@the_older
|
11.bölüm
İyi okumalar dilerim <3 Umarım severek okuyorsunuz dur. Neyse sizi oyalamadan bölüme geçiyorum. Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfen ;) Sizleri seviyorum ❤️
_________________________
Okula gitmeyi sevmeyen tek olamam herhalde. Bazen zeki olsan bile okula gitmeyi sevmediğini fark ettiğin an bitiyor herşey. Kantinde kızlarla oturmuş onlar konuşurken bende onları dinliyormuş arada kafa sallamakla yetiniyordum. Şahsen hiç halim yoktu. " İşte. Meğersem annesi ile babası yokmuş." Dedi, Aslı. Bu dediğine göz devirmek ile yetindim. Zorbaların yanımda yeri yoktu ama Ela'nın kuzeni olduğu içinde birşey diyemiyordum. Yoksa şuanda saçına yapışmıştım. Ela'yı sadece benim anlaya bileceğim bir şekilde donuktu Aslı'nın bu dediklerine karşı ve emindim ki içinden sövüyordu. Bakışlarımız kesiştiğinde bundan kurtulamıyazağız adlı bakışı attı. Ve ben buna sadece sırıtarak yetindim. Aslı, konudan konuya geçerken kantinin kapısı açıldı. Kantinin kapısı açılmasıyla fısıltılar ve kıkırdamalar yükseldi. Yanımızdaki masaya küçük bir göz attığımda birbirlerine fısıltılar bir şekilde kantinin kapısına bakıp konuşuyordulardı. Bu fısıltıları nedeninin anlamak için hepimiz kantin kapısına doğru dönerken Ela kafamdan tutup tekrar önüme dönmemi sağlarken kaşlarım çatık bir şekilde ona baktım. " Bakılmaya değecek birşey yok." Demekle yetindi. " Zorbalar geldi... Yani kurtarıcıları." Dedi son cümlesini sırıtarak söyleyerek. Kollarımı önümde bağladım. Aslı'ya kaydı bakışlarım. Ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Güldüm " Ağzını kapatmayı ve önüne dönmeye ne dersin, Aslı?" Aslı ağzını kapatıp yavaşça başını bize doğru çevirirken Ela'yla ben bu haline sinirle bakıyorduk. " Ne ya? Hem ağzım açık bakmıyordum. Hatta onlara bile bakmıyordum." Dedi tek nefeste. Hehe kesin öyledir der gibi baktığımızda " Neye bakıyordun o zaman ağzın açık?" Dedi, Ela. Dudaklarını ısırıp " Kantine yeni çikolatalar gelmiş gördünüz mü? Ben onlardan aliyim." Diyip ayağa kalktı, Aslı. Aceleyle kantine doğru ilerledi. Biz ise arkadan gülmek için kendimizi zor tuttuk. " Yalandı." Dedi Ela yandan Aslı'ya bakarak. Kafamla onayladım " Kesinlikle yalandı." Ela önündeki kahveden yudumlarken. Ben ise öfkeyle bakıyordum kahveye. Sevdiğim kahveden yediğim kazık adlı bir kitap bile çıkarta bilirdim. Ama onun yerine önümdeki tost ile bakışıyordum. Benim niye yiyesim gelmiyordu ki şimdi? " Tostu yemeyipte. Sana kakalasam? Ne dersin?" Diye masum bir öneri sundum bence oldukça masum bir öneriydi. Gözlerini kısıp elindeki telefondan kafasını çekip bana baktı " Hayır derim." " Neden?" Dedim harfleri uzatıp masuma bakarak. " Annenin kesin uyarısı var. Yiyemem." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Annem nasıl biliyordu bunu ya? " Annem ne alaka?" " Bilmem." Dedi. Annem ve iç güdüleri beni benden alıyor. Tostuma ters ters bakıp elime alırken bir yandanda yanan yerinin acısı yüzüme yansımasını diye uğraşıyordum. Bir lokma alıp geri masaya koydum. Hiç sevmiyecektim tostu. Ela'ya baktım. Elinde telefonla birşeylere bakıyordu. " Sınıfa gidelim mi?" Diye bir öneri sundum. Burası fazla getğin ve bir o kadar sıkıcıydı. Bakışlarını bana çevirip ayağa kalktı " Olur. Kalk." Dedi. Sandalyeden kalkıp masada duran telefon ve tastumu aldığımda Ela ile birlikte masadan uzaklaştık. Telefonu açıp son gelen bildirimlere bakarken bir yandanda yürüyordum. Bizimkilerin attıkları bazı story ve yorumlardan başka birşey olmadığını gördüğümde telefonu kapatıp önüme bakarak yürümeye devam ettiğim an son anda çarpmaktan kurtulup durdum. Önümdeki şahısa tam sinirle bağıracağım an " Bence dikkatli olmalısın. Ne dersin bu konuda?" Toprak'a ters ve sinir dolu bir bakış attığımda aramızda olan bir adımlık mesafeyi üçe çevirdim. " Bence benim sana çarpacağımı bildiği halde karşıma gelen kişiye sormalıyız." Dedim, sinirle dişlerimin arasında " Bence sen dikkatli olmalısın." Dedim. Ela kolumdan tutup " Deymez. Yürü gidelim." Dediğinde ona uyup bir iki adım yürüdüğüm an " Yapmaktan hoşlandığım şeylere karşı niye dikkatli olayım ki?" Dediği an bendeki sabrının son damlasınıda alıp yok etmişti. Arkadan uiyyy sesleri ve hareketlenme olduğuna dair sesler gelirken sinirle dudaklarımı dişledim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdikten sonra hızla arkamı döndüm. Ela beni son anda engellemeye kalksada muammaydı. Hızlı adımlarla Tokrak'ın önünde durup anında yüzüne vurduğum tokatla yüzü yana yattı. Son dediğini demiyecekti. Bu yaptığım şeyden sonra sesler kesilirken işaret parmağımı ona doğru tehtitkar bir şekilde salladığımda dudağının yanını parmağıyla silmeye kalktığını gördüm. Hafif kanamıştı. " İşte bunun yüzünden yapmaktan hoşlandığın şeylere karşı dikkatli olmalısın. " Dedim. " Yoksa bir dahakine bunla yetinmem." Diye devam ettiğimde bu sefer Ela'yı kolundan tutup sürükleyen ben olmuştum çünkü ağzı açık bir şekilde kendisi bana bakınmakla meşguldü.
...
" Bu yaptığına inanamıyorum." Ela şaşkın bir şekilde karşımda potaya top atarken. " Başına bela aldın." Nerede miyiz? Dışarıda basketbol sahasındayız. Oturduğum çimenlikten kalkıp üstünde kalan tozları temizledim. İlerleyip Ela'nın potaya atıpta şuanda yerde olan topunu aldım. " Hak etmişti." Dedim topu yerde sektirip potaya ilerlerken " Benim etrafımda dolanıp da son dediği sözü demiyecekti." Dedim. Potanın tam karşısına geldikten sonra parmak ucumda hafif yükselip topu kavradıktan sonra potaya yolladım. Çemberin etrafında bir tur dönüp sonra ise içine girmişti. Ela uzanıp yerde düşmenin etkisiyle seken topu eline alıp potaya yolladı. Ama içine girmemişti. Bana dönüp " Başına bir iş aça bilir." Dedi. Kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladım. " Değil başıma iş açmak. Başıma çorap bile öremez." Dedim. İlerleyip yere düşen topu alıp Ela'ya yolladığımda topu hiç zorlanmadan tutu. " İlerlemişsin." Dedim, şaşırmış bir şekilde. Ona yolladığım topu bir kaç kez yere sektirip potaya yolladı. " Çok iyi bir hocam var. Zor olmadı." Dedi bana dönüp gülümserken. Ela'ya ben öğretmiştim çoğunu gerisinde kendi çalışarak öğrenmişti ve şuanda iyi oynuyordu. Bizim okulun geneli basketbol oynayan bir kitlesi vardı. Ve bu kitlenin bir kısmı çok iyi oynarken diğerleri ise iyi oynardı. Sağ olsun basketbol ile ilgilenen bir abim vardıda bana öğretmişti. Şuan ki öğrencilerin arasında çok iyi oynayanlar arasındayımdır. Belki onlardan daha iyi. Ama asla okulda bu denli oynamazdım. Çünkü benlik değildi bu tür işler. Oynamayı bilmeyen biri olarak bilinirdim. Gülümsedim. " Herşeyi kendin yaptın aslında. Ben sadece istatistikleri öğrettim. Senin ise algılama yetkilerine bağlıydı. Ve şaşırtmadım da." Dedim. Gerçektende algılama bakımından çok iyiydi. Benim Bir ayda ancak öğrendiğim tek hamleyi kendisi üç haftada öğrenmişti. Ela topu eline alıp yerde sektirip potaya yolladığında top potada içeri girmişti bile. Kesik nefesler alırken " Ben bankta oturuyorum. Benden bu kadar." Onaylarcasına kafamı salladığımda " Bende gelirim birazdan." Dedim. Tamam diyip arkadoçını dönüp banka ilerledi. Ben ise yerdeki basketbol topunu alıp sektirmeden topu potaya yolladım. Top çemberin etrafında dönerken içine girmesini bekliyordum. Bir iki üç tur derken sonunda potanın içine girip aşağıya düşmesini beklemeden hareketlenir alacağım sırada benden önce top yere düşerken birininin sırıtarak topu tek eliyle tuttuğunu gördüğüm an ayaklarım yere sabitlendi. Siyah sweatshirt şapkası yüzünden görmediğim yüz bir o kadar da tanıdık geliyordu.
Kimdi bu?
________________________
Ve bir bölüm sonu daha. Bölüm sonu yorumlarınızı alalım buraya. Oy vermeyi de unutmayın. Diğer bölümde neler olur sizce? Veya, ne olmalı? Toprak şahsında sizce neler dönüyor? Kısa bir bölüm yazdım çünkü bu bölümden sonraki bölümden sonra texting olacak. Diğer bölümde bana sövmenizden korkuyorum flkdlldld Diğer bölümde görüşmek dileğiyle. Kendinize iyi bakın. Öpüldünüz. 😘 |
0% |