@the_deardiary
|
Ama eve girer girmez bir haber almıştım. Mandy ayağını sakatlanmıştı, nasıl yaptığını bilmiyordum. Hemen odama girdim ve üzerimi değiştirerek, duş bile almadan aceleyle evden çıktım ve arabama binerek hemen lisa’yı aradım. “Lisa, mandy ayağını sakatlanmış, oraya gideceğim senide alayım mı?” Lisa birkaç bir şey söylüyordu ama telefonu hoparlördeydi ve bu yüzden de sesi çok uzak geliyordu, anlamıyordum. En sonunda dayanamadım ve bağırdım. “LİSA ŞU TELEFONU KULAĞINA KOY VE ÖYLE KONUŞ!” Lisa sanırım o sıra telefonun yanındaydı çünkü ilk defa bir birimizi anlamıştık. Ardından hemen tekrar lisa’ya sordum. “Geliyor musun?” Lisa ilk başta düşündü ama sonra “Evet, geliyorum beni evimden alır mısın?” Dedi ve kapattı. Yüzüme. Daha cevap bile verememiştim. Sinirimi bozuyordu bu kız, sabrettim ve tekrar yola devam ettim. Lisa’nın evine doğru. (5 dakika, 10 dakika, 15 dakika, 20 dakika) Zaman akıp gidiyordu, ama lisa hala inmemişti. En son sinirden patlayacak gibiydim ve arabadan inerek kapısını çalmaya evinin önüne doğru hızlı adımlarla ilerledim. Ama tam da o sırada içeriden lisa çıktı ve “Hadi gitmiyor muyuz?” Diye sordu. Bu kız bana kafayı yedirtecekti. Bir süre konuştuktan... Ben lisa’ya söyledikten sonra artık kendimi gururlu bir baba gibi hissediyordum. Sonrada tekrar yola çıktık ve mandy’nin evine gitmeden önce bir şey almaya karar verdik. ... Ama eve gittiğimizde orada biri daha vardı. Hattağa birileri. Tek bir kişi değildi, en az üç, dört kişilerdi çünkü arabanın camlarından içeriyi görebiliyorduk. Mandy için endişelensekte bunu düşünmeden duramadık ve içeri girmeye karar verdik. İçeriden üç erkek sesi geliyordu. Ki zaten kapıyı da bir erkek açmıştı. Onu tanıyorduk. O yeşil gözlü, dağınık kumral ve hafif kıvırcık saçlı, keçi inatlı, 1.90 boylarında okulun basket takımının sağ kolu olan arthur’du. Ve mandy ona deliler gibi aşıktı. Daha önce bu konu hakkında çokça konuşmuştuk. “Selam arthur!” Diyerek arthur’un yanağını sıktı ve içeri daldı lisa. Bende mecburen ayak uydurdum ve “Merhaba arthur, nasılsın?” Arthur kafasını eydi ve teşekkür ederek kapıyı kapatmak için arkasını döndü ve bende içeriye doğru giden uzun koridora yavaşça adım attım. İçeri girdiğimizde mandy, yatakta yatıyor ve ayağı alçıda, havaya doğru bir iple tutturulmuştu. Yanında ise ‘Gabriel, Austin ve Amber’ vardı. Hepsini tanıyorduk. Ama amber’i uzun zamandır görmemiştik. Amber biraz utangaç, sarışın, fit, mavi gözlü, kısa boylu ve gurubun en eski üyesiydi. Ama bazı sebeplerden dolayı taşındılar ve amber’de ailesi için mecburen buz patenini bıraktı ve çalışmaya başladı. Hayat onlar için zorluklarla doluydu. Herkes birbirini tanıdığı için hiç bir sıkıntı yoktu. Ben ve lisa hemen mandy’nin baş ucuna geçtik ve biraz dua edip, konuştuk. Ama şu an herkesin içinde yapamıyorduk. Bizde susmayı ve arkadaşları olarak ona sahip çıkmaya çalıştık. Annesi şehir dışına çıktığı için evde tek kalıyordu. Sabah çıkıp, akşam geri dönüyordu ama artık hep evde kalmak zorundaydı. Bizde ona üç çeşit sevdiği yemekleri yaptık ve kalanını dolaba kaldırdık. Ardından da yemekleri mandy’e götürdük ve bu gece onunla biz ilgilenecektik. Yarın için ise düşünmek istemiyorduk. Vakit çoktu.
|
0% |