@tauraro
|
Keyifli Okumalar. Güneş batar, ay ve yıldızlar süslerdi gökyüzünü. Benim güneşim hiç doğmamış, ay ve yıldızlarım süslememişlerdi hayatımı. Ben kapkaranlık bir hayatta kalmıştım şu 19 yıllık ömrümde. Ufak bir ışık bile yoktu hayatımda. Karanlığı sevmezdim bu yüzden. Geceleri odamın ışığı hep açık kalırdı. Siyahlara bürünmüş hayatıma inat odam apaydın olurdu. Çünkü gücüm tek odamı aydınlatmaya yeterdi. Benim gücüm tek o lambanın ışığına yakmaya yeterdi. "Yemeğiniz geldi, Güzel Hanım." Dedi kapının ardındaki hizmetli. Annem bir sinir hastasıydı. Ne zaman atak geçirse soluğu aldığı yer benim yanım olurdu. Çünkü bu hayatta en çok nefret ettiği şeydim ben. Beni oldum olası hiç sevmemişti. Bir kez dahi olsun sevgi ile baktığını görmemiştim. Hep nefretle bakardı. Babam ise görmezdi beni. Zavallı bir hayalet olmak için doğmuştum ben. Odanın kapısını açtım ve tepsideki yemekleri alıp kapattım kapıyı. Tepsiyi çalışma masamın üzerine bıraktıktan sonra kilitledim kapımı. Yine yara bere içinde olmak istemiyordum. Aslan yine beni o halde görsün istemiyordum. Onun karşısında yine zavallı olmak istemiyordum. Tepsideki yemeğe baktım. Sonra bakışlarım aynadaki yansımama kaydı. Kalın bacaklarımdan nefret ediyordum. Ellerimden de. Az da olsa kendini belli eden göbeğimden de. Kendimden nefret ediyorum. Küçük bir kaseye konulmuş olan salatayı ve çatalı aldım. Yatağıma oturdum ve istemsizce yedim salatayı. Yine kusmak istemiyordum. Salatanın yarısını yiyebildim sadece. Kaseyi tepsiye bıraktım ve balkona geçtim. Sigara paketimden bir tane sigara aldım ve çakmağımla yakıp içmeye başladım. Yıldızlara baktım usulca. "Çok güzelsiniz," Diye fısıldadım. "Keşke bende sizin kadar güzel olabilsem." İç çektim ve parmaklarımın arasındaki sigarayı tekrardan götürdüm dudaklarıma. Sonra telefonumun zil sesini duydum. Şaşırdım. Kimse beni aramazdı normalde. Sokakta sabahladığım zamanlarda bile telefonuma bir mesaj gelmezdi. Sigaramı bıraktım kül tablasının üzerine bıraktım. Telefonumu elime aldığımda ekranda yazan isime gülümsedim. Aslan :) Arıyor... Yanına gülücük koymuştum çünkü beni mutlu eden tek kişiydi Aslan Karaca. Heyecandan titreyen parmaklarım ile cevapladım aramasını. "Aslan?" "Güzel," Dediğinde iç çekmemek için zor tuttum kendimi. İsmimi çok güzel söylüyordu. "Ben sesini duymak istedim." Aslan Karaca sesimi duymak istedi. Rüyada gibiydim ama gerçekti. Çok garipti. "Ya gerçekten mi?" Güldü. "Gerçekten," Saçmalamaya başlamıştım fakat saçmalıklarım onu bu şekilde güldürecekse ben hep saçmalardım. "Ne yapıyordun?" "Yıldızları izliyordum. Yıldızlar çok güzeller." Heyecandan saçmalıyordum fakat onu bu kadar çok severken heyecanlanmamak ne mümkündü ki. "Evet, yıldızlar çok güzeller." Sen daha güzelsin. "Değil mi? Ben her gece izlerim yıldızları." "Bir gün beraber izleyelim mi yıldızları?" Aslan Karaca benimle yıldızları izlemek istiyordu. Tanrı beni ödüllendiriyor muydu? "İzleyelim." Dediğimde sesim titremişti. Gözlerimden bir damla yaş aktı. Ağlıyordum. Mutluluktan ağlıyordum. İlk kez mutluluktan ağlıyordum. Teşekkür ederim, Aslan. Zaman geçtikçe sana olan teşekkür borcum git gide artıyordu. Söz veriyorum sana bir gün bu teşekkürlerimi ileteceğim sana. O zamana dek benden bıkma. Zavallılığımdan dolayı benden soğuma. Benimle olan arkadaşlığına bitirme. Zavallı kalbim çok kırık bir de sen kırma. "Yarın akşama ne dersin?" Ölürüm, derim. "Olur." "Güzel. O zaman yarın okulda görüşürüz." "Görüşürüz." Dediğimde telefonu kapatmasını bekledim. Kapatmadı. "Kapatmayacak mısın?" Diye sordu bana. "Şey ben senin kapatmanı bekliyordum." Güldü. "Ben kapatamayacak kadar iradesizim. Sonuçta seninle konuşuyorum. O yüzden sen kapat." Ben artık rüyada olduğuma inanmaya başlıyordum. Çünkü bu sözler gerçek olamayacak kadar güzeldi. "Aslan neden benimle böyle güzel konuşuyorsun?" Ağlıyordum. Ben hiç güzel sözlere layık olmamıştım. Neden Aslan bana bir anda yakın davranmaya başlayıp bana güzel cümleler kuruyordu? Yoksa ölecek miydim? Ölmek üzere olan bir zavallıyı sevindirmek için mi bana böyle davranıyordu? "Neden seninle güzel konuşmayayım," Dediğinde aklıma binlerce sebep geldi fakat ona söyleyemedim. "Tüm güzellikleri hak eden birisin. Sana birkaç güzel cümle kullanmışım çok mu?" "Aslan..." "Benim kapatmam lazım. İyi geceler sana adı kadar güzel kız." Ve telefon kapandı. Şaşkınlıkla bakındım etrafa. Sonra kulağımdan telefonu çektim ve ekrana baktım bu sefer. Ben kesinlikle ölmek üzereydim. ❤️🩹 Kırık kalplerle doluydu dünya. Sokaklarda gezinirken karşıma çıkan insanlar hakkında düşünürdüm. Acaba kalplerinde kaç kırık vardı? Acaba insanlar onlara ne yaşatmıştı? Acaba onlar insanlara ne yaşatmıştı? Herkes kendi hikayesinin başrolüydü ve acaba onların hikayesi nasıldı? Acaba bir gün birisi de benim hikayemi merak eder miydi? Neden kendimden nefret ettiğimi, neden sevilmeye layık olmadığımı düşündüğümü acaba merak eden birisi olur muydu? Acaba benim hikayem merak edilecek kadar önemli miydi? Yine en arka sıralarda tek başıma oturmuş bu düşüncelerle boğuşurken defterimin kenarına bir yıldızı çiziyordum. O kadar çok üstünden geçmiştim ki kağıt delinecek gibiydi. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde onu gördüm. Aslan'ı. Yine yanıma oturmuştu. "Artık arkadaş olduğumuz için izin almaya gerek duymadım." Dediğinde çok rahat görünüyordu. "Oturabilirsin tabi. Arkadaşız sonuçta." Dediğimde utançla eğdim başımı. Dün gece dedikleri aklımdan çıkmıyordu. Adı kadar güzel kız. Beni güzel buluyordu. Benim gibi çirkin birisini nasıl güzel bulabilirdi ki? Hep iğrenerek bakardı insanlar bana. Ben iğrenecek birisiydim, güzel değil. Bir kitap çıkardı ve sıranın üzerine koydu. Bakışlarım kitaba dönünce gülümsedim. Kürk Mantolu Madonna. Çok kitap okuyan birisi değildim fakat lisede edebiyat projesi olarak bu kitabı okuyup yorumlamıştım. Çok naif bir kitaptı. 3 kere okumuştum bu kitabı. "Okudun mu daha önce?" Kitaba gülümseyerek baktığımı fark etmiş olmalıydı. "Ben çok kitap okumayı sevmem fakat bu kitabı 3 kere okudum. Çok güzel bir kitap." "Evet, çok güzel," Dediğinde bana bakıyordu. Gözlerim ile gözleri kesişince yutkundum. Çok güzel bakıyordu. O kadar güzeldi ki bakışları kendimi çok özel ve güzel hissettim. İlk defa böyle hissediyordum. "Ben lisede iken okumuştum. Sen bu kitabı okuyup yorumlamıştın. O kadar güzel anlatmıştın ki bende dayanamayıp okumuştum." Kitabı okuduğumu biliyorsa neden okuyup okumadığımı sormuştu ki? "Dün gece aklıma gelince tekrardan okumaya başladım. Raif ile Maria'nın aşkları beni çok etkilemişti." "Evet, aşkları güzeldi. İkisinin de kalpleri güzeldi. Aşk güzel kalplerde daha da güzelleşir." "Haklısın, Aşk güzel kalplerde daha da güzelleşir." Yine bana çok güzel baktı. Bakışları benim sonum olacaktı, haberi yoktu. Boğazımı temizledim ve konuştum. "Herkes aşklarının yarım kaldığını düşünüyor fakat ben öyle düşünmüyorum. Bana göre araya ölüm giren bir aşk yarım kalmaz. Daha önce de söylemiştim sana. Ölüler de sever." "Ölüme yakın olanlar da sever." Diye mırıldandığını duydum. Sonra iç çekti ve gözlerime baktı. "İnsan olan herkes sever sonuçta. Ölüme yakın olanlar da, uzak olanlar da hatta ölenler de. İnsan olmak yeter." Dedim ve bakışlarımı çektim. Onunla uzun süre bakışmak heyecandan bayılmama sebep olabilirdi. "Aşk hakkında çok güzel konuşuyorsun." Çünkü çok güzel bir insanı seviyorum. Çünkü seni seviyorum. "Kitaplar, diziler ve filmlerden gördüğüm kadarıyla konuşuyorum." Diye mırıldandım bakışlarımı kaçırarak. Yalan söylemek konusunda berbattım. Gülümsedi. "Sana çok şey öğretmişler." Bana çok şey öğrettin, Aslan. Bana sevgiyi öğrettin. Mutluluğu öğrettin. Sana bir kez daha borçlandım. Teşekkür ederim, Aslan. BÖLÜM SONU |
0% |