Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@thebookscupcake

Ne zamandan beri uyanmakta zorluk çekiyordum? Göz kapaklarım açılmamak için direnirken zoraki bir şekilde araladım. Aslında şaşırmamam gerekiyordu. Çünkü görüş alanıma beyaz tavan girmişti. En son zaten hastanede olduğumuzu düşünürsek şu an ben bir odadaydım. Stresten elim ayağım birbirine dolandı. Buradan kurtulmam gerekiyordu. Daha sonra Anıl abiyi düşündüm. Ona abi dememi istemişti. İçimde diyebiliyordum belki ama yüzüne karşı hemen söyleyemezdim.

" İyi misin? Fazla iç hesaplaşmaya girdin." Korkuyla çığlık atıp sağıma baktım. Anıl abi ile konuşurken yanımıza gelen çocuk, sandalyeye oturmuş pür dikkat bana bakıyordu. Elimi kalbime koyarak sakinleşmeye çalıştım.

" Korktum! Neden bir anda öyle ses ediyorsun ki?" Sakinleşmeye çalışırken kapı açıldı ve tahminen biyolojik annem olan kadın ve arkasından bir ton erkek içeri girdi. Çok fazla erkek vardı.

" Kızım iyi misin?" Elini havaya kaldırdığı an serum takılı olmayan elimi yüzüme siper ettim ancak hamle gelmemişti. Elimi çektiğimde kadının ağlayan ifadesini gördüm.

Bana vurmayacaktı. Kalbim korkuyla kasıldı. Onu üzmekten korktum daha çok. Kocasının göğsüne sığınarak ağlamaya devam etti. O sırada arkalardan sıyrılarak gelen Anıl abiyi gördüm. Onu görünce istemsizce gülümsedim.

" Yandınız. İlk bana abi diyecek." Diğerlerinin göz devirdiğini gördüm. Hatta aralarından birisi söylediği şeyle kalbimi kırdı.

" Demese de olur aslında, abi!" İsmini dahi bilmediğim çocuğun böyle demesi üzse de takmamaya karar verdim. Sonuç olarak bağımın bulunmadığı birisi yaralamamalıydı.

" Size abi veya" Bakışlarım adam ve kadına döndü. Acımasız olacaktım belki ama bugüne kadar kimse acımamıştı. " Anne, baba demek gibi bir düşüncem yok. Yaşanılan şeyler çok ağır." Derin bir nefes aldım.
" Olayları benim açımdan düşüneceğinizi sanmıştım." Burukça bir gülümseme sundum. " En azından ummuştum ama yanılmışım. Bana bu yanılgıyı sunduğunuz için teşekkür ederim." Başımı iyice yastığıma bastırıp gözümü yumdum. Şu an onlardan birisiyle konuşacak halim yoktu.

Adım seslerinden odadan çıktıklarını anladım. Derin bir nefes aldım. Hayat bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Veya ben Saral erkeklerine ne yapmıştım da beni istemiyorlardı? Gülümsedim. Olay tamamen onlarla alakalıydı.

" Gözünü açabilirsin. Gittiler." Duyduğum sesle irkilip hızla gözümü açtım. Biyolojik babam dolu gözleriyle yüzüme bakıyordu. Onun yanında da biyolojik annem oturuyordu. Kadın gözlerini sıkıca kapatmıştı. Ağlıyor gibiydi. Onu bu halde görmek canımı yaktı.

" Şey ben özür dilerim." Kadın gözlerini açtığında sulu gözleriyle şaşkınca yüzüme baktı.

" Benden mi özür diliyorsun?" Kocasına döndü bakışları. " Neden özür diliyor? Kızımın kalbini daha çok kıracağım. Bizi istemeyecek. Zorunluluk olarak görüyor kendisini." Böyle düşünmesini istemiyordum. Kocasında olan bakışları bana döndü. " Ne olur bizimle gel kızım. Oğullarımı bile gönderirim. Görmezsin yüzlerini. Lütfen. Kızımdan mahrum etme beni." Sıkınıyla ofladım.

Maalesef ki onları anlayabiliyordum. Elbette oğullarını göndermeyeceklerdi. Sıkıntılı bir nefes çektim içime.

" Oğullarınızı gönderirseniz eğer bana daha çok düşman kesilirler. Ayrıca gidecek bir yerim yok. Sizinle gelmek zorundayım. Ayça o aileyle gitti sanırım." Adam başını salladı.

" Haklısın kızım. Çok haklısın." Adamın adını unutmuştum. Ona sürekli biyolojik baba diyemeyeceğime göre de ismini öğrenmem gerekiyordu. Söylediyse de hatırlamıyordum.

" İsminiz nedir acaba?" Bodoslama sormuştum ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Adam şaşkınca yüzüme baktı kısa bir an.

" Demirkan kızım." Gülümseyerek karısına döndü. " Bu da benim biricik karım Itır." Itır Hanım ayağa kalkıp yanıma geldi ve elimi tuttu.

İsmi biraz garipti ama olsun. Itır isminden daha garip isimler duymuştum.

" Bizi tanımadığının farkındayım Duru. İstemiyorsunda. Haklısın ama şans vermeni istiyorum. Kızım lütfen." Ağlayarak elimi öpmeye başladı. Demirkan Bey karısını kendisine çekmeye çalıştı. Korkmuştum. Hem ağlıyor hem de öpüyordu.

" Itır yapma hayatım, lütfen. Kızımızı korkutuyorsun. Onun bizi böyle tanımasına izin verme." Lütfen ver...

Vermesini istiyordum. Ben hayatım boyunca böyle sevilmemiştim ki. Kimse bana kızım dememişti. Onlarla gelmem için baş ucumda ağlamamıştı. Enerjimi toplayarak Demirkan Bey'e baktım.

" Gidebilir miyiz? Burada daha fazla kalmak istemiyorum." Demirkan Bey başını salladıktan sonra Itır Hanım'ın yardımıyla ayağa kalktım. Başım hafiften dönüyordu ama ne olduğunu da bilmiyordum. Doktor gelmemişti ki hiç odaya.

" Benim neyim varmış? Neden bayılmışım?" Demirkan Bey'in yüzü soldu. Onun yerine Itır Hanım yanıtladı.

" Strestenmiş annecim. Yaşananlar fazla gelmiş. Doktor bunun olmasının normal olduğunu söyledi." Usulca başımı salladım.

" Anladım..." Başka bir şey demeden onların yardımıyla hastaneden çıkıp arabaya bindik. Şöför koltuğuna Demirkan Bey oturduğunda arkaya ben ve Itır Hanım geçmiştik.

Onlara hanım ve bey demek garip geliyordu ama sanki başka bir şansım yokmuş gibiydi. En azından alışana kadar nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum. Araba durduğunda yavaş adımlarla indim. Itır Hanım hızla yanıma gelip koluma girdi. Demirkan Bey önden yürürken bir anda durdu. Ayaklarıma bakarak yürüdüğüm için önümü görmemiştim ve kafamı hızla sırtına çarptım. Canımın yanmasıyla ufak bir inleme kaçtı dudaklarımdan.

" Annecim iyi misin?" Birisinin bana annecim demesine de alışık değilim. Zoraki bir şekilde Itır Hanım'a bakıp kafamı salladım. İyiydim sadece kafamı betona çarpmıştım.

" Anne? Baba? Sonunda geldiniz. O kızı yanınızda getirmediniz umarım." Hastanede boş boş konuşan çocuktu bu. Sinirle gözlerimi yumdum. Demirkan Bey evin içerisine girdiğinde çocuk beni gördü. Yüzü tuhaf bir hal alırken ona aldanmadan içeri girecektim ki başım döndü. Hala halsizdim. Dengemi kaybettiğim an bayılacak gibi oldum.

" Duru!" Annemin sesiyle odağımı tamamen kaybettiğimde biri belimden tutarak göğsüne yasladı. Kalp atışları nefesimi düzenliyordu.

" Oğlum ikizini odasına çıkar. Dinlensin. Sonra yanıma gel ve konuşalım." İkizim mi vardı? Neler oluyordu şu an? Beni göğsüne yaslayan kişi kucağına aldığında kolumu kıpırdatacak halim yoktu.

Merdivenlerden çıktığımızı hissettim. Daha sonra ise bir kapı açıldı ve içeri girdik. Yumuşak bir yatağa yatırıldım. Ardından da yatıran kişi üzerimi örttü. Ben gideceğini sandığım an şaşkınlık yaratacak bir şey yaptı. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp alnıma öpücük kondurdu ve odadan çıktı.

Gözümü daha fazla açık tutacak halim yoktu. Uyumayı tercih ettim.

~~~~~~~~~ Saral Malikanesi ~~~~~~~~

Hazar Duruyu yatağa yatırdıktan bir süre sonra öylece ikizini seyretmişti. Kızın tam anlamıyla uyuyor olmadığının farkındaydı. Aksine onu izlediğini bilmesini istedi. İç çekerek kızım uyuduğunu anladığında odadan yavaş adımlarla çıktı. Aşağı indiğinde tüm ailenin salonda toplandığını gördü. Yavaş adımlarla yürüyüp abisinin yanına oturdu. Garip geliyordu ona. Artık bir ikizi vardı. Düşüncesi bile garipti. İstemsizce gülümsediğinde abisinin ona kötü bir şekilde baktığını fark etti. Karamsar olduğunun o da farkındaydı.

" Duru bayıldıktan kısa bir süre sonra Doktoru yanıma geldi." Demirkan Saral konuştuğunda herkesin dikkati ona kesildi. Söyleyeceği şey onun için bile çok zordu. Oğullarının devam etmesini isteyen bakışlarını gördüğünde boğazını temizleyerek devam etti.

" Çok fazla besinsiz kalmış. Değerleri çok düşük. Aç bırakmışlar kızımı." Odada sesli bir hıçkırık sesi duyulduğunda Hazar ve Emir irkildi. Anneleri durmadan ağlıyordu.

" Kızımı bizden çaldıkları yetmemiş gibi bir de aç mı bırakmışlar? Ah çilekeş kızım. Ayakta bile duracak gücü yok." Demirkan Saral karısını kendisine çekerek kafasını göğsüne yasladı.

" Ağlama hatun. Tüm yaralarını saracağız kızımızın." Herkesin içi cız etmişti belki ama Emir ve abilerden Bora pek sıcak bakmıyordu bu duruma. İstemiyorlardı bu kızı evlerinde. Şu an için sadece sustular. Zamanı geldiğinde kız elbet kendisini herkese belli edecekti.

Anıl Saral kardeşleri haricinde kız kardeşine en çabuk ısınan kişi olmuştu. Normalde sert bir yapıya sahip olan Anıl hayatında ilk kez tereddüt etmeden yaklaşmıştı birisine. Pişman da değildi. Oturduğu yerden kalkarak dikkatleri üzerine çekti. Arın'ın ona baktığını görünce gözlerini kıstı.

" Nereye gidiyorsun oğlum?" Babasının sesiyle ona döndü. Kardeşlerine karşı içi öfke doluydu. İlk önce Emir'e döndü. Kardeşi açıkça bile isteye kız kardeşini kırmıştı bugün.

" O diline hakim olacaksın Emir! Kızı tanımaya çalışmayacaksan da saygı duyacaksın. Üzmeye hakkın yok. O senin kullanabileceğin birisi değil." Emir ağzını açıp konuşmak istedi.

" Ab-" Anıl elini havaya kaldırarak susturdu.

" Bana cevap verme Emir. Ben duyacağımı duydum. Aklınızı başınıza alın. Bu kızı üzdüğünüz her an için sizi pişman ederim." Emir alayla bakıp ayağa kalktı ve abisinin tam karşısına geçti.

" Şimdiden bizi bölmeye başladı. Peki... Öyle olsun abiciğim! Bana onu sevmemi söyleme. Bu saatten sonra asla." Anıl'ın dudakları yana kıvrıldığında başını salladı.

" Sen bilirsin abiciğim!" Aynı kardeşinin dediği gibi karşılık vermişti ona. Daha sonra iyice dibine girdi küçük kardeşinin. " Ama bilmen gereken bir şey var. Asla asla dememen gerektiğini bildiğini sanıyordum. Yanılmışım. Yazık oldu." Anıl arkasını dönerek merdivenlerden çıktığında Emir öylece kalakalmıştı.

" Haklı. Çocuk gibisiniz. Az büyüyün." Arın da ikizinin ardından merdivenlerden çıktığında odağı kız kardeşinin odası olmuştu.

Bu odaya girmemişti daha önce. Kardeşinin anne karnındaki halini hatırlıyordu. Ne kadar heyecanlı beklediğini hatırlıyordu. O kadar erkekten sonra eve bir kız daha girecekti sonuçta. Kız kardeşinin odasına girdiğinde ikizini gördü. Anıl öylece küçük kardeşini uyurken izliyordu. Yatağın çift kişilik olmasını fırsat bilerek ikisi de aynı anda kardeşlerinin yanına uzandılar. Sağına Anıl, soluna ise Arın yatmıştı. Arın kardeşinin saçlarına kafasını gömdüğünde Anıl da kardeşinin kafasını göğsüne yaslamıştı.

Duru uyku mahmuruyla gözünü açmaya çalışsa da başaramadı. İstemsizce arkasını dönerek bir bedene sarıldı farkında olmadan. Ağzından çıkan kelimeleri bile bilmiyordu.

" Abi..." Mırıldanarak söylediği şey sonucu iki beden de kaskatı kesildi. Kardeşleri farkında olmadan bile olsa abi demişti. Anıl düşüncelere dalarken Arın, ona sokulan bedene ahtapot gibi sarılmayı tercih etti.

Duru için bu bir dönümdü. Farkında olmadan en büyük iki abisiyle sarılarak uyumuştu.


Sakin olmayan birisi elbette ki vardı. Dinçer içinde bitmek bilmeyen öfkeye hakim olamıyordu. Aklına sürekli ölen ikizi geliyordu. Derin bir nefes aldı.

Kimseye zarar vermemek adına evden çıkıp sakinleşmesi için kurulan alana girmişti. Eline aldığı tüm eşyaları duvara fırlatmaya başladı. İçi acıyordu. Kimse onun canının ne kadar yandığının farkında veya umurunda değildi. Kendi abisi önemsemezken başkası mı önemseyecekti? Unutamıyordu işte. İkizinin ölümü onda derin bir yara bırakmıştı.

Poyraz şu an yaşasaydı 20 yaşında olacaktı. Kalbi ağrıyordu. Nefes alamadığını hissettikçe daha fazla zarar verme hissi doluşuyordu içine. Kırılan eşyalardan yere dökülen cam parçalarından birisini eline alarak sıkmaya başladı. Avuç içinin kan olması umurunda değildi. Canı yanmıyordu sanki.

" Yeter! Allahım bu acıyı unuttur. Nefes alamıyorum. Yemin ederim alamıyorum. Kalbim acıyor. Durduramıyorum." Dizlerinin üzerine cam parçalarının tam ortasına düştü.

Her yerinden kan geliyordu ama en çok da kalbi ağrıyordu. İyice hissizleştiğinde gözü kararmaya başladı ve kendisini sonsuzluğa bıraktı. İkizinin yanına gitme vakti gelmişti.

 

Loading...
0%