@the_deardiary
|
Gece yarısı uyandığımda telefonumun ekranının yanıp söndüğünü fark ettim, ve önce kalkarak bir su aldım ardından da geri yatağıma döndüm sırada telefonu elime aldım ve mesaja baktım. “SEVLİGİ ÖĞRENCİLER BUZ PİSTİ TEKRARDAN ESKİSİ GİBİ KULLANIŞLI BİR HALE GETİRİLMİŞTİR. EN GEÇ İKİ GÜN SONRA DERSLER KALDIĞI YERDEN DEVAM EDECEKTİR!” Mesajı okuduktan sonra biraz üzgün olsam da yapacak bir şey yoktu. Ardından biraz düşündüm ve aklıma koçları ve dersleri özlemediğimiz geldi. Ama buz pateninde kaymayı ve yarışlara katılmayı özlemiştik, iki senedir ertelenen yarışları bu sene katılacak ve kazanacaktık. Hepimizin hedefi buydu ama gerçek kazanan tek bir kişi olacaktı. Ardından telefonun ekranını kapatarak, başucuma koydum ve yatağımın içine girerek yorganımı üzerime çektim. Gözlerim karanlıkta boğuluyordu, aynı bir korku gibiydi. Ama gerçek olmayan ve her an uyanabileceğim bir korku. “Evet, Tamam kabul ediyorum belki biraz korkmuş olabilirim” dedim kendime. Kendimle çelişiyordum yine, gözlerimi tekrardan açıp, sonra biraz nefes alıp verdim. Ertesi sabaha mutlu bir şekilde uyanmak dileğiyle, içimden dua ederek gözlerimin tekrar yumdum ve uykunun tadını çıkarmak için duvara doğru arkamı döndüm. ... Ertesi sabah uyandığımda evin içerisinde tam bir kaos vardı. Mandy’nin annesi eve dönmüştü ve gelir gelmez evi temizliyordu, lisa ise çoktan uyanmıştı ve mutfakta yemek hazırlıyordu. Mandy ise içeride televizyonun sesini sona vermiş bir şekilde sabah programlarını izlemeye çalışıyordu. Ve ben ise uyumaya çalışıyordum. Ama anlaşılan başaramıyordum, hemen yataktan kalktım ve yatağımı toplayarak eşyaları yatak odası da taşıdım, biz salonda yatıyorduk. İçeri geçmeden önce mandy’nin annesine selam verdim ve lisa’nın ne yaptığını kontrol etmeye mutfağa gittim. Önce arkası dönüktü ona hafifçe yaklaştım ve koluma omzuna koydum. Korktu önce irkildi sonra ağzına gelen şeyleri söylememek için direndi ve ardından da gülüştük. Bende daha fazla duramadan sordum “Ne yapıyorsun?” Lisa ise önce derin bir nefes aldı ve sonra da o aldığı nefesi vererek soruma cevabını yöneltti. Mandy’e kahvaltı hazırladığını söyledi ve bende tabi ki biraz tabaktan tırtıkladım, çünkü ben de henüz kahvaltı yapmamıştım. Ve açtım. Tabi ki lisa bana biraz bağırdı, ama olsun ardından da mandy’nin yanına gittim ve yanına oturarak ne izlediğine baktım ama yine ‘Seda sayan.’ İzliyordu. “Hiç şaşmaz.” Dedim ve biraz gülüştük. Ardından da ben tabi ki yine sıkıldım ve salona geçerek telefonumu aldım. Sonra da gündeme doğru bir dalış yaptım. Ama yine çakılmıştım. Kapı çalmıştı. Ve tek müsait olan ben vardım. Hepsi hep bir ağızdan “EMİLY, KAPIYA BAK!” Dedi ve beni bir asker gibi yine kullandılar. Asla yalnız ve sakın kalamıyordum. Lanet olsun. Gelen kişiler yine aynıydı, ‘Gabriel, Austin ve Amber’di.’ Ancak bu sefer arthur eksikti. Hepsini içeri aldıktan sonra tekrar odaya geçtim ve hiçbiriyle konuşmadan sanki tüm dünyayı küsmüşçesine telefonumu elime aldım ve kulaklığımı saçlarımın arkasından zorla geçirerek kulağıma taktım. Ama yine başaramamıştım. Kapı çaldı ve içeri bir rüzgar süzüldü. Sanki hiç soğuk değilmiş gibi. İçeriye soğuk havayla beraber biri girdi. Giren kişi gabriel’di. Sanırım esinti bugünde bana karşıydı. Biraz nefes alıp verdikten sonra yutkundum ve kafamı kaldırdım ve gabriel’a biraz çıkıştım “Ne bakıyorsun, komik mi?” Gabriel hala sırıtıyordu. Yutkundum ve saçlarımı arkama doğru toplayarak bir at kuyruğu şeklini vermeye çalıştım, ama tekrar saldım çünkü amacım bir at kuyruğu yapmak değildi. Amacım kulaklığı çıkartmaktı. Kulaklığı çıkardıktan sonra koltuğun kenarına bıraktım ve ayağa kalktım. Bir kaç saniye duraksadım, daha sonra da telefonu ekranını kapatarak, koltuğa fırlattım. Gabriel’e doğru yürüdüm, sanki bir canavar gibi hissediyordum. Ama aslında sadece ondan 6 santimcik kadar kısa olan bir kızdım. Sonra durdum ve “Acaba şu anda benim hakkımda ne düşünüyor?” Yine kendi iç sesim bana arkadaşlık etmeye çalışıyordu. Ama daha çok paronayaklaşıyordum. Gabriel durdu ve bir anda sol kaşını havaya doğru kaldırdı, kafasını hafif sola doğru yatırdı ve bana bir şeyler anlatmaya çalıştı. Sanki şey diyor gibiydi “Ne oldu?” Evet, evet tam olarak buydu. Yutkundum ve ellerimi iki yana açarak “E?” Anlamında bir hareket yaptım. Ama şu an ikimizde bir çıkmazın içindeydik. Ama bunu şu an da ikimizde bozamıyorduk. Bir süre bakıştıktan sonra gabriel’e bir öz güven gelmişçesine bana doğru yürüdü ve azını hafif araladı “...” Ama hiç bir şey söylemedi. İkimizde bir yardım bekliyorduk. Ve bize tamda o anda o yardımı mandy yapmıştı. “Emily bir bakar mısın?” Yutkundum sesi bir çok kez kulaklarımda çınlar gibiydi. Ve sıra bendeydi. “Hadi kızım yaparsın sen!” İç sesim kendimle savaşmayı bırakmış gibi görünüyordu. Derin bir nefes aldım ve gabriel’le göz göze gelmemek için çabaladım ve sakin bir şekilde odadan çıkmaya çalıştım. Ama kulpu açamadım. Yani aşağı indiremedim sanırım sıkışmıştı. Gabriel’de bunu görünce yanıma doğru geldi ve “Deneme mi ister misin?” Dedi ve bana fırsat bile tanımadan elini elimin üzerine koyarak yavaşça elimi çekti. Sonrada kapıyı biraz zorladı. Ama yine açılmadı anlaşılan burada kalmıştık. Gabriel bir anda boşluğuna geldiğini söyleyerek “Ha siktir!” Dedi. Ve kapıya bir tekme attı. Ama bu hiçte can acıtıcı bir tekme değildi. Ve garip bir şekilde kapı açılmıştı. Bende hemen aradan sıvıştım ve mandy’nin yanına giderek istediğini yapmaya hazırlandım. Zaten ondan sonrada bir daha oturamadım.
|
0% |