Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@thebookscupcake

~~~~~~~~~ Saral Malikanesi ~~~~~~~~~~

Demirkan Saral giden kızının arkasından öylece bakakalmıştı. Kulaklarında baba deyişi yankılanıp duruyordu. Kızı ona baba demişti. Hissettiği için demediğini biliyordu. Hazar ve Emir de gitmişti arkasından. Anıl şaşkınlığını kısa bir süre sonra atınca babasının yüzüne dahi bakmadı. Bora bile kızını savunmuştu. Haksız olduğunu bildiği halde içi ısındı. Tüm oğulları babalarına cephe almıştı. İstediği şey gerçekleşmişti. Dudakları yana doğru kıvrıldı. Oğulları dize geliyordu.

" Keşke değecek birisi olsaydı." Dinçer umursamaz ifadesiyle başını iki yana salladı. Kanı Duruya da ısınmamıştı ama Ayça gibi birisi olmadığının farkındaydı. Duruya karşı aldığı cephe konu Ayça olduğunda ortadan kalkıyordu.

" Abiciğim sende mi? Halbuki beni sevdiğini sanardım. Yazık oldu." Ayça sahte bir üzüntüyle Dinçere baktığında Dinçer yüzünü ekşitti. İğreniyordu bu kızdan. Kıza cevap vermek yerine babasına döndü.

" Gerçekten yazık. Bu kız mı yani baba?" Yüz ifadesi düştü. " Poyraz'ın kemikleri sızlayacak." Arkasını döndüğü gibi yanlarından ayrıldı. Orada sadece Arın kalmıştı. Konuşulanları sadece dinliyordu. Elini sıkmaktan bitap düşmüştü.

" Sana hiçbir şey söylemiyorum daha da." Arın onaylamaz bakışlarla annesine döndü. " En azından gerçek! Kızının yanında olabilirdin. Bu kadar olmamalıydı." Itır Hanım hatasının farkındaydı. İçi kan ağladı. Oysa baba kızın kurduğu plandan haberi yoktu.

" Ama ayıp oluyor sevgili ailem. Benim on yedi yılım geçti sonuçta bu evde. İstenmeyen falan ayıp yani. Neyse ben şuraya kıvrılırım. Odamı o kıza çoktan vermişsinizdir." Demirkan Saral'ın yüz ifadesi sertleşti. Öyle bir baktı ki Ayça bile yerinde gerildi.

" Kızıma senin artıklarını verecek değilim." Ayça alayla güldü.

" Bir zamanlar bende senin kızındım. Ama neyse. Bunu takacak değilim. Bu gece ve yarın burada kalacağım. Bu kadarına hatırım vardır diye düşünüyorum." Ayça ex annesine baktı.

" Ee anneciğim... Hiç sesin çıkmıyor. İyi misin? Kızını biraz üzdüm sanırım ama yapmam gerekiyordu. Sizde azıcık susu verin. Bir şeycik olmaz." Ayça kimseyi umursamadan koltuğa uzanıp kenarda duran örtüyü üzerine çekti.

" Çıkarken bir zahmet ışığı da kapatıverin." Demirkan eşinin belinden tutarak onu odalarına doğru yönlendirdiğinde ışığı bilerek kapatmamıştı.

" Hizmetçin yok burada. Git kendin kapat." Salondan ayrıldıklarında Itır Saral ağlamaya başladı.

" Kızımız bizi sevmiyor. O bakışını gördün mü? Neden böyle bir şey yaptırdın Demirkan? Kalçasını tutuyordu. Kızımız iyi değil belli bu." Demirkan Saral karısını odalarına götürdükten sonra yatağa oturttu. Şimdilik eşine kızı ile konuştuğu şeyleri anlatmayacaktı.

" Kızımızın kalbini tekrardan kazanacağız. Sana başka bir şey soracağım Itır." Itır Saral eşinin soracağı soruyu biliyordu. Kafasını salladı. " Neden Duru ile konuşmuyorsun. Kaçıyorsun sürekli ondan. Kızım diyorsun ama ona annesi olduğunu hissettirmiyorsun. Sorun ne?" Itır Saral gözyaşları içerisinde başını öne eğdi.

" Korkuyorum. Ona eğer yakın olursan kaybederim diye korkuyorum. Ben ne kızımı ne de oğullarımı kaybetmek istemiyorum. En son Ayçaya yakın olmak istediğimde oğullarım yüzüme bakmadı Demirkan. Ben Duruyu kaybetmek istemiyorum ama korkuyorum işte. Ona yaklaştığımda beni itmesinden korkuyorum. Ben beni itmesine dayanamam." Demirkan nefes aldıktan sonra eşinin alnından öptü.

" Duru seni itmeyecektir. Bu saatten sonra elbet tavır alacak ama kızımızın bize ihtiyacı var Itır. Onun aile sevgisine ihtiyacı var. Ayçaya katlanma sebebimiz de belli. Sabırlı ol güzel karım." Itır sadece başını salladı. Çok fazla anlamamıştı kocasının dediği şeyi ama uyum sağlamaya çalıştı.

Zor olacaktı ama üstesinden gelebileceklerini düşünüyordu. Ya da temenni ediyordu.


Hazar Saral

İnsan ikizinin hissettiği her şeyi hisseder miydi? O yüzden mi kalbi ağrıyordu? Elini kalbine götürüp soluklanmaya çalıştı. Odasının kapısı açıldığında içeri Bora abisi girdi. Bora kardeşini o halde görünce korkmuştu. Hazar'ın yanına gelerek yatağın üzerine oturdu.

" İyi misin abim?" Hazar usulca başını salladı ama kalbinin üzerindeki elini çekmedi.

" Duru acı çekiyor abi. Hissediyorum. İkizler hissetmez miydi? Kalbim acıyor benim. Kalbi kırıldı abi. Kalbi çok kırıldı." Bora biliyordu. Usulca kafasını salladı. Hazar susmadı. Buğulu gözleriyle baktı abisine. “ O kızın kalbini biz kırdık.”

" Farkındayım abim ama atlatacaktır. Canını sıkma daha fazla." Hazar nefesini verdi. Abisinin geçiştirmesini istemiyordu.

" Sen neden bu kadar uzaksın Duruya abi? O kız sana ne yaptı? Gerçekten anlamıyorum... Ayça değil o. Bunu ikiz hislerimden bile hissedebiliyorum. Herkesin farklı olduğunu bilecek kadar olgun olduğunuzu sanıyordum. Yanılmak istemiyorum abi." Bora sıkıntıyla kafasını salladı. “ Abi ayrıca gelmişsin kaç yaşına gereksiz ön yargılarından kurtulmanın vakti gelmedi mi?” Bora başını iki yana salladı.

" Lütfen Hazar. Bunu sonra konuşalım. Şimdi sırası değil abiciğim." Hazar alayla gülüp ayağa kalktı. Bora bir an ne yaptığına baktı.

" İkizimin yanına gideceğim. Şanslıysam beni yanına kabul eder de üzüntüsüne derman olurum." Abisinin bir şey demesine fırsat vermeden odasından çıktı ve karşı odaya adımladı. Kapıyı sormadan açtığında ikizini yatağında bulamadı.

" Duru?"

" Buradayım." Sesin geldiği yöne yürüdüğünde yatağın kenarına yere oturmuş ikizini gördü. Dizlerini kendisine çekmiş boş bakışlarla duvara bakıyordu.

" İyi misin?" Histerik bir kahkaha attı.

" Olmaya çalışıyorum ama izin vermiyorlar." Bunu biliyordu. İkizi ailesi yüzünden acı çekiyordu.

" Biliyorum... Seninle birlikte yerde oturabilir miyim?" Duru soluklandı. Hoşuna gitmişti kardeşinin bu şekilde yanında olmaya çalışması. Yine de yelkenleri hemen suya indirmeyecekti.

" Sonra Hazar. Bana biraz izin ver. Düşünmem gerekiyor." Hazar istemsizce kafasını salladı. Daha sonra kardeşine baktı.

" Yere oturma. Kalçan zaten kötü." Duru sadece kafasını sallamakla yetindi. Daha sonra ayağa kalkıp yatağına oturdu.

" İyiyim ben Hazar. En ufak bir şeyde yıkılacak değilim. Yıkılsaydım bugüne kadar çoktan ölmüştüm." Hazar'ın bir şey demeye yüzü yoktu. O da biliyordu ikizinin yaşadığı acıları. En azından hissediyordu. Daha sonra beklemeden odasından çıktı. İkizini onu yanında istemiyordu.

Beklemeden kendi odasına girdiğinde abisinin odada olmadığını görünce rahatladı. Kimseyi çekmek istemiyordu.


✨✨✨✨✨✨✨

Duru Saral

Bana ciddi bir ders vermişlerdi. Kimseye güvenmemem gerekiyordu. Sıkıntıyla nefes aldım. Saatlerdir yatağımın üzerinde oturuyordum. Hazarın zoruyla oturduğum yerden kalkmıştım. Ayça hakkında net bir şeyler bilmiyordum. Belki de biliyordum emin değilim. Biraz zihnimi zorladığımda o hastenede doktorun yanında dedikleri geldi aklıma. Ayça en başından beri biliyordu karıştığımızı. Ya da bilerek karıştırıldığımızı. Ben bunu nasıl unutmuştum? Sinirle odamın kapısını çarparak çıktım. Merdivenlerden indiğimde kulağıma konuşma sesleri doluştu. O an salon kolonun arkasına saklandım.

" Yeter artık sus! Amacını en başından biliyordum zaten. Söyle artık doğruları. Senin yüzünden kızımın kalbini kırdım." Babamın söylediği bir ok gibi saplandı kalbime. Bilerek kırdığını biliyordum, sonuçta anlaşmıştık ama o kızın babamı zora soktuğundan bi haberdim işte.

" Ne? Anlamadım? Ben yalan söylemedim sana baba!" Babam histerik bir kahkaha attı. Onun bu hali korkutucuydu.

" Manipülatif kişiliğinin farkındayım Ayça. Ama senin farkında olmadığın şey seni tanıyor oluşum. Duru bırak seni incitmeyi dokunmaz bile. Kızımı az bir süre de de olsa hemen tanıdım. Ayrıca onun canını yakmışsın! Artık gerçekleri söyleme vakti. Ne zamandır biliyordun?"Ayça'nın yüz ifadesi bir anda değişti. Masum bakışları bir anda sinsi bir ifadeye evrildi. Bu kız tam bir şeytandı.

" Madem dürüst olacağız. O zaman sana kötü bir haberim var ex babacığım." Adımları babamın tam önünde durdu. " Yedi yıl... Tam tamına yedi yıldır biliyorum gerçeği. Beni yanlarına alacaklardı ama kutsal bir görev verdikleri için yanınızda kalmak zorundaydım." Babam dişlerini gıcırdattı.

" Ne saçmalıyorsun sen? Ne görevi?" Ayça kahkaha attı.

" Saral ailesini mahvetmek. Hepinizi cehenneme yollamak. Biriniz için de olsa amacıma ulaştım. Sizinle işim bitti. Bu saatten sonra Duru seni affetmez. Sanırım kızını da elinden aldım. Tüh! Yazık oldu..." Yanlarına gitmek için adım attığım sırada biri bileğimi tuttu. Arkamı döndüğümde Dinçeri gördüm. Sağlam eliyle elimi tutmuştu. Sessiz bir şekilde konuştu.

" Karışma işlerine. Odana git!" Başımı hayır anlamında sallayınca zorla elimden çekerek merdivenlerden yukarı çıkarttı. Bu çocuk nasıl yürüyordu diye tam da düşüneceğim sırada yalpaladı. Koluna girerek destek verdim.

" Odan nerede?" Onun bana yardım etmesi gereken yere ben ediyordum. Ağırlığını tam üzerime vermiyordu. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
" Yürüyemiyorsun bile. Neden ağırlığını vermiyorsun?" Dinçer öyle bir baktı ki sorduğuma pişman oldum. Değneği neredeydi bunun ya. " Değneğin nerede?" Başını sinirle iki yana salladı.

" Bugün konuşucak mısın acaba? Niyetin varsa eğer bilsem iyi olur." Bakışlarıyla odasını işaret etti. Derin bir nefes alıp onu odasına doğru yürüttüm. Ağırdı. O yürüyemiyordu, bende belimi sakatlamıştım. Körler sağırlar birbirlerini ağırlar dedikleri bu olsa gerek.

Odaya girdiğimizde zorlanarak yatağına oturmasını sağladım. Onu oturttururken eğildiğim için kalçamı acıtmıştım. İnlediğim zaman Dinçer endişeyle yüzüme baktı.

" Ağırlığımı neden vermediğimi anladın mı küçük? Çok iyiymiş gibi konuşma bana." Oflayarak arkamı döndüm ve odasını inceledim. İçerisi hem minimal hem de ferahtı. " İncelemen bittiyse uyumak istiyorum. Sen de yatağına gir. Büyüklerini dinlememen gerektiğini kimse sana öğretmedi mi?" Söylediği şey bende deprem etkisi yarattı. Acı dolu bir ifadeyle yüzüne baktım.

" Öğrettiler merak etme. Hem de en acı şekilde..." Dinçer bilmeden de olsa yarama parmak basmıştı.


Oyuncak bebeğimin saçını toplarken karışmasına sebep olmuştum ve şu an da da açamıyordum. Bildiğin düğüm olmuştu. Annem kızacaktı bana ama açması için sadece ona götürebilirdim. Odamdan çıktığımda odalarına doğru yürüdüm. Annem telefonla konuşuyordu.

" Evet hayatım. Yakında kurtuluruz diye umuyorum. Kızım gibi hissedemiyorum Merve. Yok yani. Yakınlık kuramıyorum onunla. Bana öyle bir bakıyor ki sevgiye muhtaçmış gibi. Ben onu sevemiyorum. Evet evet Samet de benim gibi düşünüyor. O benden daha katı hatta." Devamını dinleyecekken bir anda saçımdan yakalandım. Babam gözyaşlarımı umursamadan saçımı çekerek odaya soktu.

Annem beni gördüğü an telefonu kapatıp bir bana bir de babama baktı.

" Bir fare yakaladım. Seni dinliyordu." Saçımı bırakıp yere savurdu. Dizlerimin üzerine düşmüştüm. Canım çok yandı.

" Ben dinlemek istememiştim baba ama konuşuyor diye girmedim odaya. Gerçekten öyle bir niyetim yoktu." Babam sinirden inip kalkan göğsüyle yüzüme baktı.

" Neden geldin? Senin bu odaya girmen yasak bilmiyor musun? Evde zaten katlanıyoruz sana bırak da özel alanımızda yalnız kalalım." Annemin konuşmaması daha kötüydü. Yüzümü düşürerek babama baktım.

" Ben bebeğimin saçını toplarken karışmasına sebep oldum. Annemden yardım istemek için gelmiştim." Babam bir anda elimden aldığı bebeğime baktı. Saçları cidden berbat haldeydi.

" Ne lan bu bebeğin hali?" Yerden kaldırdığı gibi yüzüme tokat attı. Canım çok yanmıştı. " Ben sana para harcamak zorunda mıyım? Zaten bir bebeğin var onu da mahvetmişsin." Kolumdan tutarak sürüklemeye başladı.

" Baba dur yapma!" Arkamı dönüp çıktığım odaya baktım. " Anne! Lütfen izin verme beni götürmesine. Söz sözünüzden çıkmayacağım." Babam daha da hızlanarak kilerin kapısını açtığı gibi içeriye savurdu. Dizlerimin üzerine düştüm gene. Canım yanıyordu. Dizlerim kanamaya başlamıştı.

Babam kapıyı kapatmadan önce gözümün içerisine bakarak bebeğimin kafasını kopardı. Gözümden akan yaşla yüzüne baktım.

" Artık öğrenmişsindir kapı dinlememen gerektiğini." Kapıyı kapatıp çıktı ve üzerime kilitledi.

Öğrenmiştim. Yedi yaşındaki küçük Duru hiç istemeyeceği şekilde öğrenmişti hem de.

Yer edinen hatıralar zihnimden çıktıktan sonra Dinçer'in yüzüne bakmadan odadan çıktım. Tam o an merakıma yenik düşerek aşağı adımladım. Hala konuşuyorlardı.

" Kim emri verdi size? Kim beni kızımdan ayırdı. Söyle artık! Kaçarın yok buradan. Hapse gireceksiniz zaten. Uzatma!" Ayça'nın ilk kez korktuğuna şahit oldum. Yutkundu.

" İsim veremem ama uzakta arama. Yakınınızda. Çok yakınınızda. Çok az kaldı karşınıza çıkmasına. Sadece mutlak sonunuzu bekleyin." Yakında demişti.

Düşmanımız yakındaydı. Düşmanları yakındaydı. Beni bu aileden soyutlayıp hayatımı mahveden kişi çok yakında ortaya çıkacaktı. Ellerim istemsizce yumruk halini aldı.

 

Loading...
0%