Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@thebookscupcake

𝐁𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦 𝐈𝐈𝐈 ~ 𝐊𝐨𝐫
~~~~~~~~

Başım çok ağrıyordu. Başım haddinden fazla ağrıyordu. Göz kapaklarımı açamayacak kadardı hem de. Elimi başım götürdüğümde masa alarmımın neden bu saatte kadar çalmadığını düşünmeye başladım. Öğlen olmuş olmalıydı ancak ben bu saate kadar nasıl uyumuştum? Annem şimdiye kadar odama zebellah gibi çökmüş olmalıydı. Gözlerimi sonunda araladığımda krem rengi olan tavanla bakıştık. Benim odam beyaz renkteydi. Bulunduğum yeri anlamaya çalışırken karnımın üzerindeki ağırlık kalkmama engel oldu.

Başımı çevirmemle çığlık atmam bir oldu. Yanımda adamın biri yatıyordu. Üzeri çıplaktı. Üstelik yüz üstü yattığı için kolu ters açıdan üzerimdeydi. Kendimi geriye çekmeye çalışırken kasıklarım saplanan ağrıyla inledim. Neler oluyordu böyle.

Geceyi hatırlamıyordum. Biz en son gardenya denen mekana gelmiştik Buseyle. Sahi o neredeydi. Telefonuma ihtiyacım vardı. Adamın kolunu üzerimden ittirdiğimde gözünü aralaması ve inlemesi bir oldu. Elini başına götürmüştü. Kolunu kaldırmasını fırsat bilerek örtüyü hafif kaldırdım.

Çıplaktım. Biz dün gece beraber olmuştuk.

" Ne oluyor ya? Neredeyim ben?" Söylenerek yatakta döndüğünde bu sefer göz göze geldik. Gözleri şokla açıldı. Daha sonra o da benim gibi örtünün altına baktı.

" Hassiktir!" Beklemiyordu. Beklemiyordum. Biz dün gece nasıl beraber olmuştuk? " Sen, biz, nasıl?" Devamını getiremeden elini başına götürerek acıyla inledi. " Başım ağrıyor. Dün gece sarhoş olacak kadar içmediğime eminim." Yüzümü ekşittim.

Dün geceye dair çok net anılarım yoktu. Çok içip içmediğimi de bilmiyordum o yüzden. Kasıklarım hala ağrıdığı için elimi karnımın alt tarafına götürerek bastırdım.

" Maalesef ki o kadar içip içmediğimi hatırlamıyorum. En son garsondan içki istemiştim. Geri kalan hiçbir şeyi hatırlamıyorum." Şu an en büyük sorunumuz bu yataktan nasıl kalkacağımızdı. İkimizin de çıplak olduğunu düşünürsek tek bir örtü vardı.

" Giysilerimiz benim tarafımda. Örtünün altından giyinip yataktan çıkacağım. Korkma sana bir şey yapmam." Düşüncelerimi okumuşçasına konuştuktan sonra ağzının içinde bir şeyler geveledi ama duymadım.

Ondan korkmam gerekiyordu belki de. İçimde sebepsiz bir güven duygusu vardı. Bu zamana kadar arkadaşım haricinde kimsede böyle hissetmemiştim. Onun da nerede olduğundan haberim yoktu.

" Teşekkür ederim..." Mırıldanır şekilde söylediğimden sonra ufak bir baş selamıyla kafasını salladı. Ardından da giyinmeye başladı.

Tavana bakıyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Aklıma getirmek dahi istemediğim bir başka şey ise babamdı. Dün gece eve dönmemiştim. Aslında Buse'lerde kalacağımı söylemiştim ama gene de laf edecekti. Evlenmeden önce son kez eğlenmiştim. Hatırlamasam da hayatımda ilk defa bir erkeğin bana dokunmasına da izin vermiştim anlaşılan.

Yanımda hareketlilik hissedince başımı ona doğru çevirdim. Örtüyü kaldırarak yataktan çıktığında altına yalnızca boxer giymiş olduğunu gördüm. Bana bakmıyordu. Bu şekilde görülmekten rahatsızlık duyduğumu anladığı için sevindim. En azından birbirimizi anlayabiliyorduk.

" Lavaboda üzerime bir şeyler giyeceğim. Sen de odada giyinirsin." Yerden giysilerini alarak banyoya girdiğinde yalnızca arkasından bakakaldım. Fazlasıyla düşünceliydi.

Yatakta yuvarlanıp onun tarafına geçtiğimde yerde duran giysilerime kısa bir bakış attım. Buraya hiç gelmemeliydim. Üzerimi hızlı bir şekilde giyindikten sonra etrafıma bakındım. Nerede olduğumu da bilmiyordum ki.

İçim çıkana kadar ağlama hissi baş gösterdiğinde derin bir nefes aldım. Kendimi bu şekilde anca dizginleyebiliyordum. O da işe yararsa tabii. Banyonun kapısı açıldığında ilk önce ayaklarını gördüm. Daha sonra da görüş alanıma bedeni girdi. Giyinmiş olduğumu gördüğünde rahat bir nefes almıştı o da. İkimiz de birbirimizden beterdik resmen. Hafif bir şekilde öksürerek yüzüme baktı.

" Biraz konuşabilir miyiz?" Başımı salladım. Yatağa oturduğunda onunla birlikte bende oturdum. Yatağın üzerinde bulunan örtü yaşananları kapatıyordu ama o örtünün altında ne olduğunu çok iyi biliyordum.

Bekaret kanı... Çoğu kişinin umursamadığı ama bazılarınınsa hayat meselesi haline getirdiği o kan. Ben geleneksel düşüncelere sahip birisiydim. Bu tarz olayların evlenmeden yanlış olduğuna inanıyordum.

Gerçi başıma gelen olaydan sonra en çok savunduğum şey de elimden alınmıştı.

" Adını öğrenebilir miyim?" Ona baktığımda dikkatle yüzüme baktığını gördüm. Sorduğu soruyu anlamamıştım. İçine kaçacak kadar kısık olan sesi anlamama engel olmuştu.

" Anlamadım?" Yerinde kıpırdanıp biraz daha öksürdü. Sesinin çıkacağından emin olduktan sonra da konuşmaya başladı.

" Sana hitap etmem için adına ihtiyacım var. Bulunduğumuz durumun saçmalığının farkındayım ama en azından biraz olsun bizim için hafifletmeye çalışıyorum." Buruk bir şekilde gülümsedim. Dediğinde haklıydı.

" Aleda İren." İsimle soyadımı ona bahşettikten sonra yüzünü inceleme fırsatı buldum. Sakalı vardı. Yakışıklıydı ama bir o kadar da nazik duruyordu. Hafifçe başını salladı.

" Memnun oldum Aleda. Bu şekilde tanıştığımız için gerçekten çok üzgünüm. Benim adım da Dağhan." Onun yaptığı gibi bende başımı salladım.

" Bende memnun oldum. Seni suçlamadığımı bil lütfen. Bu durumda ikimizin de bir suçu yok. Nasıl bu noktaya geldiğimizi hatırlamıyorum. Belli ki içmişiz gerçekten de. Kader deyip geçeceğiz. Başka bir çaremiz yok." Ayağa kalktığımda benimle birlikte o da kalktı.

Cebinde bir şeyler aradıktan sonra kartvizit gibi bir şeyi eline alarak bana uzattı.

" Burada numaram yazıyor. Eğer bir şey olursa, ulaşmak istersen çekinmeden ara lütfen. Başına yeteri kadar dert açtım zaten. Daha fazla zarar görmeni istemiyorum." Tebessüm ettikten sonra kartı çantamın içine attım.

Telefon sesi tüm odada yankılanmaya başladığında bu sesin klasik iphone sesi olduğunu anladım. Benim telefonum samsungtu. O yüzden çalan onun telefonuydu. Sesin geldiği yere bakarken yastıkların altına bakmaya başladı. Telaşlı gözüküyordu. Telefonunu sonunda bulduğunda tek kaşı havalandı. Yanında da benim telefonum vardı çünkü. Bana telefonumu uzattıktan sonra aramayı cevaplayarak kulağına götürdü.

" Söyle." Sesi katı çıkmıştı. Hiç benimle konuşurken ki takındığı hali yoktu.

" İçeceklere mi? Emin misin?" Bana bakıyordu. Telefondaki kişi her ne söylediyse bir an olsun bakışlarını yüzümden çekmemişti.

" Tamam, kapat. Ben seni sonra arayacağım. Araştırmaya başlayın." Telefonu kapatıp cebine koydu.

" Sorun mu var?" Çekinerek sormuştum. Yüz ifadesi sorun var diye haykırıyordu çünkü. Eliyle saçlarını karıştırdı. Sıkıntılı yüz ifadesinden söyleyeceği şeylerin hoşuma gitmeyeceğini anlamam uzun sürmedi.

" İçeceklerimize bir şeyler karıştırmışlar. Akşamki halimiz normal değildi anlayacağın. Mekan benim. Birileri komplo kurmuş." Kim bana neden komplo kurardı ki?

Mekan benim demişti. Onun yüzünden mi başımıza gelmişti bu? İyide neden ben? Onca kadın varken bula bula beni mi seçmişlerdi. Onu suçlamamam normal değildi. Suçlayamazdım da. Kelimeleri toparlamak adına yutkundum.

" Ne gibi bir şey karıştırmışlar?" Durumlarımız aynıydı aslında. Bakışlarını kaçırıp duruyordu. Dudaklarını araladı. Alt dudağını ıslatışı takıldı gözüme. Onu inceledikçe inceleyesim geliyordu.

" Azdırıcı." Söylediği tek bir şey yetti yıkılmama. Biri bizi isteyerek bu duruma sürüklemişti. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Panik atağım kendini hatırlatmaya ufaktan başladığında elimi kalbime koyarak yatağa oturdum. " İyi misin Aleda?" İyi miydim? Bomba gibiydim. Yüzüne baktığımda susmayı tercih etti. Tam bir panik atağım olduğu da söylenemezdi. Kalbim sıkışıyordu sadece.

" Çok iyiyim. Daha ne kadar iyi olabilirim değil mi? Gidip tanışalım hadi bize bunu yapanla!" Ayağa kalktığımda koluna yapıştım. Odanın çıkışına sürüklemeye başladığımda beni zorlamadan peşimden geldi. Kapıya yaklaştığımızda durduğunu hissettim. Kolunu çekiştirmeme rağmen gelmeyince öfkeyle arkamı döndüm. " Neden gelmiyorsun? Tanışalım işte. Bir çayını kahvesini içeriz düşmanlığını dinlerken. Duymak istemiyor musun derdini?" Burnunun dibine kadar girdim. " Yoksa tanıyor musun zaten?" Omuzlarımdan tutarak sabit kalmamı sağladı. Kalbimin atışını duyuyordum sanki.

" Sakin ol. Kimseyi tanıdığım falan yok. Kuruyorsun şu an kafanda. Kimin yaptığını da bilmiyorum." Cesaretimi kaybettiğimi hissettim. Ani çıkışım yüzünden gelen adrenalin kaybolmuştu.

" Ben... Özür dilerim." Başımı öne doğru eğdim. Saçlarım göğsüne değiyordu. Hızla inip kalkan göğsünü gördüm. İşaret parmağıyla çenemi tutarak başımı kaldırdı. Yüz yüze geldik. Yumuşak bir gülümseme sundu bana.

" Dileme. Suçlu olan birisi varsa o da benim. Senin suçun yok." Başımı sallamakla yetindim. Duygu değişimlerimi kontrol edemiyordum. Buradan defolup gitmeliydim. Kendimi geriye çektiğimde çenemde duran eli aşağı düştü. Boşta kalan elini yumruk haline getirip gövdesinin yanına yerleştirdi.

" Gitmek istiyorum artık. Arkadaşım, ailem merak etmiştir. Çok bile durdum burada." Başını salladı sadece.

" Gideceğin yere götüreyim." Babam onu görürse eğer daha daha kötü olabilirdi. Söyleyeceğim şeyden önce alt dudağımı ıslattım. Dikkatli bir şekilde yüzüme bakıyor oluşu da beni geriyordu.

" Gerek yok, kendim gidebilirim." Üstelemedi. Kenara çekildiğinde kapıyı açıp çıktım. Çıkmadan önce çantamı da bulup koluma asmıştım.

Koridoru görünce bir şeyler hatırlamaya başladım. Çok silikti. Dağhan'ın dudaklarına yapışmıştım. Öpüşüyorduk. Ben mi başlatmıştım yani? Silkelendim.

" Hatırlamaya başlıyorsun sanırım." Göz ucuyla kendisine baktığımda boş gözlerle etrafına baktığını gördüm.

" Evet, ama sen zaten hatırlıyorsun değil mi?" Başını salladı. Yalanlamadı ama inkar da etmedi.

" Bunu konuşmanın bir anlamı yok. Olan oldu. Senden tek istediğim beni istediğin her an arayabileceğini unutmaman." Onaylar bir bakış atıp ilerlemeye başladım.

Barın çıkışına geldiğimizde birbirimize son kez bakıp yollarımızı ayırdık. O sağa ben sola döndüm. Şans eseri mi denir yoksa kaderin üzerimize ördüğü ağ mı denir bilmiyorum ama olup olmadık zamanda tanıştığım bu yabancıyla, bir daha görüşüp görüşemeyeceğimizi bilmeyerek yollarımızı ayırdık.

Dağhan, sadece Dağhan'ın yakında her şeyim olacağından bir haber bir şekilde hayatıma devam etmeye çalıştım.

Arkama baktığımda arabasına bindiğini gördüm. Sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra tekrar önüme döndüm. Yapacak bir şey yoktu.

Eve yavaş adımlarla yürümeye başladığımda içime sıkıntı düştü. Arkadaşımın babama ne söylediğini ya da benim ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. En büyük umudum bu harabeden az bir sıyrıkla kurtulmaktı.

Evimiz görüş alanıma girdiğinde bağırış sesleri kulağıma dolmaya başladı. Babam birisine bağırıyordu. İyice yaklaştığımda sesler daha çok arttı. Bahçe kapısını açıp içeriye girdiğim vakit çıkan gıcırtı sesi ile bağırış sesleri duruldu. Evin kapısının açılmasıyla babam dışarı çıktı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan o kadar hızlı saçımı kavradı ki ne olduğunu şaşırdım.

Ona beni bırak demeyecektim. Ona yalvarmayacaktım. Saçımı tutarak evin içerisine sürüklediğinde sehpanın olduğu yere doğru vücudumu ittirdi. Dizlerimin üzerine düştüğüm için canım yansa da ses etmedim. Arkamı dönerek yerden destek aldım. Ayağa kalkacağım sırada bileğime giren ağrı yüzünden kalkamadım. Düştüğüm sırada bileğimi burkmuş olmalıydım. Derin bir nefes alıp belli etmemeye çalıştım. Yalnızca yüzüne bakıyordum.

" Orospu! Aynı anan gibisin. Nerede sürttün lan. Bu saate kadar neredeydin?" Aynı annen gibisin diyordu ama o kadınla bir ömür geçirebiliyordu. Garip bir anlayış yapısı vardı cidden de.

" Sana dışarı çıkacağımı ve Buselerde kalacağımı söylemiştim." Duraksar gibi oldu ama görünüşünden taviz vermedi. O sırada yalnızca anneme bakmakla yetindi.

" Ne kadar kolay yalan söylüyor görüyor musun Sedef? Sana çekmemiş ama bu kız. Onun yerinde sen olsaydın daha iyi bir yalan bulabilirdin." Annem babam göz devirdi.

" Görende masum olduğunu sanacak İlyas. Ben yalancıysam sen nesin? Kızını borçların uğruna kandırmadın mı? Söylesene gerçekleri?" Hangi gerçeğinden bahsediyordu bunlar? Sinirlenmeye başlamıştım.

Ayak sesleriyle beraber kapıya baktım. Barkın elini kolunu sallayarak içeri girdiğinde tiksinen bir ifadeyle yüzüme baktı.

" Hayırdır ablacım yer güzel mi geldi? Sende haklısın senin gibi eziklerin yeri hep yer olmalı." Sakin ol Aleda. Sakin ol Aleda! Bileğimin acısını umursamadan yerden kalkıp yakasına yapıştım.

Benim küçük kardeşim kendisini çok bilmiş sanıyordu ama salağın önde gideniydi. Bedenini ittirip yere düşmesini sağladım. Şok içerisinde bakıyordu yüzüme.

" Gerekirse o beğenmediğin alçaklarda bile yaşarım ama sen ölürsün. Bunu unutma küçük kardeşim. Aklını başka şeyler için kullanmaya çalışmaktan da sakın ola çekinme." Üzerimi silktim. Pisliğini bulaştırmıştı. Daha sonra gülümseyerek babama baktım.

Annemin elini kaldırarak Barkına doğru adımladığını görünce elimi havaya kaldırarak durmasını sağladım. Susmadı gerçi. O sivri diliyle illaki sokmaya çalıştı.

" Bırak oğlumu. İlyas bir şey desene şuna!" Adım var halbuki anne. Buna takamazdım şu an. Babama bakmaya devam ettim.

" İki ay dedin. Bana dokunamazsın. Kimse darp edilmiş birisiyle evlenmek istemez. Dokunduğunuz an sonunuz olurum. O yüzden ben bu evden gidene kadar bana katlanmak zorundasınız. Öyle ya da böyle." Arkamı dönerek odama doğru yürümeye başladım.

" Nereye gidiyorsun?" Babamın yüksek sesi tüm evde yankı yapıyordu ama o ses bir bana işlemiyordu. Küçük Aleda korkmaması gerektiğini yıllar önce öğrenmişti çünkü.

" Cehennemin dibine diyeceğim ama oraya da geleceksiniz. Ben en iyisi arafta kalayım. Orası sizi paklamaz çünkü." Yüzlerine bakmadan yürümeye devam ettim. Kapı eşiğime geldiğimde Meral ablayı gördüm. Endişeli gözlerle yüzüme bakıyordu. " Abla bana ağrı kesici krem ve buz getirebilir misin?" Başını sallayarak uzaklaştıktan sonra titreyen ellerimle kapımın kulpunu çevirip odama girdim.

Gözyaşlarım girer girmez akmaya başlamıştı. Yatağımın üzerine oturduğumda sızlayan bileğime dokundum. Aniden giren ağrıyla tiz bir ses çıkarttığımda sesimin oldukça kısık çıkmasını sağladım. Onların yanında güçsüz duruma düşmeyecektim ama şu an canım çok yanıyordu.

" Kızım getirdim. Aman Allahım ne olmuş oraya?" Meral abla şok içerisinde ayak bileğime bakıyordu. Kızarıklıklar vardı.

" Genel abla boşver. Sen ver bana o kremi." Kremi elinden alıp kapağını açtım ve az bir şey sıktım. Soğukluğu tenimi ürpertse de dayanabilirdim. Yavaşça sürdükten sonra Meral abladan buzu aldım ve oraya tuttum.

Sızısı çok fazlaydı. Buz sanki ağrıyı azaltmak yerine daha çok arttırıyordu. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Kimsenin acımasını istemiyordum.

" Kızım evlenecek misin o adamla?" Babam yaşında birisiyle evlenmek zorundaydım. Evlenmeyecektim ama. Elbette bir planım vardı.

" Sen merak etme abla. Onlar daha beni tanımıyor. Ölüm pahasına dahi olsa o adamla evlenmeyeceğim." Meral abla ağzını kapattı.

" Söyleme öyle kuzum ölüm falan." Omzundan destek alarak ayağa kalktım. Buruk bir gülümsemeyle baktım yüzüne.

" Asıl o adamla evlenirsem öldüm demektir abla. Ruhen ölmektense fiziken ölmeyi tercih ederim."


Bölüm sonu...

 

 

yorumlarınızı bekliyorum💜

 

Loading...
0%