Lena ve Ales. İsimleri bile bir araya gelince bir melodiyi andırıyor, tıpkı aşklarının bir fırtına gibi hem yakıcı hem serinletici oluşu gibi. Başlangıçta sıradan bir dostluktu onlarınki; masum, duru ve gerçek. Ancak zaman, bu dostluğu aşka dönüştürdüğünde, hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa adım attılar. Lena ve Ales`in aşkı, tutkunun en parlak renklerini barındırırken, altında karanlık gölgeler taşıyordu. Onlar her ayrılıkla dağıldılar, başkalarının hayatlarına savruldular. Ama her seferinde bir mıknatıs gibi birbirlerine geri çekildiler. Kimse, birbirlerinin yerini dolduramazdı. Bu çekim, aşk mıydı yoksa kaderin acımasız bir cilvesi mi? Zamanla ayrılıklar ve geri dönüşler onları hem birbirine bağladı hem de her geçen gün biraz daha yıprattı. Kalplerindeki yaralar öyle derinleşti ki, hayatın yükü dayanılmaz bir hal aldı. Birbirlerine hem sığınak oldular hem de fırtına. Sonunda, aşklarının ağırlığını taşıyamadılar ve hikayelerini trajik bir şekilde sonlandırdılar. Lena ve Ales`in hikayesi, aşkın yalnızca bir mutluluk değil, aynı zamanda yıkıcı bir güç olabileceğini de gösteriyor. Hayallerle başlayan ve trajediyle biten bu hikaye, insan kalbinin karanlık labirentlerinde kaybolmuş iki ruhun unutulmaz destanı. Lena ve Ales’in fırtınalı dünyasına adım atmaya cesaretiniz var mı?