Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 10 "Gerçeklerin Acısı."

@tauraro


Keyifli Okumalar.

Bölüm 10 "Gerçeklerin Acısı."


Sevgi kalpte başlardı ve kalpte biterdi. Çünkü sevginin yuvası kalpti, kalbin yuvası sevgiydi. Benim yuvam ise yoktu çünkü hiçbir kalp beni sevmemişti. Belki de bu yüzden kendimi hiçbir yere ait hissetmedim. Yuvasız bir kalbe sahip olduğum için ben hiçbir yere ait değildim belki de.


Ben annemi ve babamı çok sevmiştim ama onlar benim sevgimi lekelemişlerdi ve artık o sevgi değildi. Ben annem ile babamdan nefret ediyordum artık. Tertemiz sevgim artık kirli bir nefretti ve ben korkmuştum. Aslan'a olan sevgimin de kirlenmesinden korkmuştum. Çünkü insanı ayakta tutan tek şey sevilmek değildi, sevmekte insanı ayakta tutardı ve benim Aslan'a olan sevgim beni ayakta tutmuştu. Ben o sevginin lekelenmesinden korkmuştum.


Ben ondan nefret etmemek için kendimden nefret etmeyi göze almıştım.


Bu yüzden ona sormadım neden hayatıma girdiğini, duyduklarımın gerçeklik payının olup olmadığını çünkü cevabından korktum. Çünkü biliyordum ki annem haklıydı, o kız haklıydı. Aslan kim ben kimdim çünkü. Ben sevilmeye layık değildim, çirkindim ve çirkinler hep kullanılırlardı, sevilmezlerdi. İnsanların koyduğu kural buydu.


Bir ağacın arkasına saklanmış onu izliyordum. Mezarlıktaydık. Ona söz vermiştim ve sözümü tutuyordum fakat Onun haberi yoktu. Anne ve babasının mezarına en yakın olan ağacın arkasına saklanmıştım sesini duymak için fakat O konuşmuyordu. Sadece mezarları izliyordu. Uzun süre sessizce baktı mezarlara ve ben saklandığım yerden çıkıp Ona sarılmamak için zor tuttum kendimi.


"Babamın kalbi hastaydı benim," dediğinde irkildim. "Doğmama günler kala ölmüş. Hayat daha ben doğmadan bana ilk kazığını atmış."


Yutkundum. 


"Sevdiği adamı kaybedince annem yıkılmış ama benim sayemde toparlanabilmiş. Eğer sen olmasaydın kendimi öldürürdüm, derdi bana. Ben onun hayatta kalma sebebiydim. Ama sonra hayatta kalma sebebinin de kalbinin hasta olduğunu öğrendi ve ben onun hayattan kopma sebebi oldum," dediğinde donakaldım. Kalbim parçalandı, ölü ruhum can çekişmeye başladı. "Annem benim hasta olduğumu öğrenince kendi canına kıydı. Beni ölürken görmek istemediğini yazmış bir kağıda. Sana annem bir kaza sonucu öldü, demiştim. Yalan söylediğim için özür dilerim."


Burada olduğumu, yanında olduğumu biliyordu. Saklandığım yerden hızlıca çıktım ve dakikalardır yapmak istediğimi yaptım. Ona sarıldım. Sıkıca.


Hemen sarılmama karşılık verdi. Sıkıca sarıldı bana.


Onu dinlerken gözlerimde biriken gözyaşları teker teker akmaya başladı ve dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti. "Özür dilerim. Çok özür dilerim. Gitme, Aslan. Lütfen, gitme."


Beni sevmemesine dayanabilirdim fakat sonsuza kadar kaybetmeye dayanamazdım. Onunla birlikte bende sonsuzluğa karışırdım.


"Özür dilerim." Dediğinde hıçkırıklarım yankılandı mezarlıkta.


Gidecekti. 


Peki o gidişe ben nasıl dayanacaktım?


Ben nasıl üstesinden gelecektim?


İçimdeki o kız çocuğu nasıl devam edecekti yaşamaya? Onun yaşama sebebiydi Aslan. Nasıl yaşatacaktım ben o kız çocuğunu?


Hiç bu kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum. Ölü ruhum bile acı çekiyordu.


Yavaşça ayrıldı benden ve elleriyle yüzümü tuttu. Nazikçe sildi gözyaşlarımı. Acı dolu bakışları, titreyen elleri ve hasta kalbi canımı daha da acıtıyordu.


"Ağlama," diye fısıldadı gözyaşlarıyla dolup taşan gözlerime bakarken. "Ağlama, lütfen."


"Çok mu hasta kalbin?"


"Ağlama." Dedi sadece. Cevap vermedi ama ben anlamıştım. Çok hastaydı. Ağlamam daha da şiddetlendi. Canım daha da acıdı.


"Gitme," dedim hıçkırıklarımın arasından ve tekrardan sarıldım ona. "Lütfen, gitme. Beni yalnız bırakma."


"Ağlama, lütfen. Seni ağlamanı istemiyorum. Ağlama artık." Dediğinde sesi titriyordu.


Ama onu dinlemedim. 


Ağladım. 


Kalbim ağladı, içimdeki çocuk ağladı. Ölü ruhum bile ağladı.


Sonra omuzlarıma düşen gözyaşını hissettim.


Aslan da ağlıyordu. 


Anne ve babasının mezarının karşısında birbirimize sıkıca sarılarak dakikalarca ağladık fakat acımız bir gram bile azalmadı.


Ömürümüzün sonuna kadar bile ağlasak azalmazdı acımız.


❤️‍🩹


İnsanlar nasıl büyürdü? Yaş aldıkça mı yoksa acı çektikçe mi? Eğer yaş aldıkça büyüyorsak ben daha büyümemiştim. Eğer acı çektikçe büyüyorsak ben çok büyümüştüm ve artık ölmeliydim. Çünkü artık acı çekmeye dayanamıyordum.


Çünkü Aslan'ı kaybetme gerçeğinin bana verdiği acıya dayanamıyordum.


O ölecekti ve ben bitecektim.


Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönüşüyordu ve Aslan'ı kaybedeceğim o güne daha da yaklaşıyorduk. Zamanı durdurmak istedim. O günün gelmemesini diledim.


Ben hep imkansızları istemiştim. Belki de bu yüzden çok acı çekmiştim. Gerçekleşmeyecek olanların hayallerine kapıldığım için çok acı çekmiştim.


"Bu hayatta en sevdiğim şey annemin gülümsemesiydi," dediğinde gözlerimden yaşlar düşmüştü yine. "Annem öldükten sonra hep teyzemin bana gülümsemesini istemiştim. Annem ve teyzem ikizler ve ben ikisininde yüzü aynı olduğu için annemin gülümsemesinin bana hissettirdiği mutluluğu teyzemin gülümsemesinde aradım."


"Buldun mu peki?" Diye sordum titreyen sesimle.


"Buldum ama teyzemin gülümsemesinde değil, senin gülümsemende buldum," dediğinde başımı göğüsünden kaldırdım ve ona baktım. Bir elini yanağıma yerleştirdi ve gözyaşlarımı sildi. Usulca bana yaklaştı ve alnıma bir öpücük kondurdu. O öpücük hayatımda aldığım en güzel armağan oldu bana. "İnsana sadece kalbinde yaşattıkları kişilerin gülümseleri mutlu eder, Güzel. Ben bunu senin ilk defa gülümserken anladım ve artık teyzemin gülümselerini görmek istemedim. Hep senin gülümsemeni istedim."


Oysaki ben çok çirkin gülümserdim. Nasıl mutlu edebilirdi ki benim çirkin gülümsemem onu?


"Lisede hep seni izlerdim. Nedenini bilmezdim ama hep seni izlemek isterdim. Hep seni düşünürdüm. Sana kötü davranıldığında çok sinirlenirdim ama nedenini anlamazdım çünkü ben daha önce hiç aşık olmamıştım," Dediğinde bir öpücük daha kondurdu anlıma ve alnını alnıma yasladı. "Sen benim ilk aşkımsın, Güzel. İlk ve tek aşkımsın."


"Sende," diye fısıldadım. "Sende benim ilk ve tek aşkımsın."


İki eli de yanaklarıma yerleşti ve alnını alnımdan çekti. Gözlerimi usulca açtım ve gözlerine diktim. Çok yakındı. Yüzü yüzüme, dudakları dudaklarıma çok yakındı.


Bakışlarının dudaklarıma düştüğünü görünce kalbim deli gibi atmaya başladı. Kalp atışlarımı duymasından korktum.


Tekrar gözlerime baktı. 


"Yıldızlara bakıyordun. Ay ışığı üzerine düşüyordu ve sen çok güzeldin. Daha sonra gülümsedin ve ben dünyanın en mutlu adamı oldum. Senin gülümsemen dünyamın en güzel gülümsemesiydi. Annem ve senin gülümseniz benim dünyamı güzelleştirdi," Dediğinde gözümden bir yaş daha süzüldü. Ben seviliyordum. Hayatımda ilk kez iliklerime kadar sevildiğimi hissediyordum. "Teyzem sana olan aşkımı öğrendiğinde senden uzak durmam gerektiğini söyledi. Senin annem gibi olacağını söyledi. Öldüğümde arkamda perişan bir kadın olacağını söyledi."


Gözlerimden firar eden yaşların sayısı arttı. Kalplerimizdeki acıların şiddeti arttı.


"O ana kadar öleceğim için hiç üzgün değildim çünkü yaşamam için hiçbir sebep yoktu. Ama o an ben çok üzüldüm. Yaşamak istedim. Ben seninle yaşamak istedim." Dediğinde sarıldım ona sıkıca. O kadar sıkı sarıldım ki sanki ölüm bile kollarımın arasından alamayacaktı onu.


Sıkıca sarıldı bana. Sanki ölüm bile bizi ayıramayacaktı.


Ayıramayacaktı. 


Çünkü yaşanlar da ölüleri severdi.


Çünkü ölüler de severdi.


Ve ben Aslan'ı hep çok sevecektim. Ölü olsam bile sevecektim.


Ve biliyordum ki Aslan beni hep sevecekti. Ölü olsa bile sevecekti.


Ölüm bedenlerin arasına girecekti ama sevginin arasına giremeyecekti.


Sevgimizin arasına hiçbir güç giremeyecekti.


Bölüm Sonu. 


Yıldız'a basmayı unutmayın.


Yeni bölümde görüşmek üzere.


Loading...
0%