@the_older
|
Selamlar arkadaşlar. Nasılsınız bakalım bu günde? Ben iyiyim teşekkürler. Bu kitaba başlamak istememiştim aslında saçma gelmişti. Texting okunmaz. Yazim şeklim sevilmez diye. Ama şunu fark ettim insan kendine güvenip inandıkıtan sonra kimseyi dinlemedikten sonra başara biliyormuş. Bugünkü bölümü umarım beyenirsiniz. Kitabı bu bölümde bitirecektim aslında ama istemediniz. Ondan devam Sizi daha fazla konuşmalarımla sıkmayıp bölüme geçiyorum izninizle. İyi okumalar dilerim... Oy sınırı 70 dir haberiniz olsun. Yazarın anlatımıyla...
Her güneş bir umut değildi. Her yağmur acı değildi. Acının ise tarifi yoktu. Veya anlatılamayacak kadar derindi. Derine işlenen acının ise izi kalırdı. O iz bir daha yok olmayacak şekilde ya fiziken yada ruhen en derine işlenirdi. İşte o işlenen acı insanı o zaman umutsuzluğa sürüklerdi. Hastaniyenin kapısı açıldığında içerisi karmaşılığa büründü. Sedye aceleyle ameliyathaneye doğru ilerletilirken zaman Gece'nin aleyhine işliyordu. Gece oldukca kan kaybetmişti hastaneye gelene kadar. Emir sedyenin bir ucundan tutarken yardım ediyordu. Kalbi kasılıyordu. Bu korkuyu anlamıyordu. Veya anlıyordu. Sadece anlamak istemedi. Bir kaybı daha yaşayamazdı o vakit. Değer verdiği, sevdiği birini daha kaybedemezdi. Kaybetme korkusunu küçüklüğünden yaşamıştı ve şimdi... Bir daha... Başını iki yana salladı. Diğerleri halen olayın şokunu atlatamazken bir yandan iki taraftan vuran stresli bir yandan rahattılar. Stresli olmalarının birinci nedeni gecenin durumunun anlaşılır derecede ağır olmasıydı. Farkındaydılar olacak sonu ama akıllarından bile geçirmek istemediler. Akıllarından geçecek o düşüncenin ortaya çıkaracağı felaketi çok iyi düşüne biliyordular. Emir'in nasıl tutacaklarını bilemiyordular. Veya tuta bilecekler miydi? Kendileri nasıl kaldıracaklardı peki? Gece'yi tanıyalı çok olmamıştı onlar için ama anlamıyacakları bir şekilde bağ kurmuşlardı. İkinci stres olmalarına neden olan ise dövdükleri şahıstı. Adamı öldürürcesine dövmüştüler. Ve bu da başlarına bela olacak şeylerden ön sırada geliyordu. O adamıda onlarla beraber getirmişlerdi hastaneye. Ama en olmayacak yere getirmişleri tedavi için. Can güvenliği burda oldukca tehlikeliydi. Rahat olmalarının sebebi ise adamı dövmeleriydi. Sonradan tekrardan döveceklerinden süpheleri yoktu ama önceden bir alıştırma olmuştu. Sedye yoğun bakım odasına giriş yaptığında bir hemşire girişi engellemişti. Emir sedyeyi bırakmak zorunda kalırken başını iki yana salladı. Kesinlikle girecekti. Onu orada tek bırakamazdı. Hem o karanlıktan korkardı. Bu düşünceyle yüzünde bir tebessüm oluşurken aniden silindi hemşirenin sesiyle. " Giremezsiniz." Hemşireyi dinlemeden kapıdan girmeyi denedi. Gözlerindeki yaşları zor tutuyordu. Belli etmemeye çalışmaktan bıkmıştı. " Çekilin! Lütfen! Tek bırakamam onu anlıyor musun!? Lütfen! Lütfen!" Cem ve Yağız Emir'in kollarından çekiştirirken Gökay göğsünden itiyordu. Emir sertce hepsini ittiğinde " Bırakın lan beni!" Diye kükremişti. " Bakın lütfen zorlaştırmayın. Durumu hakkında sizi bilgilendireceğiz." Hemşire tedirginleşmişti. İşinin zor olduğunu anlamıştı. Her zaman yaşadığı şeydi oysa. Bu durumları çok iyi biliyordu. Başını iki yana salladığında tekrar denedi ama bu sefer güvenlikler işe el atıncada durdu. İşi daha da zorlaştırıyordu sadece. Bunu fark ettiğinde duvara ardı ardına yumruklar geçirerek durdu. Beklemek ölüm gibiydi. Gelecek olan herhangi bir haber, her hangi kötü bir şeye dayanamazdı. "Abi bir dur sende! Bu yaptıkların bir işe yaramıyor. Bekle işte bizim gibi!" dedi, Yağız. Konuşmadı Emir. Bu saatten sonra konuşacağını konusunda da emin değildi. Duvara yasladı kendini. Yavaşca aşağı bıraktı kendini. Nefes alamıyordu. Kalbi sıkışıyordu. Eli boğazına gitti. Ordan ensesine. Nefes almayı denedi. Alamadı. Kalbinin korkudan atsnrıtımlerini düzeltmeye çalıştı. Düzelmedi. Öbür elini kaldıracağı sırada birşey fark etti. Elinde birşey vardı. Elini tam önün getirip avucunu açtı. Avuncundaki şeyi gördüğünde kaşları havalandı. Çuha çiçeği... Yüzünde hüzün solu bir tebessüm oluştu. Ona kendisi vermişti. Tam olarak kendisi vermesede vermesini isteyen kişide kendisi ooluyordu. Gece'nin kediye olan ilgisini, kedininde ona olan ilgisini görünce kediyle yollamıştı. Almıştıda. Atmamıştı. Yüzündeki tebessüm birazcıkdaha büyüyünce elindeki çuha çiçeğini sıkmadan avucunun içine hapsetti. Çiçeğin olduğu elini göğsüne bastırdı. O sırada aklına bir anı geldi. Kavganın ortasında onca kişinin arasında korkmuş, meraklı gözlerle bakan biri. Anlam verememişti. Yüzüne bir yumruk yediğinde yüzü oynamamıştı bile. Ama karşısındaki kızın ağzı açık bakıyordu. Bu Geceydi. Yüzünde bir sırıtış oluştuğunda Toprak sevinçle etrafına baktığı sırada yüzüne bir yumruk indirdi.' Her piç erken sevinir' diye geçirmişti o zaman içinden. Gözleri tekrar o kızla buluştuğunda bu sefer yüzünde bir sırıtış vardı kızın. O zaman anlamıştı. Toprağı sevmediğini. Ama o zaman anlamamıştı kendisinin o zaman küçük kıza birşeyler hissettiğini. Hastanenin giriş kapısı açıldığında içeri telaşlı bağırışlar da ardından yükseldi. Kimlerin geldiğini çok iyi biliyordu dördüde. Ama bilmek istemediler. " Gece! Gece Vural burayaya getirmişler. Nereden nerede kızım?" Sesi duyduklarında hepsinin aynanda yüzleri buz kesildi. Gece demişti kadın. Gece'nin annesiydi. Emir başını kaldırdığında önündeki hastane girişinin yanında hemşireye soru soran Gece'nin annesi, babası ve ikizini gördüğünde aynı saniyelerde Ozanla göz göze geldiğinde gözlerini yere çevirdi. İçten içe kendini yiyiyordu. O da anlamıyordu ama kendini suçlu hissediyordu. Ama diğer taraftan Ozan'ın kaşları çatıldı anında. Nasıl? diye düşündü. Bunun burda ne işi vardı? Sinirle olduğu yerden fırladı. Yerinden doğrulmuştu duvara yaslanmıştı bile Emir. Hali yoktu. Her ne olucaksa olsundaydı. Gökan göz ucuyla gördüğü manzarayla ağzı açık kalmıştı. Cehennemi yaşamalarına saniyeler kaldığını gördüğünde yanındaki iki şahısı dürttü stresle. Ozan ise gözünü kan bürünmüştü. Kardeşinin etrafında çok görüyordu ve onu bu sefer kesin geberticekti. Aniden önünde belirdiğinde dikleşti Emir. Hazırdı. Kabullenmişti. Herşey benim yüzümümden oldu. Diye geçirdi içinden kendi kendine. Başını iki yana salladı. Zorla çağırmıştı kızı. Belki gelmeseydi başına böyle birşey de gelmiyecekti. İstememişti zaten ama Emirin yüzünüde intikam ateşi bürnümüştü. Elinden gelen birşey yoktu. Ozan aniden Emir'in yakasından tutup yüzüne bir yumruk indirdiğinde yerinden kıpırdamadı ama yüzü yana yatmıştı. Hareket etmeye bile çalışmıyordu. Çenesi kasıldı. Ama sesini çıkarmadı. Bunu hakkettiğini düşündü. Ama Oza'nın hırsı dinmemişti. Sıktığı yumruğunu Emir'in yüzüne tekrardan indirmeye meylendiği an bileğinden tutulup sertçe göğsünden itilmişti Yağız tarafından. " Ne yaptığını sanıyorsunuz lan siz!" Ozan'ın kükreyişi hastanede yankılanmıştı. Aynı saniyede ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olan bir kadın ve ağlamamak için kendini zor tutan babayla göz göze geldi Emir. Tam iki metre arkasındaydı Ozan'ın. Yutkundu. Yok olmak istedi. Sonra ise bu düşünceyi kafasından sildi. Bundan sonrada bu düşünceyi aklına dair getirmeyiceği konusunda kendine söz verdi. Yağız'ın çenesi kasıldı. " Asıll sen ne yaptığını sanıyorsun lan! İkizin ne durumda görmüyor musun!? Gelip birde burada kavga mı çıkartacaksın! Senin ikizin ölümle mücadele ediyor geri zeklalı piç!" Ağzından çıkanın hepsinin farkındaydı. " Kızım nerde!? Nasıl oldu bu?" Diye sordu Gece'nin annesi. Nefesleri düzensizdi. Kalbi sıkışıyordu. Birden sesler kesildi. Kimse konuşamadı veya konuşamadılar. Emir Cem, Yağız ve Gökay üçlüsüne baktı. Başlarını eğmiş. Kendilerini konuşmaya kapatmışlardı. Hiçbiri konuşamazdı. Ne diyeceklerini bilemediler. Ne söyleyeceklerini. Emir derin bir nefes aldığında konuşacak gücü bulamadı kendinde ama başka şansı yoktu. Önündeki kadına baktı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu gördüğünde yutkundu. Dudaklarını kemirdi. Gözlerini kapadı ve aynı saniyede de konuşmaya çalıştı. " Sokak arasında... Biri Gece'yi... Belinden...." Gerisi gelmedi konuşamadı. Boğazına öyle bir yumru oturmuştuki konuşmasına engel oluyordu. Zaten herkes anlamıştı. Bir haykırış ve ardından bağrışlar. Yağız, Gökay ve Cem yüzünü buruşturmuştu. Haykırışlar onlar için acıydı. Onalar için pek görülen birşey değildi. Böyle bir acıyı tatmışlar mıydı ki? Hayır hiçbiri böyle bir acı tatmamıştı. Emir ise hiçbir tepki veremedi. Buz gibi, donuk yüzüyle kadının acı dolu feryatlarını dinledi. Bu ikiydi. Bu anı ikinci kez ayrı kişilerle yaşıyordu. Bir anda üzüntüden bayılan Gece'nin annesine baktı gözleri kocaman bir şekilde. Kocasının son anda tutmayı başardığı kadına baktı. Tam hareket edeceği sırada birşeyin ters gittiğini fark ettiler dördü aynanda. Hemşireler buraya doğru koşuyordular. Gece'nin annesi kaldırılıp odalardan birine alırken koşarak ameliyatheneye ilerliyordular. Bir cerahın kolunu tuttu Emir. Endişeli bir yüz ifadesi vardı doktorun. Görmek istiyecekleri son yüz ifade. " N- noluyor?" Diye sordu Gökay teredütle. Başını iiki yana salladı doktor. Söylemekte kararsızdı hiçbir şey belli değildi çinki ama bir yandan da acelesi vardı. " Ameliyathanede sorun oluştu. Yanıt vermiyor tepkilere." Zaman o zaman durmuştu işte. Cerah hızlıca ameliyathanenin kapısından içeri girerken heykel gibi dikildilerorda öylece. " Ha- hayır." Dedi, Emir. İnanmak istemedi. O güçlüydü. Öyleydi değil mi? Güçlüydü. Bırakmazdı onu. Bırakmazdı ailesini. " A- abi." Cemi'in sesi tereddütlü çıkmıştı. " Sakın. Sakın birşey demeyin. Yaşıyacak o. Ölmüyecek o! Lanet olsun! Benim yüzümden oldu lan bunlar!" Eliyle kendisini gösterdi. " Benim yüzümden! Ben bir aileyi yıktım! Kızı zorlamıyacaktım!" Duvara bir yumruk geçirdi. Ardından birtane daha. Arkadakiler birbirlerine batılar. Koridorlarda geçenler şaşkın bakışlar atıyordular Emir'e. Emir ise algılarını yitirmişti. Alinde kanlar akmaya başlayınca üçü aynanda koştu. İki kişi emirin ellerini tutarken Yağız hemşire çağırdı. Emir'İ ilk defa böyle görüyordular.İlk defa böyle bir yüzüyle karşılaşıyordular. İlk defa duygularına yenildiğini görüyordular. " Buraya bakar mısınız! Hemşire! Biri yok mu lan!?" Yağız etrafına baktığında iki hemşirenin buraya doğru geldiğini gördü. Derin bir nefes verdi. Rahatlamıitı çünkü Emir'i biraz daha tutarsalar birilerin canı yanacaktı. Emir var gücüyle kurtulmaya çalıştı. Anlamıyordular onu. Acı çekiyordu. Emir, Cem'in bacağına ayaklarıyla vurduğunda Cem inledi. Şansını sevmesi gerekiyordu. " Abi napıyon ya!" " Bırakın lan beni." Emir bir anda haykırdığında, belki de içindeki tüm yükü bir anlığına dışa vurmuş oluyor.. Hemşire yanlarına geldiğinde bıkkın bir nefes verdi Gökay. " Abla şuna bir sakinleştirici rica etsek? Yoksa belamız okunacak maalesef." diyerek samimiyetle gülümsemeye çalıştı ama başarısızdı. Hemşire göz devirirken. Başka bir hemşireye işaret verdi. Emie durdu. Bu sefer öyle bir itmişti ki kurtula bilmişti. " Tamam. Bırakın lan! Sakinim ben. Gerek yok ona." Emir'in dediği şeye tek kaşı havada baktı hepsi. Çünkü inanmiyordular. Emir bunu fark ettiğinde göz devirdi. "Bana bir daha dokunanın belasını sikerim." " Elinize pansuman yapılması gerekiyor." Emir hemşirenin sesiyle ellerine baktı. Parçalanmıştı. Kemikleri gözükecek derecede hemde. Kaşalrı havalandı. Biri söylemeseydi kesinlikle fark etmiyecekti.Omuz silkti. " Gerek yok." Üçü aynanda Emir'in dediği şeye göz devirdiler. 3 Saat sonra... Herkesi umutsuzluk kaplamıştı. Ve o umutsuzlukla gelecek haberi bekliyordular. 4 saattir burdaydılar ilk müdaheleyi yaptıktan sonra 3 saatlik bir ameliyat süreci olmuştu. Şuana kadar kimse çıkmamıştı ameliyathaneden ve herkes ordan çıkan birinden iyi haberi bekkliyordular. Ameliyathane kapısı sesli bir şekilde açıldı. Hepsi aynanda sesi duyar durmaz önünü ameliyathane yerine dönerken Emir yerinden fırlayıp kapının önünde kaşları çatık bir şekilde dikilmesi de bir oldu. Kapı tamamen açılırken cerahla göz göze gelen ilk kişi Emir olmuştu. O dakika oda dan Ozan ve babasının çıkması da bir oldu. Kadın yoktu. Sakinleştirici vermişlerdi. Kızının yaşadıklarına dayanamamıştı ve halen odadaydı. Cerahın yüzündeki solukluk herkesle göz göze geldiği an yerini tebessüme bırakmıştı. " Gözümüz aydın. Ameliyat başarıyla gerçekleşti." O an herşey aniden gerçekleşti. Ozan sevinçle babasına sarılırken adam ağlamamak için göz yaşlarını tutuyordu. Kızı kurtulmuştu.O zamana kadar nefes alamıyormuş gibi derin bir nefes alıp verdi ve oğluna sarıldı sıkıca. Bekleyiş ömründen ömür götürmüştü sanki. " Peki göre bilirmiyiz?" Babanın heycanla sorduğu soruya başını aşağı yukarı sallayarak onayladı doktor. " Birazdan odaya alıcağız. O zaman beş daikikalığına göre bilirsiniz." Emir kaşları havalandı. Önündeki adama baktı. Sanırım ömrü boyunca minnettar kalıcaktı. Yüzünde derin bir tebessüm oluşurken arkasından aynanda üç kişinin ona sarıldığını hissettiği an bunun arkadaşlarının olduğunu anlamasıda uzun sürmedi. Kıpırdayamıyordu. Evet şuanda arkadaşlarının payıda olabilirdi ama hiçbir tepki veremiyordu. Ne yapıcağını? Veya nasıl bir tepki vereceğini? En çokta kendine söylemekten bıkmayacağı şeyi tekrar sordu kendine; Gece'yi bırakmalıydı...
Gece'den... Sesler duyuyordum. Ses dediğimde uğultulardan başka birşey değildi. Elimi kıpırdatmaya çalıştığımda kıpırdatamadım. Belimde bir acı vardı ve ben bunun neden olduğunu veya neden hiöbirşey göremediğimi bilemiyordum. Ben neredeydim? Gözlerimde bir ağırlık vardı. Sesler dahada uğultulu hale gelirken bir anda netleşti. " Beş dakika sadece." Bir kadının sesiydi ama hiç tanımadığım bir kadın sesiydi. Karşı taraftan bir ses gelmedi. Şuanda bulunduğum yerde biri mi vardı? Bir kapı kapanma sesi ve ardından ayak sesleri. Belimdeki ağrı dahada artarken elimin üzerinde bir ten daha hissettim. " Gece." Bu. Bu asla unutamayacağım birinin sesiydi. Emir'in sesiydi. Elimi avucunun içine hapsettiğini anladığımda tekrar konuştu " Özür dilerim Gece. Herşey için." Durdu. Ne oluyordu? Aklımda birden anılar canlandı. Doğum günü. Doğum gününden çıkıyordum. Sonra sokakta bir adam... Dur bir dakika? Ben bıçaklanmıştım! Tekrar konuşmaya başladı. " Senin yanında durmam bile zarardı. Ne beklediysem sanki?" Dedi. Bu bir veda mıydı? " Hırslarıma engel olamadım. Seni kendi çıkarlarım için kullandım," boğazıma bir yumru oturdu. " Kimse umrumda değildi biliyor musun? Sende öyleydin. Seni sırf bana yapılan ihanetin bedelini ödetmek için kullandım." sesi boğuktu. Belimdeki yaradan daha acı birşeydi bu söyledikleri. Birden konuşmaya başladı. " Ama... Sonra ne oldu biliyor musun? Daha önce meğersem karşılaşmadığım bir duyguyla karşılaştım... Aşk denen şeyle." dedi. "Gece, seni ölümüne seviyorum. Buna inanmamıştın. Ama şimdi son kez söyleyeceğim Gece. Seni seviyorum. İki dünya bir olsun bunu değiştiremiyecek... Ama bundan sonra inanmasanda, bilmesende olur." Sustu elim havaya kalkerken küçük bir buse bırakıp yavaşca yerine geri koydu. " Lütfen uyan... Lütfen... Biliyorum çok pişkince olacak ama en azından son kez seni uyanık göreyim. Nefes alamıyorum Gece." sustu ve bir daha konuşmadı. Uyanmalıydım. Kalbim hızlı atmaya başladığını hissettim. O zaman adını veremediğim duygu şuanda ortaya çıkmıştı. Ne kadar ihtimal vermesem, saçmalık desem o zamanlar... Şimdi o saçmalığı hissediyordum... Ben Emir'e aşıktım. Kıpırdamaya çalıştım. Hayır bırakamazdı beni değil mi? Neden veda edercesine söylemişti bunu? Boğazıma bir yumru otururken gözümden bir yaş yanağıma doğru süzüldü. Parmaklarımı kıpırdatmayı denedim... Olmuyordu. Gözlerimi zorlayıp açtığımda Emir'İn arkasını dönmüş kapıya doğru ilerlediğini gördüm. Hayır. " Emir." derin bir nefes alıp verdim. Olmuştu. Konuşa bilmiştim. Emir durdu. Başını kaldırdı. Ama arkasını dönmedi. Gözlerini görmek istemedim aynı saniyede başını hafifce yana çevirdiğini hissettim. Arkasını dönmüyordu. Neden? Suçluluk mu? Acı mı? Yoksa başka birşey mi? " Be- bende seni seviyorum."
Ve bölüm sonu. Bu bölümde üç parttan oluşacak. Bölüm nasıldı? Asıl olaylar bundan sonra başlıyor. Kemerlerinizi bağlayın. Uçak kalkıyor. Sizce bundan sonra ne olur? Sizce birbirleriyle kavuşa bilecekler mi? Bundan sonra ne olur? Emir'in duyguları hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki Gece'nin duyguları hakkında ne düşünüyorsunuz? Duygularınızı emojilerle alabilir miyiz acaba? Peki geç attım diye kızgın mısınız? Diğer bölümde görüşmek üzere Seviliyorsunuz... Yeni!! Güncel İnstagram Hesabı; arttheolde |
0% |