Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@the_deardiary

Pastanede bugünlük işimde biter bitmez, hemen çantamı alarak çıktım ve arabama bindim. Hemen piste yetişmem gerekiyordu, olabildiğince hızla yetişmeye çalışıyordum. Ama yine şu işin olduğu günü bastıracak olan o trafikte bekliyorduk.

Yüzlerce insan ve sinir küpüne dönmüş +40 yaş üstü adamlar, hepsi benim gözümden tam bir magandaydı.

Ama yine de stres olmamak için bir şarkı açtım ve telefonumu sessize alarak yan koltuğa fırlattım.

Onlarca arama ve binlerce mesaj ...

Sonunda trafik açılmıştı, ama yarım saat olmuştu, artık bir önemi yoktu zaten. Sonuç olarak hem ders’e geç kalmış ve arkadaşlarını ekmiş bir genç kızdım ben bugün. Ben çaresiz bir kedi gibiydim adeta.

Derin derin nefes alıp veriyordum. Piste geldiğimizde ise önce arabanın anahtarını çıkarttım, sonra da çantamı alarak arabadan indim. Ve piste doğru koşmaya başladım, ama pistin kapısına gelince aklıma telefonum geldi ve geri dönerek yan koltuktan da telefonumu aldım ve tekrar pistin kapısına doğru koştum. Ve içeri daldım.

Ardından da hemen kafeteryadan bir kahve aldım ve soyunma odasına giden merdivenlerden aşağıya doğru indim. Ve hemen çantamı dolabıma atarak, patenlerimi bağladım ve tekrar yukarı çıkarak piste doğru ilerledim.

Koçum lucky beni bir sinir küpü bekliyordu adeta.

Hemen kahvemi bırakarak piste çıktım ve lucky’le biraz konuştuk, daha doğrusu o beni azarlamaya başladı. Ama bende kendimi ezdiremezdim bu yüzden de cevabımı sakınmadan söyledim.

“Emily seni beklemek zorunda değilim ben her gün, ya pastanede çalışmayı bırak ya da koçunu değiştir. Ben artık dayanamıyorum!” Yutkundu ve derin bir nefes çekti.

Ardından da sıra bana geçti “Tamam, ama neden ben seni beklerken iyi, iki sene önce derslerin üçünde yoksan birinde varsın, onda da kenarda oturuyorsun bunu ne yapacağız?” Nefesimi verdim ve arkamı dönerek pistin üzerinde çeliklerimi serbest bıraktım.

Lucky ise sinirle “Madem öyle bundan sonra ben yokum, bol şans!” Diyerek gitti. Yani yine terk edilmiştim. Artık bir koçum bile yoktu, yutkundum.

Ve çeliklerimle kavis alarak dönmeye başladım.

Bu paten bana babamdan yadigârdı, ama onun değildi. O sadece ben daha on beş yaşında aldığı ilk hediyeydi. Babam biraz değişikti, bir duvar gibiydi. Ama aynı zamanda da çok fazlasıyla iş kolik bir adamdı kendisi. Ve buda annemle ayrılmasına neden olmuştu.

Zaten ondan sonra da bir daha hiçbir şey eskisi gibi olamadı. Babam başka bir şehre kaçtı ve yeni biriyle çıkmaya başladı, annem ise tüm dünyayı boşladı ve sadece yaşamak için; ‘yemek yiyip, su içmeye’ başladı. Ve bu yüzden de bizde artık sadece bir otel gibi kullanıyorduk evimizi. Ablamla sadece uyumak için giriyorduk eve.

Ve kızlar gelince de sadece odamda ve ablamın malikanesi de kalırdık.

Evet o oda bir malikaneydi, çünkü bizim evin en büyük odası orasıydı. Ama neden orası salon değildi de, neden ablamın odasıydı? Bunu hep merak ediyordum, ama asla cevabını bulamıyordum, insan oğlu böyledir işte kendine binlerce soru sorar ama sadece birini cevaplaya bilir.

Saatler akarken, bizde buzun üzerinde kaymaya ve çalışmaya devam ediyorduk. Ama sonunda ilk ders bitmişti, bende hemen kahvemi alarak soyunma odasına indim ve kızları beklemeye başladım. Onlar gelince de hemen kafeteryaya çıktık ve kendimize sandviç aldık. Sonrada beraber bir masaya geçerek hem yemek yedik hem de sohbet etmeye başladık.

 

Loading...
0%