Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2 "Aslan'ın Arkadaşı Güzel."

@tauraro

Keyifli Okumalar.

Bir cumartesi günüydü. Liseye yeni başlamıştım. Annem bir bardağı kırdığım için beni hırpalamış ve evden atmıştı. Canım acıyordu fakat yediğim dayak yüzünden değil annemin gözünde bir bardaktan değersiz olmaktı canımı yakan. Ama biliyordum ki sorun bardağı kırmam değildi. Sorun doğmamdı. Doğmanın bedelini ödetiyordu annem bana.


Benim en büyük suçum doğmaktı.


Benim varlığım annemin azabıydı.


Patlamış dudağım ile sokaklarda boş boş giderken ona rastladım.


Aslan...


Bir kediyi besliyor ve seviyordu.


Garipsemiştim çünkü onu da o zorbalardan sanmıştım ilk gördüğümde. Çok korkutucu görünüyordu. Simsiyah gözleri tıpkı annemin bana bakarken baktığı gibiydi. Nefret doluydu. O an ondan çok korkmuştum. Hiç sevmemiştim onu. Nefret dolu insanları hiç sevmezdim ben. Fakat kedileri sevip beslerken onu sevmeye başlamıştım. Çünkü kedileri bile seven kişi nasıl kötü olabilirdi ki?


Çok saçma gelebilir size fakat ben ne zaman birisini kedi severken görsem hep o kişinin çok iyi birisi olduğunu düşünmüştüm.


Hayvanları seven insanlar kalpleri temiz insanlardı bana göre.


Aslan'ı ilk o zaman sevmiştim. Sonra onun yaptıkları iyilikleri gördükçe ince ruhuna aşık olmuştum. Ben Aslan'ın yakışıklılığına değil kalbine vurulmuştum.


"Oturabilir miyim?" Kalbim tekledi yine.


"Tabi." Dediğimde Aslan aramızda bir kişilik boşluk kalacak şekilde yanıma oturdu. Cebinden bir merhem çıkardı.


"Yaraların için almıştım. Çok iyi bir kremmiş. Eczacı öyle dedi." Dediğinde titreyen ellerimle aldım merhemi.


Yaralarım önemsenmezdi benim. Herkes bir yara açar arkasını dönüp giderdi. Ben ilk defa düşünülüyordum fakat korkuyordum. Ya beni düşünmüyorsa sadece acıyorsa?


"Teşekkür ederim. Zahmet etmişsin. Parasını ödeyeyim ben." Dediğimde elim çantaya uzanmıştı ki nazikçe tuttu bileğimi.


"Parasını istemiyorum. Sadece iyi olmanı istiyorum." Dediğinde bir şey diyemedim. Teni tenime değiyordu ve iyi olmamı istiyordu. İstesem de konuşamazdım. Heyecandan dilim tutulmuştu.


Bence bize acımıyor. O çok iyi birisi olduğu için bizi önemsiyor, dedi iç sesim.


Ona hak verdim. Belki de vermek istedim. Bana acıması ihtimalini kafamdan silip atmak istedim. Onun bana acımasını istemiyordum.


Bakışlarım ona döndüğünde kaşları çatılmış, çehresi daha da sertleşmiş bir şekilde göğsünü tuttuğunu gördüm. "İyi misin?"


Bakışları bana döndüğünde yüzündeki sert ifade yumuşadı. Elini göğsünden çekti. "İyiyim."


"Bir sorun var ise revire gidebiliriz." Dediğimde gözlerini kapayıp açtı.


"İyiyim ben bir şeyim yok." Dediğinde kuşkuyla onu inceledim fakat üstelemedim.


Önüme döndüğümde birkaç kişinin bize bakıp konuştuklarını gördüm. Dediğim gibi Aslan oldukça popülerdi ve onlarca yer varken en arkalardan üstelik benim yanımda oturması dikkatleri üstümüze çekmişti.


Sonra o kızı gördüm. Dün Aslan'ın yanında hayal ettiğim o kızı. Şaşkın bir biçimde bize baktıktan sonra hızla çekti bakışlarını. Büyük ihtimalle herkes benim gibi bir zavallının neden Aslan'ın yanında olduğunu düşünüyordu.


"Ne düşünüyorsun bu kadar?" Dediğinde bakışlarım ona döndü.


"Neden onca yer varken yanıma geldiğini düşünüyorum."


"Gelmemden rahatsız mı oldun?"


"Yok olmadım. Sadece neden birden bire bana yakın davranmaya başladığını merak ediyorum," Duraksadım. "Sen bana acıyor musun? O yüzden arkadaşlık kurmaya mı çalışıyorsun."


"Sana acımak mı?" Dediğinde şaşkın gibiydi. "Ben sana asla acımadım, acımam da. Ben sana yakın davranıyorum çünkü..."


Sustu. 


Yere yönelttiğim bakışlarımı ona çevirdim. "Çünkü?"


"Hayat çok kısa," Dediğinde anlamsızca ona baktım. "Yarınımızın bir garantisi yok ve bende bu kısacık hayatımı yanımda olmasını istediğim kişilerle geçirmek istiyorum."


Kısacık hayatını benimle geçirmek istiyordu.


Benimle. 


Nedenini sormadım. Çünkü beni sevdiği ihtimalini öldürmek istemedim. Aptallıktı belki yaptığım fakat ufak bir an için bile olsa Aslan Karaca'nın beni sevebilme ihtimali bu zavallıyı bir anlığına sevindirebilirdi.


Ben ufak bir anlığına bile olsa sevinmek istedim.


Ufak bir anlığına bile olsa sevildiğimi düşünmek istedim.


❤️‍🩹


İnsan bir süre ağladıktan sonra artık ağlayamamaya başlardı. Acılara duyarlı hale gelirdi. Nefrete, sevilmemeye alışırdı. Bu alışkanlıktan sonra bir daha sevilmeyeceğini düşünür ve onu sevdiğini söyleyen kişilere inanmazdı. Ama içten içe inanmak ister, sevilmek isterdi. O insanın içinde karanlık ve kuytu bir yerde sevilmeyi hayal eden ve arzulayan bir çocuk olurdu. İnsanın ruhu ölür, duyguları ölür ama o çocuk hiç ölmezdi. Hep o karanlık ve kuytu yerde hayal kurardı. O çocuk hep gülümserdi. Çünkü zavallı gibi hep sevildiğini hayal ederdi ve hayallerine inanırdı.


Ben o çocuktan nefret ediyordum.


Ben o çocuk yüzünden saçma bir hayale tutunmuş gidiyordum.


Aslan nasıl beni sevebilirdi ki?


Benim gibi birisi nasıl sevilebilirdi ki?


Aynadaki görüntüme baktım. Bir kez daha kendimden nefret ettim. Neden bende diğer kızlar gibi güzel değildim? Neden bende diğer kızlar gibi sevilebilir değildim?


Kıskanıyordum onları. Çok kıskanıyordum. Bende onlar gibi olmak istiyordum. Çok kıskanıyordum onları.


"Güzel Hanım," Dediğinde evimizin hizmetlisi güldüm. Adı Güzel kendisi çirkin birisiydim ben. Sanki hayat benimle dalga geçiyor gibiydi. "Bir beyefendi geldi. Sizi soruyor."


"Ne?" Dedim şaşkınlıkla. Acaba Aslan olabilir miydi? Kalp atışlarımın hızı anlık atmıştı. Hemen odadan çıktım ve merdivenlerden hızla aşağıya indiğimde onu gördüm. Tüm mükemmelliği ile karşımda duruyordu.


"Aslan,"


"Güzel," Dediğinde ölecek gibiydim. İlk defa adımı söylüyordu. Adımı çok güzel söylüyordu. "Okulda konuşmamız yarım kalmıştı. O yüzden geldim. Telefonuna mesaj atmıştım fakat bakmadın."


"Şey mesajı görmemiştim," Diye mırıldandım mahcup bir şekilde. Ders biter bitmez hiçbir şey demeden hızlıca kalkıp gitmiştim. Ayıp olmuştu fakat ne diyeceğimi bilememiştim. Bir anda onun böyle davranması tüm dengemi alt üst etmişti. "Ormana gidelim mi?"


Gülümsedi. "Gidelim."


Sanırım kalpten gitmem için elinden geleni yapıyordu, Aslan Karaca.


"Tamam. Ben üstüme bir hırka alıp geliyorum." Hızla odama çıktım ve kalın bir hırka giyindim. Yatağımın üzerine fırlattığım telefonumu elime aldığımda mesajlarını gördüm. Yine utandım, mahcup oldum.


Odadan çıktım daha fazla oyalanmadan ve yanına gittim. "Hazırım ben. Artık çıkabiliriz."


Annem birkaç arkadaşıyla alışverişe çıkmıştı ve her an eve gelebilirdi. Aslan'ın yanında bana yine sert şeyler söyleyecek ve iğrenirmiş gibi bakacaktı. Dün yeterince acınası görünmüştüm ve daha fazla gözükmek istemiyordum.


Bir şey demedi ve evden çıkıp ormanlık alana doğru yürüdük. İkimizde konuşmuyorduk. Sadece yürümüştük. Anlık bir cesaretle konuştum. "Arkadaşlık teklifine cevap vermediğim için özür dilerim. Ben biraz utandığım için öylece kaçtım."


"Arkadaşlık teklifi mi?" Şaşırmışa benziyordu. Yoksa yanlış mı anlamıştım? Eve gittiğimde sakin bir kafayla düşünmüştüm konuşmamızı. Tekrardan Aslan'ın beni sevme ihtimalini düşündüğüm için kendime kızdım uzunca bir süre. Neden sürekli bu ihtimali düşünmeye cüret ediyordum ki. Benim gibi nefrete layık birisi nasıl sevilebilirdi? Bu yüzden arkadaş olmak için benimle vakit geçirmek istediğini düşündüm.


Herkes kısa hayatını arkadaşlarıyla eğlenerek geçirmek isterdi sonuçta.


"Benimle vakit geçirmek istediğini söylemiştin." Diye mırıldandım.


İç çekti. "Evet, öyle demiştim. Arkadaşın olmak istemiştim."


Sesinde bir gariplik vardı. 


"Ben senin arkadaşın olabilirim."


Gülümsedi. 


Hayranlıkla izledim gülümsemesini.


Çok güzeldi gülümsemesi. Gülümsemesini bir ömür izleyebilirdim.


"Teşekkür ederim. Arkadaşım olduğun için." Benim arkadaşlığım teşekkür edilecek kadar önemli değildi.


"Asıl ben teşekkür ederim. Arkadaşım olmak istediğin için."


Ve tekrardan teşekkür ederim, Aslan. Bu zavallıyı arkadaşlığına layık gördüğün için.


BÖLÜM SONU.

Loading...
0%