Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Hiç Hissetmedim Kadar

@the_older

                                                              

* Bu hikayede yanan tek kişi olmadı.

Ben sıkıldığımda tam sıkılırdım eskiden, yerimde duramaz mışım hep soru sorar çenem iki saniye kapalı durmazmış. Ağzıma geleni söyler sonrada bir güzel fırça yermişim. Ben bununları yaptığımı dokuzuncu sınıfın sonlarına doğru öğrenmiştim. Annemler bu dilim yüzünden neler çektiklerini anlatırken ben ise bunları yapmamışımdır kesin diye kendimi teselli ediyordum. Tabiki teselliler boştu bunları yapmıştım. Ama sıkılmamıçtım ilk defa sanırım. Alaz'ın yaptığı içimi ısıtmıştı ama bu gardını düşürüceğim anlamına gelmiyordu.

Çıkış vaktiydi ve İlayda'nın beni bekle demesi üzerine okulun ilerisindeki durakta duruyordum. Ne zamandan beri burada beklediğimi on dakikadan sonra saymayı bırakmıştım. Ayağıma taşları iteliyordum. Sıkılmıştım doğrusunu söylemek gerekirse. Etrafa baktım. Ben ve evinden marketlere birşey almak için giden dedelerden başka kimse yoktu. Okul çıkışı herkes gittikten sonra baya sakin olurdu. Bugünde her zamanki gibi, sakindi.

Ne için burda bekliyorsun bu kadar. Gelmedi. Ya sor gelicekmisin diye yada eve git. Bu kadar beklenmez, bekletilmez

Sen bazen gerçekten sinir bozucu olduğunun farkında mısın. Ben bu kadar sinir biri değilken. Nasıl bir iç sese düştüm arkadaş.

Birilerin doğruları söylemesi lazım. Konu ne olursa olsun.

Sen devam et, ben dinlemiyeceğim.

İlk defa bu kadar çok bekledim, gerçekten birini. İlkler listesine eklemeliyim. Etrafımda dönmeye devam ederken karşıdan bir figür belirdi. Bana doğru geliyordu. Tek sıkıntı yüzü, belli değildi. Biraz daha yaklaştığında İlayda'nın geldiğini görünce derin bir nefes verdim.

" Sonunda." Dedim. Kendisi karşıma geçerken.

" İşim biraz uzun sürdü." Dedi, . İşim mi? Ne işiydi bu?

" İşim?"

Yüzünde varla yok arası bir tebessüm oluştu " Akşama bir sürprizim var."dedi. Sürpriz? Ne sürprizi?

Merakla sordum direkten " Ne sürprizi?"dedim. Süprizleri severdim iyi olduğu sürece.

Gözünü kıstı " Söylersem sürpriz olmaz. Ondan direnme boşu boşuna söylemeyeceğim." Dedi. Merakım beni ele geçirmeye kalksa da oda en az benim kadar inatçıydı.

Dudak büzdüm, tatlı sandığım bir suratla baktım, kendisine. Son defa denemek istedim. İlayda yemedi tabiki de olumsuz anlamda kafasını sağ sola salladığında son şansım da suya düşmüştü.

...

Annesinin evindeydik. İlk gelişimdi yalan yok. Eve gelince bizim eve gidelim demişti ısrarla sonuç; kıramamıştım kendisini, İlaydaların evinin olduğu sokakta evlerine doğru yürüyorduk.

İlayda, sessizdi. Ben ise etrafına bakıyordum. Yüksek binalar vardı etrafta, çok yüksek. Bir bina çarptı gözüme, hepsinden daha güksekti.

En tepesinde olmak vardı. Düşünsene.

Sana ilk defa katılıyorum. Gerçekten bu hayatta en sevdiğim yerler listesinde yüksek binalar olabilirdi. Evet, herkes yüksekten korkar neredeyse. Çıkamazlar, başları döner ne biliyim bayılırlar ama ben delicesine severim. Kendimi hiç hissedemediğim kadar özgür hissederim.

" Ne düşünüyorsun?" Sesini duyduğumda daldığımı fark ettim.

Gözümü açıp kapattım " Hiç, öyle dalmışım." Dedim, i harfini haddinden fazla uzatarak.

Kafasını yukarı aşağı salladı anladım dercesine " Yüksekleri bu kadar, sevmeni hâlen anlayamıyorum." Dedi. Bu kız benim ikizim olma ihtimali yüzde kaçtır? İçimi oluyor resmen.

Şaşkınlıkla baktım yüzüne " Nasıl anladım?" Dedim, şaşkınlığım fazlasıyla belli olduğuna emindim şuan.

Bekledi biraz sonra ise " Zor olmadı." Dedi.

Kendimi bile bazen zor anlarken, ne yapacağımı bilmezken sizi tanıyan birinin iyi geldiğini eskiden anlamazdım. Biri sizi tanıyamaz ne olursa olsun bir yerden sonra ipler kopar, unutulur. Ama şimdi daha iyi anlıyorumdum, unutulmadığını.

Varmıştık bile. Binaya girdik, merdivenlere baktım göz ucuyla. Sizleri hiç sevemiyecem kusura bakmayın. Asansöre yöneldik. Oturdulları kat numarasına basarken asansör kapandı. 26. Kat. Bizim kadar olmasa da yüksek olması gözümden kaçmamıştı. Kısa bir an sessizlik oldu asansörün içinde. Kafamda gelip geçen süpsizim var çimlesiyle biraz daha itiraz etsemmi? Diye düşünmedim değil. Aklıma gelen bu şeyi hemen sildim. İtiraz etmem bir işe yarayacaktı, söylemeyecek ti.

" Baban nasıl biri?" duyduğum soruyla asansör kapısından gözümü ayırıp İlayda'ya döndüm. Bir an aklıma dedikleri geldi. O da benim kadar acı çekmişti. Hemde babası yüzünden. Tabiki baba demeye bin şahit ister. Merak ediyordu büyük ihtimalle. Bir insanın babası olması nasıl bir duygu olduğunu? Ben annemi yeni kaybetmiş olsamda anne duygusunu az çok biliyordum. İlayda babasını beş yaşından beri görmemişti. Ne demeyim?

" İyi." Dedim ağzımda geveleyerek.

Asansör yirmi altıncı katta durunca indik. Kapıyı çaldı. Kapıyı tatlı ve bir o kadarda bir abla açınca İlayda'nın kime benzediğini anladım, tam olarak annesinin kopyası gibiydi.

Kadın gülümsedi samimi bir şekilde " Hoş geldiniz, kızlar," dedi " Hadi içeri geçin." Diye tamamladı çümlesini.

Kadın gülümseyip yana çekilirken ayakkabılarımızı çıkarıp İlayda önden bende arkasından gülümsemeye çalışarak içeriye girdim. Kapıyı kapatıp ablada arkamızdan gelirken salona varmıştık bile.

İlayda kendini direkten koltuğa attı. Ben ise oturmadım. İlayda bana sorgularcasına bakarken tam konuşuyordu ki annesi söze girdi. " Kızım, otursana."

Gülümseyerek kendimi İlayda'nın karşısındakine tekli koltuğa attım. Rahatsız değildim ama rahatta değildim.

İlayda bana rahat ol der gibi bakınca söze girdi "Annem, çiçek." Dedi.

Kafamı salladım " Memnun oldum. Defne." Dedim, samimi bir şekilde.

" Birşey yer misiz? Acıktınızmı?" Dedi.

Bana baktı bu soru karşısında İlayda. Olumsuz anlamda kafamı salladığımda " Hayır anne. Teşekkürler." Dedi.

Yaklaşık iki saat kadar okulumuzla ilgili, hangi mesleği yapıcağımız, çiçek ablanın günü gününe yaşadığı şeyleri konuştuk. Aşırı cana yakın biri çiçek abla şu saate kadar gördüğüm kadar. Bir kere bile gülüşü hiç solmadı. O yüzündeki tebessüm hiç bozulmadı. Annemde böyleydi. Hep günlerdi. Babamla saçma sapan tartışmalara girerdik, gülerdi. Babam bana şakadan seni sevmiyorum diyince yüzümdeki saniyelik değişime, günlerdi. İlkokuldayken bissürü ödev verildi diye ağladığımda ki halime, gülerdi. Bir insan bu kadar güler miydi bilmiyorum ama o gülüşlerin altında sakladıkları çok şey olduğuna emindim.

" İşte bizde durumlar böyle." Dedi, çiçek abla. " Annenler nasıl? Buradalarmı?" Sorduğu soruyla çiçek ablaya baka kaldım.

İlayda anında atladı " Anne." Dedi, sesini yükseltmeye çalıştığını anlaya biliyordum. Sesler bulanıklaştı kimseye belli etmek istemesem de her konusu açıldığında olanlar olıyordu "O konu biraz hassas." Dediğini duydum İlayda'nın varla yok arasında bana ulaşan sesinde.

Çiçek ablanın yüzü düşmüştü anında " Özür dilerim. Çok özür dilerim... Bilmiyordum. Başın sağolsun." Sesi son dediği çümlede nerdeyse hiç duyamamıştım. Bende tamamen sesler gitmişti. Dar geldi birden heryer boğuluyordum sanki.

Aya kalktım " Sorun değil, geçti, bitti. Şey geç oldu ben gideyim artık." Dedim, kapıya doğru yürürken " İyi akşamlar." Diye tamamladım çümlemi. Ayakkabılarımı giymeye başladım.

Arkamdan aceleyle gelenayak seslerini duyuyordum. " Nereye Defne?" Cevap vermedim. Ayakkabılarımı giydiğimde ayağa kalktım.

İlayda'nın yüzü solmuştu. " Görüşürüz." dedim, merdivenlerden inmeye başlarken.

Merdivenler bitince kendimi dışarı attım. Elimi boğazıma götürdüm yırtarcasına çekiyordum üstümdedini sağa sola nefes alamıyordum. Aldığım nefesler boğazıma batıyordu."Defne topla kendini, topla kendini. Derin nefes al." Dedim içimden " Nefes ver."

Derin bir nefes aldım sonraysa yavaşca bıraktım. Almıyordu yapamıyordum. Yürümeye başladım. Etrafımdakileri görmüyordum ama yüzümde nasıl bir ifade varsa herkesin gözlü bende olduğunu hissediyordum fakat o dakika hiç birşey umrumda değildi. Üzgündüm, sinirliydim. Üzgünüm çünkü annem ölmüştü; sinirliyim çünkü annemin ölüm nedeninin kaza olmadığına neredeyse emindim. Ve ben bunu bulmalıydım.

Karşımda, buraya geldiğimizde gördüğüm gökdelen görünce düşünmeden binaya girdim. Asansöre binip hiç düşünmeden en son karar bastım. Asansör yavaş yavaş çıkarken arkamı cama yasladım ve yavaşca yere oturdum.

Duygularına hakim olmalısın. Duygularını kontrol etmeyi öğrenmelidir, Defne.

Demesi kolay. Ama gel gör ki kendin yaşa. Duygularımdan nefret ediyorum . Her duygumu ayrı ayrı nefret ediyorum. Sevgiyi, bağlılık, aşk, nefret, öfke. Olmadık yerde, olmadık zamanda ansızın sarıyorlar hep etrafımı ve ben bunu kontrol etmeyi öğreneceğim. İşin ucunda ne olursa olsun. Durduğunda, asansörden dışarı çıktım. Rüzgarın tenime çarpmasıyla ürperdim. İleri doğru yürümeye başladım. Yolun sonuna geldiğimde yere çömeldim. Gökyüzüne baktım. Gece olup ışıkların olmasına rağmen çok güzel parlıyordu yıldızlar. Her biri yanıp sönüyor, göz kırpıyorlardı sanki.

Daldığım düşüncelerin arasında bir ses yükseldi." Kendine zarar vermeyi bırakmalısın."erkeksi ses tonuyla.

Şaşkınlıkla gökyüzünden çektim bakışımı. Sesin geldiği yöne önüme baktım. Üç adım kadar önümde duran şahsı görünce artık şaşırmamam gerektiğini kendime hatırlatmam lazımdı. Alaz, tüm heybetiyle karşımda duruyordu. Benimleydi. Bakışlarımız kesişince gözlerimi kaçırmadım, bir anlığına. Sadece baktım yüzüne. Yüzünün her miliminde korku vardı. İkimizden biri bakışlarını çekmeyince en sonunda bu bakışma faslını ilk bitiren ben oldum.

" Kendime zarar verdiğim falan yok." Dedim, tüm umursamazlığımla.

Yüzünün kasıldığını anlaya biliyordum bakmadan bile anlaya biliyordum sesi yüzünden " Belli, kendine zarar vermediğin. Çünkü..." Cümlesi yarıda kaldı devam etmedi. Veya edemedi. Ona baktım, ela gözleri akıcak gibi duruyordu. O ise zaten bana bakıyordu. Derin bir nefes verdi. Yutkundu." Bu hikayede yanan tek kişi olmadı, Defne." Anında bakışları öyle bir derinleşti ki. Bu hikayede yanan tek kişi olmadı derken neyden bahsediyordu? Sesimi çıkarmadım, boğazıma kadar dolmuştum. Konuştuğum an ağlaya bilirdim. Bana doğru bir adım yaklaştı, ses çıkarmadım. Bir adım daha attı, sesimi çıkarmadım tekrardan. Kendini benim yanıma duvara yasladı. Konuşmadı, konuşmadım. Önüme baktım. Onun bakışları ise yüzümde gezindiğini hissede biliyordum. Konuşmamı bekliyordu, birşey dememi bekliyordu.

" Bu hikayede benle birlikte yananı bilmem ama, tek bildiğim yanan kişinin küllerliyle kaldığı." Dedim ilk dediğim cümleye göre sesim kısık çıkmıştı. Göz yaşlarım baskı yapıyordu. Şimdi ağlayamazdım onun yanında olmaz. Ağlamamıştım Tekken bile şimdi olmaz.

Derin iç çektiğini duydum " Bizde, küllerinden yeniden doğmasını sağlarız."

Ona baktım. Gözlerimden birinde bir yaş usulca süzülürken benle birlikte o da kafasını bana çevirdi. Gözümden akan yaşa aldırış etmeden " külleride rüzgarla birlikte savrulduysa. Yapacak birşey kalmamışsa, yeniden doğması imkansıza. Tamamen bitmiştir onun için." Dedim. Durdu. Sadece birbirimize baktık.

Konuşmadı. Düşündü. Gözleri dudaklarımla gözlerim arasında giderken. " Tamamen bitmez. Yeniden doğar. Bu sefer daha sağlam." Dedi. Ondan bakışlarımı hiç çekmedim. İkimizde birbirimize baktık. Artık dayanamıyordum. Ona sarılmak istiyordum. Bir yandanda sarılmamak istiyordum. Gözlerimden iki yaş daha süzüldü benden habersiz. Ellerimle sildiğimde yerini yenileri geliyordu.

Ağlıyordum.

Alaz ne yapacağını bilmiyor gibi ellerini bana doğru uzattı. Tutmak istedi ama tutamadı.Yapmadı. Gözlerindeki göz yaşlarımı silerken" Hayır, hayır. Ağlama. Ağlama Defne. Ne olur, ağlama." Bunu demesiyle ağlamam istemsizce dahada şiddetlendi. Ne yapıyordum ben?

Kendini artık tutmaktan bıktın sanırım. Tutamıyor artık içinde tuttuğun göz yaşlarını, gözlerin. Vücut sistemin pes etti artık, serbest bırakıyorlar.

Aniden kendimi Alaz'ın kucağında buldum. Sıkıca sardı kollarını belime. Kafasını boynuma gömdü. Refleks olarak bende sardım kollarımı onun beline. Artık vucudum benden emir almadan hareket ediyordu. Bundan rahatsızmıydım? Hayır. Kafamı onun boynuna gömdüm bende. Ağlamam siddetini azda olsa hafiflerken " Yoruldum, Alaz." Dedim.

Bu kadar hevesli gözükme. O sarıldı diye sarıldın zaten.

Hevesli değildim.

Çarpılmana az kaldı, Defne.

Tamam azda olsa belki sarılmak istiyordum. Simdi, yalan yok.

Kafasını kaldırdı. Kaldırmasıyla bende kafamı kaldırdım. Gözlerimin içine baktı, ela gözlerinde ne geçtiğini anlamak zordu. " Biliyorum." Dedi.

Biliyor muydu? Bu kadar mı dışarıya belli ediyordum? Anında kalktım Alaz'ın kucağından. Alaz ne yaptığımı anlamaya çalışırken üstümü düzelttim. Göz yaşlarımı sildim. " Ne işin var burda?" Dedim.

Defne sana birşey diyiyimmi?... Sen akıllanmazsın!

Biliyorum, biliyorum. Ben akıllanmam.

Alaz bana şaşkınlıkla bakarken ayağa kalktı. Bir adım yaklaştı bana doğru. Kendimi bir adım gerilememek için zor tuttum. Aramızda bir adım ya var yada yoktu. Öyle bir dikmiştiki ela gözlerini benim gözlerime, eriyordum

neredeyse. Kalbim yerinden fırlayacak derecede atıyordu.

" Seni merak ettim." Dedi.

" Beni mi merak ettin?" Dedim gözlerim yüzünde gezinirken. Onaylarcasına kafasını salladı. " Nerden biliyordun ki benim burada olduğumu?" Diye bir soru yönelttim, gözlerimde durmayan göz yaşlarını arasından.

Cevap vermek için geç kalmadı. " Burdan geçerken gördüm seni. Pek iyi göremedim ama." Dedi. Yalan söylüyordu. Ağzından çıkan farklı, gözleri ise apayrı birşey söylüyordu. Ama o bunun farkında olmadığı kesindi. Beni buraya kadar takip etmişti.

Arkama doğru bir adım geriliyordum ki kolumdan tuttu. " Beni bir kere dinlesen." Dedi, beklentiyle bana bakarken. Cevap vermedim. Dinlemek istemiyordum. İstesemde dinleyebileceğimi sanmıyordum. Bir adım daha gerilemeye kalktım ama olmadı, bırakmadı. " Lütfen." Bana öyle bakmamalıydı. Bakmaya devam ederse o ela gözleri benim sonumu getire bilirdi. Durdum öylece cevap vermedim sadece bekledim. Anlatmasını bekledim. Başka çarem varmıydı? Gözlerini kapadı derin bir nefes verdi. Sonra gözlerini açtı.

" O günden önce. Bir yıl kadar öncesinde Ali Kınık diye bir adam vardı. Babamın ortaklarından biri. Bir iş vardı, onu almak istediler. Çok istediler. Babam olmadan da istediklerini alamazlardı, bunu biliyordular. Babam bunu kabul etmedi. Nedenini tam bilmiyorum. Yollarını ayırdılar," Ali Kınık? Aklımda bu isim belirdi bir anda, bu beni kaçıran adamlardan birinin ismiydi. Dikkatlice dinlemeye devam ettim." Ama adamlar babama düşman kesildi. Ona doğrudan birşey yapamayacaklarını bildikleri için bu seferde ikinci seçenek benden vurmak oldu. Pilanları bende de suya düştü. Kolay kolay yıkılmam ben. Ama sevdiklerime konu gelince kalkamam. Adamlar bu sefer benim sevdiğim kişiye, sana dokunmaya kalktıklarında artık en zayıf noktamı bulmuşlardı. Beni senle tehtit ettiler. Bu benim için bardağı taşıran son damla olmuştu. Bana üç seçenek sundular hepside sonu kötü. Ya babamı ikna edicektim ki etmedim. Ya seni öldürüceklerdi yada işi ben alıcaktım," kafasını yana çevirdi. Alaz bunları yaşamış olamazdı. Babası kimdi ki? Bana hiç bahsetmemişti. O adam kimdi tam olarak? Alaz'ın 'iş' derken neyden bahsediyordu? Benden birkaç adım geriledi sonra kalktığı yere oturdu. " Babamın kararı kesindi, yapacak birşeyim yoktu, o konuda. Seni öldürmelerine izin vermezdim, bunu biliyorlardı. Tek kalan şey işi almam." Sözünü devam etmesine izin vermedim. Aklımdan geçen, merak ettiğim şeyi sordum o otururken.

" Alman gereken veya bağlaman gereken şey neydi?" Dedim merakına yenik düşerek.

" Amcam," dedi ve başını bana çevirdi. Başında sinirden beliren damarı ben burdayım diye kendini belli ediyordu " Amcamı öldürtmek." Dedi. Gözlerim şaşkınlıktan açılırken birşey diyemedim. Kendimi suçlu hissettim. Ama amcası neden?

Ben sana dedim demekten nefret etsemde; ben sana dedim be Defne. Birgün beni dinlemediğin için pişman olucaksın dedim.

Tekrardan önüne döndü" Bir kadın tetikçi varmış," dedi sesi kısılmıştı sanki. " Onu ikna etmemi söylediler, amcamı öldürmesi için. O gün o bara buluşmam söylendi. Yaptım. Yapmak zorundaydım. Kadınla tartıştık. Sebebini hatırlamıyorum. Ama tek hatırladığım zorluk çıkardığı. Kalktım masadan kadın kolumdan tuttu ve sonrada... Devamını biliyorsun." Dedi. Bana bakmıyordu. Ben ise ona baka kalmıştım. Amcasını öldürmüştü. İşin ucunda ben varım diye. Ama neden amcası? Beni kaçıran adamla babam arasındaki bağlantı ne?

Soru sormadım, şimdi vakti değildi. Onu dinlemeliydim. O bana ihanet etmemişti. Beni korumak için herşeyi yapmıştı. Suç onun değil miydi?

Alaza doğru yaklaştım. Pişman olur muydum? Olamazdım. Alaz'ın yanına geldiğimde, yanına oturdum. Alaz bakışlarını bana çevirdiğin de ne yapacağımı merak ediyormuş gibi bakıyordu. Bende bilmiyordum ki. Hiç düşünmedim o an en yapmamam gerek şeyi yaptım, Alaz'ın dudaklarına yapıştım. İki elimi yanaklarına koydum, gözlerim kapandı. Kendime çektim. Alaz yaptığım şeyin şokuyla bir anlık karşılık vermesede kendini hemen toparladı. Sert ama bir o kadarda nazik bir şekilde karşılık veriyordu. Kucağına aldı beni aniden elini belime attı kendine çekti. Bense kendi yaptığım şeyin karşılığını veriyordum, doyasıyla öpüyordum. Birkaç dakika daha böyle geçerken nefes nefese kalmıştık. Nefes almak için ayrıldık. Gözlerimi açmadım. Anlını anlıma yasladı " Özür dilerim," dedim. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Nefeslerim düzene girmemişti. " Seni dinlemediği için özür dilerim." Dedim. Pişmamdım.

Alaz iki elinin arasına aldı yüzümü. Kendi yüzüne doğru kaldırdı. Ne yapıyordu bu? " Defne." Dedi. Devamını getirmedi. Dudaklarımızı birleştirdi anında. Karşılık vermedim ilk. Öylece olayın ikinci şokuyla gözlerimi üzerine diktim. Üç yıl tam tamına üç yıl. Gözlerimi yavaşca kapatırken artık bende karşılık veriyordum. Sakin ve bir o kadarda turlu alt dudağımdan öperken ayrıldı kısık sesiyle bir o kadarda titretircesine " Özür dileme... Bırak... kendini" ve sonu tekrar aynıydı dudaklarımızı birleştirmişti.

Hiç hissetmediği kadar özgür hissettiğim kişiyleydim.

Bu hikayede üzülenler olmuştu, bir hiç uğruna. Bu hikayede tek yanan kişi olmamıştı. Birden çok kişi yanmıştı. Pişman olucskmıyım diye düşünmek son şeydi artık.

...

Aaaa şok bölüm. Merak etmeyin güzel gidecek. Bu böyle bitmeyecek.

Merhaba arkadaşlar. Bu bölüm de sizce Defnemi haklı? Alaz mı? İkisi diyenler ise bir ayrı yere alalım.

Bir hiç uğruna.

 

Bölüm yorumlarınızı alalım

Aklınıza takılan sorular var mı?

Bölümü nasıl buşdunuz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%