Yeni Üyelik
4.
Bölüm

𝟒. 𝐁𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦

@thebookscupcake

𝐈𝐕 ~ Nefret

******************************

Zaman; acımasızdı, nankördü, geçmişe karşı acımasız, geleceğe karşı duyarsızdı. Ve ben, zaman geçtikte öldüğümü hissediyordum. Üstelik toprak atanım dahi olmayacaktı.

Son iki haftadır yaptığım şeyi yapmaya devam ettim. Dizlerimi kendime çekerek boş bakışlarla tavanı izledim. Başkalarının gözünde deliydim. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan, dur durak bilmeyen bir kızdım, belki de kadın. Arsız diyorlardı bana.

Ailesinden sevgi gören, zengin, yediği önünde yemediği ardında ama hâlâ mutlu olmasını beceremeyen o kızdım. Onlara da kızamıyordum. Haklılardı. Babam veya annem onlara ne gösteriyorsa onu doğru kabul ediyorlardı.

Başımı yatağımın başlık kısmına yasladım. Huzura erdiğimi hissediyordum. Sessilik tüm yaraların en büyük şifacısıydı. Bir süre sonra tavandaki lambaya odaklandığımı fark ettim. Odağım sürekli değişiyordu.

" Abla!" Kapım aniden açıldığında içeri Barkın girdi. Üzeri çamur olmuştu. Gözlerinde endişe vardı. Belki de onu ilk defa bu şekilde görüyordum.

" Ne var?" Duruşumu düzelttim. Odamın ortasına kadar yürüdüğünde üzerinde ki çamurun halımı batırdığını gördüm. İğrençti.
" Ne söyleyeceksen söyle ve defol git. Odamı mahvediyorsun." Gayriihtiyari bir şekilde yere baktı. Çamurun damladığını görünce daha çok silkelenmişti. Sert bir nefes aldım. " Barkın... Şansını zorluyorsun. Elimde kalkacaksın. De, ne diyeceksen." Boğazından aşağıya doğru kayan adem elmasını gördüm.

" Ben birilerine borçlandım." Çok tanıdık gelmişti bu konuşma. Merakla dinlemeye devam ettim. Başımı devam et der gibi salladığımda yutkundu. " Adamlar para istiyor ama bende yok. Babamdan da isteyemem. Eğer öğrenirse canıma okur. O senin istediklerini zorunda kalarak da olsa yapıyor. Benim için para isteyebilir misin?" Şuh bir kahkaha attım. Sesim tüm odada yankı yaptığında dediği şeyde ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Gayet ciddiydi.

" Kime borçlandın?" Bir yandan gülüyor bir yandan da soru soruyordum. Eliyle saçını kaşıdı.

" Uyuşturucu satan bir adama." Yataktan hızla kalkıp kirlenip kirlenmemi umursamadan boğazına yapışıp dolabıma yasladım.

" Sen ne dedin?" Gözleri korkuyla parlıyordu.

" Uyuşturucu kullandım. Parayı sonra ödeyeceğimi söyledim ama ödeyemedim. Para istiyorlar. Buraya gelirken sıkıştırmaya kalktılar. Ellerinden zor kaçtım. Hatta kaçarken çamura düştüm. O yüzden üstüm bu halde. Bana yardım etmezsen öldürecekler abla. Yardım et bana." Allahım sen nelere kadirsin...

" Öl o zaman." Elimi yakasından çektiğimde bedenini dolaptan ayırdı. Gözleri yuvasından çıkacakmış gibi bakıyordu yüzüme.

" Abla sen ne diyorsun? Öl demek o kadar kolay mı?" Omuz silkip yatağıma oturdum.

" Senin için bir kere ölmeye razı gelmişken neden ikinci yardımı kabul edeyim? Üstelik yalnızca işi düştüğü vakit ablası olduğunu hatırlayan birisi için." Bir şey söyleyemedi. Arkasını dönüp topuğunu sürerek odamdan çıktı. Çıkarken iyice silkelenmeyi de ihmal etmemişti.

" Buraları temizlersin artık." Göz devirdim. Bazen beyni olduğunu düşünüyordum ama hata bendeydi. Beyinsizdi bu çocuk.

Odadan defolup gittiğine emin olduktan sonra derin bir nefes aldım. Odamda halı yerine kilim vardı. O yüzden yalnızca kilimim batmıştı. Eh bir süre kilimsiz kalabilirdim. Çalışma masama yaklaşıp bir kağıt ve kalem aldım elime. Küçük bir not yazdım.

Temizleyebileceğinden şüphem yok küçük kardeşim. Çamurlu eşyalarını temizlemekte sana başarılar dilerim. Unutma ki annemiz kirli olan hiçbir şeyden haz etmiyor. Hızlı olsan iyi edersin.

Kolay gelsin :)

Kağıdı cebime koyduktan sonra kilimi katlayıp elime aldım. Odamdan çıktıktan sonra Barkın'ın odasına doğru ilerliyordum ki karşıma Meral abla çıktı.

" Kuzum nereye?" Elime baktıktan sonra konuşmaya devam etti. " Üstelik o kirli şeyle ne yapacaksın? Ver de güzelce temizleyeyim." Elime uzanacağı sırada engel oldum.

" Temizlemesi gereken kişi başka abla. Bırak da kardeşim başarıyla temizleyebilsin. Bir işe yaradığını görmüş oluruz biz de." Kıkırdayarak kafasını salladı.

" Deli kız sen biliyorsun işini, tamam." Yanımdan ayrıldığında Barkın'ın odasına girdim ve kilimi yatağının üzerine bıraktım. Tabii bırakırken çamurları iyice etrafa yaymayı ihmal etmemiştim. İşim bittiğinde batan elime dikkat ederek notu çıkardım ve kilimin üzerine bıraktım.

Arkamı dönüp odasından çıktığımda somurtarak odasına doğru yürümeye başladığını gördüm. Beni görünce istemsizce duraksadı.

" Senin ne işin var burada?" Bakışları çamur olan elime kaydığında irkildi. " O elin neden çamur içerisinde?" Sesi mi titremişti. Ah küçük kardeşim. Senin benim elimden daha çok çekeceğin var. " Konuşur musun artık," saçını karıştırdı. " korkuturucu gözüküyorsun." Omuz silktim.

" Amacıma ulaşmışım demek ki. Ne güzel. Bekletilmeyi sevmem. Hemen temizlesen iyi edersin. Yoksa bazı kuşlar babama giriştiğin şeyi söyleyebilir mazallah." Yürümeye devam ettiğim sırada tam yanında durdum.

" Ne temizliği?" Göz ucuyla odasına baktı. " Bir şeyler yaptın değil mi?" Bıkkınlıkla dolu verdiği nefes keyiflenmemi sağladı. " Evet, kesinlikle yaptın. Neden yapıyorsun bunu? Sen böyle değildin." Önüme dönüp odama baktım.

" Evet, değildim. Sana karşı bencil olamadığım için bu hale geldim. Bazı şeylerin bedeli olması gerekiyordu. Sen de bunun en büyük canlı kanıtısın." Elimi omzuna koydum. Temiz olan elimle dokunmuştum. " Senin yüzünden kurban seçildim. Biraz uğraşmışım çok değil. Bu kadarını da kaldırabilirsin. En azından yaşıyor olacaksın." Kaşlarını çattı.

" Yaşıyor mu? İyi de ölüme gitmiyorsun. Alt tarafı evlenip yuvanı kuracaksın." Ne kadar da saf salak bir çocuktu böyle.

" Ölüm yalnızca bedenen olmaz. Sana ilk ve son kez yapacağım abla tavsiyesi olsun bu. Her duyduğuna ve gördüğüne inanma. Kulaklar yanıltıcı, gözler ise aldatıcı olabiliyor." Yüzüne bakmadan yürümeye devam ettim ve odama girdim. Kapıyı ardıma kapattığımda derin bir nefes alarak yatağıma oturdum.

Güne kesinlikle hızlı başlamıştım.

İlerleyen saatlerde pek bir şey olmadı demek isterdim ama babamın zoruyla iş yerine evrak getirmeye gelmiştim.

Evde toplantıda kullanacakları belgeleri unutmuştu. Asıl unutmaması gereken şeyi nasıl unutabiliyordu anlam veremiyordum. İren holding tabelasını gördüğümde iç çektim. Burayı sevmiyordum. Çalışanlar gereksiz hürmet gösteriyor arkamızdan da gülüşüyorlardı. Büyük ihtimalle günün konusu aldığım kilolar olacaktı. Babamın veyahut annemim istediği gibi sıfır bedene yakın değildim.

Holding binasından içeriye gireceğim sırada omzuma birisinin çarpmasıyla dengemi kaybettim ve geçen gün de üzerine düştüğüm dizlerimin üzerine çakıldım.

" Ben özür dilerim sizi göremedim. Binaya girmeye çalışıyordum." Adam kolumdan tutup ayağa kaldırdığında öfkeyle baktım yüzüne.

" Onu fark ettim. Asıl fark edemediğim bu kadar dikkatsiz olabileceğinizdi." Adamın yüzünde garip bir bakış vardı. Tanıdık bir simayı andırıyordu sanki. Belki de yalnızca birisine benzetiyordu.

" Sizi bir yerden tanıyor olabilir miyim?" Olabilirdi. Babam ve ailesi magazine düşkündü.

" Aleda İren ben. Babamın yanına geldim. Peki siz? Tanıdık gelmiyorsunuz." Adamı adamın silahıyla vurmak istemesem de sanırım vurmuştum. Başını salladı usulca.

" Alaz Liyan, Liyan Holding adına geldim buraya. Babanıza iletmem gereken dosyalar var. Biraz sıkıcı meseleler. İsterseniz babanıza ben götürebilirim elinizdekileri. Boşuna yorulmayın." Tek kaşım havalandı. Pek de iyi niyetli bir teklife benzemiyordu. Yapmacık bir şekilde gülümseyerek kafamı iki yana salladım.

" Gerek yok. Yorulacağımı düşünmüyorum. İyi günler beyefendi." Binadan içeriye girdim. Arkamda öylece kalakaldığından emindim. Aslında kanım kaynamıştı ama bir yanım da uzak dur diyordu sanki. Umursamadım.

Resepsiyonun önünden geçeceğim sırada kadın koşarak yanıma gelerek durmamı sağladı.

" Efendim babanız toplantıya başladı. Geç kaldığınızı ve artık o belgelere gerek olmadığını size iletlememi istedi. Dilerseniz bekleyebilirsiniz ya da gidebilirsiniz." Gidebilirsiniz mi? Buraya sırf o istedi diye gelmiştim ama gerek olmadığını mı söylüyordu bana?

Sıkıntılı bir nefes alarak arkamı döndüm ve kapıda bana çarpan adamla göz göze geldik.

" Hoş geldiniz Alaz Bey. İlyas Bey de sizi bekliyordu zaten. Buyurun." Kadın eliyle ilerisini gösterdiğinde dişlerimi sıktım. Hızlı adımlarla adama ulaşıp elimdeki dosyaları kucağına bıraktım.

" Nasıl olsa boşuna gelmişim. Senin yerinde olsam mantıklı kullanırdım, Alaz Liyan. Tanıştığıma memnun oldum." Arkamı dönerek geldiğim yolu geri gittim.

Babamdan nefret ediyordum. Aslına bakılırsa, hayattan nefret ediyordum.

Eve varmadan önce Buseyi aradım. Çok geçmeden telefonu açtığında cırtlak sesi yüzünden telefonu kulağımdan uzaklaştırmam gerekti.

" Bende seni özledim arkadaşım." Kahkahasını duyduğumda gülümsedim.

" Kahve mi yoksa kahve mi?" Düşünüyormuş gibi yaptım.

" C şıkkını seçiyorum. Kahve!" Mırıldanır gibi ses çıkardı.

" O zaman tatlılar da benden. Her zamanki yerimizde buluşuyoruz. Adiyos beybi." Telefonu yüzüme kapattığında sırıtıyordum. Buse olmasaydı hayat çekilmez olabilirdi.

Arkadaşım bana nefes kaynağı oluyordu.

Sahil kenarındaki buluşma yerimize geldiğimde beklemeye başladım. Deniz hava aldırıyordu. İstanbul'un bunaltıcı havası belki de deniz sayesinde çekilesi bir hale geliyordu. Yanımda hareketlilik hissettiğimde başımı çevirdim ve arkadaşımı gördüm.

" Sana anlatmam gerekenler var." İkimiz de aynı anda konuştuğumuz için kısa süreli gülüştük. Elini uzatarak benim başlamamı söyledi ama garsona el ederek siparişlerimizi vermeyi de ihmal etmemişti.

" O gece tanımadığım bir adamla beraber oldum. Sabah kalktığımızda ikimiz de yaşananlar adına şaşkındık. Adam da hatırlamıyordu çünkü. Daha da kötüsü birisi komplo kurmuş Buse. İçeceğimize ilaç katmışlar. Ben o gün başkasıyla da beraber olabilirdim." Yüzü şekilden şekle girdi. Başını eğerek yüz hizama geldi.

" Sen dediklerinden emin misin?" Kaşlarımı çatarak burnuna fiske vurdum. İnleyerek kafasını geri çekti. " Acıdı ama." Kollarımı göğsümde birleştirdiğimde solgun bakışlarımla yüzüne baktım.

" Hak ettin, sızlanma ayrıca. Bunu sorman bile hata. O gece eve girmedim diye kıyamet koptu. Babam dövmeye kalktı Buse," durumu anlamadı adına tane tane anlatıyordum. " dizlerimin üzerine düştüm ama canımı bu yakmadı. Biliyorsun hayatımı zaten. Sorgulaman bile hata." Başını salladı ve ellerini uzatarak stresten sıktığım ellerimi gevşeterek avuç içerisine aldı.

" Özür dilerim. Fark edemedim. Sadece şaka yapmaya çalışıyordum. Peki ne yapacaksın? O adamı bir daha gördün mü? Ya da evleneceğin adam?" Sıkıntıyla göğsüm inip kalktı.

" Görmedim. Ama görmek istiyor muyum onu da bilmiyorum. Aklıma gelip duruyor; bakışları, gülüşü, utanışı ve sahiplenici tutumu." Uzaklara baktım. " Kafam karışık anlayacağın." Düşünür gibi oldu.

" Soyadından falan kim olduğunu bulamaz mıyız?" Bulabilirdik ama bunun imkanı yoktu.

" Soyadını söylemiş olsaydı dediğin olabilirdi ama adından başka bir şey bilmiyorum. İnternete muhtemelen Dağhan diye aratsak bir sürü sonuç çıkacağına eminim." Dediklerime katılır şekilde mırıltı çıkardı.

" O zaman bekleyeceğiz." Kaşlarım havalandı.

" Neyi?" Arkadaşım ellerimi bırakıp arkasına yaslandı. Tam o sırada da tatlılarımız ve kahveler gelmişti. Ellerini garson giderken havada çarptı.

" Tam zamanında!" Kahvesinden yudum aldıktan sonra yüzüme baktı. " Kaderin onu sana getirmesini tabii ki de şekerim." İşte şimdi anlamıştım rahatlığının sebebini.

Kaderimde olup olmadığını bilmediğim bir adamın gelmesini bekleyecektim anlaşılan.

" Cevap vermedin ama diğer adamla ne yapmayı planlıyorsun?" Kahvesinden ikinci yudumu alırken sormuştu bunu. Bende ona ayak uydurarak boğazımı yumuşatması için kahvemden yudum aldım. Kahveyi masaya bıraktıktan sonra gülümseyerek, pardon daha doğrusu sırıtarak arkadaşımın yüzüne baktım.

" Aslında tam da gerdeğe gireceğimiz vakit hayalarından vurup serin sulara atasım var." Buse gözleri şokla açıldıktan sonra acıtmayacak şekilde omzuma vurdu.

" Saçmalama Aleda. Düzgün bir şekilde cevap ver bana." Omuz silktim.

" Gayet de düzgün bir şekilde cevap verdiğimi düşünüyorum. Erkekliğinden olması ona verilebilecek en büyük ceza bence." Homurdanmaya başladı. Birilerinin bize bakıp bakmadığını anlamak için sağa sola göz gezdirdi. Ardından da tekrar yüzüme baktı.

" Sen gerçekten delirmişsin." Delirtenler sağolsun. " Ayrıca silah kullanmasını biliyor musun ki?" Sorguladığı şey ile kahkaha attım. Çevrede ki insanlar yüzüme garip bir şekilde bakmaya başladığında elimi havaya kaldırarak yarım ağız pardon dedim.

Bir sır veriyormuş gibi eğildiğimde o da benimle birlikte eğildi. Kulağına doğru fısıldadım. " İş başa düştüğü zaman kullanamayacağım hiçbir şey yok," dudaklarımı yalayıp konuşmaya devam ettim. " kızı yaşında birisiyle evlenmeye çalışmasının bir sonucu olmalıydı değil mi?" Başını salladı yalnızca. Korkutmuştum sanırım.

Bazen ben bile kendimden korkuyordum. İyice arkama yaslanarak yüzüne baktım. Kahvemden koca bir yudum almasını da ihmal etmemiştim.

" Nerede kalmıştık?"

***********

Eve geldiğimde salonda bir sürü bohça olduğunu gördüm. Annem telaşlı bir şekilde sağa, sola doğru gidiyordu. İnsanlara emir yağdırıyordu yani. Meral ablanın da çalıştığını gördüm. Sıkıntıyla nefes alıp çantamı koltuğun üzerine bıraktım ve Meral ablanın ellerini tuttum.

" Abla bırak ben yaparım." Meral abla ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada annemin tok sesi tüm salonda duyuldu.

" Ne zaman hizmetlilerimizle bu kadar yakın olmaman gerektiğini öğreneceksin? Benimle gel." Meral abla başını olumlu anlamda salladığında ellerini bıraktım ve çantamı elime aldım.

Gidelim bakalım...

Kendi kendime konuştuğumu sanıyordum ama annem arkasını dönüp yüzüme baktığında duyduğunu anladım. Onun odasına gideriz sanıyordum ama benim odama girmeyi tercih etti. Daha iyiydi. Yatağımın üzerine oturup çantamı komidinin üzerine bıraktım. Ardından anneme dönerek ağzımı araladım.

" Seni dinliyorum." Kollarını göğsünde birleştirerek yüzüme baktı.

" Bize borcunu her türlü ödeyeceksin Aleda. Yıllarca baktık, besledik. Sonucu bu olmamalıydı. Bize sürekli karşı geliyorsun. İsyan edip duruyorsun." Omuz silktim.

" Doğurmasaydın anne. Sırf doğurdun diye sana borçlu olmak zorunda değilim." Kahkaha attı. Omuzlarım çökmüştü.

" Doğursaydım borçlu olmazdın asıl." Kaşlarım havalanırken oturduğum yerden ayağa kalktım.

" Ne saçmalıyorsun sen?" Bu sefer omuz silken taraf o oldu.

" Bizim öz çocuğumuz olmadığını söylüyorum. Anlamışsındır artık. O adamla her türlü evleneceksin. Kaçmaya çalışma." Arkasını dönüp odamdan çıktı.

Öz çocuğumuz değilsin demişti. Peki gerçek ailem kimlerdi?


Bölüm Sonu...

 

Loading...
0%