@symdaldalli
|
Beril Ertekin
Enes masanın üzerine ellerini çıkarıp adamlara baktı. Omuzları dik bir şekilde olmasına rağmen kasılmıştı ve bunu odadaki hiçkimse anlamıyordu. Ayaktaydım arkalarında olan bir köşeden onlara bakıyordum ve bu olanlar hiç mantıklı değildi. Enes takımını düzeltip başını kaldırdı ve yavaşça gözlerini etrafta gezdirdi. Havalandırmanın sesi kulağıma dolarken yutkundum. Öfkem heyecanla karışmıştı. Yakalanmayacakken şu an bir pazarlık için masadaydık. Dünya ve Behram bilmiyordu ve eminim öğrendiklerinde çok da hoş şeyler yaşanmayacaktı ama Enes bunu bile umursamamıştı. "Dosya nerede?" Diye sordu gür bıyıklı adam. Enes ona doğru dönüp yandan bir gülüş attı. Kafasının içinde her ne varsa bir kumar oynadığımızı anladım. İhtiamllerin üzerinde yürüyorduk. "Sahibin nerede?" Dedi karşılık olarak. Üzerime giydiğim siyah elbisenin üzerinden ellerim kayıp aşağı düştü. "Bu elbise mi kafayı mı yedin Enes? Silahsız olamam." Sakince yüzümde gezindi gözleri. "Bunu giy." Diye mırıldandı. "Sana yakışacak." Göz kırpıp arkasını döndü. "Enes." Dedim ciddi bir tonla. "Konumuz bu mu? Adamların ayağına gidiyoruz ve ben güzel görünmek falan istemiyorum. Ya orada bir şey olursa? Ya senin silahın yetmezse?" Omzunun üzerinden bana baktı. "Kırmızı ruj." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Siyah elbise ve kırmızı ruj, senin için yaratılmış." Yutkununca önüne dönüp odadan çıktı. "Anlaşma mı istiyorsunuz yoksa çatışma mı?" Dedi Enes gözlerini masada gezdiriken. Adamlar kısa bir süre birbirine bakıp tekrar Enes'e döndüler. "Dosya nerede?" Aynı adamdı. Enes sıkılmış bir ifadeyle ona doğru döndü. "Çatışma." Dediğinde adam kaşlarını kaldırdı. "Çatışma istiyorsanız size veririm." Adam kafasını yanında oturana tekrar çevirip baktı. Enes nefesini verip parmaklarıyla ritim tuttu. "Adamlarım dosyayı inceledi. Sakladığınız kişiye ulaşmamız an meselesi ve sen benimle pazarlık etmiyorsun demek. Güzel." Enes'in cümlesi bittiğinde yavaşça arkasına yaslandı. "Ne istiyorsun?" Dedi adam bu defa. Enes yavaşça gülümsedi ve kısa bir an bana baktı. "Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun." Dediğinde sesi oldukça ciddi bir boyuta taşınmıştı. "Sana onun yerini söyleyeceğimizi düşündüren neydi Enes?" Dedi diğer adam. Bakışları bana kayınca biraz oyalandı. "Hem de bu güzel bayanla kapımıza gelip anlaşma yapmak isteyecek kadar düşüncesiz misin?" Başını sallayıp gülümsedi. "O adamı bulduğunuzda devre dışı kalacak zaten," Enes cıklayıp sözünü yarıda kesti. Başını kaldırmadan adama tehdiktar bir şekilde baktı. "Belki de sandığınız kadar önemsiz değildir? Mesela kızını bana veecek kadar önemsiyorlardır bu başkanı?" Diğer adama baktı. "Ya da senin servetini." Hafifçe başını kaldırdı. "Ben masaya eli boş oturu muyum lan andaval?" Ellerini çıtlatıp başını salladı. "Şimdi!" Dedi elini masaya vurup aynı anda ayağa kalkarken. "Bana ya onu verirsiniz ya da ben size yok oluş biletinizi veririm."
***
Adamlar birini getirmişti. Enes onu arabaya aldıktan sonra direksiyonun başına geçip yola doğru sürdü. "Ulan anlamadan şuradan gidelim yoksa bizi si..." Bana bakıp gülümsedi. "Küfürsüzüm." Deyip başını iki yana salladı. Bir kaç saniye sessizlik oldu aramızda. Gülüşü çok içtendi ve gözlerinin içi parlıyordu. Yüzümde gezinen gözleri temkinliydi. "Görüyor musun?" Dedi sessizliği bozarken, "Ne hale geldim." "Enes ne demek istedin?" Kaşlarımı çatıp yüzünü inceledim. "Yalan söyledin değil mi? Eline hiçbir şey yoktu. Allah belanı vermesin Enes!" Arkadaki adam hafif yaşlıydı. Enes eter koklatın da verin dediği için de baygın bir haldeydi. "Bela okuma üzülürüm." Dedi sakince. Başımı iki yana salladım. "Ben anlamalıydım zaten bir günde hangi birini yapmış olabilirdin?" Başımı ovdum. "Hadi bunu aldık odaya görürken kimse görmeyecek mi? İlla fark edecekler." Dudak büzdü. "Umarım uyku ilacı kattığım keki yemişlerdir." Kaşlarımı çattım. "Sen ruh hastası mısın neden her şeye uyku ilacı katıyorsun?" Omuz silkti. "Ne kardeşin ne de kuzenim kendi iradesiyle mışıl mışıl uyuyan insanlar değil." Dediğinde nefesimi verdim. Arkamızdan bir araba sesi gelince başım arkaya kaydı. "Allah belanı vermesin Enes!" Diye bağırınca elime silahı tutuşturup gaza bastı. Ve o an bir silah patladı. "Beril ateş et." Dedi aynalardan arkaya bakarken. Bir el daha ateş edildi kafamı tutup aşağı doğru bastırdı. Refleks olarak gözlerimi kapattım. Sessizlik olduğunda yavaşça gözlerim aralandı ve yüzünde gezindi, kolunu çekince yutkundum. "Enes." Dediğimde bana baktı. Gülümseyince içim rahatladı, biraz daha gaza bastı. Arabanın önünü sürekli kestiğimiz için arkada kalıyordu, henüz yanımıza gelememişti. "Evet Allah belamı verebilir ama ondan önce sen ateş edip birimizin kurtulmasını sağlayabilirsin." Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Nasıl olduğunu kontrol etmek istemiştim. Belli belirsiz yutkundum. Kontrolü ele almam gerekiyordu, kalbim ağzımda atıyordu ama şu an adamları devre dışı bırakmak zorundaydık. Bunu Enes yapamayacağına göre iş bana kalıyordu. "Delirmişsin sen." Dediğimde gülümseyen ifadesi silinmeden bakmaya devam etti. Bir kurşun sesi daha geldi. Arka cam ve ön cam patlayınca gözlerimi kapattım. Sessizlik. Korkuyla gözümü açtım ama bir şey olmamıştı. Enes sürmeye devam ederken kısa bir an bana baktı. "Evet kusura bakma seninle tanışmadan önce beni delirttiler ama sorun olur mu senin için?" Bir el daha ateş ettiler. Başımı kendime gömüp yutkundum. Yan camı açarken ona doğru baktım. "Allah'ın cezası herif," Pencereden çıkıp tekerleği hedef aldım ve ateş ettim. Sağa kaydıklarında toz havaya kalktı. İçeri girip nefesimi verdim. "Bu adam sana ne yaptı yaşlı, beyaz sakallı bir amca," Tekrar camdan çıkıp bu defa hızlıca ön cama ateş ettim. Tuz buz olunca da ön tekerleği patlattım araba yana doğru kayınca bu defa arka tekere ateş ettim. Adamlar durmak zorunda kalırken biz devam ettik. "Niye kaçırıyoruz bu adamı?" Dedim nefes nefese kalmıştım. Onlar geride kalırken daha fazla gaza basıp arayı daha fazla açtı. "Çünkü herkes yaptıklarının hesabını bir gün vermeli." Kaşlarımı çattım. "Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?" Dediğimde panikte alarm veren bedenimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum. "Biz neden bu birliğe karşıyız o zaman? Annemler de aslında basit bir intikam uğruna yapmadılar mı?" Çok kısa bir süre bakışlarını üzerimde hissettim. Gaza daha fazla bastı. "Gerekçeleri diğerlerine göre saçma da olsa onlara göre haklıydı." Devam etmek için ağzımı açtığımda lafımı kesti. "Sana göre?" Başımı iki yana salladım. "Konumuz bu değil." Tekrar aynı soruyu sordu. Bir süre sessiz kalıp cevap bekleyen ifadesini izledim. Israrla gözleri yüzümd gezinirken sonunda, "Değildi." Diyerek gözlerimi kapattım. "Bak şu an yanlış bir şey yapıyoruz bu adamı zorla alıkoyuyoruz ve sen intikam için olduğunu söylüyorsun, kimse bunu hak etmiyor Enes," Ellerimi yumruk yaptım. "Amcan da hak etmedi." Araba daha fazla hızlandı. "Aynı şey değil." Diye tersleyince nefesimi verip gözlerimi açtım. Bakışlarım ona kaydığında beyaz gömleğindeki kanı görünce duraksadım. Elim omzuna doğru kaydı. "Vurulmuşsun." Diye mırıldanınca yüzüne baktım. Tüm odağım kayıp gitmişti. Panikle şekillendi yüzüm. Etrafta tampon yapmak için bir şey aradım ama gözüme bir şey çarpmadı. Tekrar ona baktığımda gülümseyerek bana baktığını gördüm. "İkizler burcu musun?" Dediğinde kolunun düğmesini açtım. "Ben senden daha dengeli bir insanım, daha önce kimse benim yüzümden bir dede kaçırıp ateş altına alınmadı." Gömleği sıyırmaya çalıştım ama yüzünün ifadesi acıyla kasılınca durdum. Ön düğmelerine uzanıp açarken bana bakıp yutkundu. Yaralı koluyla direksiyonu tutarken diğer eliyle de kolumu tuttu. "Ne yapıyorsun?" Dedi yutkunarak. "Yarana bakacağım." Diye tersledim. "Bu anı böyle düşünmemiştim." Dediğinde yüzümü buruşturdum. Vurulmuştu nasıl hala hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu? "Allah belanı vermesin be adam sus bir ya iki dakika sus, vuruldun hala saçmalıyorsun." Kolumu çekip gömleğin düğmelerini açtım ve omzunu sıyırıp baktım. Kurşun arka omuzdan girmişti. "Al işte." Diye mırıldandım "Hayırlı olsun adını ne koyalım bu bebeğin?" Diye omzunu gösterdim. Sırıtarak başını salladı. "Onu da sonra düşünürüz demiştim ama benim düşündüğümün aksine biraz hızlısın." Göz kırpınca onu bırakıp arkama yaslandım. "Geri zekalısın Enes." Dayanmayıp arkadaki adamın takımının mendilini aldım. Yarasını sıyırıp oraya doğru bastırınca yüzü kasıldı. "İki dakika içinde ölme diye nelerle uğraşıyorum gör." Diye mırıldandığımda kahkaha atıp başını iki yana salladı. "Sevdim bunu." Diye mırıldanıp göz kırptı.
--- Dünya Ertekin Anneme ulaşmalıydık aslında babam daha kolay bir hedefti. Onu vurmak annemden daha kolaydı ama gözden kaçırma ihtimalim fazlaydı. Babamı ne ben ne de Beril tanımıyorduk. Annem ise daha tanıdık topraklardı ya da ben öyle düşünüyordum bilmiyorum. Behram elindeki bardağı masaya bıraktı. "Ne var elimizde?" Diye sorunca nefesimi verdim. Karanlığı bilgisayar ışığı aydınlatıyordu. Behram dosyalara göz gezdiriyordu ben de araştırma yapmaya çalışıyordum. "Şu an yalnızca fikirler var." Başını salladı. Sinan ve Ada yemekten sonra kek yiyip odalarına çekilmişlerdi. Yanımıza bir de Arda diye bir çocuk katılmıştı. Yardım için yanımızda durmak istemişti bakarken de kekin hepsini yediği için ilerleyen saatlerde kolunun üzerinde yatıp horlamaya başlamıştı. Behram da daha fazla tahammül edemeyip bir odaya gitmesi için uyandırmaya çalışıp başarılı olamayınca kolunun altına girip taşımıştı. Şimdi yine ikimiz kalmıştık. Enes ve Beril'in sesleri çıkmamıştı. "Enes nasıl biri?" Dediğimde başını kaldırdı. "Neden soruyorsun?" Başımı yana atıp gülümsedim. "Öylesine desem inanmış gibi yapamaz mısın?" Hafifçe dudakları kıvrıldı sonra boğazını temizledi. "Mücadele etmesi gereken şeyler çok küçük yaştayken başına geldi. Ne kadar destek olmaya çalışsalarda o kendini yalnızca bana açtı. Başta her şey normaldi ama bir gün beklenmeyen bir şey yaşadık. Ve bunu babamın arkadaşı yüzünden yaşadık. O adamı savunmadım ama Enes'in söylediği şeyi yapmış olma ihtimaline de inanmak istemedim. Bana ilk kez yoğun bir öfkeyle baktı ve o gün bir adım uzaklaştı. Öfkesi o kadar büyüktü ki ben ne kadar adım da atsam onun bir adımını dolduramadım." Omuzları çöktü. "Sonra haklı olduğu ortaya çıktı. Enes çok hassas ve düşünceliydi önceden, herkesin gönlünü almak isterdi. Sonra uzun bir süre ringlerden topladık, kafes dövüşleri yaptı. Yüzü tanınmayacak hale gelmişti bir gün, içindeki her neyse ona rahat vermiyordu. Bir gün illegal bir yerde dövüştü. Adam kaybedeceğini anlayınca yanında olan bıçağı kullanmış. Son kez o zaman dövüştü. Yoğun bakımda kaldı çıktıktan sonra da amcamın yanında kalmaya başladı." Parmaklarını sıkıp bir kaçını çatırdattıktan sonra nefesini verdi. "Hala ona ulaşmaya çalışıyorum bir gün başarır mıyım bilmiyorum ama başarmayı her şeyden çok istiyorum." Ellerini tuttum. Bakışları yüzüme çıktı. "Ben bunun olacağını düşünüyorum, uğraştığını görüyor." Başını salladı. "Beril için ideal mi?" Dedi yandan bir gülüş atarak. Utanarak başımı eğdim. "Kardeşimi burada sizinle tanıyorum..." Diye mırıldandım. "Ama benden bile daha güçlü bir kadın." Dediğimde hafifçe gülümsedim. "Oldukça cesur, ben onun kadar cesur değilim. Bir gün bu yol beni o noktaya çıkarır belki ama şu an o benim çok önümde." Göz göze geldik. "Canım yanıyor biliyor musun aynı evin içinde bizi birbirine yabancı hale getirdiler derdim hep ama Beril beni tanıyor yalnızca ben eksiğim." Diye devam ettim. "Zamanla birbirinizi daha fazla anlayacaksınız." Dediğinde gülümsedim. "Suçlu hissediyorum ama geleceği değiştirebileceğimizi de biliyorum." Dediğimde başını salladı. "Biz yanınızdayız." Dedi ellerim avucunun içindeyken. Sıcaklığıyla kalbim ferahladı. Kapı açılma sesini duyunca oraya doğru dönüp baktım. Kısık sesle konuşan fısıltılarla kaşlarım kalktı. Behram elimi bırakıp ayağa kalktı ben de yavaşça kalkıp kapıya yaklaştım. Karanlıkta iki kişinin birini taşıdığını görüyordum, biraz daha odaklanınca Beril ve Enes'in seslerini duyduk. Behram'a bakınca yavaşça bana doğru bakıp göz kırptı. "Baskın basanındır." Diye mırıldandı. Onlar yaklaştıkça ne konuştukları belli oluyordu. "Kolun nasıl?" Dedi fısıltıyla Beril. "Sorun yok şunu yerine koyalım artık leş gibi." Enes... Başımı iki yana sallayıp ışığı açınca gördüğüm manzara ile dondum. "Enes." Diye mırıldanınca bakışlarım koluna gitti. Her yer kan içindeydi. Beril'in elleri kolları, Enes'in gömleği. Baygın adama kaydı gözüm. "Siktir." Diye mırıldandı Behram. "Enes bu ne lan?" Enes yüzünü ekşitti. "Ben şunu bir yatırayım size hesap vereceğim söz." Beril kollarını kaldırdı. "Ölmesin diye gittim hafif yaralı kurtarabildim." Behram duymamış gibi Enes'e yardım edip adamı odaya kapattıktan sonra Enes'i oturttu. Beril yanında yaraya baskı yapıyordu. "Kurşun girmiş lan sen de hiçbir şey olmamış gibi omzunda o herifi taşıyorsun. Beynini..." Behram öfkeyle ayağa kalktı. Telefonu çıkarıp birini aradı ve konuşurken odadan çıktı. "Beril." Dediğimde göz göze geldik. "Neler oldu böyle? Neden haber vermediniz?" "Onun bir suçu yok ben öyle istedim." Diye araya girdi Enes. "Ne suçu Enes? Mevzu bundan daha büyük bilmem farkında mısın?" Yutkundu. Farkındaydı elbet. "İki gündür neredeyse uyumadan ince ince bir şeyleri işlemeye çalışıyoruz ve siz kafanıza göre hareket ediyorsunuz." Diye devam ettim. "İzin almayacağım sizden." Diye tersleyince gözlerimi kapattım. "İzin al demiyorum Enes, haberimiz olsun en azından tedbir alalım." Diye çıkışınca bir kaç saniye susup nefes aldım. "Sana bir şey oldu mu?" Diye Beril'e döndüm. Başını olumsuz anlamda salladı. "Çok kan kaybetmiş." Dedi Behram kapıdan içeri bakıp sonra gözden kayboldu ve sesi azaldı yine. Beril Enes'in yarasına baskı uygulamaya devam ederken sakin bir nefes verdim. "O adam kimdi?" Dediğimde kimse bir şey söylemedi. Behram içeri girip bize baktı. "Doktor geliyor." Enes başını olumlu anlamda salladı. "Bizi yalnız bırakın." Dedi Behram Enes'e bakarken. Kaşlarımı çattım. "Bir dakika sen o adamın kim olduğunu biliyor musun?" Dediğimde bakışları Enes'te kaldı. "İzin verin Dünya." Dedi uyarı dolu bir sesle. Beril ile göz göze geldik. Başıyla kapıyı işaret edince yavaşça çıktık. "Neden şimdi?" Diye sordu Behram Enes'e. Odada sessizlik oldu. "Neden lan?" Diye bağırdı. Yan odaya girip sandalyeye oturdum. Beril ayakta dolanıyordu. "Yarasına bastırıyor mudur? Çok kanadı zaten." Dedi sessizce. Ona bakıp başımı yana doğru eğdim. "Bilmiyorum." Diye mırıldandım. "Öldürecek misin? İçin mi soğuyacak? Öldür lan o zaman." Diye tekrar bağırdı Behram. Gözlerimi kapattım. "Erkek arkadaşın bağıracak mı böyle sürekli?" Diye bana döndü Beril. "Abartıyor ben içeri geçiyorum." Beril odadan çıkınca arkasından kalktım. Kapının önündeyken kolundan tuttum. "İyi bir zaman değil Beril." Dedim sessizce. Beril endişeyle dudağını ısırdı, "Çok kan kaybetti." Dedi benim kadar sessiz bir şekilde. "O adamla hesabım kapanacak." Dedi Enes dişlerinin arasından. Aklıma az önce konuştuklarımız dolunca kalbim hızla atmaya başladı. "Sonraki planın ne sana temiz kıyafet getirmemiz mi? Saçmalama lan daha fazla." Diye karşılık verdi Behram. "Olacak olan olur. O adam daha fazlasını hak etti." Beril bana bakıp yutkundu. "İntikam mı istiyorsun?" Dedi Behram. "Tamam git yap, ne değişecek annen geri mi gelecek?" Tüm taşlar yerine otururken ben sarsıldım. "Sus." Dedi Enes öfkeyle. "Kapa çeneni." Bir hareketlenme oldu o an. Beril kafasını sallayıp bana baktı. Kolumdan tutup tekrar odaya çekince içeri girip yutkundum. Donmuş bir haldeydim. Enes'in annesini... Saçlarımı geriye doğru atıp sertçe yutkundum. "Düşündüğüm şey olmuş olmasın." Diye mırıldandı Beril ama ikimizde farkındaydık. Karşı karşıya olduğumuz gerçek tam önümüzdeydi. "Bu çok ağır." Diye mıırldanırken gözlerinin parladığını gördüm parmakları boğazına gidip nefes almak ister gibi boğazında dolanmaya başladı. Odaya geçmişin ağır kokusu sindi, bu defa bizimki değildi. |
0% |