Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@thebookscupcake

Bir aile sıcaklığında uyanmak çok farklıymış. Annenin kokusunu hissetmek paha biçilmezmiş. Ben daha önce hiç yaşamamışım meğerse... Derin bir iç çektim. Tabii ki de yaşamamıştım. O kadın bana hiç anne olmamıştı.

Bu hisle dolup taştığım kaçıncı dakikadaydım kim bilir. Başımı kaldırdığımda annemin uyuyan yüzüne baktım. Huzurlu bir ifadesi vardı ama gözleri yaşlıydı. Gözünü kırpıştırdığında gözlerimi kapattım hemen.
Eliyle yüzümü okşadı. Saçlarıma dokundu. Hissediyordum... Yüzümü inceliyordu.

" Güzel yavrum. Yıllar sonra kavuştum sana. Kollarımdasın artık." Başıma öpücük kondurdu. Kollarımı beline daha çok sardım. " Bırakmam... Bırakamam." Bırakmazdı. Bu saatten sonra bende bırakamazdım.

Saat kaçtı bilmiyorum ama çok uykum vardı. Uyumaya devam ettim.

" Uyuyor mu?" Kulağıma dolan sesle bilincim yerine geldi.

" Uyuyor. Melek gibi Demirkan. Gece sokuldu bana. Bir daha bırakmadı. Hala sarmaş dolaş." Gözünün dolduğuna emindim.

" Hatun tamam yapma. Uyanacak şimdi kızımız." Gözümü araladım.

" Uyandım." Yüzlerine bakmadan yataktan çıktım. Utanmıştım.

Hazırlanıp beraber aşağı indik. Kahvaltı sofrası sessiz ve sakin geçti. Kimseden ses çıkmıyordu. Ayça ise ortalıkta yoktu garip bir şekilde. Ağzıma attığım peyniri gevelemeye başladım.

" Ayça nerede?" Babamın sesi etrafı doldurduğunda kafasını kaldırıp bakan tek kişi Hazar oldu. O da omuz silkti.

" Bilmem. Çetelesini tutmuyoruz." Babamın bakışından sonra oflayarak ayağa kalktı ve bu katta bulunan misafir odasına girdi. Hanımefendi orada kalıyordu. Anıl abim dün gece onu kovmuştu ama gideceğini düşünmüyordum. Onda o yüzsüzlük vardı.

" Baba!" Hazarın çığırışıyla tüm ev halkı olarak aynı anda ayağa kalktık. Hazar ise elinde tuttuğu zarfı sallayarak yanımıza geldi.

" Ayça bize mektup bırakmış. Odasında yoktu." Bora Hazar'ın yanına gelip zarfı eline aldıktan sonra katlanmış kağıdı açarak mektubu sesli bir şekilde okumaya başladı.


Selam

Siz uyurken gitmek istemezdim demeyi çok isterdim sevgili ailem ama pişman değilim. Sizin yüzünüze bakarak gitmek demek hesap vermek demek ve ben hesap vermekten nefret eden birisiyim. Öncelik olarak bu yazdıklarımdan bir ders çıkartırsınız diye umuyorum. Konuya geçecek olursak da; size çok güzel bir komplo hazırladık. Beklemeniz gerekiyor sadece. Tek bilmeniz gereken ise düşmanınızı çok yakınızda aramanız gerektiği. Belki de evinizin içindedir?

O çok güvendiğin oğullarından biridir belki de ha baba?

Bunu asla bilemeyeceksin, bilemeyeceksiniz. Hayatınıza giren herkesten şüphe etmeye başlayacaksınız bir süre sonra. Kimseye yakın davranamaz hale geleceksiniz. Özellikle de Duru. Ona dikkat edin. Sandığınızdan daha çok bilgiye sahip. Sadece hafızasının derinliklerine inmesi gerekiyor. Belki birgün hatırlar. Gerçi umarım hatırlamaz.

Sizi asla sevmedim. Poyrazın ölümüne kadar her şey planlıydı. Bir görevim vardı ve onu gerçekleştirdim. Dinçer'in acılarından zevk aldım. Dinçerin her ağladığına şahit olduğumda daha çok güldüm.

Sizin acılarınız bana zevk verdi.

Buraya daha kısa yazmak isterdim ama bu beni son görüşünüz. Belki de değildir? Ansızın bir an karşınıza çıkarım. Bilirsiniz ki kelime oyunlarını hep sevmişimdir. Ah pardon! Siz size tanıttığım kişiliğimi tanıyorsunuz sadece.

Bazı gerçeklerden bahsetmek istiyorum. Sizin aksinize ben karıştığımızı yedi yaşında öğrendim. Daha doğrusu bilerek karıştırıldığımızı. On yıldır planlı bir şekilde hayatınızın içine ettim. Poyraz, Bora'nın yakın arkadaşı, Emir'in kedisi ve Hazar'ın en korkulu rüyası... Siz bunu hala bilmiyorsunuz sahi.

Hazar'ın neden balerinleri izleyemediğini, karanlıkta kalamadığını ona sorun. Zevkle hayatı zehir ettim ona.

Şimdi siz diyorsunuz ki neden şimdi anlatıyor? Cevabı çok basit. Sevgili babacığım hapse tıkacağını söylediği için açıklama vakti geldiğini düşündüm. Neyse cidden çok konuştum.

Saral olmak çok güzeldi. Avantajlarınızı güzel kullandım cidden. Sizden çok gücünüzü sevdim. Siz o gücü hak etmiyorsunuz. Hiçbirinizin beyni çalışmıyor. Hoşçakalın sevgili beyinsizler korosu.

Bir daha görüşmemek dileğiyle. Kendi çukurunuzda boğulun.

Ah bir de son bir şey daha var tabii. Küçük kızınıza sırtını, iç bacağını ve hastaneye geldiği gün yaşananları sorun.

Ayça Saral, Varol olanından:)


Bora'nın okuması bittiğinde içimden saymaya başladım. Derin derin nefes almam gerekiyordu.

Mektubu kaç defa içimde tekrarladım hatırlamıyorum. Beynimde tek yankılanan vücudumdaki izlerle alakalı yazdıklarıydı. Tüm bakışların üzerimde olduğunu hissediyordum ama ben gerçekten de nefes alamıyordum.

" Ne izi?" Bora'nın sesini duyduğumda sanki bir şeyler tetiklendi. Öfkeyle yüzlerine baktım. Bana ne olduğu hakkında ne ufak fikrim yoktu. Kimseden ses çıkmaması daha çok sinirlendirdi.

" Sorsanıza! Siz de kardeşiniz gibi ne izi desenize!" Elimi saçlarıma geçirdim. " Görmek için can atıyorsunuz değil mi? Yaralarımı gördükçe daha çok keyif alacaksınız." Sağlıklı düşünme yetimi şu an tamamen kaybetmiştim.

" Onun gibisiniz aynı."

Ne düşündüğüm umurumda değildi. Sağlam bir zihinle yorum yapamadım. Kulaklarıma uğultu dolduğunda dibime gelen gölgeyi gördüm.

" Kendine gel Duru! Bizi o adamla aynı kefeye koyamazsın." Arın konuşmuştu. Sessiz sakin abimiz konuşmayı aklına getirmişti.

" Koyamam öyle mi?" Dibine kadar yürüdüm.
" Neredeydin abiciğim ha! Bu zamana kadar neredeydin?" İşaret parmağımı göğsüne bastırdım.
" Sen o adamla aynısın." Hepsine döndüm. " Siz o adamla aynısınız! Hepinizden nefret ediyorum. Nefret!" Vücuduma sarılan kollar susmama sebep oldu. Arın kollarını bedenime sarmıştı. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

" Sakin ol abiciğim, sakinleş!" Histerik bir kahkaha attım ama beni bırakmak yerine daha çok sarıldı. Vücudumu sonunda ondan ayırdığımda burukça gülümseyerek arkamı döndüm. Merdivenlere adımladığım sırada göz ucuyla arkama baktım.

" Korkaklığı bırakırsın umarım. Sandığınızın aksine sessiz değilsiniz ve benim uykum kuş kadar hafiftir." Anıl ve Arın anlasa da diğerleri anlamayacaktı. Hoş... Anlamalarına da gerek yoktu.

Aklı selim bir insan değildim. Hiçbir zaman öyle olamamıştım. Odaya çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra yatağa oturdum ve tişörtümü çıkarttım. Arkamı dönerek arkadan sırtıma baktım. Geçmek bilmeyen izlerle doluydu. Morluklar da vardı. Hızla pantolonumu da çıkartıp bacağımın iç kısmına baktım. Derin kesik izine dokunduğumda acıyla inledim. Yeni değildi belki ama hissettirdikleri hala aynıydı. Fiziksel olarak canım yanmasa da psikolojik olarak dokunduğum an sızlıyordu.

İç çamaşırlarımı da çıkartıp duşa girdim. Dakikalarca duştan çıkmadım. Düşünüp rahatlamaya ihtiyacım vardı. Gene kendimle çelişiyordum. Düşünmek ne kadar kötü geliyordu oysa. Şimdi ise düşünmek istiyordum. Duştan çıktıktan sonra bornozumu giyerek odama geçtim ve üzerimi giyinip kirli çamaşırları kirliye attım. Kapının kilidini açıp elime tarak aldım ve yatağa oturdum.

Saçlarım uzundu ve arkaya uzanıp tararken zorlanıyordum. Kapım tıklatıldıktan sonra açıldığında babamı ve annemi gördüm.

" Gelebilir miyiz kızım?" Usulca başımı salladım. İçeri girip kapıyı kapattılar. Annem gülümseyerek yatağın kenarına oturdu.

" İstersen ben tarayabilirim saçını." Bir şey demeden kafamı salladım. Tarağı uzattım. Eline aldığında saçımı taramaya başladı.

" Saçın uzunmuş." Kafamı salladım. Uzundu evet.

" Eski ailem uzatmamı isterdi hep."

" Şekil vermesi daha kolay oluyor uzun saça." Mırıldanarak söylediği şeye gülümsedim.

" Evet... İstediğini yapabiliyor insan." Umarım bu imayı bir ömür anlamak zorunda kalmazsınız anne. Derin bir nefes aldığımda saçımdaki eli durdu.

" Kurutalım artık saçını." Kendisini geriye çektiğinde elinde havluyla babam geldi yanımıza.

" Hayatım kurutma işini de bana devredebilir misin? Kızımla biraz özel ilgilenmek istiyorum." Annem başını salladıktan sonra yanağıma öpücük kondurdu.

" Baba kız sizi yalnız bırakıyorum o zaman." Ayağa kalkıp odadan çıktı.

" Konuşmak ister misin?" Saçımı kurutmaya başladı. Havluyu çok narin tutuyordu. Sanki her an canımı yakabilirmiş gibi bakıyordu bana.

" Sonra konuşsak olur mu? Biraz yorgunum." Bozulduğunun farkındayım ama elimden bir şey gelmiyordu.

Diretmeden tamam dedi. Saçımı kuruttuktan sonra başıma öpücük kondurdu ve odamdan çıktı. Bu gece sorunlarımı kendi içimde halledecektim.

Yarın yeni bir Duru Saral devri başlıyordu. Belki istediğim güce hemen kavuşamayacaktım ama onlara eski mütevazılığımı da göstermeyecektim. Hak eden hak ettiğini yaşayacaktı.

 

Loading...
0%