Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Kafayı Yemişsin

@the_older

Alaz'ı eve getirmiştik. Koltuğa yatırıp boynuna buz koyduktan sonra ikimizde tekli koltuklara oturup baş belası Alaz'ın uyanmasını beklemiştik.Sabah olmuş olucaktı ki, Alaz'ın ağzında sesli yuvarladığı küfürle uyanmıştım. Uyku sersemi halimle konuşmaya başladım.

" Ne oluyor ya?" Dedim. Boynum tutulmuştu. Yanıma baktım İlayda halen uyuyordu. Keyfe bak.

" Noldu dün lan?" Etrafına baktı ve devam etti " neredeyim lan ben?" Dedi. Kendi kendine konuşuyormuş gibi bir hali vardı. Bu kez etrafına daha dikkatli baktı. Beni yeni farketmiş gibi oldu. Sonra ise yüzünde öfke ile şaşkınlık arasında giden bir yüz ifadesine büründü. " has-" dedi ve devamını getirmedi.

Uykulu gözlerle ona bakmaya devam ettim. Şahsen nasıl öldürürdü bizi onu düşünüyordum.Sanırım konuşsamda konuşmasımda en sonunda öğrenecekti.

" Seni dün yanlışlıkla bayıltmış olabiliriz." Dedim, olabildiğince kibar olmaya çalışarak. Yoksa onun ağzını burnunu kırmıştı şerefsiz. Alaz elini boynuna götürdü o dalmışken bende fırsat bilerek İlayda'yı dürttüm.

" Hı."dedi uykulu bir ses tonuyla.Daha sert dürttüm

" Ne hı ya. Alaz ayıldı kalk." Dedim sadece, İlayda'nın duyabileceği bir ses tonuyla.

İlayda bir anlık afallamış gibi oldu sonra ise gözlerini birden açtı ve bana baktı direktmen. Kafamı o yöne doğru işaret gösterdiğimde, İlayda o yöne baktı. Alaz'ı görünce yüzü şekilden şekle giriyordu. Tekrar bana döndü;

" Naneyi yedik, değil mi?" Dedi bana doğru eğilip konuşarak.

" Hak etti. Ne işi vardı orda, o saatte?" Dedim. Cevap vermedi sessiz kaldı.

"Dur bir dakika yeni hatırladım." Dediği gibi ikimiz aynanda kafanızı o yöne çevirdik. İkimize baktı " Kim vurdu benim kafama?" Ve saniyesinde İlaydayla bakışlarımız kesişti. Korku vardı yüzünde. Söyleyemezdi ki o.

Sen mi söyleyeceksin?

Evet ben. Kim o sanki. Dev goril. Tam konuşuyordum ki İlayda benden önce davrandı.

" Ben vurdum." Dedi. Ben ona öylece bakarken.

" Senin ne işin vardı orada? " Dedim. Derin bir nefes alıp verdiğinde evi inceliyordu.

" Benim evim o." Dedi bıkkın bir şekilde. İkimiz öylece donup kalmıştım bir an toparlanıp aynanda " Nasıl?" Dedik, şaşkınlık. Kaç gündür başka duyguları bu kadar çok yaşamamışımdır. Bıkkın bir nefes verip bize döndü. Ellerini birleştirip dizlerinin üzerine koydu.

" Çok soru soruyorsun. Neyse bir şekilde demiştim aslına ama sıkıntı yok tekrar diyeyim. Orası benim evim." Dedi. Benim evim derken? Şaka yapıyor olmalıydı. Aynen şaka. Bana şaşkınlıkla bakarken konuşmaya devam etti.

" Senin elinde dün silah mı vardı? Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?" Doğru hatırlıyorsun, Karasu. Gereğinden fazla.

" Evet." Dedim. Yüzünde bir tebessüm oluştu

" Sen kullanmayı bilmiyordun ki? Ne ara? " Dedi. Yüzündeki tebessüm büyürken " öğrendiğine de sevindim bak." Dedi. Sevinme. Eceline yürüyorsun birader.

Doğru tespit

Cevap vermekten geri kalmadım konuşmaya başladım.

" Babam bana öğretti. Artık neyi düsündüyse. Yani biliyorum. Kendine dikkat et. İlk denememi senin üzerinde denemiyim." Dedim, sinsice gülerken.

Alaz cevap vermek için ağzını araladığında konuşamadan telefonuna mesaj geldi. Önüne baktı. Olmayınca koltuğa baktı telefonu yanında görünce oyalanmadan açtı. Kısa bir an mesajı okudu biz ise öylece bakıyorduk. Yüzünde mimik oynamıyordu. Mesajını okumuş olmalı ki ayağa kalktı, tedirgindi. İlayda' yla bende ayaklandık. Kapıya doğru ilerlemeye başladığında

" Nereye? Daha iyi d-" diyemedim, devamını getiremedim. Net ve kısa bir cevap verdi

" Gitmem lazım. Bu arada eli ağırmış arkadaşına dikkat et yanlışıkla birilerinin daha kafasını yarabilir." Dedi yanımdaki İlayda'yı gösterirken. Sinir, pislik herif keşke bakmasaydık. Ayakkabılarını giyip çıktı. Soranda mallıktı zaten. Aynen. Ben sormuştum.

⚪⚪⚪

Okula vardığımızda birinci derse yetişmesekte, ikinci derse yetişmiştik. Okulun önüne geldiğimizde bağcıklarını açıldığını fark edince durdum, İlayda da benle durmuştu.

" İlayda sen git ben şunları bağlayıp geliyorum." Dedim, bağcıkları göstererek. Onaylarcasına kafasını salladığımda

" Tamam sınıftayım." Dedi ve arkasına dönüp gitti.

Bağcıklarımı bağlamayı küçüklüğümden beri hiç sevmiyordum çünkü bağlamayı bir türlü öğrenemiyordum, saçma geliyordu. Yavaşca eğildim ve dizlerimin üzerine çöktüm. Elimi sağ ayakkabı bağcıklarına attım. Yarı yamalak bağladıktan sonra diğer bağcığımı bağlamaya başladım. Her ikisinin de bitirdikten sonra çöktüğüm yerden kalktım. Ayakkabılarıma baktım. Olmuştu yarım yamalak olsa bile idare ederdi. Bir adım attım ama devamını getirmemle ağzımı sıkı bir el kapatmasıyla irkildim. Ağzımdan çekmeye kalktım ama başarısızdı. Yüzünde maske olan iki kişi beni önümüzdeki arabaya zorla çekiştirmeye kalkınca direnmeye çalıştım. Sonunda kazanan ise onlardı iri yapılı vücut yapılarına sahiptiler. Adam elimi ağzımdan çekmeyince elini ısırdım. Adam elini çekti acıyla. İri yapılı olmaları bir şey değiştirmiyordu, beyinleri olmadıktan sonra.

" Seni orospu, pislik!" Diye bağırdı adam. Ben ise bu verdiği tepkiye, kılımı bile kıpırdatmamıştım.

Diğer adamların güldüğünü gördüğümde bunların beyninin olmadığını tamamen anlamıştım.

Araba uzun bir süre sonra yavaşladığında ilk üç adam indi aşağı ilk. Onlar indiğinde arkasından elini ısırdığım piç herif ensemden tutup iteklediğinde yürümek zorunda kaldım. Sessizlik hakimdi etrafa sadece sessizlik. Hiç yaşam belirtisi yoktu. Ne yapacaklardı bana? Öldürecekler miydi? İçimden bin bir soru geçiyordu. İmkansız olanlardan imkan dahilinde olanlara kadar.

" Benim burada ne isim var? Kimsiniz?" Dedim, tekrar şansımı denemek istedim fakat cevap bir hiçti. Harabe, kırık dökük bir yerdi burası. Karşımızda duran binayı gördüğümde oraya gittiğimizi anlamak zor değildi.Adamlardan biri

" Birazdan görürsün." Dedi.

Adamlardan iki tanesi beni bağlarken direnmedim. Ağzımda bantladıktan sonra geri çekildiler. Ben ise o sırada etrafa bakıyordum. Alt katta 20' ye yakın adam, üst katta da 10 tane adam vardı. Küf ve nem içeriyi nefes alamayacak hale getirmişti. Adamların hepsi çıkarken ben tek kalmıştım. Korku ise her zerremdeydi.

10 dakika sonra...

Kendi kendime, saçma sapan şeyler kuruyordum kafamda. Beni buraya neden getirdiler? Benden ne istiyorlar? Burada benim ne işim var? Beni öldürccekler mi? Kafamdan bin bir şey geçerken, kafamda kurduğum şeyler bölündü. Kafamı zoraki kapıya çevirdiğim de içeriye dokuz tane adam girdi. Adamlar anlamadığım bir şekilde sıraya dizildiğinde, kapıdan bir kişi daha girdi. Diğerlerine göre farklı birine benziyordu.Adam bana doğru yürümeye başladığında

" Vay vay vay. Sonunda sizle tanıştık." Demesiyle ben şok. Ben bu adamı kesinlikle tanımıyorum. Adam biraz daha ilerleyip tam önümde durdu.

" Bak unuttum görüyor musun? Ben Ali. Ali Kınık, memnun oldum." Dedi ben ise ne olduğunun şaşkınlığıyla kalmıştım. Ağzımı gösterdim. Adam işeret ettiğim yeri görünce adamlardan birine ağzımı açması için emir veri. Adam sert bir şekilde aniden çektiğinde canım acımıştı ama belli etmedim tam tersi güldüm.

" Memnun olmak? Memnun olalım bakalım. Ben Defne.." dedim alaya vererek.

Bir gün cidden öldüreceksin bizi. Sen beni dinleme. Aklın başına geldiğinde keşke dinleseymişim diyeceksin ama iş işten geçmiş olacak.

Sanki beni bırakın desem anında bırakıcaklar. Suyuna gitsem bırakıcak. Kurtulma şansın olsa eminim ki bu tepkilerin yüzünden olmuyacak, öleceğiz.

" Dik kafalılık, iyi. Seni tanıyorum tabi ki ama sen beni tanımıyorsun." Dedi, bana sert bir şekilde bakarken. Aklıma bir an babamın dedikleri geldi 'başını belaya sokma sakın kızım.' demişti. Sokmamıştım ki. Baba senin gideli bir gün oldu başıma gelenlere bak. Tabi ki bunların hiçbirini bilmeyecek.

" Tanıyalım o zaman değil mi?" Dedim, aklıma gelen şeyler dökülüyordu ağzımdan. Sen kafayı yemişsin Defne.

Adamlarına baktı " Gelmeden önce bir şey içmediğine eminsiniz değilmiş?" Dedi ciddi ciddi. Gerçekten de bende kendimden şüphe ediyordum. İçmiş olabilir miydi? Elini ısırdığım adam bana öfkeyle bakarak konuşmaya başladı

" Hayır efendim. Kendisinde bizimde anlamadığımız bir yürek var." Dedi. Ali denen adam geri bana döndü. Stresli gözüküyordu.

" Neden beni burada tutuyorsunuz? Amacımız ne? Beni öldürecek misiniz?" Dedim, yolladığım ard arda sorularla. Ne zamandır buradayım acaba? Bana saatler, günler hatta aylardır buradayım gibi geliyordu.

" Soruları sen değil ben sorarım küçük hanım." Dedi.

Benim ise gözüm hemen yanımdaki masaya kaymıştı. Bana fazlasıyla yakındı. Hangi akıllı beni buraya bağlamayı akıl etmişti? Masanın üzerindeki bıçak resmen bana göz kırpıyordu. Masayı devirmeliydim. Adam tekrar arkasına döndüğünde tereddüt etmeden sandalyeyle birlikte kendimi yere attım. Yere düşmem ile sandalyenin ayakları masaya çarpınca masada hemen sonra düşmüştü. Yere sert bir şekilde iniş yapmıştım. Omzum bir anlığına ani ağrımasıyla yüzümü buruşturdum. Çanım acımıştı. Masanın üstündeki kırılabilecek her şey saniyesinde tuzla buz olmuştu. Adam saniyesinde önünü bana dönerken hemen yanıma düşen bıçağı aldım aceleyle. Neredeyse herkes bana doğru gelirken Ali denen adam bana öfkeyle yanaştı

" Ne yapıyorsun sen!?" Diye kükredi nerdeyse adam. Diğerleri adamlara baş işaretiyle beni gösterdi " Kaldırın şunu." Adamlardan üç tanesi benim önüme gelip kaldırdılar. Kaldırdıktan sonra eski yerlerine döndüler. Allah'tan kaldırırken elimdekini fark etmemiştiler. Onlar yerlerine geçtiklerinde fark ettirmeden ipi kesmeye başladım.

" Baban nasıl bakalım. Kerem. İyimi? Görüşmeyeli özledik valla" dedi imayla ama anlamamıştım. Babamı nereden tanıyor bu adam?

" Sen... Sen babamı nereden tanıyorsun?" Dedim sakin kalmaya çalışarak. Geldiğinde ilk işi bana her şeyi anlatmak olmalı. Evet asker ola bilirdi, evet bir timin komutanı ola bilirdi ama bana bunu anlatmalıydın be baba. İpi kesmeye devam ediyordum bir yandan da az kalmıştı dakikalar.

" Senin ba-" diyordu ki silah sesleri geldi dışarıdan.

Ali telaşla etrafına baktığında dışardaki sesler saniyesinde kesilmişti ardından da üstümüzde ki camlar kırıldı birden. Siyah bir ip sarktı ardından da adamlar atladı. Aralarından biri tanıdık geliyordu maskesine rağmen. Herkes atladığında sadece aralarından bir tanesi maskesini çıkardı aniden. Bu... bu oydu. Alaz? Ne işi vardı burada? Ne işler çeviriyordu?

İpi bir kere daha kesmemle ip koptu. Ali denen adam bu olanlara bir anlık şok içinde kala kalmıştı. Ben ise adamın belindeki silahı gördüğümde hızlı bir refleksle silahı alıp geri çekildim ve silahı adamlara doğru doğrulttum. Alaz bu yaptıklarımı gördüğünde beklemiyormuş gibi kafa salladı hafıf aşağı yukarı doğru. Ali geri çekildi. Yapması gerekeni yeni fark ederek.

" Koruyun lan beni!" dedi. Bunu demesiyle birkaç adamla birlikte çıkışa ilerlemeye çalıştılar.

" Nereye? Aceleye gerek yok. Biz deha yeni geldik. Eğlence yeni başlıyor." Dedi, alayla.

Ben bir yandan gerilerken içeri silah sesleri doldurdu. Uzak olduğum sesler değildi bunlar. Ali denen adam ve adamları karşılık vermeye başlamışlardı. Defne, kızım afedersin de, kaçmayı düşünmez misin? Olaya yeni dahil olmuş gibi etrafa baktım. Arkamda kapı vardı. Biraz daha gerilersem hedeflerden uzak olacaktım. Geri geri önüme silahı doğrultarak yürümeye başladım. Ali Kınık son anda kaçmayı başarmıştı gördüğüm kadarıyla. Buradan herkesi göre biliyordum ama onların fark etmeyeceği bir tarafındaydım. Sesler tamamen kesildiğinde, etrafa baktım. Alaz etrafına bakınıyordu arkasındakilerde birbirleriyle uğraşıyordu. Bitmişti tehlike. En azından şimdilik. Kendimi arkamdaki duvara yakaladım. Sanki tır çarpmış gibi her yerim ağrıyordu. Gözlerimi kapattım derin bir nefes alıp verdim, biran önce eve gitmek istiyordum.

" Senin ne için buraya getirdiler?" Kapattığım gözlerimi araladım. Alaz az önümde dikilmiş, merak ile bakıyordu bana.

" Bilmiyorum. Benim burada ne işim olduğunu, neden getirdiklerini bilmiyorum." Bilmiyordum ve hâlen de bilmiyordum. Biri benim burada ne işim olduğunu söyleyecek mi? Elini uzattı bana doğru

" Hadi kalk. Gitmemiz gerekiyor."Uzattığı eli tutmadım. Kafamdaki sorular yanıt bulmamıştı.

" Senin burda ne işin var asıl? Sen nasıl buldun burayı? Hem siz nesiniz be. Teşkilat, mafya veya katil misiniz!?" Dedim, gözümü onun ela gözlerine dikerek.Cevap vermedi bir an sonra ise bıkkın bir nefes verdi.

" Defne, çok film izlemeni bırakmanı söylemiştim." Cümlesini bitirdiği gibi kolumdan tutuğu gibi kaldırdı beni." Bırak beni ya! Ne yapıyorsun? Hem sanane! Senin dediğin şeyleri yapacağı mı mı sanıyorsun!?" Dedim ama bırakmadı.

Adamların olduğu yöne doğru yürümeye başladık. Sanki az önce onlar çatışmamış gibi birbirleriyle uğraşıyorlardı ama uzun sürmedi Alaz'ı gördüklerinde ciddi hale büründüler.

" Gidiyor muyuz?" Dedi, aralarından tanımadığım biri. Alaz mal mal baktı sonra ya sabır der gibi kafasını yana yatırdı.

" Bu akşam buradayız, Anıl. Nasıl fikir?" Dedi, dalga geçer gibi. Adının Anıl olduğunu yeni öğrendiğim kişi ise sırıtmakla yetindi sonra ise devam etti " hadi gidelim biran önce." Dedi bıkkın bir şekilde.

" Bu kim?" Dedi bir başkası, beni işaret ederek. Ben ise herkese tedirginlikle bakıyordum, şahsen artık herkes benim için şüpheli. Alaz bunun karşısında kafasını bana çevirdi. Bana baktı bakışlarımız kesiştiğinde anında gözlerimi kaçırdım.

" Sonra konuşuruz. Şimdi ise şuradan biran önce çıkalım." Demesiyle herkes bu günü bekliyormuş gibi kapıya yöneldiler.

Aralarında tanıdığım tek kişi Yiğit'ti. Beni görünce konuşacak gibi olmuştu ama konuşmamıştı. Onlar giderken ben kıpırdamadım, kıpırdayamadım onla gitmek istemiyordum. Tam oda çıkıyordu ki arkasından gelmediğimi anladığında bana döndü.

" Gelmiyor musun?" Dedi. Nasıl gelmemi beklersin seninle?

" Ben giderim, teşekkürler." Dedim. Alaz ise bana doğru yürümeye başladı. Aramızda üç adım kaldığında durdu

" Emin misin?" Dedi, alaya vererek. "Ormanlık alandayız, gidebileceğini sanmıyorum. Sen ne dersin?" Dedi. İllaki bir yola ulaşırdım.

" Giderim." Dedim, i harfini haddinden fazla uzatarak. " Umarım." Diye ağzımda geveledim.

Arkasına dönüp bir adım attı kapıya doğru. Gideceğini anladığımda derin bir nefes verdim. Durdu. Devam etmedi. Ani bir şekilde bana döndü. Bir adım attığı gibi bacaklarımdan ve sırtımdan tutarak kucağına aldı.

" Ne yapıyorsun!?" Dedim ona ters bir şekilde bakarak. Kucağından inmek için hamle yaptığımda bırakmadı. Anında bakışlarımı ona çevirdim tekrardan " bıraksana beni." Dedim. Olumsuz anlamda başını sağ sola salladı.

" Gelecek misin? Yoksa seni arabaya kendi ellerimle mi bindireyim? Karar senin." Dedi. Bir anlık elimde silah olduğunu hatırladım. Ellerime baktım yoktu. Belime mi koymuştum? Elimi hemen sırtıma götürdüm orada da yoktu.

" Bunu mu arıyorsun, yengesi?"

Önümüzden gelen başka bir sesle sesin geldiği yöne baktım. Yiğit. elindeki silahı bana doğru sallandırıyordu. Ne ara almışlardı bunlar? Ben şaşkınlıkla Yiğit'e bakarken ikisi de gülüyordu. Alaz aniden yürümeye başladığında

" Dur! Dur. Tamam. Bırak beni. Bırak." Diye, aniden konuşmaya başladım. Bu kadar kucak fazlaydı. Biraz durdu olduğu yerde sonra ise beni yavaşca yere bıraktığında sırtımdaki sıcaklığı yok oldu.

Yiğit gülerek " Keşke arabaya kadar sen taşısaydın. Neden bıraktın?" Dedi bunu demesiyle anında ters bakışlarımı ona yönelttim. Yüzündeki ifade anında solarken Alaz'ın yandan güldüğünü hissede biliyordum.

" Yürü hadi o zaman." Dedi bir yandan da gülmeye devam ederek.

" Neye gülüyorsun. Komik mi?" Dedim sinirle. Güldüğünü biliyordum al işte.

" Yok sana gülmüyorum. Aklıma birşey geldi ondan." Dedi.Ya sabır cidden ben bu mala dayanamıyorum artık. Dua et silahim Yiğit'te.

" Öyle mi? Söylesene bende merak ettim."

" Boşver, önemsiz. Sonra sabaha kadar konuşursun."

Arabanın önüne geldiğimizde kapı açıldı. Alaz ön tarafa bindiğinde arkasından benle Yiğit arka tarafa bindik. Önde Alazla birlikte iki kişi arkada üç kişi vardı, benle birlikte. Araba yavaşca hareket etmeye başladığında tüm gözlerin bende olduğunu hissede biliyordum. Bakmadım bildiğim halde. Eğer baksaydım soru yağmuruna tutulacağıma emindim ve o sorulara verebileceğim bir cevabında yoktu zaten.Araba sessizdi hemde ölüm sessizliği. Kafamı önüme çevirdiğimde Alazla göz göze gelmeyi hiç beklemiyordum. Dikiz aynasında göz göze geldiğimizde ikimizde bakişkarımızı kaçırmadık bir süre. En sonunda ise ilk gözlerini ilk kaçıran ben olmuştum. Basımı yola çevirdim. Gecen arabalara baktım. Bunlar bana fazlaydı. Aklıma unutulmaya yüz tutmuş birçok anı geçip gidiyordu. Bir anı bir anda kafamın içine oturdu.

11 yıl önce...

Annemlerle birlikte piknik yapmaya gidiyoruz. Annem herşeyi hazırlarken çok sıkılıyorum. Annemle uğraşıyorum bir yandan sofraya uğraşırken. Annem tepki vermeyince ümidini yitirip babamın yanına gidiyorum. Yanına gittiğimde elinde birşey görüyorum. Hevesle koşarak babamın kucağına atlıyorum. Elindekini bakarken merakla konuşuyorum

" Baba bu ney?"Babam gülerek beni sıkıca sarılıyor.

" Bu mu? Bu Okey." Ben ise anlamamış bir şekilde ona baktığımı görünce gülüşü büyüyor " oyun yani." Diye ekliyor.Merakla elindekini bir hışımda alıp açmaya kalkıyorum içinde taşların olduğunu görünce annemin yanına koşuyorum annemin yanına heyecanla vardığımda

" Anne. Sen bunu onemayı biliyonmu?" Diyiyorum. Annem elindekini görünce babama şaşkınlıkla bakıyor babam ise Ban birşey yapmadım der gibi ellerini havaya kaldırıyor.

" Tebikide.Hen bunu nereden buldun bakayım?" Diyor burnumdan bir fiske alarak.Direkmen babamı elimle işaret ediyorum

" Babam verdi anne. Okay mış" diyiyorum.Bunu dememle babam yandan gülüyor

" Okay değil, Okey." Diyiyor.Ben ise buna karşılık

" Okay işte. Oynayalım mı anne? Lütfen" Diyiyorum, dudak büzerek.Babam anında beni kucağına alıyor

" Demek ki ben sana vermişim he?" Diyip beni ğıdıklamaya başlıyor. Annem benle oynarken, babam ise bana hangisi nereye koyulcağıno söylüyor. Annem bunu görünce yalandan bir mızmızlık yapıp hile olduğunu söylüyorOyunu ben kazanınca babam beni sevinçle kucağına alıp bir yandanda ölüyor bir yandanda kendi etrafında döndürmeye başlıyor.

" Ama hile bu. Bana yok mu?" Diyip dudak büzüyor. Bu haline benle bamam gülmeye başlıyoruz. Anam annemi kendine çekip başından ölüyor

" Anne." Diyorum,aklima gelen şeyle.

" Efendim kızım?" diyiyor.

" Beni bırakmıyacaksınız değil mi?" Diyiyorum.Annemle babam bana şaşkınlıkla bakarken annem söze giriyor.

" Bu nerden çıktı?"Dudak büzüyorum.

" Şey. Bugün iki tane kedi gördüm, dışarıda. Annesiyle geziyordu." Diyiyorum. Bunu derken gözüm doluyor ama devam ediyorum. " Yoldan geçerken küçük kedinin annesine araba çapıyordu. Küçük kedi ise annesine öylece bakıyordu." Diyiyorum. Bunu derken ise gözümden bir damla yaş akıyor.Annemin ister istemez gözü dolmuştu. Babam ise bu halimi görünce saçımı öpüyor.

" Seni hiç bırakmayacım kızım. Seni hiç bırakmayacağız." Diyiyor. Ondan sonrası silikti devamı yoktu.

Gözümde istemsizce yanağıma doğru bir yaş süzülürken, avuç içinde sildim. Araba durunca evimin önüne geldiğimi görünce direkmen kapıyı açıp indim arabadan. Arkamdan bir kapı açılma sesi daha açgelince, yürümeye devam ettim. Yürümeye devam ederken aniden kolumun tutulmasıyla durmak zorunda kaldım.

" Defne," Dedi, Alaz titrek bir sesle. " İyimisin?" Diye devam etti. Ona doğru döndüm, derin bir nefes verdim. Gözlerimi onun ela gözlerine diktim

" Çok merak ediyorsan söyleyeyim, iyiyim. Ama şöyle ki merak etmiyorsun. Vicdan azabı çekiyorsun. Yalan mıyım?" Dedim iki cümleyi sinirle söylerken

. Defne bence fazla oldu. Daha fazla ileri gitme. Onun kalbini kırıyorsun. Hadi onu bırak sonra üzülen sen olacaksın. Tekrardan cevap vermedi sadece kafasını olumsuz anlamda sağ sola salladı

" beni nasıl bulduğunu bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum ama yinede..." Dedim sesim bir öncekine göre sakin çıkmıştı " teşekkür ederim." Dedim....

Bölüm hakkında yorumlarınızı alalım?

Nasıldı?

Bu bölümü sevdiniz mi?

Diğer bölümde görüşmek üzere...

Seviliyorsunuz..

Loading...
0%