İçimdeki boşluğu, yangını kim söndürecekti? Tutunabileceğim dalım var mıydı? Onların o son konuşmalarını duymamın üzerinden iki gün geçti. İki koca gün, kırk sekiz saat... Ayça hala bu evde kalıyordu. Bu kızın burada olmasını anlamıyordum. Neden buradaydı? Ne işi vardı? Yaşanan onca şeyden sonra hangi hakla, yüzle gelebiliyordu? Tek sığınağım babamla konuştuğumuz konu oldu. İstemsizce rahat bir nefes alıyordum.
Yaşanan o okul faciasından sonra bir hafta rapor almışlardı bana. Okula gitmeyecektim. Gerçi ne fark edecekti? Tamam, şimdi gitmedim. Ayça o okulda olduğu müddetçe ne kadar kaçabilirdim ondan. Kaçmak da istemiyordum ayrıca. Gününü göstermek, kime bulaştığını ona anlatmak istiyordum. Bu evden çok kaldığım oda evim olmuştu. Çıkmıyordum. Yemekler hariç kimseyle yüz yüze de gelmiyordum. İçimden gelmiyordu bu durum.
Konuşacak ortak bir noktamız yoktu. Evet, o gün benim yanımda durmuşlardı ama bu kadardı. Ben Bora için hala varlığı hata olan o kızdım. Kardeş yerine koymayacaklarını anlamıştım. Dinçer bile yumuşuyor gibi olsa da sertti. Arın yanıma gelip merhaba bile dememişti. Tek yaptığı bazı geceler ben uyuduktan sonra yanıma yatıp sabah ben uyanmadan yanımdan kaçmaktı. Oysa insan yemediğimi düşünürdüm. Tek bir bakışı dahi yeterdi onu anlamam için ama aksi gibi buna engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Hazar tam bir muammaydı. Benimle yakın olmak istediğini anlıyordum. Bazen hamle yapsa da kendisini bir anda geriye çekiyordu. Bir soğuk bir sıcaktı. Emir ise tam bir komediydi. Onu en son beni kucağında taşıdığı gün görmüştüm. Beyefendi yemeklere bile katılmıyordu. O olmasa da olurdu hayatımda. Zira bir yer kapladığını da söyleyemezdim zaten.
Kapım tıklatıldığında göz devirdim. Klasik sabah kahvaltısı için çağrılacaktım.
" Gir!" Keşke girmesen...
Kapı açıldığında Itır Hanım'ı gördüm. Sahi o neden bana bu kadar uzaktı? Yakın olsun istiyordum. O gerçek bir anne gibi kokuyordu. Demek ki annem olmak istemiyordu ama o da. Kalbimi kırsa da bir şey demedim.
" Kızım sofra hazır. Bugün seni ben çağırmak istedim. Beraber inelim mi? Belki kahvaltıdan sonra beraber bir şeyler yaparız." Başımı salladım.
" Olur." Diye mırıldandım. Evde sıkılıyordum zaten.
Beraber aşağı indiğimizde herkes garip bir şekilde beraber oturuyordu. Kimin yanı boş diye baktığımda dişlerimi sıktım. Emir'in yanı boştu. Onun diğer yanında da Ayça oturuyordu. Ne büyük keyif ama! Yanına oturup kollarımı göğsümde birleştirdim.
" Ah Emir! Ne kadar şanslısın abiciğim sen öyle. İki yanına da kız kardeşlerin oturmuş. Biri nex sisterın. Diğeri de ex sisterın." Ayça harbiden boş konuşuyordu. Yüzümü ekşiterek bir şeyler yemeye başladım.
" Duru... Kalçan nasıl oldu?" Elimdeki çatalı sert bir şekilde düşürdüm. Herkes çıkan sesle birlikte bana döndü. Ayçayı tam şu an boğmak istiyordum. Çatal sesi geldiğinde Boraya baktım.
" Kes sesini otur yemeğini ye. Sana sabır ediyorsak kardeşimize laf söyleyebileceğin anlamına gelmiyor. Misafirliğini bil." Bora'nın söylediği şey ile kaşlarım havalandı. Ondan bu tepkiyi beklemiyordum. Ayça bozuldu elbette. Bora'dan bu tepkiyi beklemiyordu.
" Ayıp oluyor yalnız abicim. Şu iki günlük ne olduğu belli olmayan kıza karşı beni savunman gereken yerde takındığın tavıra bak!" Bıçağımı sertçe tabağıma bıraktığımda herkes bana baktı. Babam ellerini birleştirmiş gülümseyerek gözlerimin içerisine bakıyordu. Itır Hanım ise başını salladı onay verir gibi. Derin bir nefes alıp Ayçaya baktım.
" Bana bak sus artık. Sana dayanmaya çalıştıkça ar damarıma basıyorsun. Canını mı yakmalıyım? Sana senin dilinle mi konuşmam gerekiyor?" Sandalyemi geriye çekip ayağa kalktım.
" Senin dilin anca kötülüğe çalışıyor. Ama elbet yaptıklarının cezasını çekeceksin. İşte o zaman yüzüne tüküreceğim." Boraya bakıp Ayçaya döndüm. " Abimin de dediği gibi misafirliğini bil ve defol git." Ona sadece şu an için abi demiştim. Bakışlarındaki değişiklik umurumda değildi. Madem o sırf Ayça var diye oyun oynuyordu. Bende oyununa karşılık elbette ki verirdim.
Emir ve Dinçer ikilisine baktım.
" Beni sevin veya sevmeyin umurumda değil. Sizden tek isteğim bu kız buradayken beni yemeğe çağırmayın. Yüzünü görmek istemiyorum." Hızlı adımlarla odama doğru yürüdüm. Kimse dur diyemedi. Nasıl diyeceklerdi ki? Bence her şeyi söylemiştim.
" Nefret ediyorum hepinizden. Allah kahretsin ya." Ayağımı sinirle yatağa vurduğumda acıyla çığlık attım. Mahvetmiştim iyice kalçamı. Yere oturduğumda ağlamaya başladım. Kapım hızla açıldı.
" Kızım iyi misin? Duru ses ver anneciğim ne olursun." Itır Hanım yanıma geldiğinde benimle birlikte yere oturdu.
" Hayatım neler oluyor kızımız iyi mi?" Herkes buraya gelmişti kesin.
" Anne? Duru iyi mi?" Hazar'ın sesi kulağıma doldu. Kimseyi görmek istemiyordum.
" Tam bir ilgi manyağısın!" Ayça'nın sesiyle başımı dizlerimin arasına gömdüm. Güçsüzdüm. Gitmişti işte tüm sinirim, öfkem, gücüm... Abimin sesiyle başımı kaldırdım.
" Eh yeter be! Laftan anlamıyor musun kızım sen? Anlaman mı kıt? Beynin basmıyor mu? Kes sesini dedikçe bokunu çıkartıyorsun. Yarın bu evden siktir olup gideceksin." Anıl abimin Ayçanın kolunu sıktığını gördüm. " Duydun mu beni! Çıldırttın lan. Çıldırttın en sonunda..." Ayça kolunu tutarak yüzünü ekşitti.
Güçlü bir karakterim yoktu işte benim. Daha kendimi dahi savunamıyordum. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Kimseyi istemiyordum ki yanımda. Beynimde sürekli aynı cümle yankılanıyordu.
Güçsüzsün. Kendini korumaktan bile aciz bir kız çocuğusun...
Kalbim sıkıştı. Saçlarımı çekiştirmeye başladım. Bir el beni engellemeye çalışıyordu. Ellerimi tutmaya çalıştıkça daha çok çektim saçımı.
" Gitsinler. Söyle gitsinler!"
" Gidin!" Odanın kapısı kapandığında ellerim yavaşça saçımdan aşağı kaydı. Odada her kim kaldıysa beni omuzlarımdan tutarak ayağa kalkmamı sağladı ve yatağa oturttu. Gözümü açtığımda annemi gördüm. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Daha sonra eliyle yanağımı okşadı.
" Sakinleş bebeğim. Derin derin nefes al ve ver." Gözlerinin içerisine baktım.
" Gittiler mi?" Başını salladı usulca.
" Gönderdim hepsini. Bak etrafına sadece ikimiz varız." Dediğini yapıp etrafa baktığımda haklı olduğunu anladım. Sadece o ve ben vardık şu an burada.
" İyi misin biraz daha?" Gözlerimi kaçırdım.
" Hm hm iyiyim. Neden geldin?" Sorduğum soruyu ilerisini düşünerek sormamıştım. Bana gitme demek haricinde pek de konuşan birisi değildi.
" O nasıl laf kızım? Sen benim kızımsın. Tabii ki de yanında olacağım." Omuzlarım çökmüştü resmen. Kalbim acıyordu. Ne yapacağımı da bilmiyordum.
" O kız ne zaman gidecek?" Bakışlarını kaçırdığında gitmeyeceğini anladım. Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm ve hızlıca açtıktan sonra öylece bekledim.
" Uyumak istiyorum. Yalnız bırakır mısınız heni." Mesajı anlamıştı. Ayağa kalktı. Kapıya adımladığı sırada bir anda belimden çekerek sarıldı. Kafamı göğsüne bastırdığında burnuma anne kokusu doldu. Ne olduğunu anlayamadan ağlamaya başladım.
Hıçkırıklarımın, iç çekişlerimin tüm ev halkı tarafından duyulduğunu biliyordum.
" Ağla güzel bebeğim. Ağla ve rahatla." Bedenimi iyice sıkı sıkıya sardığında pes ederek kollarımı belinden geçirdim. Birlikte dizlerimizin üzerine düştük ama bedenlerimiz bir an olsun ayrılmadı.
" Neden geç buldunuz? Neden daha önce yaralarımı sarmadın anne? Neden şimdi geliyorsun? Ben... Artık nedenlere boğulmak istemiyorum. Bana tek bir şey söyle ve acılarımı hafiflet ne olursun. Dayanamıyorum daha fazla." Ona anne dememden mi yoksa dediğim diğer şeylerden mi bilmiyorum ama saçımı okşayan eli bir anda durdu. Donuklaştı.
Kendimi geriye çekeceğim an daha sıkı sarıldı.
" Bırakmam... Sana yeni kavuşmuşken kimse alamaz artık kollarımdan." Vücudunu geriye çekerek yüzümü avuçları arasına aldı. " Annem." Yanağımı, gözümü, alnımı öptü. " Güzel kızım... Göz bebeğim." Gözümde akacak yaş kalmayıncaya kadar ağladım. O da ağladı. Dermanım tükendiğinde yaşlı gözlerle yüzüne baktım.
" Anne benimle uyur musun bugün?" Belki de çok erken anne demiştim ama artık kaybedecek tek bir saniyem dahi yoktu. Acıların arasında bir çiçek açmıştı ve o çiçeği soldurmamak için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
" Uyurum. Sen yeter ki iste." Beraber ayağa kalkıp geniş yatağıma yattık. Kafamı göğsüne koyduktan sonra başıma öpücük kondurdu. Uzun zaman sonra mutluydum, mutluyduk.
Gece geç saatlere kadar sohbet ettik. Ben anlattım o ağladı. O anlattı içim kan ağladı. Gecenin sonunda uykunun huzurlu kollarına teslim olduk.
Bugün 10 Nisan; ilk kez annemle birlikte uyuduğum gün. Bana anneliğini hissettirdiği gün, bir anne nasıl olur anladığım gün...
✨✨✨✨✨