@the_just
|
Arkadaslar bu bölümü okumadan kitabı bırakmayın diyorum. Bomba gibi bir bölümle geldim. Hiç uzatmadan geçelim. Yorum ve oylamayı unutmayın vee bölüm sizin... _____________
Hastaneye varmıştım. Ameliyathane hazırlanırken ben, Çağatay, Asel, Ulaş ve Nehir ise bekleme odasında konuşuyorduk veya konuşuyorlardı. Ben dahil değildim. Pek olacağımıda sanmıyordum.
"Ne dersin şöyle sinemaya falan?" Diye sordu Asel. Kime sorduğunu kesinleştiremedim ama bu cevaptan sonra kesinleştirmiştim.
"İşim var" diye soğukanlılığını korudu Çağatay. Benim gözlerim onun cevabındaydı. Cevabı ise gözlerindeydi. Gözleri gözlerimi, gözlerim ise gözlerini bulmuştu. Kısa bir buluştu. Gözlerimi kaçırdım. Sonra ise zaten kendimi ameliyathanede buldum.
•~°^^°~•
Ameliyat çıkışı mükemmeldi. Nedense çok mutluydum. Bunun sebeplerinin birinin Asel'in ameliyat ortasında yanlış bir hamle yaparak ameliyattan atılmasıydı. Eve geçtiğimde Sena ve Alper arasında büyük bir açıklık var gibiydi. Minik bir göz teması bile sürdürmüyorlardı. İlk başta kavga ettiklerini sonra ayrıldıklarını düşündüm. Olabilirdi. Onlar birbirlerini tanımadan sevgili olmuşlardı. Ayrılmalarının normal olduğunu düşünüyorum. Önce her zamanki gibi üstümü değiştirdim ve Sena'nın yanına geçtim. Balkonda öylesine oturuyordu.
"Kavga mı ettiniz?" Diye usulca sordum.
"İstemiyor" dedi.
"Anlamadım." Diye tekrardan konuştum.
"İlişki istemiyor odun." Diye kızgınca yükseldi. Dediği şeyde sessiz kaldım. Aslında Çağatay ve Alper'in arasınına iyi olduğu söylenemezdi. O gün onların televizyonda gördüğüm videodan sonra asla konuşmamışlardı. İşte o videoki sırrı ve herşeyi öğrenmek istiyordum. Neydi onları o videodan son bağını ayıran? En fazla ne olabilirdi ki?
Ben kafamda düşüncelede dalmışken Sena ise araya girdi. "Babaannem var bu şehirde oraya gidicem bu gece."
"Neden?"
"Öylesine" dedi umursamazca.
Sena ayaklanıp giderken ben ise balkonda takılı kalmıştım. Neler vardı o televizyonda!? Onları ayıracak kadar büyük müydü?
Rüzgar esintisinden üşümüye başlamış vücudumun uyarısıyla balkondan ayrıldım. Sena'yı evden uğurladıktan sonra ise Alper'de çıkmıştı. Her ikisininde arasındaki bağının kopabileceği o şeyi bulmayı çok isterdim ama elbet bir gün öğrenecektim.
Evde sadece ben ve Çağatay vardık. Umursamadım. Mutfaktan çıkacakken Çağatay ise mutfağa giriyordu. Çıkmaya son bir adım varken kapıyı üzerimize kapatarak mutfakta ikimizin kalmasına yardımcı oldu. Ben ona tip bir bakış atarken o ise konuşmaya başladı.
"Anlat."
"Neyi?" Diye yutkundum.
"Anlat Işıl, içindeki her şeyi söyle." Diyince ürktüm. Biri arkamdan olmadık bişey mi söylemişti.
"Neyden bahsediyorsun Çağatay?" Kapıya ilerlemeyi denedim ama kolumdan tutarak daha da yaklaştı.
"Işıl benle konuşmamanın sebebini açıkla yoksa ben deliricem."
"Çağatay önce ne olduğu söyler mis-"
"Olan bişey yok ışıl ben ile bağını koparan şeyi söylemeni istiyorum."
"Koparan şey derken?" Diye tekrar ettim.
"Ben ile minik bir göz teması kurmadığının farkında mısın?"
"Kurmak zorunda mıyım? Veya mesafesiz mi olmalıyım?"
"Bence nasıl yapalım biliyor musun?" Dedi bi adım atarak. "Bütün mesafeleri sıfırlayalım." Dedi aramızda mesafeleri yok ederek. "Çağa-" demiştim ki asıl mesafeleri sıfırlayan o oldu. Bütün sesler yok olmuştu. O elindeki belimle kendini bana daha çok çekerken ben ise ellerimi boynuna doladım. Karşılık verdi karşılık verdim. O özlemini yitirdi ben özlemimi yitirmiştim. Durdukça dahada çekti beni kendine. Sanki aradığım şey buymuşçasına içimdeki korku gitmişti. Neden yapmıştı? Neden bana bunu yaşatmıştı? sonuçta Sonra ortadan öylece gitmeyecek miydi yine? Neden?
Sorgulama işte. Sus iç ses sırası değil. Çeneni tut bu sefer.
Ben uzaklaştıkça onun bana daha da yaklaşması dahada ürpertmişti. Acaba neden diye sorugulamama sebep olmuştu. Acaba neden yapıyordu buna bana?
Sonra yavaş yavaş ayrıldı dudaklarımız. Yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarını araladı. "Kimse benim olana dokunamaz, bunu sende biliyorsun." Dediği şeye öylece baktım gözlerine. "Senin bana sahip olduğun gibi." Diye tekrardan devam etti. Neyi istediğini anlamak istercesine baktım gözlerine. Tekrar baktım. Tekrar baktım ve baktım...
"Benimsin." Diye fısıldadı. "En başından beri öyleydi Işıl"
Kendisinin beni sahiplenmesi hoşuma gitmemiş değildi. Bi' anda ellerini çekip belime sardı. Sarıldı. Karşılıksız kalmak istemediğimi belirtmek için sardım kollarımı. Yanında neredeyse cüce kalıyordum.
Cücesin zaten aptal şey seni. Şu güzel anının ortasına etme! Sonra yüzümü bana çevirip konuşmaya başladı. "Gözlerin." Diye soluklandı. "Beni benden alması." Dedi ve uzun bi süre durdu. Ardından tekrar etti.
"Seni seviyorum..." Dedi. İlk defa söylemişti. Asla unutmayacağım bir sözdü. Büyülenmiştim herşeyiyle. "Bende seni seviyo-" diyordum ki en sevdiğim anının ortasına eden sesi duydum.
Duyduğum sesle gözlerim kapıyı buldu. Kapı çalmıştı ve Çağatay ellerini belimden çözerek gözleri kapıyı buldu. Kapıya yönelmemiz ve kapının tekrardan çalınması bir oldu. Kapıyı açtığımızda karşımızda 20'li yaşlarında olduğunu düşündüğüm kumral bir çocuk vardı. "Şey ben sizin üstkatınızdayım da." Sanki birşeyler geveliyor, bahane bulmaya çalışıyordu. "Yani?" Diye kızgınca ama çok fazla bağırmadan sordu Çağatay. "Iı şey ben yağ isteyecektim. Evet yağ." Dediğinde Çağatay'ın bardağındaki suyu taşıran son damla olmuştu. "Yok yağ falan git işine." Diye tam kapıyı kapatacakken asansörden Alper ve Sena çıktı. Onlar yeni çıkmamışmıydı dışarı? Alper Sena'nın elimi tutmuş salona doğru çekiyordu.
"Ya babaanneme gidiyorum ne demek kızım. Ya yolda bişey yapsalar sana hiç mi için rahatsız değil. Serserinin biri öninğ kesse onun sana ne yapacağını bilmiyorsun!" Demişti. Ama bence bu cümlelerde öfke değil sevgi vardı. Koruyordu. Sena'yı koruyordu. Sena odasına geçtiğinde Alper ile gözlerimiz kesişti. "Olay ne?" Diye usulca sordum.
"Bence az çok anlamışsındır. Bar dolu sokağın arasındaki babaannesinin evine gidiyormuş. Dediğine göre." Dedi. "Anladım" diye mırıldandım. Sanırım Sena bi tür yalan atmıştı.
Bi' an Çağatay ile bakıştık. Kendimi toparlayıp odama geçmeye başladım. Bakışma üzerine Alper konuştu. "Siz-" diyordu ki Çağatay'ın sözünü kestiğini duydum "aramızda birşeyler olmuş olabilir ama bu seni ilgilendirmez. Konuyu hiç bir zaman hiç bir yerde açma" dedi ve ayak sesinin bu tarafı buldupunu duyunca adımlarımı hızlandırdım. Kapıyı bir çırpıda açıp içeri geçtim ve kapattım. Ameliyattan çıkmış olmam beni çok yorgun hissettirdiği için hiç düşünmeden uykuya daldım.
•~°^^°~• Bu gün Ulaş'ın bahsettiği balo günüydü. Henüz gelip gelmeyeceğimi bilmezken Çağatay'ın geleceğini gelmeyeceğini düşünüyordum. Önce yataktan kalktım. Aynaya baktığımda göz altlarımın nasıl berbat olduğunu görünce kapatıcıyla gidermeye çalıştım. Neyse ki işe yaramıştı. Üstüme günlük kıyafetlerimi giyip odamdan çıktım. Kimse uyanmadan kahvaltı hazırlayabileceğiniz düşünerek hazırlamaya başladım.
Herşeyi masaya koymuştum. Önceden yaptığım kurabiyeleri ise bir tabağa yerleştirmeye başladım. Tenimde hissettiğim sıcaklık beni yakmıştı. Sanırım hastalanıyordum tekrardan. Yada...
Yanağıma kondurulan buseyle kafamı yana çevirdim. Çağatay'ın uyandığını anlayınca derin bir nefes verdim. Yüzümde oluşan içten tebessümle kurabiyeleri tabağa koymaya devam ettim. Ardından işte o tanıdık ses. "Kahvaltımızda hazır olduğuna göre yiyebiliriz." Diyen Sena'nın sesini duydum. Tabağı masaya yerleştirerek. Bende onlara katıldım. Çağatay yanımda Sena karşımda Sena'nın yanında ise Alper vardı. Kahvaltı yaparken havadan sudan konuşuyorduk. Bi' anda balo konusu açılınca bende sohbete katıldım. "Ünlü bi sanatçınınmış." Dedi Sena. "Katılacak mısınız?" Diye sordum. Aynanda "Evet" diyen Alper ve "Hayır" diyen Sena uzun süre bakıştılar. Ben ise yandan Çağatay'a göz gezdiriyordum. "Sence?" Diyen etkili sesiyle yüzümü ona döndürdüm. "Olabilir neden olmasın." diyerek devam ettim kahvaltıya. "O zaman hep beraber kahvaltıdan sonra dışarı çıkalım." Diyince ona baktım. "Nereye?" Dedim Çağataya bakarak "Elbise bakmaya" "İyi fikir" dedim.
•~°^^°~• Şuan mağazadaydık. Alper ve Çağatay kendilerine bakmaya ben ve Sena da kendimize bakmak için ayrı mağazalara gelmiştik. Gerçi Alper ve Çağatay'ın beraber bakabileceğini pek düşünmüyorum.
"Bak bu güzel." Diyen Sena'nın sesini duyunca yönümü oraya çevirdim. Ben zaten kendime almıştım. Sıra Senadaydı. Sena için rahat ama şık bir elbise bulmaya çalışıyorduk. Ben ise kendime siyah askılı yırtmaçlı bir elbise almıştım. Sena ise şuan elinde olan kırmızı elbiseyle kasaya doğru ilerliyordu. Neredeyse 4-5 saattir mağaza geziyorduk ve sonunda çıkmak üzereydik. Saattin 16:53 olacağı hiç aklıma gelmezdi. Fakat öyleydi. Baloya yaklaşık 1 saat kalmıştı. Ansızın gelen bildirimle ekrana baktım.
Ulaş: Bu gün baloya geliyor musun?
Umarım onunla dans edeceğimi falan düşünmemiştir.
"Evet"
Diye cevap yolladım fakat Çağatay ile kalkacağımdan habersizdi.
•~°^^°~•
Saçımı ve makyajımı yaptıktan sonra Sena'yı bekliyordum ki demem üzerine gelmişti bile. "Harika olmuşsun" diyerek mutlu etmeye çalıştım. "Alper ile ayrıldık." Dedi bi anda sebepsizce. "Belli oluyordu da neden ayrıldınız?" Dedim.
"Sanırım sana daha anlatmadım. Delfin diye bir kız ile gördüm onu. Açıklama yapmasına gerek yoktu herşeyi anlamıştım o yüzden hemen ayrıldım."
"Keşke açıklama yapmasını bekleseydin"
"Gerek yok"
"Tamam daha sonra detaylı anlatırsın. Şimdi inmemiz gerek. Bekliyorlar aşağıda" denim ardından evden çıktık. Asansörden indiğimizde arabaya yaslanmış elinde sigarası olan Çağatayı gördüm. Ama Alper görünürde yoktu. İlk defa içtiğini görüyordum sanırım. Biraz daha ilerledikten sonra binadan çıkmış sayılırdık. Çağatay'ın gözlerinin yönü beni bulduğunu anlayarak bende ona baktım. Beni baştan aşağı süzen Çağatay'ın neredeyse yanındaydım.
"Gidelim mi?" Dedim "Gidelim" diyince arabaya doğru ilerledim. "Güzel." Dedim. "Değil senin yüzünden" diyince yüzüme büyük bi tebessüm kondu. Ön koltupun kapısını açarak bana yön verdi ve kendisi de koltuğuna oturdu. Sena ise zaten bizi bekliyordu arabada.
•~°^^°~•
Sonunda balo alanına girmiştik. Büyük bir alandı. Arkada çalan müzik çok hoştu. Tam da dans edilebilecek bir müzikti.
"Şuraya geçebiliriz" diye yönelttim Çağatay sorumu. Ona baktığımda kafasını Onaylarcasına sallayıp o yöne doğru ilerledik. İlerlediğimiz bölümün hemen arkasında Ulaş'ı gördüm. Çok özenliydi. Ona görünmeden hızlıca yerleştim. Fakat beni fark etmiş olacak ki yanıma gelmişti. "Işıl, yine her zamanki gibi muhteşemsin" demesi ardı Çağatay'ın elinin omzumu kendisine çektiği farkettim. "Kim bu arkadaş?" Diye söyledi Çağatay. Ama Ulaş hemen atladı. "Ben Ulaş, Işılın nöbet arkadaşıyım. Sizide görmüştüm nöbette bir kaç kez ama çıkaramadım kimsiniz acaba?" Demesi Çağatay'ı sinirlendirmişti ki sert bir cevap verdi. "Sevgilisiyim. Başka sorun yoksa gidebilirsin." Dedi. Ulaş bi' anda Çağatay'ın izerineubir adım attı. "Nasıl?" Diye saçma bir soru yöneltti. "Siz-" diyecekti ama Çağatay sözünü böldü. "Evet yanlış duymadın ve eğer şimdi gitmezsen kan gölü olucak her yer." Dedi.
"Tamam, çok fazla tartışma çıkmadan biz en iyisi gidelim." dedim ve Çağatayın elimi tutarak onu dans alanına çektim.
"Kim bu?" Diye sordu. Ben bi elimi omzuna bi elimide onun eline koyarken oda aynı şekilde belimi eliyle kavramıştı. "Bu dalga geçtiğin tırnaklarımla yüzünü çizersem görürsün." Diye girişimde bulundum hafif hafif dans ederken.
"Sırtımda tercih ederim." Diyince gözlerini kaçırdı ve etrafa baktı. Yanaklarının kızardığına emindim.
•~°^^°~• 2 saat sonra
"Çok içtiğini biliyorsun değil mi? Ayılabilecek misin?"
"Seni bu elbise de gördükten sonra herşeyi yapabilirim." Dediğinde yüzümde buruk bir gülümse oluşmuştu.
"Beğendiysen sen giyebilirsin." Diye güldüm. "Ben sadece çıkartma işiyle ilgilenirim." Dediğinde utanmadım değildi. Asel'in bu tarafa doğru geldiğini farkettim. Onun ne işi vardı burada?
"Çağataycım sende mi burdaydın?" Dedi. "Kalkalım mı sence?" Diyip yanına oturup kafasını omzuna koydu Çağatayın. Elimi tutan Çağatay'ın elini tam çekip Asel'e bağıracaktım ki Çağatay tekrardan elimi tutup "kalkalım." Dedi ve tekrardan beni dansa kaldırdı. Aseli ters köşe yapması beni sevindirmişti. _____________ Nasıl olmuşşş Bence güzel olmuş. Fikirlerinizi yorumlara bırakabilirsiniz. Yorum ve oylamayı unutmayın. 5. bölüm bu akşam tekrardan sizinleeee. 💗💐🎀✨🩰🧸 |
0% |