Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@taekookunevi

+82******** :

Kokun, onu sakla güzel omega...


Omega güzeli :

Kokumu neden saklamam gerekiyor?

Kimsiniz siz?


+82******** ​​​​​​

İyi uyu.

(Görüldü ✔️✔️)

Gözlerini açar açmaz görüş açısına giren abisini elinin tersiyle iteklemişti omega çocuk. Uykusunu alamadan uyanması yetmezmiş gibi bir de alfa abisi sinirlerini bozmak için elinden geleni ardına koymuyordu.

“Anne! Abimi alır mısın başımdan!” Annesine tüm gücüyle seslenirken bir yandan da üzerindeki alfayı itip yatağından atmaya çalışıyordu Jungkook. Namjoon ise ısrarla kardeşinin üzerine çıkıyor, var gücüyle gıdıklıyordu kahkahalarla kıvranan omegayı.

“Namjoon, hazırsan çık artık. Dersine geç kalacaksın!” Bayan Jeon Jiwoo fazlasıyla telaşlı bir şekilde iki oğluna da kahvaltı hazırlamaya çalışıyor, bir yandan da temizlik yapıyordu. Sözde çok sevdiği biricik komşularıyla gün yapacaklardı.

“Biliyorsun bir telefon uzağındayım bebek.” Küçük kardeşini gıdıklamaya bir son veren Namjoon, omeganın yatağının hemen yanına koyduğu bilgisayar çantasını kaptığı gibi çıkmıştı evden. Annesini sulu sulu öpmeyi ihmal etmeden tabii...

“Jungkook kalk sende kahvaltını yap hadi, geç kalacaksın dersine. Öğretmenlerinle bir kez daha bu konu yüzünden tartışmanı istemiyorum oğlum, hadi!”

“Geldim anne!”

Durağa doğru ilerliyor, ağrıyan başımı göz ardı etmeye çalışıyordum. Bu çok zordu, öyle böyle değil canımdan can alan bir ağrıydı. Omega arkadaşım Jimin ise bu ağrıdan habersiz sürekli bir şeyler anlatıyordu ve ben ona odaklanmakta fazlasıyla zorlanıyordum.

“Jungkook...”

“Hmm” Biricik arkadaşım dedikodusunu yarım bırakıp bana ismimle seslenince basit bir hmm ile cevap vermiştim ona. Jimin normalde kıyamet kopsa da dedikodusundan vazgeçecek biri değildir. Demek ki bir şey dikkatini çekmişti ve bana söyleme isteğiyle dolup taşıyordu şuan.

“Karşıda bir adam sürekli bize doğru bakıyordu okuldan çıktığımızdan beri, ama az önce gözden kayboldu.”

“Bize bakmıyordur ya, tanımadığımız bir adam niye baksın ki bize?”

“Bilmiyorum Jungkook ama peşinde eli silahlı korumalarla gezen biri niye burada, okulun önünde olsun ki?”

Kaşlarımı istemsizce çatmıştım. Jimin haklıydı ve bu biraz diken üstünde hissetmeme sebep olmuştu. Kurdum oldukça huzursuzlanmış, korkuyla bir köşeye çekilmişti. Jimin ise biraz korkmuş ama bana belli etmemeye çalışan bir haldeydi. İçinde bulunduğum durum başımın ağrısını bile unutturmuştu bana. Şuan tek derdim bir an önce evime gitmek ve odamda üniversite sınavı için çalışarak bugün yaşanılan her şeyi bir süreliğine kafamdan silmek.

Tüm bunlar zihnimden geçerken bir anda aklıma dün gece telefonuma gelen mesaj düştü. Kimden geldiğini bilmediğim mesaj tüylerimi diken diken yapmış, mesajı yazanın kim olabileceğini düşünmüştüm. Sonrasında zaten uykuya yenik düşüp sabah açmıştım gözlerimi. Şimdi dün gelen o mesajdan Jimin’e bahsedip bahsetmemek arasında gidip geliyordum.

Belki de önemsizdir ve sadece bir defaya mahsustur diye bu seferlik sesimi çıkarmama kararı alırken kurdum sindiği köşede aldığı feromon kokusuyla bir anda ayaklanmış, keskin kokuya kitlenmişti.

“Jungkook bak, az önce bize bakan adam.”

Hızla başımı Jimin’in çaktırmadan bakışlarıyla işaret ettiği yere çevirdiğimde simsiyah giyinmiş eli ağır silahlı adamların arasında kendine özgü tarzıyla dimdik duran iri yarı adama bakmıştım. Esmer kavruk teni giydiği bej kumaş pantolon ve üzerindeki beyaz tişört ile oldukça çekici görünüyordu. Kore güzellik standartlarından habersizmiş gibi oldukça yapılı bedeni ve uzun boyuyla kendi kendine tüm güzellik algısını altüst ediyordu bu adam. Koyu kahverengi saçları çok uzun değildi ancak asi birkaç tutam esen rüzgara rağmen gözünün önünü kapatmaya yeminli gibi asla kenara çekilmiyordu. O o kadar yakışıklıydı ki, kurdum olduğu yerde kendi etrafında dönüp aldığı yolun feromon kokusuna daha da dikkat kesildi.

“Delta’nın ne işin burada?”

Yanımızdan hızla geçen kızların konuşmaları doluşmuştu kulağıma, kızlar hızla deltanın olduğu yere doğru yürüyordu. Diğer tüm insanlar gibi onlarda iri yarı silahlı korumalara rağmen Delta olduğunu öğrendiğim adamı daha yakından görmek istiyorlardı. Tıpkı kurdum gibi... Deltanın her tarafı kaplayan kokusunu daha da yakından soluyabilmek için göğsüme pençelerini geçiriyordu. Jimin ise hoşuna gitmeyen koku karşısında eliyle burnunu kapatarak kendince önlem almış, okul üniformamı çekiştirerek beni de kendiyle beraber uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ancak ben bakışlarımı çekemediğim Delta’nın kokusunu daha da yakından almak için yanıp tutuşurken olduğum yerde kalakalmıştım.

“Jungkook hadisene ya, bayılacağım feromondan. Gidelim ne olur.”

“Deltaymış... Jimin o adam Deltaymış!”

Bu gerçeği hazmedemiyordum. Yüzyılda bir dünyaya gelen bu adamı sadece haberlerde, magazinde, sosyal medyada ve daha nicesinde görüyordum ama asla kanlı canlı karşımda göreceğimi düşünmezdim. Yorumlarda insanların abarttığını düşünür, büyütecek bir şey yok der geçiştirirdim ama o... Delta fena bir şeydi... Söyleyenler az bile söylemiş.

Jimin söylediklerimi gram ciddiye almamıştı. Duyduğundan emindim ama söylediklerimi göz ardı etmişti. Ben de takılmadım ve omega arkadaşımın beni çeliştirmesine müsaade ettim.

Çantamı çalışma masamın hemen yanına gelişi güzel fırlatıp yorgun bedenimi yatağa atmıştım. Cidden çok yorgun hissediyordum. Annem evdeki eksikleri almaya gideceğine dair ben eve gelmeden 15 dakika önce mesaj atmıştı. Ben gelmeden önce de çıkmış olmalıydı ki evde ses seda yoktu. Telefondan magazin haberlerine girmiş ve Delta’nın neden okulumun önünde olduğunu merak ettiğimden çok azıcık araştırmıştım.

Özel Seul Kolejinde lise son sınıf öğrencisiydim ben. Delta’nın ailesi ise okuduğum koleji satın almıştı haftalar önce. Kim Ailesi’nin aldığını biliyordum ama Delta’nın ailesi olduğunu bilmiyordum. Delta’nın kuzeni Alfa Min Yoongi ise okulunu değiştirerek benim olduğum okula gelmişti. Magazin haberlerinde yazanlara göre Delta Kim Taehyung kuzeni Min Yoongi’yi şahsen okuldan almaya gelmiş.

Zaten elimde olan telefona düşen bildirimle gözlerim bildirim paneline kaymıştı. Yine aynı numaran benzer bir mesajdı.

+82********* :

Güzel omega, sana kokunu saklamanı söylemiştim.


Omega Güzeli :

Öncelikle kim olduğunuzu bilmiyorum.

Ayrıca ben sizi kokumu saklayacağıma dair onaylamamıştım.

Niye böyle bir şey yapayım ki?


+82********* :

Benden saklanmak için yapabilirsin mesela


Omega Güzeli :

Korkmuyorum sizden.

 

+82********* :

Korkarsın omega, benden en çok da sen korkarsın.

Şuan sana mesaj yazan basit bir bilinmeyen numara gibi görünebilirim ama hayır, ben senin hayatını altüst edecek kişiyim.


Omega Güzeli :

Tam olarak neyle tehdit ediyorsunuz beni?

 

+82********* :

Seni tehdit etmiyorum güzel omega,

Vakti geldiğinde ne dediğimi anlayacağından eminim.

Yalnızca

Şimdiki hayatının keyfini çıkar

(Görüldü ✔️✔️)




Omegalar ve Alfamsı wp grubu


Sarı omega :

Jungkook

Acil

Çabuk bak

Lan

Jungoo

Kook

Jungkook çok kötü şeyler oldu lan

Baksana şu lanet gruba


Alfamsı :

Jimin sorun ne tam olarak


Sarı Omega :

Jungkook bakarsa anlatacağım

Jungkook!!!!


Kook çevrimiçi

Kook yazıyor...


Kook :

Efendim Jimin

 

Sarı Omega :

Delta

Okulumuzu satın almış

Kuzeni bizim okulda hatta bizim karşı sınıfta okuyacakmış


Alfamsı :

Bu muydu çok acil durum

Lan bende baya bir şey oldu sandım

Korktum lan


Kook :

Çok da önemli bir şey değil

Hemen magazinlere ve haberlere düşüş zaten

Altı üstü Delta okulumuza geldi

Abartmayın

 

Alfamsı :

Abartmayın mı

Tamam da çok da önemli bir şey değil ama bu önemli bir şey Kook

Yüzyılda bir dünyaya gelen Delta okuluna geliyor

Daha ne olsun

Ve sen onu çıplak gözle görebiliyorsun

Bazı insanların böyle bir şansı olmuyor maalesef


Kook :

Biliyorum hyung ama o da bizim gibi bir insan sonuçta ve onu bu kadar yüceltmeleri garip geliyor

 

Sarı Omega :

Dedi gözlerini Delta dan çekemeyen omega güzeli


Alfamsı :

Kook mu çekemedi gözlerini

Oha olaya gel

Birde yüceltiyorlar diyor utanmadan

Bxkshdkahxksb

(Görüldü ✔️✔️)

Lan nere kayboldun, bak buraya


Sarı Omega :

Evet Jungkook

Bize bir açıklama yapmalısın

Adamın feromonlarından ölecektim

Ama

Sana gram bir şey olmadı

Hatta oradan gitmek bile istemedin

Neler oluyor?


Kook :

Bir şey yok ya abartmayın

Sadece dikkatimi çekmişti o kadar

 

Sarı Omega :

Bugün dikkatini çeken...

Neyseeeee


Kook :

Ya Jimin saçmalama

Öyle bir şey yok

Hem olamaz da zaten

O kim ben kim tanrı aşkına

Ezer geçer bizi o

Mümkün değil yani

 

Alfamsı :

O işler hiç belli olmaz Jungkook

Sonuçta o bir Delta

Bir yandan sende haklısın ama yine de büyük konuşmamak gerekir.


Sarı Omega :

Delta’nın kuzeninin instagram hesabını buldum, çok yakışıklı


Alfamsı :

Harbi yakışıklıymış

Desene okula eğlence geldi diye

Başlasın aksiyon


Sarı Omega :

Ne alaka Hoseok hyung ya


Alfamsı :

Oğlum az akıllı olun lan

Omegalar bırakır mı çocuğu

Havada kaparlar

Yoluş var diyorum yani

Kapişşş


Kook :

Eh napalım

Bize de

Kıyıda köşede izlemek düşer


Sarı omega :

Hmm Hmm

Aynen



Mesajlardan çıkmış ve telefonu masanın herhangi bir yerine bırakıvermiştim. Biraz ders çalışsam hiç fena olmadı aslında. Akşam yemeğine daha bir kaç saat vardı, bu vakti değerlendirebilirim.

Her şeyden önce çantamdaki eşyalarımı çıkarmış ve bugün işlediğimiz konulara şöyle bir göz gezdirmiştim. Derste zaten notlar alıyordum ama insanlık hali işte bazı eksiklerim olabiliyordu. O yüzden aldığım notların üzerine ek notlar çıkarmış ve biraz da soru çözmüştüm. Her üniversite sınavına hazırlanan diğer öğrenciler gibi...

Otobüs durağına ilerlerken kulaklığımda çalan sakin şarkının aksine adımlarım aceleciydi. Otobüsün gelmesine az bir zaman vardı ama benim de bir o kadar yolum. Hızlı bir yürüyüş temposuyla sonunda durağa varmış, ancak kimseciklerin olmadığını anlayınca ayağımı sinirle yere vurmuştum.

Otobüs çoktan gitmişti...

Geç kaldım...

Okula doğru hızlı adımlar atmıştım bu sefer, ilk dersim Kore Tarihiydi ve gayet de önemli bir dersti. Ancak ilk derse yürüyerek yetişmem mümkün değildi. Bu yüzden kendimi yormayarak sakince okula yürümüştüm.

Sonunda bahçe kapısına ulaştığımda arka arkaya sıralanmış oldukça lüks üç arabayla biraz şaşırmıştım. Bu tip arabalar Seul şehrinin daha iç kesimlerinde olurdu genellikle. Burası biraz kıyıda köşede bir yerde kaldığı için görmezdik böyle arabaları.

Hızlıca okul bahçesine girmiş, kantine ilerlemiştim. Dersin bitmesine sadece bir kaç dakika kalmıştı. Şimdi sınıfa çıksam hocaya büyük ayıp olur ve bende gereksiz bir sürü meraklı bakışların altında kalırdım. Risk almaya gerek yok Jungkook, otur keyfine bak.

Hoseok Hyung bizimle aynı okulda değil, üniversitede abimle beraber okuyordu. Abim Namjoon’un yakın arkadaşıydı. Jimin ve benimle de gayet samimi olduğu için onu grubumuza eklemekten hiç çekinmemiştik. Eğlenceli biriydi Hoseok hyung, onu gerçekten çok seviyordum.

Teneffüs zili çaldığında kantinden aldığım muzlu süt kutusunu açmakla meşguldüm hâlâ. Sonunda muzlu sütümü açmayı başardığımda pipeti kutuya geçirmiş, keyifle arkama yaslanmıştım.

Jimin, binadan çıktığı gibi diğer öğrencilerin arasından sıyrılıp yanıma gelmişti çoktan.

“Oğlum nerde kaldın lan, öldüm meraktan. Telefona da bakamadım zaten, bir şey oldu sandım.”

“Yok ya, otobüsü kaçırmışım sadece. Yürüyerek geldim okula. Ders nasıl geçti?”

Jimin benim bu halime göz devirmiş ve notlarını yazdığı defteri masanın üstüne rastgele bırakmıştı. Hemen ardından da zaten yanımda olan sandalyesini iyice yaklaştırmış sesini de kısarak konuşmuştu. Dedikodu zamanıydı anlaşılan...

“Delta burada.”

Bu söylediğine göz devirmiştim. Okul Kim ailesine aitti zaten. Onlardan birinin burada olması gayet de normaldi. Yani sanırım...

“Tek tek bütün sınıflara girmiş ve kısaca konuşma yapmış adam. Bizim sınıfa da geldi, Bay Shin’in normalde gürlemesi lazımdı. Biliyorsun adam dersinin bölünmesinden ve bir dakikasının bile boşa geçmesinden nefret ediyor. Delta sınıfa girince suspus oldu. Görmen lazımdı, üstünde ceket olsa düğmesini iliklerdi o derece.”

“Adam Beta, gayet normal. Karşısındaki bir delta. Hiç şansı yok.”

“Öyle, Delta da delta ama Jungkook. Acayip karizma adam ama kuzeni daha yakışıklı. Kediye benziyor.”

“Kediye mi benziyor?”

“Evet! Kook görmen lazım hayatımda gördüğüm en tatlı Alfa olabilir.”

Jimin’in sözde ‘tatlı alfa’ tabiriyle yüzümü ekşitmiştim. Arkadaşım flört etmeyi seven biriydi. Ancak beğendiği hiçbir alfayı daha önce tatlı diye tanımlamamıştı. Gözlerimi devirmiş ve muzlu sütümden kocaman bir yudum almıştım. Jimin ise yanımdan kalkmış ve kantin sırasına girmişti, sanırım canı bir şeyler çekiyordu. Büyük ihtimalle yine kahvaltını yapmadan gelmişti okula.

Zayıf bir omegaydı Park Jimin. Ailesini yıllar önce bir kazada kaybetmiş ve henüz 18 yaşına girmediği için devlet tarafından koruma altındaydı. Devletten burs alıyor ve yurtta kalıyordu, hem öksüz hem de yetim olduğu için. Jimin ise bursunu biriktiriyor, gereksiz para harcamalarından kaçınmaya çalışıyordu. Ders çıkışları ise küçük bir fırında yaşlı bir adam ve eşine yardım ediyor, günlük yevmiyesini alıyordu.

Etrafı kuvvetli ve geniz yakan bir koku sardığında kurdum istemsizce köşesine çekilmişti. Ağır kokulardan cidden hoşlanmıyordum ve ne hikmetse Delta’nın feromonları etrafındaki insanları boğmak istercesine yayılıyordu. Üstelik bu koku çok da uzaktan gelmiyordu. Bunun farkındalığıyla dişlerimle gezdiğim pipeti serbest bırakmış ve muzlu sütümü masaya bırakmıştım. Kafamı kaldırıp etrafıma bakmış ama Delta’yı görememiştim, bu yüzden de arkamı dönmüştüm. Ama dönmez olaydım.

Zaten bana bakan Deltayla göz göze gelmem bir olmuştu.

Delta bana bakıyordu...





_________

Biliyorum tam wattpad kıvamında bir kurgu oldu. İlk kitabım olduğu için özenerek yazmaya çalışıyorum. Elimden geleni yapıyorum.

Biraz uzun oldu bu bölüm. Neredeyse 1900 kelime...

Diğer bölümler de aynen bu uzunlukta olacak. Kitabı Word üzerinden yazıyorum, ilk önce wattpad de yayınlıyor sonra da kitappad de yayınlıyorum. En son da çizgi stüdyo adındaki uygulamada paylaşıyorum.

Yani üç farklı uygulamada bu kitabı okuyabilirsiniz.

Diğer bölümlerde görüşürüz millet!!!








































































Loading...
0%