Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Bölüm 11 "Gözyaşı Denizi."

@tauraro

Keyifli Okumalar.

Can Ozan - Ağlama Ben Ağlarım


Bölüm 11 "Gözyaşı Denizi."


Karanlığa bulanmış hayaller ve karanlığa bulandığı an gelen yıkım insanı mahveder, ölüme sürüklerdi. Çünkü insanlar hayallerinin ışığıyla hayata tutunurdu, bağlanırdı. O ışıklar sönerse hayata olan bağı da sönerdi.


Hayata olan bağı sönük insanlar ölü insanlardı.


Yaşayan ölülerdi onlar.


Benim hayata olan bağım tam sönmemişti ama sönecekti.


Aslan öleceğini söylediğinde anlamıştım tam anlamıyla yaşayan bir ölü olmadığımı, hayata olan bağımın tam sönmediğini. Sadece bunları anlamamıştım o an. O an ileride tam anlamıyla yaşayan bir ölü olacağımı anlamıştım. O an şu an çektiğim acının kat kat fazlasını çekeceğimi anlamıştım.


Peki nasıl dayanacaktım ben? 


Şu an çektiğim acılara bile zar zor dayanırken o an geldiğinde nasıl dayanacaktım?


Ben Aslan ile olan hayallerim karanlığa bulandığında yaşamaya nasıl devam edecektim?


Göz kapaklarım usulca kapandı ve gözyaşlarım usulca süzüldü yanaklarımdan. Sıcak elleri usulca sildi gözyaşlarımı.


"Ağlama," Diye fısıldadı acılı bir sesle. "Seni ağlarken görmeye dayanamıyorum. Ben ağlarım senin yerine. Sen ağlama. Lütfen, ağlama."


"Kıyamam ben senin ağlamana," Dedim ve kendimi toparlamaya çalıştım. Bunca acının altında ezilirken bir de benim gözyaşlarımın acısını ekleyemezdim üzerindeki acı dolu yığına. "O yüzden ikimizde ağlamayalım."


"Ağlamayalım," Dedi usulca. Gözlerime baktı içli içli. "Biz hiç ağlamayalım. Anılarımız gözyaşları ile ıslanmasın, kahkahalar ile ışıldasın."


Bilmiyordu ki benim onunla olan her anım ışıldıyordu. Işıldaması için kahkahalarımıza ihtiyaç yoktu. Onun olması anılarımızı ışıldatıyordu. Onunla olan anılarımız hayatımı aydınlatıyordu. Gülümsemesi hayatımı renklendiriyor, çiçekler açıtırıyordu hayatımın kurak topraklarında.


Dünyamı güzelleştiriyordu o. Simsiyah, çirkin ve korkutucu hayatım onunla güzelleşiyordu.


"Benim seninle geçen her saniyem zaten ışıldıyor," Dedim buruk bir gülümsemeyle. İçimden ne geçiyorsa ona söyleyecektim. Saklamayacaktım onun hakkındaki her bir düşüncemi. Bana iyi geldiğini, acı çektirmediğini bilmesini ve hep yanımda olmasını istiyordum. "İster kahkahalar doluşsun ister gözyaşları süzülsün. Benim seninle olan her anım güneş misali hayatımı ışıldatıyor. Beni mutlu ediyor."


Şaşırdığı bariz bir şekilde belliydi. Belki de ona olan sevgimin bu kadar büyük olduğunu tahmin etmemişti. Belki de onunla gözyaşlarıyka ıslanan anılarımın olmasının bile beni mutlu etmesi şaşırtmıştı. Bilmiyordum fakat ona olan sevgimin büyüklüğünü gösterecek hiçbir cümle kuramazdım. İmkansızdı. Onunla ben mutsuzluğa da vardım. Onun beni sevmemesine de vardım. Yeter ki yaşasın. Yeter ki onun gülüşünü, parlayan gözlerini göreyim. Güzel sesi kulaklarımda yankılansın ama yaşasın.


Şaşkın yüz ifadesinin yerini mutlu bir yüz ifadesi aldı. Gülümsedi. Acı veyahut keder dolu bir gülümseme değildi bu. Mutluluk ve sevinç dolu bir gülümsemeydi. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"


Başımı salladım usulca. Gülümsemesi, mutluluğu ve sevinci daha da büyüdü. "Kalbi güzel olan insanların çok güzel sevdiklerini düşünürdüm ve şu an bu düşüncemi doğruladın, Güzel. Kalbinin güzel olduğunu hep düşünmüştüm fakat bu kadar güzel olacağını hiç tahmin etmemiştim. Ben sana aşık olduğum için, beni sevdiğin için kendimi bir kez daha çok şanslı hissediyorum."


Bana olan aşkı, ona olan sevgim. Sadece onu sevdiğimi düşünüyordu. Bana aşıktı ama benim onu sadece sevdiğimi düşünüyordu.


"Ben seni sevmiyorum, Aslan," Dediğimde kaşları çatıldı usulca ve merakla cümlemin devamını bekledi. "Ben sana aşığım. Hatta aşktan bile fazlası var bende. Çok aşk var. Çok sevgi var. Tarif edemem ben sana karşı olan hislerimi."


Gözlerinde bir sürü parlama oluştu. Bakışlarındaki şaşkınlık ve mutluluk etrafımı sarmalamıştı. Nefes alışları sıklaştı. Ellerinin titremeye başladığını farkettim. Korkmaya başlamıştım.


"Aslan iyi misin?" Dedim endişeyle ellerinden birisini tutarken. Gülümsedi ve tuttuğum eli elimi kavradı.


"Hayatımda hiç bu kadar iyi olmamıştım," Dediğinde gözlerinin dolduğunu gördüm. Ağlayacak mıydı? Neden ağlayacaktı? "Teşekkür ederim, Güzel. Uzun süredir hasta ve mutsuz olan kalbimde çiçekler açtırdığın, mutlu ettiğin için. Bu kısa hayatımda beni mutlulukla titrettiğin için. Hayatımı güzelleştirdiğin için."


Gülümsedim. Benimde gözlerim dolmuştu. "Bende teşekkür ederim, Aslan. Bana sevmeyi sevilmeyi öğrettiğin için."


Artık benim de hayatımda renkler, çiçekler ve ışıklar vardı çünkü Aslan bana aşıktı. Ben Aslan'a aşıktım.


Çünkü sadece sevilmek hayatı güzelleştirmezdi. Sevmekte güzelleştirirdi.


Ben Aslan'ı çok güzel sevmiştim ve kalbimin, hayatımın bir köşesi ona olan sevgimle güzelleşmişti ama artık sadece bir köşeden ibaret değildi bu güzelleşen yerler. Tamamı güzeldi artık kalbimin, hayatımın çünkü ben sadece çok güzel sevmekle kalmıyordum. Ben çok güzel seviliyordum.


Aslan Karaca'nın güzel ve yorgun kalbi beni çok güzel seviyordu.


Artık ikimizinde hayatında renkler, çiçekler ve ışıklar vardı ve hep olacaktı. Ölüm bile girse aramıza o renkler, çiçekler ve ışıklar gitmeyecekti, bitmeyecekti çünkü ölüm sevmeye de sevilmeye de engel değildi.


Çünkü ölüler de severdi.


✨️


Yıldızlardan yoksun kapkara bir geceydi benim hayatım. Çok soğuktu, karanlıktı. Yapayanlızdım ben bu soğuk ve karanlık hayatta. Çok üşürdüm soğuğundan, çok korkardım karanlığından. Kurtulmak isterdim fakat kurtulamazdım.


Aslan gözlerimin içine baktığında ilk yıldızlar serilmişti hayatıma. Bana güldüğünde soğuk ve kasvetli hava gitmişti. Beni sevdiğini söylediğinde hayatıma güneş doğmuştu ve karanlık gitmişti.


Benim 19 yıldır kurtulamadığım hayattan 2 haftada kurtarmıştı Aslan beni.


İşte bu yüzden güzeldi sevmek. Sevdiğin kişinin bir bakışı, bir gülüşü hayatındaki kara bulutları yok ederdi. Güneşler açtırırdı. Eğer sevdiğin kişi tarafından seviliyorsan o an hayatın mükemmelleşirdi.


Ama benim hayatımın mükemmelleştiği gün öğrendiklerim hayatımın mükemmelleşmesini görmemi engelliyordu.


Aslan'ı kaybedecektim. 


"Üşüyor musun?" Diye sorduğunda elini arabanın klimasına doğru uzattı. "Dereceyi arttırayım."


"Hayır," Dedim ve usulca dokundum eline. Dereceyi arttırmasına izin vermedim. "Üşümüyorum. İçerisi yeterince sıcak. Arttırmana gerek yok."


Bakışı birkaç saniyeliğine ellerimize ve sonra bana döndü. Daha sonra yola bakmaya devam etti ve yutkundu. "Titriyorsun ama?"


Yutkundum. "Heyecandan titriyorum. Üşüdüğüm için değil."


Elini hala çekmemişti ve bende çekemiyordum. Onun hep elini tutmak istiyordum ama o birkaç saniye sonra elini çekti ve vites arttırdı. Daha sonra titrememi arttıracak bir harekette bulundu. Elimi tuttu sıkıca ve elimi dudaklarına götürdü. Sıcak bir öpücük bıraktı elimin üzerine.


Titremem arttı ve kalp atışlarım hızlandı. "Bende heyecanlıyım. Senin gözünden kendimi dinleyeceğim. Benim hakkımda neler düşündüğünü hep merak ediyordum."


Evime gidiyorduk. Bahçede yıldızları izlerken birbirimiz hakkında düşündüklerimizi anlatacaktık. İçimde buruk bir mutluluk vardı. Hayalini bile kuramayacağım anılar yer edinirken hayatımda biliyordum ki bu anlar kısa bir süre sonra bitecekti ve ben bir daha böyle anlar yaşayamayacaktım.


Aslan olmayacaktı çünkü. Aslan'ın olmadığı hiçbir anı benim için değerli değildi. Boş ve anlamsızdı. Acılar ile doluydu. O gittiğinde ise ben yine acı çekecektim.


Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde başımı yana çevirdim ve dışarıyı izlemeye koyuldum. Ona bakmak istiyordum lakin utanıyordum. Gözlerimin dolduğunu görsün istemiyordum. Birkaç dakika önce mezarlıkta ağladığım zamanki gibi kötü bir halde olsun istemiyordum. Ben hep her şey yolundaymış gibi yapmıştım ve yine yapacaktım ama nasıl yapacaktım bilmiyorum. O anlardaki çektiğim acı ile şu an çektiğim acı bir değildi.


Bu acı çok yıkıcıydı. İnsanın nefesini kesiyor, çığlık çığlığa ağlamasına sebep oluyordu. Mezarlıkta kaç çığlığım yankılanmıştı bilmiyorum lakin şunu biliyorum ki Aslan üzülmemeliydi. Yorgun kalbinde hiçbir kötü duygu olmamalıydı. Benim ağlamam ise onun yorgun kalbini çok üzüyordu. Bunu görmüştüm ve onu üzmeyecektim.


Elimi kavrayan elinin kavrayışı anlık ve hafif bir şekilde sıkılaştı. "Benden yüzünü mü saklıyorsun?"


"Hayır," Dedim normal bir ses tonuyla ve usulca başımı ona çevirdim. "Neden yüzümü senden saklayayım?"


"Gözlerin dolduğu için saklıyorsun." Dediğinde yüzünde yine o sıkıntılı yüz ifadesi oluştu. Yutkundu. "Birkaç dakika önce dediklerimi unut. Ben seninle gözyaşları ile ıslanan anılara da razıyım ama yeter ki saklama benden gözyaşlarını, üzüntünü."


"Neden fikrin değişti bir anda?" Dediğimde araba durdu. Bakışlarım Aslan'ın güzel çehresinden dışarıya çevrildi. Evime gelmiştik.


"Evde konuşalım bunu." Dediğinde bakışları yüzümde geziniyordu. Başımı salladım ve emniyet kemerimi çözüp arabadan indim. Aslan da indi ve arabayı kilitledi. Evin içine girene kadar ikimiz de konuşmadık. Montlarımızı askıya astığımızda ona döndüm ve sessizliği bozdum.


"Bitki çayı içmek ister misin?" Diye sordum.


"Ihlamur yapalım kendimize. Sende iç ama olur mu? Çok soğukta kaldın. Üşütme." Dediğinde gülümsedim. İnce ruhlu, güzel kalpli bir adamdı Aslan ve her hareketi, cümlesi bunun kanıtıydı.


"İçerim bende," Dediğimde mutfağa doğru ilerledim. Peşimden geldiğinde ona döndüm. "Ben hazırlarım, Aslan. Sen dinlen içeride, lütfen."


"Yorgun değilim, Güzel. Sana yardım etmek istiyorum. Hem bitki çayı yapmak o kadar da zahmetli bir iş değil beni yoracak kadar." Dediğinde başımı salladım ve mutfağa girdik. Uzatmadım. Yormak istemedim onu. Hem birkaç dakika bile olsa yanımda olacaktı. Mutfağa girdiğimde Aslan ile bitki çayı hazırladığımız an gelecekti aklıma ve ben onun varlığını hissedecektim, mutlu olacaktım.


Aslan ısıtıcıya su doldururken ben fincanlarımızı çıkarttım ve ıhlamur çayı paketlerini yırtık bardakların içerisine yerleştirdim.


"Evde yalnız kalmak seni korkutmuyor veya kendini kötü hissettirmiyor, değil mi?" Diye sorduğunda yutkundum. Ona anlatmak isterdim yalnızlığın artık beni üzmediğini, korkutmadığını lakin anlatmayacaktım.


"Yok, ben alışkınım yalnız kalmaya," Dedim ve ona dönüp gülümsedim. "Babam iş seyehatlerine çıkardı hep. Annem de ona eşlik ederdi. Okulumdan dolayı ben onlara katılamazdım. Böyle zamanlarda hep evde yalnız kalırdım."


"Çalışanlar?"


"Onlar evimizde kalmazlardı. Sabah gelirler akşam giderlerdi. Geceyi tek başıma geçirirdim ama korkmazdım. Karanlıktan korkmam ben. Hem yalnızlığı da severim. Kalabalık hep başımı ağrıtır benim." Dedim ve ısıtıcının sesi yankılandı mutfakta. Aslan ısıtıcıyı aldı ve yanıma geldi. Kaynamış suyu yavaşça doldurdu fincanlara.


"Yalnızlığı sevdiğini düşünmüyorum," Dediğinde düşünceli bir hale büründü. "Lisede ve üniversitede hep uzaktan seni izlerdim. Arkadaş gruplarına bakardın hüzünlü bir ifadeyle. Onlar gibi arkadaşlarının olmasını istediğin çok belliydi o bakışlarından."


"Yok, sana öyle gelmiştir."


Isıtıcıyı tezgaha koydu ve bana döndü. "Çok kötü bir yalancısın, Güzel."


Bakışlarımı kaçırdım ve fincanların ikisini de ufak bir tepsiye yerleştirdim. "Bahçeye gidelim."


Başını salladı ve bahçeye çıktık. Hava biraz soğuktu fakat üşünülecek kadar değildi. Hava çoktan kararmıştı ve yıldızlar gökyüzünü süslemeye başlamıştı. Mezarlıkta epey vakit geçirmiştik.


Sephanın üzerine koydum tepsiyi ve sandalyelerden birisine oturdum. Karşımdaki sandalyeye oturdu Aslan ve fincanlardan bir tanesinin sapını kavradı. Ihlamurundan bir yudum aldı.


Ben ise ona baktım sadece. Ezberlemeye başladım güzel yüzünü. Unutmak istemiyordum. Aslan'ın yüzünü, sesini, gülüşünü unutmak istemiyordum.


"Lisede hep ağlarken gördüm seni," Dediğinde sert bir biçimde elindeki fincana bakarken. "O gün ormanda da ağlıyordun. Senin ağlaman benim için dünyanın en kötü şeyi. Seni her ağlarken gördüğümde benim dünyamda fırtınalar koptu. Senin gözünden akıttığın her bir gözyaşı beni boğan bir denize dönüştü. Bu çok acı verici. Bu kalbimin hasta olmasından bile acı verici."


Her gözyaşı acı verirdi. O gözyaşını akıtan kişi için de o gözyaşını akıtan kişiyi seven kişi için de.


Gözyaşları sessiz çığlıklardı.


Söylesene, Aslan. Kaç sessiz çığlığıma şahit oldu güzel gözlerin?


"Ben ne zaman senin gözyaşlarını görsem boğuluyorum senin gözyaşı denizinde. Kalbim çok acıyor. Çok ağladın biliyorum şu 19 yıllık hayatında. Çok acı çektin, gözyaşı akıttın ama artık acı çekme, Güzel. Ben çekerim senin yerine acı. Ağlarım ben senin yerine. Sen ağlama ama hep gül. Sen gül ki dünya, dünyam güzelleşsin ama eğer ağlayacaksan da benden saklama gözyaşlarını. Gözyaşlarını öpeyim teker teker. Tüm yaralarını öpeyim, sarayım. Bir daha acıtmasınlar seni. Bir daha ağlatmasınlar seni."


Elleri yanaklarıma uzandı ve yavaşça yüzüme doğru yaklaştı. Heyecanla ne yapacağını bekledim. Dudaklarını yanaklarıma bastırdı. O an ağladığımı farkettim. Gözyaşlarımdan öpüyordu beni.


Dudaklarını çekti ve alnını alnıma yasladı. "Sana söz veriyorum. Ölmeden tüm yaralarını öpeceğim. Akıttığın ve akıtacağın her gözyaşlarına ortak olacağım. Artık ben yanındayım. Artık yalnız ağlamayacaksın. İzin vermeyeceğim buna."


Kollarımı hızla boynuna doladım ve başımı boynuna gömerek ağlamaya başladım. Kolları sıkıca sardı beni ve şakaklarıma öpücük kondurdu.


Hayatımda ilk defa sesli bir şekilde birisine sarılarak ağladım. Kendimi onun kollarında güvende ve huzurlu hissettim.


O benim hayatımın güneşiydi ve hep o hayatımın güneşi olacaktı.


Ve ben çok mutluydum. 


Kollarında hıçkıra hıçkıra ağlarken ben çok mutluydum, huzurluydum çünkü evimi bulmuştum.


Ben evimi bulmuştum ve hayatımda ilk defa mutluluğu ve huzuru bir arada hissediyordum.


Teşekkür ederim, Aslan. 


Kalbi kırık bana ev olduğun için. İlkler yaşattığın için. Huzur ve mutluluğu tattırdığın için.


Çok teşekkür ederim, Aslan.


Bölüm Sonu.


Yıldıza basmayı unutmayın. 


Hoşçakalın. 


Loading...
0%