Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm

@teddiursa

Filmin ilk yarısı mükemmeldi. Zaten Mehmet ile el ele girdiğim bir filmin kötü olma ihtimali içinde bulunduğum duygular dolayısıyla mümkün değildi. Film arası verildiğinde Mehmet sigara içip biraz nefeslenmek için dışarı çıkmak istedi. Birlikte dışarı çıktık.

 

Dışarıda, ayakta dikiliyor filmin ilk yarısının beklentilerimizi karşılayıp karşılamadığını tartışıyorduk. Uzunca yıllar hayal ettiğim sahneleri bir bir yaşıyordum. Sanırım bugün benden mutlusu yoktu.

 

"Adamın intikam alacağını biliyordum ama filmin bu kadar hızlı ve sert başlayacağını tahmin etmiyordum. O sonda yaptığı hareketler neydi öyle ağzım açık izledim." dedi. Heyecanla filmi baştan, sanki ben izlememişim gibi anlatmaya başlamıştı. Heyecanı çok tatlıydı. O filmi anlatırken ben de yalandan onu onaylıyor, hı hı, harikaydı, evet gibi cevaplar veriyordum . Ama aslında o kendini kaptırmış konuşurken ben onu seyrediyordum. Heyecanlanınca yine ellerini hızlı hızlı hareket ettiriyor, filmin baş rolünün yaptığı figürleri elleriyle canlandırıyordu. Bunları yaparken o güzel yeşil gözlerini kısıyor, hayran olduğum sesini bir alçaltıp bir yükseltiyordu.

 

"İşte sonra diğer adam geldi ya, bizim ki de ona karşılık şöyle bir hareket yaptı ben orada dedim nasıl bir oyunculuktur bu."

 

"Evet gerçekten adamın oyunculuğuna hayranım ben de, diğer filmlerini de bayağı beğeniyorum."

 

"Sadece oyunculuğunu mu beğeniyorsun yoksa adamı da beğeniyor musun? Beğenebilirsin çünkü çok yakışıklı adam." yine hiç beklemediğim bir yerden kıskançlık gelmişti. Bu durum hoşuma gitmeye başlamıştı. Kıskanılmak belli bir doza kadar güzel bir duyguydu.

 

"Evet, aslında adamı da beğeniyorum. Oyunculuğu kadar fiziğiyle de ön planda." Onun başlattığı bu kıskançlığa ufak bir oyunla devam edebilirdim.

 

"Yaa. Beğeniyorsun yani böyle erkekleri?" sesindeki memnuniyetsizlik rahatça fark edilebiliyordu.

 

"Böyle erkekleri değil de sadece bu oyuncuyu beğeniyorum."

 

"İyi o zaman kıskançlığımı dizginleyebilirim. Adam Hollywood'da, Manisa'dan ona ulaşman biraz zor görünüyor." o da artık işi dalgaya vurmaya başlamıştı. Sesi yumuşamış tekrar gülümseyerek konuşmaya dahil oluyordu.

 

"Öğretmen olmasaydım, bir Amerika'ya gidip şansımı denemek isterdim aslında. Ama öğrencilerimi bırakamam. Şansına küssün." verdiğim cevaba kahkaha attı.

 

"Beni her zaman güldürmeyi başarıyorsun Esma. Umarım bundan sonra da hayatımızdan kahkahalarımız eksik olmaz." konuyu tekrar ileride birlikte vakit geçireceğimiz zamanlara getirmişti.

 

"Bunu film arasında söylemek istemiyordum ama içimden söylemek geliyor. Sen de eğer istersen birkaç gün sonra kız istemeyi gerçekleştirelim. Daha fazla uzatmaya gerek görmüyorum. Sen ne dersin?"

 

Ne? Bu kadar çabuk muydu. Ben birkaç ay daha flört ederiz diye düşünüyordum ama Mehmet çok aceleci çıkmıştı. Bu kadar acele etmeye gerek var mıydı? Gerçi Mehmet, Mehmetti işte. Daha neyini tanıyacaktım. Zaten uzun yıllardır- arada her ne kadar görüşmediğimiz zamanlar olsa da- tanışıyorduk. Biraz düşününce uzatmaya gerçekten de gerek olmadığına kanaat getirdim. Belki biraz daha düşünsem bu fikir mantıksız gelir düşüncesiyle daha fazla bu konu üzerinde durmadan cevap verdim.

 

"Yani olur tabi ama önce bir ailelere danışmak gerekir."

 

"Tabi ki. Ama benim ailem açısından bir sıkıntı yok çünkü annemin seni bir an önce gelini olarak görmek istediğini biliyorum. Bir hafta boyunca başımın etini yedi. Keza babam da öyle. O da seni gelini olarak görmeyi çok ister. Bu akşam gidince isteme konusunu onlara açarım. Sen de bir an önce aç istersen. Gerçi annem senden önce arayıp haber verebilir."

 

"Gerçekten Hamiyet teyze benim hakkımda böyle mi düşüyor? Çok sevindim çünkü ben de onu çok seviyorum. Kayınvalide olarak ondan daha iyi birisini hayal edemem."

 

"Bundan sonra hayal etme zaten. Ben yolumu seninle çizdim." söylediği bir cümleyle beni nasıl cevapsız bırakabiliyordu hala şaşırıyordum.

 

"Etmem." diyebildim sadece bunun üzerine ne söylenebilirdi ki?

 

"Zil çaldı ikinci yarı başlamak üzere. Ben de sigaramı bitirdim. Girelim mi artık salona?"

 

"Girelim ama bu kafayla filmi nasıl izleyeceğim bilemiyorum. Bana düşünecek çok şey verdin."

 

"Şu anda neler düşünüyorsun?" bir yandan salona doğru yürüyor, bir yandan da konuşmamıza devam ediyorduk.

 

"Nişanlık ve gelinlik modelleri kafamdan geçiyor, durduramıyorum." söylediğime yine o güzel gülümsemesi ile karşılık verdi."

 

"Bunları düşünme, daha çok vaktin olacak demek isterdim ama ben bu söz ve nişanlılık dönemini de çok uzatmak istemiyorum. Yani şimdiden bunları düşünmen iyi bir şey." Nasıl fazla uzatmayı düşünmüyorum? Bu konu hakkında benim söz hakkım yok muydu? Her şey oldu bittiye mi gelecekti? Ben de sözlülük ve nişanlılık dönemleri fazla uzasın istemiyordum ama çok kısa sürsün de istemiyordum. Her şeyin, her anın tadını çıkarmak isterdim.

 

" Uzatmayalım ama çok da kısa olmasın. Aileler bu konuda ne der bilemem ama ben yazın evlenmeyi isterim. Şu an eylülün başında olduğumuza göre yaklaşık bir sene sonra evlenebiliriz." Bunu söyledikten sonra film başlamıştı.

 

"Film başladı. Çıkışta bu konuyu daha detaylı konuşuruz." dedi ve filme geri döndü.

 

O film izlemeye geri dönmüştü dönmesine ama ben bir türlü filme odaklanamıyordum. Şu an filmdeki adamın intikam hikayesi umurumda bile değildi. Önemli olan benim hikayemdi.

 

Aklımda bir yandan Mehmet'in her şeyi neden aceleye getirdiği düşüncesi bir yandan da gelinlik modelleriyle filmin sonuna gelmiştik. Jeneriğin son metni de perdeden aktıktan sonra yerlerimizden kalktık ve arabaya doğru yürümeye başladık. El ele tutuşarak yürüyor ama ikimiz de konuşmuyorduk. Arabaya bindiğimizde konuyu açan Mehmet oldu. Arabayı çalıştırırken bir yandan,

 

"En son bir sene sonra evlilik olur demiştin. Benim için bir sene çok. Benim planımda istemede söz, sözden bir ay sonra nişan ve birkaç ay sonra hazırlıklar tamamlanınca da evlilik vardı. Sadece yaz düğünü olması için mi beklemek istiyorsun. Artık salon düğünleri de güzel olmaya başladı illa kır düğünü olmasına gerek yok bence." demişti beni ikna etmek için yumuşattığı belli olan sesiyle.

 

"Ben hiç bu kadar hızlı bir süreç tahmin etmemiştim. Ben yaz düğünü istiyorum ama şart değil. Aileler de kabul ederse senin planına uyabiliriz." Neden Mehmet'e karşı duramıyordum. Neden 'Evet kır düğünü istiyorum düğün yazın olacak' diyemiyordum. Benim hayalim sırf Mehmet'in planlarına uymuyor diye neden gerçekleşemiyordu. Çünkü Esma bunu kendin istedin dedim kendi kendime. Ben yapmıştım bunu yine acele davranıp 'aileler kabul ederse ' diyerek düşünmeden cevap vermiş, kendi hayallerimde inat etmemiştim. Birden yine her şeyi kabullenen liseli Esma olmuş, öğretmen Esma'yı görmezden gelmiştim.

 

"Yaz düğünü şart değilse güzel o zaman. Ailelerin plana karşı geleceğini sanmıyorum. Gerçi daha planı bizimkilere açmadım.

 

"Ben karşı çıkmayacakları konusunda emin değilim. Belirlediğin süreler biraz alışılmışın dışında. Sanki bir yere yetişiyormuşsun gibi acele ediyorsun. Merak ediyorum bu acelenin bir sebebi var mı?" Öylesine bir soru değildi bunu gerçekten merak ediyordum.

 

Sorum üzerine biraz gerilmişti. Huzursuzluğu direksiyonun üzerinde ritim tutan parmaklarının bir anda durması ve dudaklarının büzüşmesinden anlaşılıyordu. Fakat neden bu sorunun onu rahatsız ettiğini anlayamıyordum.

 

"Neden öyle düşündün ki? Acele etmiyorum sadece ağırdan almanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Benimle bir an önce bir yuva kurmak istemiyor musun? Ben kendi adıma istiyorum esasen."

 

" Olur mu öyle şey ben de istiyorum. Ama ne bileyim bana acele ediyormuşsun gibi geldi."

 

"Sana öyle gelmiştir." dudaklarında zoraki bir gülümseme vardı.

 

Son sözü söyledikten sonra sessiz kalmıştı. Bir süre konuşmadık. Yine sessizliği bozan o olmuştu.

 

"Yarın arkadaşlarımla İzmir'de buluşacağız. Sen de gelmek ister misin? Hem tanışmış olursunuz. İstersen sen de arkadaşlarını çağırabilirsin." teklifi üzerine biraz düşündüm. Okullar açılmadan önce bir İzmir bana iyi gelebilirdi. Sonra gitmek için pek fırsatım olmuyordu.

 

"Olabilir. Zehra ve Gülbin'e bir sorayım belki gelmek isterler?

 

"Zehra ve Gülbin mi? Benim tanıdığım Zehra ve Gülbin mi? Hala görüştüğünüzü bilmiyordum. Zehrayı pek tanımıyorum ama Gülbin'i liseden hatırlıyorum. İyi kızdı."

 

"Evet onlar. Hiç kopmadık hala görüşüyoruz. Zehra'nın tayini de Manisa'ya çıktı hatta. Çok da iyi oldu."

 

"Sizin lise grubunda iki kişi daha vardı onlar ne oldu, görüşüyor musunuz?"

 

"Evet ama onlar başka şehirde çalışmaya başladılar. Çok sık olmasa da görüşüyoruz."

 

"Biz de lisedeki arkadaşlarla pek ayrılmadık. Tabi arada fire verdik ama bildiğin grup hala devam ediyor sayılır. Hatta yarın Sinan, Enes ve Seda da orada olacak. Onlar da İzmir'de çalışıyorlar."

 

"Ne güzel denk gelmiş. Hala çok yakınsınız." Ne güzel demiştim demesine ama o kadar da güzel miydi bu durum bilemiyordum. Lisedeki insanlarla karşılaşmaktan pek hoşlanmıyordum. Onları her gördüğümde bana o zamanlardaki kötü durumumu hatırlatıyorlar, zihnimde o anlar canlanmaya başlıyordu. Ama Mehmet ile bir yola girmiştik ve arkadaşlarını görmezden gelemezdim. Onlar da Mehmet'in bir parçasıydı. Belki bu sefer her şey daha farklı olurdu zira onların yanına bu sefer liseli Esma olarak değil hem öğretmen hem de Mehmet'in sevgilisi Esma olarak gidecektim. Bana karşı olan fikirlerinin bu yönde değişeceğini umuyorum.

 

Evin önüne gelmiştik. Arabanın içinde birbirimize bakıp kalmış, öylece duruyorduk. Sessizlik fazla uzayınca Mehmet uzanarak dudağımın kenarına küçük bir öpücük kondurdu. Beni öpmüştü. Yani tam anlamıyla dudaktan bir öpücük sayılmazdı ama yarım öpücük sayılırdı. Bu da bana birkaç gün yeterdi. Öpücüğün ardından "Yarın yine görüşürüz o zaman. Ben seni ya da arkadaşların da gelecekse sizi alırım. Haberleşiriz." dedi.

 

"Tamam, görüşürüz." dedim biraz önceki öpücüğün bende yaşattığı şaşkınlık sesime de yansımıştı. O da bunu fark etmiş olacak ki kısa bir süre güldü. El sallayarak araba ile uzaklaştı.

 

Apartmandan içeri girmemi bile beklememişti. İnsan bu saatte eve bıraktığı kişinin eve sağ salim girip girmediğinden emin olmak isterdi. Ama Mehmet'te sanırım öyle endişeler yoktu. Belki zamanla yontardım onu.

 

Aklımda annem ile babama akşamımın nasıl geçtiğini nasıl anlatacağımın kurgusunu yapıyordum. Merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Eve girmek istemiyordum. Annemlerle bu konuları konuşmaktan utanıyordum.' Müsaadeniz olursa Mehmetler beni istemeye gelecek birkaç gün sonra.' mı diyecektim ne diyecektim? Diyebilirdim aslında. Bunda ne vardı? Ayıp mıydı günah mıydı? Zaten bugünün geleceğini biliyorlardı. Ama bu kadar çabuk geleceğini bilmiyorlardı. 'Bu ne acele? Biz aceleci adama kız vermeyiz.' derler miydi?

 

Akşam saat geç olduğu için zile basmadım, kapıyı tıklattım. Birkaç saniye sonra babam kapıyı açmıştı. Büyük bir gülümsemeyle "Hoş geldin kızım." dedi. Ben de ona gülümseyerek karşılık vererek " Hoş buldum baba.". Birlikte içeriye, annemin yanına geçtik. Annem beni görünce dikkatle izlediği dizisini kapattı ve bana döndü. Yanındaki boşluğa pat pat yaparak oturmamı işaret etti.

 

"Gel otur annem yanıma. Anlat anlat çabuk nasıl geçti sinema?" merak ettiğinin film olduğunu hiç sanmıyordum.

 

"Çok güzel filmdi. Bence ilk filmden bile güzeldi-"

 

"Kız ben onu mu soruyorum. Neler konuştunuz onu soruyorum." Annem lafımı sabırsızlıkla kesmişti.

 

"Kıymet!" diye uyardı babam " Çocuk mu o? Bilmen gereken bir şey varsa anlatır. Onların konuştukları artık özel. Her şey öyle merak edilmez."

 

"Aman sen de. Sanki sen hiç merak etmiyorsun. Kız gelene kadar yerinde duramıyordun burada. " babam annemin bu sözleri üzerine biraz kızardı. Utanarak gözlüklerini düzeltti ve karşımızdaki koltuğa oturdu.

 

" Tartışmayın bu basit konu için." diyerek ortamdaki gerginliğe bir son verdim. "Anlatacağım." yerime iyice yerleştim ve ufak bir nefes aldım.

 

" Filme girdik. İlk yarıda ara verilince dışarı çıktık. O zaman evlilik hakkında biraz konuşt-"

 

"Hii" diye heyecanla iç çekmişti annem.

 

"Dur da kız bir sözünü bitirsin" diye yine uyarma ihtiyacı hissetmişti babam.

 

"İşte velilik hakkında konuştuk. Müsait olduğumuz bir gün yani birkaç gün içinde beni istemeye gelmek istediklerinden bahsetti."

 

"Allahım Allahım. Birkaç gün içinde mi? Nasıl yetiştireceğiz ikramlıkları? Teyzenler nasıl yetişecek istemeye ? " Annemi yine bir telaş almıştı.

 

"Yetiştirirsin sen hanım yetiştirirsin. Yarın istemeye gelmeyecekler ya?"

 

"Yarın Hamiyet teyze seni arar diye düşünüyorum anne?"

 

"Arasın arasın." annem bana cevap vermişti ama aklı bende değildi. Ben annemi tanıyorsam misafirlere ne ikramlık çıkaracağının listesini yapıyordu aklından.

 

"Sarma." dedi bir anda. "Sarma kesin olmalı. Yarın bahçeden asma toplayayım, taze yapraktan yapayım..." annem kendi kendine konuşuyordu. Bizden çoktan kopmuştu. Babamla biz de usulca yerimizden kalktık. Koridorda babam "Annen şoku bir atlatsın yarın detaylıca konuşuruz kızım. Saat de geç oldu ben yatıyorum sana iyi geceler." dedi ve odasına doğru gitti. Ben de odama geçmiştim. Benim için çok yoğun bir gündü ama yaşananları Zehra'ya ve Gülbin'e anlatmam gerekiyordu. Bugün hakkında bir an önce bilgi vermezsem sonum hiç iyi olmazdı. Bu saatte uyumadıklarını bildiğim için önce Gülbin'i aramak için telefonu çantamdan çıkardım ve kendimi, kıyafetlerimi hiç değiştirmeden yatağa attım. Uzun bir konuşma beni bekliyordu. Gece de uzun olacaktı.

Loading...
0%