@taekookunevi
|
Eve geldiğim gibi yatağa atmıştım kendimi, nefeslerim düzene girmişti ama hâlâ biraz başım dönüyordu. Deltayla kantinde göz göze geldikten sonra gözlerimi kaçırmış, Jimin’e açıklama yapmadan direk okuldan çıkmıştım. Ağır feromonları beynimi uçurmuştu resmen! Kurdum içimde bir köşede huzurla uyurken bir anda uykusundan uyanıp Delta’nın ağır feromonlarını daha çok soluyabilmek için hazır hale gelmişti. Açıkçası bu durum beni fazlasıyla korkutuyordu. Alfalarla bile yüzgöz olmak istemezken bir Delta’nın gözlerinin içine bakmış olmam şaka gibi geliyordu. Olaylardan uzak, sıradan bir hayatım olsun isterken bela dönüp dolaşıp buluyordu beni. İçimde tarifsiz bir his vardı. Ancak bunun Delta’dan korktuğuma yorup derin bir uykuya bırakmıştım kendimi. Yarın neler olacağını bilmeden... “Kanka...” Arkadaşı Jimin’in sesiyle sadece hmm diye mırıldanmıştı Jungkook. Elindeki kalemi hızlı hızlı kağıt üzerinde gezdiriyor ve bir sayfada yazanları diğer bir sayfaya aktarıyordu. Kısacası dün kantinde Delta ile göz göze geldikten sonra direk eve gidip uyuduğu için cezasını çekiyordu Jungkook. Ödevlerini yapmamıştı şuan yetiştirmek için canını dişine takmıştı resmen. “Jungkook, anlıyorum ödevi yapıyorsun ama hemen bitirmek zorunda değilsin. Beşinci derse daha çok var. İlk teneffüs hem bu daha. Hadi gel kantine gidip bir şeyler alalım. Acıktım ben.” Dudaklarını büzerek konuşan Jimin fazlasıyla tatlıyı ve Jungkook buna dayanamıyordu. Eh, bunun pek tabi Jimin de farkındaydı. Kullanmaktansa çekinmiyordu. “Ah, pekala gidelim. Ama hemen geri geleceğiz tamam mı?” Jungkook emin olmak istercesine bakıyordu Jimin’e. Tabi ki sarışın omeganın yüzündeki geniş gülümseme Jungkook’a güven vermiyordu. Jungkook yenilmişlikle kalemini bırakıp kalkmıştı sırasından. Sarışın omega ise istediğini elde etmesinin verdiği güvenle neşeyle olduğu yerde sallanarak kendi kendine dans ediyordu. Jimin sarı saçları ve açık ten rengiyle gerçekten de çok güzel bir omegaydı. En güzeli ise kendisinin de bunun farkında olması. Sınıftan çıkan ikili birbirleriyle tatlı atılmalarına devam ediyordu. Ancak bu çok uzun sürmemiş, sınıf kapısından çıktıkları gibi tam da karşı kalorifere yaslanmış deltayla suspus olmuşlardı. Çünkü Delta’nın keskin bakışları zemindeyken bir amda kendilerine dönmüştü. Tam da Jungkook’un üzerine.... Sanki karşısındaki ufak bedeni daha da ezip utandırarak oluru varmış gibi ufaltmaya çalışıyor gibiydi. Jungkook iri gözlerini yerden asla kaldırmıyor, Delta ile göz göze gelmemek için uzun ve dalgalı saçlarıyla gözünün önünü kapatıyordu. Ancak ne kadar kaçıp saklanabilirdi ki bu yoğun kokudan. Ferah bir mentol kokusuna sahipti Delta, Jungkook’un tatlı kiraz çiçeği kokusunu maskeliyordu bu ağır koku. “Omega?” İki koca adımda Jungkook ve Jimin’in tam karşısında biten delta bakışlarını omeganın üzerinden çekmemekte ısrarcı gibiydi. Jimin ağır kokudan dolayı kızarmış, hatta morarmaya doğru emin adımlarla ilerliyordu yüzü. Bu yüzden arkadaşının yanından uzaklaşmış, koridorun hemen sonuna varınca durmuştu. Derin derin nefesler alarak ciğerlerini Delta’nın mentol kokulu feromonlarından temizlemeye çalışıyordu Jimin. Ancak gözlerini kesinlikle arkadaşı olan omeganın üzerinden çekmiyordu sarışın. Arkadaşını Delta ile yalnız bırakmak doğru değildi. Her ne kadar Delta’nın iki omegayı da kolayca öldüreceğini bilse de gidemezdi sarışın omega. Jungkook, Jimin’in gibi derin nefesler alıyordu çaktırmamaya çalışarak. Ancak Jimin’in aksine ciğerlerini temizlemek için değildi bu eylemi. Deltanın kokusunu daha derinden ve yoğun alabilmek için derin derin soluyordu havayı. “Kokun...” Jungkook ile Delta’nın yüzü arasında sadece iki karış mesafe vardı. Boy farkının sebep olduğu bir mesafeydi bu. Çünkü Delta’nın bedeni omeganın bedenin hemen dibindeydi, ayak parmak uçları birbirine değecek kadar yakındı Delta güzel omegaya. Kafasını biraz daha eğen Delta, kamburunu çıkartacak kadar eğiliyordu Jungkook’un üzerine. Burnunun hizasındaki minik ve dik burundan hızlı hızlı alınıp verilen nefesleri hissediyordu iri olan. “Kokun çok yoğun omega, güzeller.” Kafasını biraz daha eğmişti Delta, omeganın okul formasının yakasına değişiyordu artık şekilli burnu. Kokuyu daha yakından ve daha yoğun almaya çalışıyordu. Kurt adamların kokularının en yoğun olduğu yer boyunlarıydı ve herkes bunu isimleri kadar iyi bilirdi. “Kiraz çiçeği gibi kokuyorsun omega.” Başını çok hafif geri çekmiş, okul formasının yakasından biraz uzaklaşmıştı Delta. Burnu omeganın hemen kulağına temas ediyordu. Bu Jungkook’un deli gibi titremesine, istemsizce Delta’nın kollarına tutunmasına sebep olmuştu. Sıkıca tutuyordu iri bedenin formasını omega Jungkook. Bir nevi güç alıyordu oradan. Dizlerinin her an bağı çözülebilir, yere kapaklanabilirdi. Delta’nın burnu nasıl kulağına değiyorsa iri adamın yanağı da bir o kadar yanağına değiyordu. “Başımı döndürüyorsun Jeongguk, kokunu sakla küçük omega. Ya da boş ver, olacaklardan her türlü ikimiz de çok memnun kalacağız.” Ve Delta arkasını döndüğü gibi gider... Omega ise, ceylan gözlerle arkasından bakmaya bile cesaret edememişti. Öylece Delta’nın az önce bedeninin doldurduğu boşluğa bakıyordu. Az önce olanları aklı almıyor, zihni unutmayı reddediyor ve beyni fazla mesai yapmaktan şikayetçi değilmiş gibi aynı anları tekrar tekrar oynatıyordu kafasının içinde. Delta’nın kokusu henüz dağılmamıştı ama o yoğun koku iri bedenin uzaklaşmasıyla daha bir silikleşmişti sanki. Omeganın ciğerleri aynı kokuyu tekrar tekrar solumak için can atıyordu resmen. Ama Jungkook bu gerçeği kabullenemezdi... Bu mümkün değildi. Yüzyılın Delta’sının kendisi gibi bir omeganın kokusunu beğenmesini sindiremiyordu Jungkook. “Kook..?” Jimin’in sesini duymaya vardı sanki ceylan gözlü omeganın. Hemen arkadaşına sarılmış, kafasında dönüp duran düşünceleri def etmişti. Ne kadar becerebildiği yorumsuz... “İyi misin şeker parem?” “İyiyim Min... Kantin, kantine gidecektik. Gidelim mi?” Jungkook’un zihni pusluydu sanki. Oysaki akıl edip koridora baksaydı zilin çalıp tüm öğrencilerin sınıflara girdiğini çoktan fark ederdi. Ancak farkında değildi... “Aşkım, zil çaldı çoktan. Ohoo senin kafa uçmuş be güzelim.” Jimin hafif kıkırdayarak söylemişti. Arkadaşı aptal aşıklar gibiydi şuan karşısında resmen. Kim bilir, belki de öyledir...
“Efendim anne?” Jungkook çalışma masasından kalkmadan seslenmişti annesine. Derslerine fazlasıyla konsantre olmuştu ve masadan kalkmak gibi bir niyeti yoktu. “Annem aşağı gelir misin, abin ve arkadaşları geldiler!” “Tamam!” Derin bir nefesle kalemini bırakan omega odasından çıktığı gibi hızlı adımlarla salona gitmişti. Hoseok hyungunu bir kaç haftadır göremiyordu, fazlasıyla özlemişti cidden. Ancak salona girdiğinde istediği manzarayla karşılaşmayan Jungkook’un istemsizce omuzları çökmüş, modu düşmüştü. Tüm bunlara rağmen yüzüne bir gülücük kondurup karşısındaki Alfa olduğunu kokusundan anladığı adama selam vermişti. “Jungkook, sende bizimle otursana?” Namjoon, kardeşinin ne kadar ders çalıştığını bildiği ve biraz dinlenmesi gerektiğini düşündüğü için ortaya böyle bir fikir atmıştı. Ancak bu sözleri göz ardı edilmesi çok sürmemişti. “Adın Jungkook mu? Çok güzel bir ismin var Jungkook.” Alfanın heyecanla konuşması üzerine tekrar gülümsemişti. Omega Alfanın feromonlarını üzerine salgıladığının farkındaydı. Ancak abisinin arkadaşıydı ve sonuç olarak şuan evlerinde misafirdi alfa. Bu sebeplerden dolayı çaresizce gülümsemişti omega. “Evet, ismim Jungkook. Jeon Jungkook.” Bir an önce odasına çıkmak istiyordu omega. Odasında yalnız kalmak ve mümkünse alfanın üzerine saldığı ağır koku vücudunu terk edene kadar duş almak istiyordu. Alfa Namjoon, arkadaşı olan alfanın omega kardeşini kokusuyla taciz ettiğini bilmiyordu. Alfa doğrudan omeganın üzerine feromonlarını yönelttiği için Namjoon’un bundan haberi yoktu. Hissetmesi de mümkün değildi zaten. Sanırım bu kurt adamların kötü özelliklerinden biriydi... Hem de en kötü özellik... “Memnun oldum Jungkook bende Lay Zhang. Abinin üniversiteden arkadaşıyım.” Samimi olduğunu düşündüğü bir gülümsemeyle konuşuyordu Lay. Ancak bu durumun Jungkook’u kendisinden daha da uzaklaştırdığının farkında bile değildi. Misafir alfa yalnızca güzel omegayı elde etmek istiyordu. Onu feromonlarıyla bile isteye taciz etmek çekineceği bir mesele değildi. Lay bunu önemsemiyordu. Çünkü herkes onun kokusunu severdi. Üniversitenin en popüler alfasının kokusunu her omega severdi. Ama Jungkook bunu beğenmemişti. Jungkook direk içinde bulunduğu durumdan memnun değildi... “Lay ile beraber dönem ödevi üzerinde çalışacağız Jungkook. Lay yurtta kaldığı için burada çalışma kararı aldık. Bu yüzden senin de tanışmanı istedim.” Namjoon, gergin bulduğu havayı dağıtmak için hafifçe öksürerek konuşmuştu. Ancak başarılı olmadığı Jungkook’un ağzının içinde memnun oldum gibi bir cümle mırıldanarak söyleyip odasına kaçmasıyla anlaşılmıştı. “Haydaa, oysa yeni insanlar tanımayı severdi Jungkook. Niye gitti ki?” Namjoon hayretle bakıyordu boş koridora. Jungkook, misafiri de misafir ağırlamayı da severdi... “Sanırım utandı, görmedin mi Joon kıpkırmızıydı.” Lay, alayla konuşmuştu ve yüzündeki gülümsemeyi daha da büyültmüştü. Omeganın kızarıp bozarması, odasına doğru aceleyle pıtı pıtı gitmesi ve telaşlı halleri alfanın hoşuna gitmişti. Jungkook’u kesinlikle istiyordu... Ne anlamda olursa olsun... Oysa Jungkook’un rahatsız olduğunu bilmiyor, yalnızca etkilendiği için böyle davrandığını düşünüyordu Lay. Ne garip bir durum ama...
Yüzümün kızardığına fazlasıyla emindim. Kendimi çok sıkmıştım. Dayanamamıştım o alfanın kokusuna. Feromonlarını yalnızca benim algılayabileceğim şekilde serbest bıraktığı için abimin bundan haberi yoktu. Ben de bu durumu dile getirip büyük bir kargaşa çıkmasını istememiştim. Gözümden akan yaşları kazağımın koluna sertçe sildim. Yüzüm zaten kızarmıştı, biraz daha kızarsa ne olabilirdi ki? Ağlamak istemiyordum ama resmen tacize uğramış olmamı kendime yediremiyordum. Henüz birkaç hafta önce ilk kızgınlığımı geçirmiş, omega kurdum kendisini yeni yeni belli etmişti. Ben daha yeni reşit olmuştum! Raflarda dizili halde duran şişelere aceleyle uzanmış, elime geçen en ağır parfümü doğrudan tenime boca etmiştim. Yabancı alfanın kokusu üzerime sinmişti. Kurdum da bende bu durumdan hoşnut değildik. Ben içinde bulunduğum bu durumdan hoşnutsuzluğumu ağlayarak belli ederken kurdum hiç çekinmeden ve acımadan pençelerini göğsüme geçiriyordu. Telefonuma peş peşe bildirim geliyordu ama bakmak istemiyordum. Zaten yaşlarla dolu gözlerimle ekranda yazanları görmem de mümkün değildi. Bu yüzden telefonumu umursamamış, bedenimi yatağa bırakmıştım. Kurdum da bende yeterince huzursuzduk zaten, bu yüzden en doğu kararı alıp ağırlaşan gözlerimi kapatmıştım. Uyumak ikimize de iyi gelirdi...
+82********: Neyin var omega?
“Bir şey oldu kesin!” Ellerini sinirle saçlarından geçiren Delta, evinin salonunda volta atmaya devam ediyordu. Delta kurdu yeterince asabi değilmiş gibi daha da huzursuzdu. “Sakin ol bir Taehyung! Belki de işi vardır, uyuyordur ya da ne bileyim işte, elini falan kesmiştir.” “Elini kesmiş olamaz Jin, basit bir acı değil bu. Kurdu bir şeyden huzursuz gibi. İçimde hissediyorum onu ama o kadar silik ki bir varmış bir yokmuş gibi...” Taehyung göğsüne pençelerini geçiren kurduna söz geçiremiyordu artık. Koltuklarda yarı uzanır pozisyondaki uykulu gözlerle kendisine bakan arkadaşı Jin ise kendisine kesinlikle yardımcı olmuyordu. “Jin, çıkıyorum ben. Kendi gözlerimle görmem gerekiyor.” Taehyung sonunda zihnine sızan fikirle kalın bir ceket almak için odasına doğru ilerlemişti. Jin ise arkasından geliyor, bir yandan da Delta Taehyung’a laf anlatmaya çalışıyordu. “Hırsız gibi milletin evine mi gireceksin Taehyung! Saçmalama istersen! Hem zaten tanımıyor omega seni, ayrıca korkutursun onu!” Jin ihtimalleri sıralıyordu ama ne fayda... “Uzaktan bakacağım sadece hyung, merak etme. Görmeyecek bile beni, kokumu almayacak, benim geldiğimi hissetmeyecek bile. Söz veriyorum...” Ve Taehyung ceketini giydiği gibi çıkmıştı evden. Arabasını es geçmiş, motoruna doğru ilerlemişti Delta. Pulsar RS 200, akşam üzeri hafif kalabalık caddeleri inletiyordu. Gazı sıkan parmakları beyazlamıştı deltanın, hafif işlek cedde de 160’ın üzerine çıkan ibrenin farkında değildi. Frene basmadığın sürece ne kadar hızlı gittiğini fark edemezsin demişti tanınmış bir motorcu. Ne kadar da haklıymış... Delta ne kadar hızlı gittiğini bilmiyordu, yola odaklanıyordu yalnızca. Omeganın canının yandığını biliyor, bir şekilde içinde bir yerlerde omega kurdunu silikçe hissediyordu. Jungkook’un çektiği acıyı ruhunun en derinlerinde hissediyordu sebepsizce. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Omega Jungkook’un evinin yakınlarına gelen Delta Taehyung, motorunu sert bir frenle durdurmuştu. Kayan arka lastiğin sesi boş sokakları inletirken derince bir nefes vermişti Delta. İçindeki ruhunu paylaştığı Delta kurt huzursuzdu. Bu durum Taehyung’un da huzursuz olmasını, agresifleşmesini sağlıyordu. Hem Delta’nın hem de Taehyung’un, omeganın iyi olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Omeganın evini ezbere biliyordu zaten, tanıdığı bahçeye girmişti çoktan iri beden. Omeganın yatak odasının olduğu pencereye doğru ilerlerken bedenini hafif eğmiş, bir hırsız edasıyla sessiz sakin basmıştı çimlere. Omeganın odasının penceresine geldiğinde açık pencereden içeri göz ucuyla bakmış, kapkaranlık odaya rağmen aldığı hafif ve hoş kokuyla omeganın odasında olduğunu anlamıştı. Kiraz çiçeği kokuyordu güzel omega... Başını pencereden uzatmıştı Delta. İçeriye göz atmış, Delta olasının getirisiyle gelişmiş görüş alanından bir kez daha gurur duymuştu. Yatağın tam ortasında rast gele uzanan bedene bakakalmıştı Taehyung. Omega üstü açık uyuyordu. Hem de günlük kıyafetleriyle... Her neyse... Bu dikkate alınması gereken bir ayrıntı değildi. Pencereden sessizce atlayan Taehyung, odanın içerisine yavaş ve temkinli bir iniş yapmıştı. Omeganın dağınık pozisyonu ve yatak örtüsünü sıkan eli huzursuz bir uykuda olduğunu belli ediyordu. Rüya görüyordu büyük ihtimalle omega, gözleri sürekli hareket halindeydi çünkü. Kaşları çatık, dudakları öne doğru hafif çıkık. Her haliyle güzeldi bu çocuk be... İçi gidiyordu Delta’nın omegaya baktıkça. Kıyamayacakmış, her şeyden korumak istercesine, en saf duygularıyla benimsiyordu minik bedeni. Diğer omega kurtlar Delta’nın ilgisini çekebilmek için kur yapar, feromonlarını salgılar ya da Delta’nın sarhoş halinden yararlanmaya çalışırlardı. Ancak Jungkook öyle değildi. Delta’nın varlığından haberi vardı elbette diğer herkes gibi ancak onu görmezden geliyordu. Jeon Jungkook, Delta Kim Taehyung’u görmezden geliyordu... Taehyung, yatakta yatan bedene doğru temkinli adımlarla ilerlemiş, tam da yanında durmuştu. İzlemeye doyamıyordu minik bedeni. Jungkook’un üzerine biraz eğilmişti Delta. Huzursuz bedenin yüzü yavaş yavaş gevşiyordu. Mentol kokulu feromonlar omegayı sakinleştiriyor, huzura ermesine yardımcı oluyordu. Delta bunu fark ettiği gibi sakinleştirici feromonlarını biraz daha salgılamış, huzursuz olan omeganın derin bir uykuya dalmasına yardımcı olmuştu. Sonrası ise bilindiği gibi...
Arkadaşlar umarım sizi beklettiğime değmiştir. Çok özür dilerim üniversite hazırlıkları yaptığım için pek müsait olamadım. Üstüne birde üniversite adına üç farklı tübitak projesi için araştırma yapmak cidden beni yoruyor. Tekrar özür dilerim millet, böyle olsun istemezdim. Her neyseeee... Bu kitaba bölüm attığıma göre birkaç gün içinde SERVANT'a da bölüm gelecek merak etmeyin. Eğer okumadıysanız profilime girip diğer kitabıma da bir şans verin lütfen. Ben şimdilik kaçıyorum kendinize iyi bakın (şş yorum istiyorum🥺)
|
0% |