27. Bölüm

26.Bölüm (Bir Kararın Eşiği)

Teddiursa
teddiursa

Mehmet'i durdurmak için elimin acısına aldırmadan ona vurmaya başladım. Ama bana mısın demiyordu. Sanki ona hiç yük değilmişim gibi bir yandan beni sürüklerken bir yandan da evin kapısını açtı. Ayakkabılarımı bile giymeme müsaade etmeden beni merdivenlere doğru yönlendirdi. Eski beton merdivenlerin tırtıklı yüzeyi çıplak ayaklarıma batıyor, ben kendimi geriye doğru çektikçe ayak tabanlarım sürtülüyordu. Elimin acının üzerine bir de ayaklarımın acısı eklenmişti.

 

" Yürü," dedi son derece sert bir sesle ve devam etti, "Direnme de kendine zarar verme."

 

Kendime zarar vermek mi? Bana zarar veren Mehmet'in ta kendisiydi. Yine beni manipüle etmeye, kendi fikirlerini aşılamaya çalışıyordu. Ama yok, bu sefer kanmayacaktım.

 

"Bana zarar veren sensin. Hem de en başından beri. EN BAŞINDAN." dedim artık kendimi tutamayarak. Sonlara doğru sesim olabildiğince yükselmişti.

 

"Tabi tabi." dedi ve bir önceki katın merdivenlerinden beni sürüklemeye devam etti. Hangi ara bir kat aşağıya inmiştik.

 

Allah aşkına apartmandan kimse sesimizi duymuyor muydu? Bu gürültüleri duyup da kim kayıtsız kalabilirdi? İnsanların duyarsızlığı konusunda endişelenmem için doğru bir an değildi belki ama düşünmeden edemedim.

 

Kafamda insanlarla kavga ederken bir anda beni sürükleyen Mehmet'in zorlayıcı kuvvetinden kurtuluverdim. Onu durduranın ne olduğunu kafamı kaldırdığım an anladım. Başar gelmişti. Yine tam zamanında.

 

"Şerefsiz! Kıza duygusal olarak yaptıkların yetmiyor bir de fiziksel zarar mı veriyorsun?" diyerek Mehmet'e okkalı bir yumruk salladı.

 

Yumruğun etkisiyle Mehmet bir adım sendelese de çok fazla etkilenmişe benzemiyordu. Mehmet ve Başar'ı fiziksel olarak hiç kıyaslamamıştım ama şu an Mehmet, Başar'dan iki kat iri gelmişti gözüme ve bu beni korkutuyordu. Başar'dan bir kafa kadar uzun olması dışında yapı olarak da daha iriydi. Kısa bir an aklımdan Başar'ın Mehmet'ten dayak yediği ve yerde baygın yattığı bir görüntü geçti. Bu durum herhangi bir insanın başına gelseydi- kim olursa olsun - üzülürdüm ama bunu düşünür düşünmez kalbim sızladı, nefessiz kaldım. Başar'ın benim yüzümden zarar görecek olması düşüncesi beni şu anda olduğum durumdan daha çok yaralıyordu.

 

Mehmet, dengesini tekrar bulduğunda olmasından korktuğum şeyin başlangıcı gerçekleşti. Mehmet, Başar'a öyle bir vurdu ki Başar, saniyesinde karşıdaki komşunun kapısında yerde yatıyordu.

 

Mehmet, Başar'a tekrar vurmak için bir hamle daha yaptı ama kendimi anında yere, Başar'ın önüne atılmış şekilde buldum. Vücudum düşüncelerimden önce harekete geçmişti. Bunu yapacağımı ben bile bilmezken vücudum biliyordu.

 

Kendimi Başar'ın önüne çok hızlı atmıştım, Mehmet'in beni fark edip durmasına fırsat veremeyecek kadar hızlı.

 

O yumruğu yedim.

 

Önce sağ tarafımda bir baskı ve yanma sonrasında da hafif bir uyuşma hissetmiştim. Başımın tepesi zonkluyor, sanki kan sadece orada toplanmış ve en kısa çıkış yolunu arıyordu. Kendimi toparlamak için kalkmaya çalıştım ama mümkün değildi. Dengem yoktu ve bırakın bedenimi doğrultmayı kafamı dahi kaldıramıyordum.

 

Son duyduğum şey, Başar'ın "Ne yaptın sen?" sorusu oldu. Ama ben bunun bana mı yoksa Mehmet'e yöneltilmiş bir soru mu olduğunu anlamaya çalışırken her yer karardı.

 

****************************************************************

 

Gözümü bir süre sonra açtığımda Mehmet'in kucağındaydım. Arabanın kapısını açıp beni arka koltuğa yatırdı. Beni nasıl kucaklayabilmişti ki? Bunun mümkün olduğunu bile bilmiyordum.

 

"Benim arabamla götüreceğim hastaneye, indir onu." Başar da buradaydı. Endişeli olan zihnimdeki o bulutlu hava, Başar'ın varlığıyla bir nebze de olsa dağılmıştı. Ama hala kendimi sersem hissediyordum.

 

"Şimdi bunun tartışmasını yapmayacağım seninle. Bir an önce hastaneye götürüyorum. Çok merak ediyorsan gelirsin. Ama gelmemen senin hayrına." demişti Mehmet tehditkar bir sesle.

 

Ben bu haldeyken daha neyin tartışmasıydı bu? Gözlerimi bile açamıyordum.

 

Sanırım aralarında bir anlaşmaya varmışlardı çünkü araba kısa bir süre sonra hareket etti.

 

"Özür dilerim Esma. Bilerek yapmadığımı biliyorsun. Tekrar tekrar özür dilerim. Seni bilerek asla incitmem."

 

"İncittin ama." dedim. Hala gözlerim kapalıydı ve zar zor konuşabiliyordum.

 

"İsteyerek olmadı biliyorsun. O it, beni kışkırtmasaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı."

 

"Ben şu andan bahsetmiyorum." dedim. Neyi kastettiğimi gayet iyi anlamıştı.

 

Bir sessizlik oldu. Mehmet, derin bir nefes almasının ardından son derece kısık ve neredeyse duyulamaz bir şekilde "Özür dilerim. Her şey için..."

 

"Çok geç." Hem özür hem de her şey için çok geçti.

 

"Değil. Biliyorum hiçbir şey için geç değil. Seninle oturup bir konuşamadık. Konuşsak duygularımda ne kadar ciddi ve samimiyim anlayacaksın."

 

Cevap vermedim. Ben her şeyi zaten aklımda bitirmiştim. Onun birkaç sahte sözüne kanıp fikrimi değiştirecek değildim.

 

Sessiz kalmamın üzerine konuşmamızı devam ettirmedi. Zaten hastaneye de gelmiştik. Kendimi biraz daha iyi hissettiğim için onu beklemeden kapımı açtım ve arabadan indim. Yavaş adımlarla Acil kapısına doğru ilerledim.

 

"Esma! Esma!"

 

Başar park ettiği arabasının yanından koşarak bize doğru geliyordu. Onu görünce içim birden ferahladı. Yüzümün tüm ağrısına rağmen kocaman gülümsedim ona. Ben her ne kadar gülümsüyorsam onun suratı da bir o kadar ciddiydi. Yeşil gözleri endişeyle doluydu. Bana yaklaştıkça yüzündeki endişeli ifade suratımı daha net görebildiği anda öfkeye dönüştü ve hemen arkamda beni takip eden Mehmet'e doğru bir hamle yaptı. Mehmet'i göremesem de arkamda diklendiğini hissetmiştim. Başar'ın kollarını tutarak onu engelledim.

 

"Yapmayın lütfen. Başım çatlayacak gibi zaten."

 

"Gerçekten çatlamadıysa şanslıyız. Yere çok sert çarptın kafanı. Uff, yanağın gözüne doğru şişmeye başlamış. Büyük ihtimalle sağ gözün kapanacak. Rengi de morarmış. Hadi çabuk girelim içeriye." Başar'ın endişesi hem gözlerinden hem de titreyen sesinden belli oluyordu. Gerçi sesindeki bu titremenin sebebi endişe mi öfke mi şu anda çözemiyordum.

 

Başarla yan yana kapıya doğru gittik. Mehmet arkamızda sessizce bizi takip ediyordu. Onu göremiyordum ama sinirden patlamak üzere olduğunu hissedebiliyordum. Hele Başar bana destek olmak için kolunu omzuma attığında dişlerinin arasından soluduğunu duyabiliyordum. Onu biraz daha kızdırmak geldi içimden ve ben de elimi Başar'ın beline attım.

 

Bir anda Başar'ın kolu benden uzaklaştı ve benim de belindeki elim itildi. Mehmet bu kadarına dayanamamış olacaktı ki, "Benim karım ben destek olurum." diyerek Başar'ı sertçe itti.

 

"Senin karın, bir tek sen dövebilirsin de, değil mi?" diyerek Mehmet'in sınırlarını zorlamaya devam etti Başar.

 

Başar'ın bu sözü üzerine kapı önünde sigara içen birkaç kişi bize dönmüş, meraklı gözlerle süzüyorlardı. Kimisinin gözünde merak kimisinin gözünde ise kınama vardı. Bakışlarımı onlardan çevirerek yere baktım.

 

"Tamam. Tek başıma yürürüm ben." Mehmet'in elinden kendimi kurtarmış ve tıbbi sekreterin önüne kadar ilerlemiştim. Kadının suratındaki gülümseme beni görünce soldu ve bakışları bir Mehmet bir Başar arasında gitti geldi. Şimdi sesindeki gülümseme gitmiş, sorusunu ciddi bir sesle yöneltmişti.

 

"Şikayetiniz neydi?"

 

Ne diyecektim? Kocam, bana yardım eden arkadaşını kıskandığı için onu döverken aralarına girdim ve dayak yedim mi? Yok bu olmazdı. Merdivenden düştüm kafamı çarptım desem? Yok şimdi yalan söylemek de olmazdı. Yolda bilmediğim biri bana saldırdı desem? Bak bu olabilirdi. Şu dönemde sık sık rastlanılan bir durumdu bu sonuçta.

 

Ne diyeceğimi bilemeyerek kafamı kaldırıp sağımda bekleyen Başar'a baktım. Bana gerçeği söylemem için gözleriyle onay veriyordu. Soluma baktığımda Mehmet'in gerçeği söylememem için resmen bana yalvaran gözleriyle karşılaştım.

 

Ve o anda kafamda bir ampul yandı.

 

Mehmet'e biraz fazla uzun süre bakıp kalmış olacağım ki, tıbbi sekreter sorusunu yineledi.

 

Kararlılıkla başımı Mehmet'ten çevirerek tekrar Başar'a baktım. Biraz önce aklıma gelen fikir ve verdiğim kararla içim çok rahat bir şekilde gülümsedim. Benim gülümsememe şaşırmış olacak ki,

 

"Esma iyi misin?" dedi. Benim gülümsememe karşı nasıl bir tepki vereceğini bilemiyor gibiydi. Gülümsemem daha da büyüdü. Şimdi o da bana gülümsüyordu.

 

Biraz sonra kuracağım cümlenin ortamda yaratacak etkisini düşününce güç almak için Başar'ın koluna tutundum. Kadın hala bana meraklı ve sabırsız gözlerle bakıyordu.

 

Suratımı ciddileştirdim, boğazımı temizledim ve cevap verdim.

 

"Darp raporu almak için geldim."

Bölüm : 24.11.2025 20:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...