekti ve sıkıca sarıldı.


"Üzgünüm." Dediğinde tekrar ağlamaya başladım.


"Değilsin." Dedim çatallı çıkan sesimin ardından. "Sen hiç üzgün olmadın." Kalp atışları hızlandı.


"Olmadım mı?" Başımı tekrar sağa sola salladım.


"Ya sana göstermeden olduysam?" Ellerimle yanaklarımı sildim. "İnanmam." Ağlamalarım bir süre daha devam etti. Bu süre zarfında bir daha bir şey sormadan sadece sarılmıştı.


Ne kadar özledim bu sıcaklığı bir bilsen. Güldüğünü hissettiğimde geri çekildim.


"O ben değilim o yüzden hoşuna gitmesin." Kaşlarını havaya kaldırdı.


"İç sesin sanmıştım ben." Başımı olumsuz anlamda salladım. Rüzgar hafiflemişti.


"Değil. O da bir zamanlar hisseden biriydi." Önüme dönüp kafamı havaya doğru kaldırdım.


"Hala beni seviyor demek." Yalnızca ay silik bir iz gibi havada asılı duruyordu.


"Bu onun problemi." Havaya bakmayı kestim.


"Ben çoktan aştım seni." Ayağa kalkıp Belial'i ardımda bıraktım. Eve girdiğimde ışıkları açıp odama geçtim.


Masanın üzerinde bir mektup bulduğumda büyük italik harflerle 'Kızıma' yazdığını görünce sertçe yutkundum.


Ellerim titrerken açtım mektubu.


Meleğim,


Olacak şeylerden sonra sakın kendini suçla sanma. Sen hiçbir şey yapmadın. Bu savaş ezeli. Sen sevmek kadar masum bir olayın başına bunları açacağını da düşünemezdin. Çok küçüktün.


Ben babalık görevimi yaparken bir dakika olsun düşünmedim. Seninle geçiş yapan bir parçam oldu evet ama yarar sağlayamadı. Yine de bir baban olduğunu hatırlatmaya devam etti. Geçişini bekledikten sonra o da yanıma gelecektir. Nerede olursam olayım...


Seni sevdiğimi unutma.


Baban...


Gözlerimden akan damlalar kağıda düşüp büyük birer iz bıraktı.


Nefes alamadım bir süre. Ayağa kalkıp ellerimle başımı tutup ileri geri gelmeye başladım. Kapım açıldığında Belial ile göz göze geldik.


Konuşmadan bana doğru geldi. Birden tutup kendine doğru çekti.


Sıkıca sarılmıştı. Hareketsiz kaldım.


Bir kaç saniye sonra mırıltılı sesi doldu kulaklarıma.


"Lanet olsun, sen her ağladığında kalbime bıçak saplanıyor ve bu hiç mecazen değil."



Bölüm nasıldı? Biraz sohbet edelim.


Sizce nasıl devam edecek?


Başka duyular için beni seymadaldalli instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.


Sevgiyle kalın.


Loading...
0%