𝐕~ Bebek
**************************************
2 Ay Sonra
Yaşamaktan dahi nefret eder hale gelmiştim. Evde ki düğün hazırlıkları midemi bulandırıyordu artık. Ayların halsizliği de vurmuştu üzerime. Berbat durumdaydım. Yataktan sağa dönmemle birlikte ağzıma gelen safra yüzünden hızla yataktan kalktım ve odamda bulunan tuvalete girip klozetin önüne çömelerek kusmaya başladım. Son birkaç haftadır süregelen kusmalarım vardı. İlk baş zehirlendiğimi düşünsem de daha sonradan yaşadığım psikolojik olaylara yormuştum.
" Gene mi kusuyorsun sen?" Annemin sesiyle beraber elimi klozetin oturma yerine koyarak ayaklandım ve sifonu çektim. Lavabo karşısına geçtiğim vakit aynadan bana iğrenerek baktığını gördüm. Suyu açıp ağzımı güzelce temizledikten sonra dişlerimi de fırçalayıp kötü tattan kurtulmaya çalıştım.
Havlu ile elimi ve ağzımı kuruladıktan sonra arkamı döndüm. Annemle burun burunaydık artık.
" Bir şey mi söyleyecektin?" Başka bir amaç uğruna gelmezdi buraya. Yerinde kıpırdandıktan sonra konuşmaya sonunda karar verdi.
" Baban bildiğini bilmiyor. Ona hiçbir şey söylemeyeceksin." İşte şimdi derdini anlamıştım. Yüzümde kırık bir tebessüm oluştu.
2 Ay Önce
" Ne demek sizin kızınız değilim?" Kulaklarım uğulduyor, duyduğum şeyin gerçekliğini tartmaya çalışıyordum. Bu dediği doğru olamazdı. Annem aniden kolumu çimdikledi.
" Kes o sesini! Milleti başımıza mı toplamak istiyorsun? Duyduğun şeyi anladığını düşünüyorum. Beni daha fazla uğraştırma. Kaçırdım işte ağzımdan." Kolumu ondan kurtarırken bir iki adım geriye gittim.
" Kaçırdım işte ağzımdan ha? B-bunu çok basit bir şeymiş gibi söylüyorsun." Sinirlerime hakim olamazken kapıya sert bir yumruk attım. " Hayatımın içine ettiniz lan! Bu muydu karşılığı?" Ağzımdan çıkan kahkahalara engel olamazken güçsüzce bulunduğum yere çöktüm. “ Ailem kim? Kimden kopardınız beni,” mırıldanarak söylediğim için kendi sesimi dahi zor duymuştum ama annem sandığım bu kadın şeytani kulaklarıyla çoktan duymuştu.
“ Bilmiyorum.” O kadar rahat söylemişti ki tüm tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Yere dokunarak zorla ayağa kalktım.
“ Nasıl bilmiyorum? Ne demek bilmiyorum?” Omuz silkti. Bu daha çok sinirlenmeme sebebiyet verdi. Dibine kadar girdim. “ Ailem kim? Kimin yuvasından alıp söktünüz beni, hayatımı zehir ettiniz?” Gene omuz silkti. Bu sefer şuh bir kahkaha attım. Çıldırmış gibi bir ileri bir geri yürüyordum. “ Bittiniz siz… Bu sefer ölümün benim elimden olacak. Bekleyin ve görün. Elbet intikamımı alacağım. O gün geldiğinde,” tıslayarak söylediğimden sonra bir iki adım geri attı. “ O gün geldiğinde çoktan ölmüş olmayı dileyeceksiniz. Yaşıyor oluşunuz ölmekten daha çok acı çektirecek. İşte o gün,” kulağına doğru eğildim. “ Yıkılışınızı gören kişi ben olacağım.” Kendisini tamamen benden uzaklaştırdı.
“ Delirmişsin sen!” Haykırarak söylediğine yalnızca alayla sırıtarak cevap verdim.
“ Evet, delirdim. Bunu yeni fark ediyor olman senin suçun. Sonuçta beni bu hale getirenlerde sizsiniz. Ama biliyor musun?” İşaret parmağımı hafif yalayarak havaya kaldırdım. “ Havada özgürlük kokusu var.” Bir iki adım geriye giderek ona alan tanıdım.
“ O adamla evlenmeyeceğim. Buradan çekip gideceğim ve siz hiçbir şey yapamayacaksınız.” Karşımdaki kadının korkup geri çekilmesini beklerken an ve an yüzündeki ifadenin alaya dönmesini izledim. Beklediğim tepkiyi vermemişti.
“ İşte bunu sanmıyorum küçük kızım. En yakın arkadaşının babasının babanla beraber iş yapıyor olduğunu bilmemen kötü olmuş. Belki o zaman babanın tek bir lafıyla o adamla evlenecek olan kişinin sen değilde arkadaşın olduğunu tahmin edebilirdin. Sonuçta zeki kızsın.” Tehdit ediyordu. Dişlerimi o kadar çok sıkmıştım ki çenem acımaya başlamıştı.
Şimdi de Buse üzerinden tehdit ediliyordum. Başkasının hayatı mahvolmasın diye gene kendi hayatımı pazarlığa koydum.
Keşke bencil olabilseydim…
Günümüz
“ Peki, sen bilirsin. Onun bilip bilmemesi bir şeyi değiştirmiyor sonuçta ama merak ediyorum. Neden bilmesini istemiyorsun?” Annem olacak kadının dudakları yana kıvrıldı.
“ Doğrusu bu soruyu sormanı bekliyordum. Biliyorsun ki baban bir sürü problemle uğraşıyor. Böyle gereksiz bir ayrıntıyla uğraşmasını istemedim sadece. Sandığının aksine büyük bir olayı yok.” Gereksiz bir ayrıntı… Beynimde adeta söylediği şey dönüp duruyordu.
“ Aynı sizin gibi gereksiz bir ayrıntı, haklısın.” Yüzü asıldı ama bir şey söylemedi. Onun yerine aklına başka bir şey gelmiş olacak ki kaşları çatıldı.
“ Sürekli kusup duruyorsun. Hamile misin sen? Başımıza iş mi çıkardın Aleda?” Bu ihtimali hiçbir zaman aklıma getirmemiştim. Betim benzim daha çok arttı. Olabilir miydi? Hamile miydim? Ayakta duramayacağımı anladığım vakit yatağımın üzerine oturdum. “ Sana diyorum!” Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ona bu ihtimali söylersem belki evlendirmekten vazgeçebilirdi.
“ Bilmiyorum ama ihtimali var sanırım,” sesim sonlara doğru epey kısık çıkmıştı. Bu ihtimalin onu sarstığını gördüm. Daha sonra da mutlu ettiğini.
“ Eğer gerçekten hamileysen bu evleneceğin kişinin işine gelecektir. Yaşı epey geçti ve çocuğu olmuyor. Mutlu olacağına eminim.” Midem acıyla kasıldı. Nasıl söyleyebilirdi böyle? Gözlerimin dolmasına engel olamadım.
“ Sen kadınların yüz karasısın. Senden nefret ediyorum!” Umursamadı ve kapıya doğru yürüdü.
“ Hazırlan, hastaneye gidiyoruz.” Yutkundum. Kendi ellerimle mahvetmiştim her şeyi.
Odadan çıktıktan sonra istemeyerek üzerimi çıkardım. Aynanın karşısına geçtiğim vakit karnıma baktım. Herhangi bir şişlik yok gibiydi. Daha çok süt içtim ve karnım şişti diyebilirdim. Orada mıydı acaba? İstemsizce karnıma dokunduğumda çıkıntıyı fark ettim. Gözlerim daha çok doldu. Oradaysa eğer ölümü göze alamazdım. Belki de o yabancıya ulaşmalıydım ama numarasını bilmiyordum. Ulaşmamın bir yolu yoktu yani.
Çok vakit geçirmeden üzerime elbise giydim ve odamdan çıktım. Annem aşağıda beni bekliyordu. Bu kadına hala anne diyor olmak çok saçmaydı ama ağız alışkanlığı yüzünden söylüyordum.
“ Kızım?” Meral teyze gereksiz kardeşimin odasından çıktığında yanıma geldi. “ İyi misin yavrum betin benzin atmış. Nereye gidiyorsun?” Bir şey söyleyemedim. Yalnızca başımı iki yana salladım.
“ Sonra anlatırım. Seni seviyorum Meral Sultan. Kendine iyi bak.” Cevap vermesini beklemeden merdivenlerden inerek Sedef’in yanına gittim. Bana iğrenerek bakıyordu.
“ Şu kadını başımıza çıkardığına inanamıyorum.” Göz devirdim.
“ Senin gibi kadınların yüz karası olan birisinin de anne olduğuna inanmıyorum ama ne yaparsın… Hayat bu!”
Bana cevap vermek yerine evden çıktı. Bende arkasından çıktığımda korumaların açtığı kapıyla arabaya doğru ilerledik. İkimizde yerine geçtiği vakit yola koyulmuştuk.
Çok geçmeden hastaneye vardık. Soyadımız yüzünden bizi direkt almışlardı. Kan testi vermiştim çoktan. Şimdi ise sedyeye uzanmış vakitte doktoru bekliyordum çünkü test sonuçlarının çıktığını söyledikten sonra geleceğim diyerek yanımızdan ayrılmıştı. Bacaklarımı örtü kapatmıştı. O yüzden biraz rahattım. Doktor yanımıza tekrardan geldiğinde özür dileyerek sandalyesine oturdu ve karnıma bir jel sıktı. Ardından da elinde tuttuğu aleti biraz bastırarak kasıklarımda gezdirdi. Kısa bir süre sonra gülümsemişti.
“ Evet, işte burada. Tam sekiz haftalık ve gelişimi yerinde. Kalp atışını duymak ister misiniz?” Bir bana bir anneme baktı. Annem başını iki yana salladığında onu takmayarak istediğimi belirttim. Odada yankılanan kuvvetli ses gözümün dolmasına sebep olmuştu.
“ Bu… Çok güzel, çok özel,” kendime söylüyor gibiydim daha çok. Telefonumu çıkardığımda ses kaydını açtım ve kaydetmeye başladım. Eğer başına bir şey gelirse bu sesle birlikte huzura erebilirdim. Babasına dinletebileceğime dair umudum yoktu. Omuzlarım istemsizce çöktü. Doktor aleti çektiğinde ses de kesilmiş oldu. Telefonumu çantama koydum bende. Uzattığı peçeteyle karnımı temizledim ve elbisemi düzelterek ayağa kalktım. Doktor da oturduğu yerden kalkmış odasına geçmişti. Yanına ilerlediğimizde sandalyelere oturduk.
“ Gelişimi gayet yerinde ancak gene de takviye besinler alabilirsiniz. İlk üç ay ve son bir ay riskli dönemlere giriyor. Eşinizle bu süreç içerisinde ilişkiye girmemeniz tavsiyemdir. Onun haricinde ihtiyacınız olabilecek her şeyi listeye yazdım. Onları alabilirsiniz. Bir sorunuz var mı?” Cinsel ilişki kısmında hem utanmış hem de gerilmiştim.
“ Hayır, yok. Görüşürüz doktor!” Annem kolumdan tutarak odadan çıkarttı. Yüzünde gülümseme vardı artık. “ Kendini attın valla yağlı kapıya. Baban bu duruma çok sevinecek.” İnsanlığın da yüz karasıydı. İğrendim yalnızca.
Hastaneye gidişimizin üzerinden iki gün geçti. Evleniyordum bugün. Üzerimdeki gelinliğe iğrenerek baktım. Gelinlik değil kefendi. Başımı hızla iki yana salladığım vakit kapı açıldı ve o adam girdi içeri. Babam yaşında iğrenç herif.
“ Periler gibi olmuşsun… Baban güzel olduğunu söylemişti ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Ah bir de bebeğimiz olacağı fikri beni delirtiyor.” Sinirden yüzüm kasıldı.
“ Tabii güzel olduğumu söyler. Mal satıyor sonuçta,” işaret parmağımı yüzüne doğru salladım. “ Benim bebeğim. Yalnızca bana ait. Sen onun hiçbir şeyi değilsin.” İğrenç bir gülümseme ile baktı suratıma.
“ Belki şu an değilim ama birazdan olacağım. Bizi aşağıda bekliyorlar. Nikahımız kıyılacak. Yürü gidiyoruz.” Kolumdan tutarak zorla odadan çıkarttı. Düğünün olacağı yerdeydik. Geline özel hazırlanma odasında hazırlanmıştım. Şimdi de kolumu çekiştiren adam yüzünden cenazeme gidiyordum.
Masaya oturduğumuz vakit kolumu kurtardım. Herkes sahteydi, iğrençti. On beş dakika sonra memur geldi. İlk baş bize garipseyerek baksa da durumu garipsemedi. Onun yerine gülümseyerek yerine geçti. O da sahteydi. İnsanlığını kaybetmişti.
Lanet masaya oturduğumdan beri etrafımı inceleme fırsatı bulamamıştım. Nikah memurunun sesini duyuyordum yalnızca. Boş bir şekilde konuşup duruyordu. Bu da daha çok gerilmeme sebep oldu. En sonunda o malum soruyu sordu.
" Siz Mehmet den olma Gülsümden doğma Kazım Güral, İlyastan olma Sedeften doğma Aleda İren'i karılığa kabul ediyor musunuz?" İğrendim. Berbat bir durumun içerisine düştüğüm yetmezmiş gibi midem bulanmaya başlamıştı. Üzerime doğru geliyordu her şey.
" Evet!" Sanki ilk kez evleniyormuş gibi bağıran yaşlı bunağa burun kıvırmakla yetindim. Onun karısı asla olmayacaktım. Evden elbet bir yolunu bulup kaçabilirdim.
" Siz Sedeften doğma İlyastan olma Aleda İren, Gülsümden doğma Mehmet den olma Kazım Güral'ı kocalığa kabul ediyor musunuz?" O an olmayacağını düşündüğüm bir şey oldu. Etrafa bakındığım sırada onu gördüm. Bana yalnızca ismini bahşeden o adamı, bebeğimin babasını misafirler arasında gördüm. Gözlerim yaşlarla doldu. Gözleri benim üzerimdeydi. Ya tanımaya çalışıyordu ya da içerisinde bulunduğum durumu anlamaya. Her ne olursa olsun şükrettim. Çıkış kapım tam karşımda oturuyordu.
Sadece onun görebileceği şekilde başımı iki yana sallayarak elimi karnıma götürdüm ve okşadım. Gözlerini kısarak elimi götürdüğüm yere baktı. Tam çaprazda oturduğu için ne yaptığımı görebiliyordu. El işareti yaptığı sırada yanına bir adam geldi. Adamın kulağına bir şeyler fısıldadı.
" Aleda Hanım?" Memurun sorusuyla onlara bakmak zorunda kaldım. Nefesim gittikçe daralırken hızla oturduğum yerden ayağa kalktım ama başım döndü. Kazım iğrenç elleriyle koluma dokunduğu vakit çıktı kargaşa.
Dağhan ne ara yanımıza geldi, Kazım'a kafa attı bilmiyorum ama birinin beni kollarının arasına alması ve bayılmam uzun sürmemişti.
Tek duyabildiğim ise tanıdık olan o sesin ismimi haykırışı oldu.