@the_bookbender
|
2.BÖLÜM AY Ağaçlardan gelen ürkütücü sesler ile başımı kaldırdım yerden. Bu ana gelene kadar neler olmuştu anlamakta zorlanıyordum. Mezarlıktan gelen sesler ve polis araçlarının sesleri içinde bekliyordum. Çıkan sonuca katlanabilecek miydim bilmiyordum. Resimlerde gördüğüm kız benim kardeşim olabilir düşüncesi ile Deniz komisere ne anlattığımı bile hatırlamıyordum. Şimdi o kızı gömdükleri kimsesizler mezarlığından çıkarmaya gelmiştik. Kardeşim olduğunu düşünmek yüreğime bir ateş düşürmüştü. Mezarlığı dikkatlice açmak için yavaş davranıyorlardı. Vücut iki hafta yerin altında kaldığı için bu duruma karşı tedbirli bir şekilde uzmanlar gelmişti. Kardeşim ile iki haftadır görüşmüyorduk ve ona ulaşamıyordum. Bu yüzden korku içinde bekleyişim sürüyordu. Yanımdaki hareketliliğe baktığımda Deniz'in yanıma geldiğini gördüm. Kolunu bana sarmak için uzattığı sırada bir araba sesi duydum. Siyah araç durdu ve aşağı inen şoför arka kapıyı açtı. Kimin geldiğini biliyordum bu yüzden gerilmiştim. Babamın sağ kolu, her işini gören ve bir köpek kadar sadık Devran idi gelen. Omzumdaki kolu umursamadan gelenlere doğru ilerledim. Devran'ın burada ne işi olduğunu çok iyi biliyordum fakat nasıl haber almışlardı? Pek tabi beni takip ettiren babam olacak adam yüzünden idi. Davut Kaya'nın varisine hizmet etmek onu da sevindirmiyordu ancak Davut, benden vazgeçmezdi. Bu durumda olmak beni o kadar yıpratmıştı ki onunla olan konuşmayı bitirmek adına ilerledim. Yüzündeki ukala sırıtışı yoktu bu sefer. Yüzümü ve bedenimi inceledi yanıma gelene kadar. Gördüklerini beğenmemiş olacak ki bakışlarını kaçırdı. Bir adım kala durdum ve konuşup gitmesini bekledim. Babamın benim için bir şeyler yapabileceğini, yardım etmek için onu yolladığını söyleyecek ve ben red edince gidecekti. Bu tiyatroyu oynamak için çok yorgun ve gergindim fakat yaşamım boyunca hiç bir durumda kolay bir hayat yaşamadığım gibi şimdi de kolay olmayacaktı. Devran, sonunda gözlerime baktı tıpkı o geceki gibi tam içine. Korkuyordum. 21 MAYIS 2002 İLK DÖRDÜN Yatağımda yatmış yorgun bedenimdeki acıların dinmesini bekliyorum. Gün içinde babamın beni zorunda bıraktığı bir çok dersi ve durumu toparlamak için çok çaba sarf ettiğim için olsa gerek artık mecalim kalmamıştı. Neden bunları yaşıyordum artık biliyordum ancak bunu engellemek adına bir şeyler yapmakta zorlanıyordum. 15 yaşında bir kızın bu dünyaya ve böyle bir babaya karşı gelmesi çoğu zaman mümkün olmuyor. O yüzden acılar içinde sızmıştım fakat tıkırtılara uyandım birden. Bu sesler aşağıdan geliyordu biliyordum fakat hareket etmiyordum. Davut'un yani babamın bugün bir yere gideceğini ve beni bırakmak zorunda kaldığını bildiğimden gelenin pekte iyi niyetli olmadığını tahmin ediyordum. Yataktan kalkmak istesem de bunu yapamadım. Bugünkü talimler yüzünden yaralanmıştım ve ilaçlar sebebi ile kendime gelemiyordum. Olduğum yerde kaldığım bu süre boyunca sesler artıyor ve odama kadar yaklaşıyordu. Korku duymayı bekledim bu sürede fakat hiç korku duymadım. Beni korkutmamasının sebebi bir şeye güvenmem değildi. Babamın beni bırakmayacağına ve yaşamam için her şeyi yapacağına olan inancım da değildi. Şimdiye kadar yaşadığım bu hayatın benim için bir önemi kalmamıştı bu yüzden günün sonunda ölmek veya yaşamak bir anlam ifade etmiyordu. Yaşamın bir savaş olduğunu bu yaşta öğrenmek insanın ruhunda onarılmaz bir yara açıyordu. Bundan sonrasında iyiye dair görebileceğim şeyler ne olabilirdi bilemiyordum. Bugün anlamıştım ki yaşamıma annem için tutunmak benim üzerime aldığım en ağır yük idi. Annemin , babama karşı daha pasif kalmasının sebebi güçsüzlüğü değildi. Babamın manipülasyonlarına kanmış bu doğrultuda ona istemese de uymak zorunda kalmıştı. Yine de bu benim onu affetmemi sağlar mıydı? Odamın kapısının açıldığını duydum ve gözlerimi kapatmadan öylece gelen kişiyi bekledim. Adımlarını yavaşça atıyor yanıma gelirken beni uyandırmamayı düşünüyor olmalıydı. Çok sonradan sesi geldi kulağıma. "Leyla, benim güzel kızım." Duyduğum isim ile ardıma dönmeye çabaladım. Bana seslenen kişiye çevirdim gözlerimi. Dayımı görmek bende bir etkiye yol açmadı. Öylece gözlerine baktım ve durdum. Dayımın gözleri dolmuş, hızla bana yaklaşmaya başlamıştı. Örtüyü üzerimden çektiğinde gözlerini yumdu. Yaramı görmüş, üzerini tekrar örtmüştü. Ardına döndüğünde ağladığını duydum. Yüzünü kapatıp öylece ağlamaya devam etti. Bir süre sonra odaya giren bir diğer kişi ve annemin sesi ile kendine geldi. Annem çırpınıyor kolunu tutan adamı itmeye çalışıyordu. "Bırak beni Hasan. Davut seni öldürür dokunma bana." Kolunu tutan Hasan onu sarsınca dayıma gözleri değdi. 30 yaşındaki kadın birden küçücük bir çocuğa döndü ve ağlamaya başladı. "Abi, abi yapma çabuk gidin buradan lütfen. Davut, bunu-gözleri bana değince korku ile açtı gözlerini- öğrenirse sizi yaşatmaz." Dayıma yaklaşıp ona sarılmış bunu sayıklıyordu annem. Dayım onu itip kollarından sarsmaya başladı. "Ne saçmalıyorsun sen Selma? Leylayı bu hale getiren bu adama nasıl izin verirsin? Zorluk çıkarmadan in aşağı ve arabaya bin." Annem ikna olmamıştı bu yüzden kolunu tutan Hasan'a zorluk çıkarıyordu. Bu yüzden Hasan, zorla aşağı indirmeye başladı. Dayım, öfkeyle aldığı nefesler içinde bana döndü. Yüzüme bakınca, gözlerini kapatıp sakinlemeye çalıştı. Bana yaklaşıp beni örtüyle beraber kucakladı. Kafamın üzerinde hissettiğim öpücükle beraber yutkundum. Kulağıma fısıldıyordu. "Geçti güzelim, geçti." Dayım, beni aşağıya indirdiğinde kenarda duran Devranı gördüm. Dayım onun yanında durduğunda gözlerinden ona karşı minnet okunuyordu. Bunun sebebini anlamak çok zor olmadı. Devran, dayıma haber etmişti. "Bizimle gel Devran." Dayımın söylediklerini umursamadı ve kafasını iki yana salladı. Çelimsiz, uzun bir vücudu vardı fakat güçlüydü Devran. Esmer teni sebebi ile yüzündeki yaralar pek göze çarpmazdı fakat dokununca anlardın oradalardı. Devran, bana döndü ve gözlerime baktı. Ona karşı hiç bir zaman öfke duymamıştım. Her ne kadar beni babama teslim etse de ona öfke duyamıyordum. Gözlerine bakmak bana yeni dünyanın kapılarını açtı. 23 MAYIS 2022 SON DÖRDÜN Devranın da o günü hatırladığını adım kadar iyi biliyordum. Devran, ne diyeceğini bilmiyor sessizlik içinde bakıyordu bana. Cevaplarına ihtiyaç duymuyordum. Biraz öylece dinlenmek iyi gelmişti ta ki o sesi duyana kadar. "Komiserim cesede ulaştık." Deniz'in ayak sesleri ile beraber olduğum yerde kaldım. Harekete geçip o bedeni görmek istemedim. Ayaklarıma beton dökülmüşçesine olduğum yerde Devranın gözlerinde kaldım. Bir ara aldığım derin nefesle burnuma gelen kokuyu hissettim. Bu yavaş yavaş artan bir çürümüş et kokusu idi. Bir süre orada bekledim fakat yüreğimde o gidişin ayak seslerini hissedemedim. Birazda bu yüzden yüreğim rahatladı. Ölümün ayak seslerini tanırdım. Onu tanımaya çok fırsatım olmuş ve getirdiği her acıyı çok yakından tanımıştım. Huzursuzluk içinde bekleyişim artarken gelen seslerden incelemek adına örnekleri aldıklarını duyabiliyordum. Bekleyiş devam ederken bir araba sesi ile gözlerim Devran'ın ardına çevrildi. Annem, ayakkabısız ayakları ile perişan halde arabadan indi. Giysilerine bakılırsa duyduğu gibi buraya gelmiş gri bir eşofman takımı vardı üzerinde. Peki kimden öğrendi diye düşünmeye yer kalmadan gözlerimi Devran'a çevirdim. Anladı kimin yaptığını. Babası can yakma fırsatını hiç kaçırmıyordu. Annemin önümden geçeceği sırada önüne geçip yüzüne bakmaya başladım. Acı içinde kıvranan bir böceğe benziyordu adeta. Acı gözlerine oturmuş ölmenin zamanını veya merhamet edilmeyi bekliyordu. Bu bakışlar hiç değişmiyordu. Hep masum hep mağdurdu benim annem. Çekilen en büyük acılar ona aitti. "Kızım nerede Leyla? Hayal nerede?" Elleri ile dövdüğü göğsüm sebebi ile bedenim sallanıyor, cevap vermek adına durup düşünemiyordum. "Bilmiyorum." Bunu o kadar alçak bir sesle söylemiştim ki duyabildiğini düşünmüyordum. "Benim kızımı bulacaksın. Duydun mu beni? Duydun mu?" Devran'ın artan bu şiddete karşı araya girmek için yaklaştığını gördüğümde, ona kalmadan annemin ellerini tutup indirmeye çabaladım. Bana karşı güçsüz kalan vücudunu kontrol altına alma çabam karşılığını bulsa da hala haykırıyor ve ağlıyordu. "Kızımı da aldılar benden. Senin yüzünden." Son kelimelerini bağırarak söylüyor sürekli tekrarlıyordu. Sonunda dayanamayıp bayıldı ve onu tutamadım. Kalbimdeki acının arttığını hissediyordum fakat şimdi yine yapmam gerekenler vardı. Yerdeki annemi kucaklayan Devran'ın ardından gitmeye başladım. Arabanın arkasında uzanan annemin yanına oturmak istemiyordum. Ön kapıyı açıp binmeden önce Denizi pantolonumun cebindeki telefonla aramaya başladım. Çalışıyor olduğu alanda cebinden çıkardığı telefonu açıp bana doğru baktı. " Ben annemi bırakıp emniyete geleceğim." Cevap vermesini beklemeden kapattım. Arabaya bindiğimde şoför koltuğunda Devran vardı. Ne yapacağımı bilmediğim bir çıkmaza düşmüştüm. Değişimin ayak sesleri geliyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Nefes alamadığımı hissettiğim anda pencerenin açma tuşuna bastım. Kendimi kaybetmek istemesem de hıçkırıklara boğuldum. Çıkacak sonucun yanlışlığını bekleyen yüreğim bundan ümidini kesmişti anlıyordum. Ellerimi yüzüme kapatmış ağlıyordum ve arabada sadece benim haykırışlarım duyuluyordu. Devran'ın arabayı durdurduğunu hissetmemiştim. Bana sarıldığı kollarından aldığım güçle ağlamaya devam ediyordum. Her şey onunla başlıyordu ve yine her şey onda bitiyordu. "Devran." Umarım sevmişsinizdir. |
0% |