Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 9 -Dash (Hamle)-

@symdaldalli

Her çıkmaz, bir sokağa sapmakla başlıyordu. Sonunu bilmeden yürüdüğümüz tüm yollar bizi kayıp kılmaktan başka bir işe yaramıyordu.


Aynı ihtimaller tekrar kuşatabiliyordu. Bir kez yenildiğimiz yüzde, yeri gelince bize kazanmamız için olasılıklar sunuyordu. Bir kez alt olduğumuza yine alt olabiliyorduk.


Kumar masasında dönen olasılıklar ile aynı yüzdelerle yapılıyordu hayat yüzdeleri. Kayıplar fazla, kazançlar göz boyuyordu yalnızca.


Hangi uçta durduğumu bile bilmiyordum.


Babam yoktu.


Annem neredeyim bilmiyordu.


Yalnızca ben ve Res adaya sıkıştığımızı bilen iki zihindik.


Bir de Belial.


Her şey daha farklı olabilir miydi? Biz aşkımızı nefretle taçlandırmasaydık, sevmeyi bilseydik ve öldürmeseydik birbirimizi o zaman başka bir sonda olur muyduk?


Düşündüm ve bu olaslığın düşüklüğünü gördükçe vazgeçtim düşünmekten.


Buraya geldiğimi bilse ne hissederdi? Ona yapmadığım ama yaptığımı düşündüğü şeyleri bilse benim acımı görebilir miydi? Anlayabilir miydik o zaman başımıza gelenleri?


Dünya'da kimse bilmeden gidip onu gizlice izleyip göz yaşlarımın yanağımı ıslattığını bilse ya da? O zaman cezamı kabullenebilir miydi? Beni zindana atmak yerine yıllarca akıttığım gözyaşlarımın hatrına beni özgür kılar mıydı yoksa?


Ne çok soru vardı şimdi cevabını veremeyeceği...


Ve ben hepsine bir cevap verebiliyordum herkesin aksine.


Koca bir hayır...


Zihnime düşen her hece yavaşça erimeye başladı.


Ayağımın altındaki kum denizin suyu ile çekildi ve eridiği için ayaklarım dibe doğru kaydı.


Res'i beklemekten vaz geçtim. Beklemek şu an bana iyi gelmiyordu. Arkamı dönüp onu bulmak için gittiği yöne doğru ilerledim.


Güneş yavaş yavaş batıyordu.


"Res!" Diye seslendim. Yanımda belirdi birden. Korkup geri çekildim.


"Özür dilerim korkutmak istememiştim." Elimi önemli değil gibisinden salladım.


"Buldun mu bir şey?" Diye sorunca başını salladı.


"Evet ama pek sevineceğin bir haber değil." Cevabıyla kaşlarım havalandı ve  yüzüne baktım.


"Söyle." Dediğimde dudağını yaladı.


"Putal Tepesinde bir mağarada almam gereken şey." Sertçe yutkundun onu dinlerken.


"Tamam alalım." Diye mırıldanınca güldü.


"Mağara girişinde Belial'in yaptığı bir tılsım var. İçeri girdiğimiz an sinyali gidecek. Çok hızlı hareket edip ondan önce ulaşabilirsek gelmeden çıkıp gideriz ama..." Gözlerim hayal kırıklığı ile doldu.


"Ama?" Diye devam etmesini istedim.


"Onun bizden önce gelme olasılığı daha yüksek." Dediğinde burukça gülümsedim.


"Her türlü bizi bulacak. En azından çabalayalım olmaz mı?" Diye sorunca bakışlarını kaçırdı.


"Kanatların olsaydı daha kolay olurdu..." Dediğinde buruk bir ifade oluştu yüzünde.


"Hızlı koşarım." Dedim gülümseyerek. Bakışları hüzünle bana kaydı.


"Tamam gel hadi gidelim." Dediğinde koluna uzanıp tuttu. Yürümeye başladık. Gece olacağı için uyuduğu zaman dilimine gelmesi için dua ettim.


"Dünya'da neler yaptın?" Derin bir nefes aldım.


"Hayatta kalmaya çalıştım sadece." Diye cevap verdim. Kalbim tekledi.


"Çok garipti sanki hiç buraya ait olmamışım ve bir rüyada kalmışım gibiydi her şey." Diye devam ettim dudaklarımı yalayıp.


"Eğer hala acı duymaya devam etmeseydim öyle sanırdım. Ama acı hiç gitmedi." Yutkundum, sözlerimden sonra önüme çıkan dal parçasının üstünden atladım.


"Anladım." Başka bir şey diyemedi.


"Sen ne yaptın asıl?" Diye sorunca bana baktı.


"Sürekli aradım. Aradıkça bulmak zorlaştı. Bir ara her şeyden vazgeçtim ve zindana düştüm. Boş vermek istedim Aftiel çok yoruldum aramaktan. Ama tam her şeyden vazgeçtim derken sen geldin." Bir taşın üstünden atladım.


"Bulduğun zaman ne olacak?" Omuzlarını kaldırdı.


"Ait olacağım bir yere." Gülümsedim ve derin bir nefes aldım.


Kayıp ruh, ben bile ait değilim bir yere. O kadar matah bir şey olsa olurduk illa. Diye geçirdim içimden.


Mağaraya yaklaştıkça kalbimin atışını başımda hissediyordum.


"Girişte biraz dinlenelim mi? Koşmam için dinlenmem lazım." Dediğimde başını olumlu anlamda salladı.


"Tamam sen önden koş, yön önce sağ, sonra yine sağ ve son dönemeç sol. Ben arkanda olacağım." Onay verdim. Mağara girişine geldiğimizde kenardaki ağacın gövdesine yaslanıp derin bir kaç nefes aldım.


Ben senin gücün olacağım, hadi yapalım artık şu işi burada olmak istemiyorum.


Aftiel sustuğunda ayağa kalktım.


Ona her şeyden çok güveniyordum. Gücüne de çünkü benden oldukça fazlaydı.


Ayağa kalkıp hızlıca koşmaya başladım. Mağraya girdiğim an bir dalganın etrafımın üzerinden kayıp gittiğini hissettim.


Aftiel bana olan tüm gücünü veriyordu ve adımlarım daha da hızlanıyordu.


İlk sapmam gereken yerden sağa saptım. Koşmaya devam ettim ikinci sağdan sapıp koşarken nefesim boğazımı yakmaya başladı. Son sapmam gereken yere geldim sola doğru geçtim ve koşarak ilerledim. Res üstümden geliyordu kanat çırpışını hissettim.


Yolun sonuna geldiğimizde ikimizde durduk. Res hızlı hareketlerle duvarlara bir şeyler çizmeye başladı. Arkamı kontrol ediyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Res'e göz ucuyla baktım.


"Bitmedi mi!" Beni duymadı. Bir kez daha bağırdım.


"Bitmek üzere!" Dedi bağırarak. Yine çıkışa doğru baktım. Bir kaç ses duyduğumda sertçe yutkundum.


"Res geliyorlar!" Bir kaç çizik daha attı.


"Az kaldı!" Dedi ağzının içinden. Fazla odaklanmıştı. Dudağımı dişledim.


"Lanet olsun..." Diye mırıldandım sesler daha da yakınlaşınca. Olduğum yerde saklanacağım hiçbir alan yoktu.


"Kim var orada!" Belial'in sesini duyduğumda yutkundum. Gözlerim Res'e kaydı ama hala çizmekle meşguldü. Acı tebessüm yayıldı yüzüme.


Başarabileceğime inanmıştım ufak bir ihtimale rağmen.


Şimdi ise her şey tuz buz olmuştu.


"Aftiel?" Belial'in sesi karşımdan gelirken başımı Res'in olduğu yerden alıp ona çevirdim.


Girişin önünde duruyordu ben ise yuvarlak mağara duvarlarının en köşesinde.


"Sen nasıl kaçtın?" Hiçbir şey söylemeden yüzüne baktım. Kafasını biraz daha kaldırıp Res'i gördü


"Res?" Diye şaşkınca sordu.


"Onun bir suçu yok, dokunma ona." Dediğimde bu söylediğim söz üzerine bana baktı.


"Bana bir açıklama yap önce Aftiel. Ben senin kaçtığını bilmiyordum bile birden buradan beni çağırdılar ve kendimi burada buldum." Yutkundum.


"Neyi açıklayacağım Belial, beni zindana attırdığını mı?" Yüzüm tiksinti ifadesiyle dolup taştı.


Eliyle ensesini kaşıdı.


"Bana suçlu gibi bakma! Daha hiçbir şey hatırlamıyorum ben! Seni sevdiğim günleri saat saat hatırlayıp aynı anda ihanetini başka birinden duyuyorum! Aşıkken düşman olduğumuzla savaşıyorum! O yüzden Aftiel bana sakın suçluymuşum gibi bakma." Başımı iki yana salladım.


"Aşık?" Güldüm. "Belial aşık olur musun sen?" Gözlerini kapattı. Gözümden bir damla yaş aktı.


"Sana ne demeli peki? Daha hatırlamadığın bir çok şey varken sen duyduğuna inandın." Dediğimde olumsuz bir mırıltı çıkardı.


"İnansaydım çoktan ölmüştün." Gözlerimden akan yaşlar yanağımdan uzanıp yere doğru yol aldı.


"Sen beni ölüme terk ettin... O hücre bana zehir bilmiyor muydun? Öldürmedin mi şimdi?" Yine... Diye içimden devam ettim cümleye. Dışarıdan söylemeye gücüm yetmedi.


"Öğrenmiş oldum. Gidiyoruz ben hatırlayana kadar benimle olacaksın." Res'e baktığımda çizmeyi bırakmıştı. Gözleri beni buldu ama Belial'i görmeyi beklemediği anlaşılıyordu.


Önüme doğru iniş yapıp Belial ile arama girdi.


"İzin ver gidelim." Dediğinde Belial bir bana bir de ona baktı.


"Vermiyorum." Res güldü.


"Hadi ama dostum. Aftiel orada yaşayamaz." Derin bir nefes aldı. Vereceği cevabı bekliyordum.


"Ben yanıma alırım o zaman orada yaşabilir mi Res? Dostum." Son kelimesine baskı yapmıştı.


"Yaşatırlar mı Belial?" Diye sordu Res. Belial'in dudakları tehlikeli bir şekilde yukarı kıvrıldı.


"Soruyor musun? Benim sözümü kim çiğneyebilmiş?" Res güldü çünkü o yapmıştı...


"Ben de yanınızda geleceğim ve Aftiel ile kalacağım o zaman." Belial'in sinirle çenesi kasıldı.


"Hayır." Dedi keskin bir şekilde. Res kolumdan tuttu.


"O zaman gelmiyor." Belial elini şıklattı. Normalde ikimizinde güçlerimizi kaybetmemiz gerekiyordu ama sadece Res'in çizdiği resim parladı.


"Koruma altındayız. Kabul et ya da izin ver gidelim." Belial sinirle soludu.


Saçlarını geriye doğru itti.  Gözlerini kapattı. Sonra eli boğluğa doğru düştü.


"İyi tamam." Dediğinde yutkundu ve adem elması oynadı. Res ile bakışlarımız buluştu.


"Özür dilerim..." Dedi Res. Gülümsedim. Elini sıkmakla yetindim.



Loading...
0%