AHTAPOT
Gökyüzündeki savaş ormanın en içinden hissediliyordu. Yaprakların titremesi ağaçların korkusunu gizleyememesinin işaretiydi. Havada kan kokusu vardı bundan emindim. Yavaşça saklandığım dalları araladım, Kar uzaklaşmam için yalvaranla gözlerle beni izliyordu. Beni çeken bu koku birşeylerin ters gittiğini anlatıyordu. Ateşe yaklaşan pervaneler misali beyaz tablo içindeki kızıllığa hapsolurcasına çekiliyordum. Yerde yatıyordu. Beyaz teni.. saçları.. ve kanatları.. O bir melekti. Masallardaki gibi ilahi güzellikteki bu melek şimdi yerde üzerinde tanrının fırçası değmişçesine bir kızıllık içinde yatıyordu. Ölü müydü? Nefes alıyor muydu? Gerçek miydi? Şaşkınlık ve korku içinde uzattım ellerimi.. Teni fırtına kadar sert kış kadar soğuktu. Ölü dedim fısıltıyla gözyaşlarım yarasına düşmeden önce... Fısıltıyla ses verdi soğuk beden; "Yardım et...."
|
0% |