Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@thebookscupcake

Arkadaşlar kitabın wattpadde 37 bölümü mevcut ancak buraya düzenledikçe atabiliyorum... Şehir dışında olduğum için aksama oldu yalnızca. Sizi bölümsüz bırakmam💜

 

İyi okumalar dilerim🌸

 

~~~~~~~~~~~~

 

Büyük lokma ye büyük konuşma dedikleri bu olsa gerek. Yeni bir Duru Saral dönemi derken hasta olmuştum. Kolumu kıpırdatacak halim yoktu. Anlayacağınız bu dönemi ertelemek zorundaydım. Derin bir iç çekerek yatağımda kıpırdandım. Açtım ama kalkamıyordum. Adalet değildi bu.

" Duru?" Hazar'ın sesiyle cılız sesime rağmen gir diye bağırdım.

Kapıyı açıp içeri girdiğinde beni görür görmez kaşlarını çattı.

" Ne oldu sana?" Biraz öksürdükten sonra yüzümü ekşittim.

" Hasta oldum sanırım. Kalkacak halim yok." Hazarın yüzüne baktım. Aklıma gelen şeyi umarım kabul ederdi.

" Yatakta yemek yemesini sevmiyorum. Rica etsem aşağıya kadar kucağında taşıyabilir misin?" Düşünmeden yanıma gelip bedenimi kucağına aldı. Bugüne kadar kimseye ne naz ne de şımarıklık yapabilmiştim. Şimdi bir şansım vardı. Bunu sonuna kadar kullanmak istiyordum.

Hazarın kucağında aşağıya kadar indim. Hazarın beni kucağında taşıdığını gören tüm aile üyeleri korkuyla yüzüme bakmaya başladılar.

" Kızım iyi misin?" Babam yanımıza hızlı adımlarla gelip beni Hazarın kucağından aldı. Onun sorusuna hapşırıkla cevap verdim. Burnum akıyordu.

" Çok halsizim." Ciğerden öksürdüğümde canım yanmıştı. Göğsümdeki doluluk hissi geçmiyordu. Bora'nın yanındaki boş sandalyeyi çekip oturmamı sağladı.

Annem de ayağa kalktığında elini alnıma koydu.

" Ateşin yok ama iyi üşütmüşsün kızım. Biraz yemek ye daha sonra aile doktorumuzu arayıp buraya gelmesini isteyeceğim." Ona başımı salladım.

Herkes geri yerine oturduğunda çatalı elime aldım. Kolum çok ağrıyordu. Peyniri alamayacağımı hissettiğim an vazgeçtim. Çatalı geri bıraktığım an tabağım havalandı. Boraya kaşlarımı çatarak baktım.

" Ne yapıyorsun?" Omuz silkti.

" Tabağını dolduruyorum gördüğün gibi." Bir anda yüzüme baktı. " Yoksa görmüyor musun Durucuk." Yanaklarımı şişirerek ofladım.

" Dengesizsin Bora." Buruk bir şekilde gülümsedi.

" Her zaman tatlım. İkizler burcu olmak bunu gerektirir." Ondan ilk kez böyle bir çıkış görüyordum. Şaşkınlıkla yüzüne baktığımda dilini damağına çarptırarak cık dedi.

" Ağzını kapat sinek kaçacak." Doldurduğu tabağı önüme bıraktığında yemeye başladım. Gerçekten de açtım.

Kahvaltı bittiğinde herkes bir yerlere dağıldı. Bora, Dinçer ve ikizlerin nerede olduğunu bilmiyordum. Hazar ve Emir okula gitmişti. Ben ise hala raporluydum. Doktor kontrol ettikten sonra bronşit olduğumu söylemişti ve birçok ilaç yazmıştı. Tabii bu ilaçları alma görevi sevgili babama kalmıştı.

Gün biterken gelen ilaçları içip kendimi yatağa bıraktım. Annem ve babam yanıma gelip başıma öpücük kondurduktan sonra odadan çıkmışlardı. Onlara anne ve baba diye seslenmek istiyordum. Aslında içimden diyordum ama yüzlerine hiç dememiştim. Zor geliyordu.

İnsan eksikliğini hissettiği şeyi kolay söyleyemiyormuş. Annem ve babam bugüne kadar varlardı ama yoklardı işte.

Bir gün saçımı tarayan olmamıştı; anne sıcaklığı, baba sevgisi tatmamıştım. Ya da en basitinden düşüp yaralandım diye iyi misin diye soran bile olmamıştı.

Hasta oldum diye üzerime titremelerini garipsiyordum. Bana göre gösterdikleri ilgide bir çıkar olmalıydı ama yoktu işte. Sadece seviyorlardı. Belki korkuları vardı ama kimin korkuları yoktu ki?

Bütün gün annem yanımdan ayrılmamıştı. Ateşim çıkmamıştı ama iştahsızlık oluşmuştu. Elleriyle meyve soyup yedirmişti mesela. Yaptığı bitki çayını zorla içmemi sağlamıştı.

Gözüm kapanmaya başladığında onlara anne ve baba dediğimi hayal ederek uyudum.

Yeni bir güne merhaba dediğimde esneyerek yataktan çıktım. Düne nazaran daha iyiydim. En azından yürüyecek halim vardı. Kapım çalındığında enerjiyle gir diye bağırdım. Hazarın geldiğini düşünürken bir anda Arın'ı görmemle irkildim. Onunla en son kavga etmiştik. Daha doğrusu ben içimdekileri saçma bir şekilde yüzüne vurmuştum.

" Konuşabilir miyiz?" Başımı usulca salladıktan sonra odamdaki koltuğa oturdum. O da yanıma oturdu.

" Telafisi yok belki ama ben özür dilemek istiyorum senden." Sağ kaşım havalandı.

" Hangi konuda özür dileyeceksin?" Kafasını öne eğdi.

" Sana sormadan yanında yattığımız için, sana abilik yapamadığım için, mutsuz olmana sebebiyet verdiğimiz için. Kısacası her şey için..." Ne söylemem gerektiğini kestiremiyordum. Başımla onayladım sadece.

" Pişmansan eğer gerçekten kanıtla. Göster kendini. Bu yaşıma kadar hep kendim çabaladım. Biraz da siz çabalayın." Anında başını salladı.

" Hatalarımı telafi edeceğim. Bundan sonra bilinçli bir şekilde odana geleceğimden emin olabilirsin. Seni çok seviyorum küçük kardeşim. " Bir sır verirmişçesine kulağıma eğildi. " Lütfen bana Anıldan önce abi de. Yüzünün alacağı şekli çok merak ediyorum." Bakışlarım uzağa daldığında iç çektim.

" Emin ol bende merak ediyorum..." Konuşmamız bittiğinde beraber aşağı indik. Bu sefer Bora'nın tam karşısına oturmuştum. Tabağımı hızlıca doldurdum.

Bora'nın bana karşı davranışlarının değiştiğinin farkındaydım. Daha yumuşaktı ve barışmak istiyordu. İşin garip tarafı bende istiyordum. Kahvaltı bittiğinde sofradakiler dağıldıktan sonra ikimiz kaldık. Bana gözlerini kısarak baktı.

" Var mısın iddiaya küçük fare?" Söylediği lakaptan çok iddia lafına takıldım.

" Ne diye iddiaya gireceğiz bay çok bilmiş?" Yüzünde gülümseme oluştu.

" Kazanırsam eğer beni affedeceksin ve bir hafta boyunca istediğim her şeyi yapacaksın." Çıkarı uğruna kullanıyordu şu an.

" İddiamız ne peki? Ayrıca doğal yönden barışalım diyemiyor musun? Hayırdır Bora Saral, dilinizi mi yuttunuz?" Ona onun cevaplarıyla yanıt vermesi keyifliydi.

" Kendi isteğinle bana sarılacaksın. Sarılırsan eğer ben kazanırım. Hala bir saat boyunca hiç sarılmazsan ben senin istediğini bir hafta boyunca yaparım." Aslında teklif cezbediciydi. Kafamı usulca salladım ve elimi uzattım.

" Varım! Gününü görmeye hazır ol Bora Saral! Çünkü sana asla sarılmam." Babamın gözlerindeki tebessümü gördüm. Bora da aynı tebessümle bakıyordu.

" Göreceğiz Duru. Unutma ki bu savaş tam bir takım oyunu." Söylediği şeyleri anlıyordum.

Sonuç tam bir hüsrandı. Bu dediğinden beş dakika sonra bir anda elektrikler gidince can havliyle çığlık atıp Bora'nın kollarına atmıştım kendimi. Işıklar geri geldiğinde Bora belimi sıkıca tutarak yüzüme baktı.

" Kucağıma düştün Duru. Artık istediğimi yapacaksın." Dudaklarımı büküp kucağından çıktım.

" İyi de dikkatimi dağıttılar." Salondan erkek tayfası çıktığında hepsine göz devirdim.

" Sana takım oyunu olduğunu söylemiştim. Şimdi bana istediğimi vereceksin küçük kardeşim."

Kollarımı göğüs hizamda birleştirdim.

" Sen hile yaptın! Sırf kucağına geleyim diye elektriklerin kesilmesini sağlattın. Hainsin. İstediğini yapmayacağım." Bora'nın kaşları havalandı.

" Yapacaksın kardeşim. Kaçarın yok." Topuklarımı sürterek yanından ayrıldığımda kapı çaldı. Çalışanlar rahatsız olmasın diye kapıya yaklaştım. Tam o sırada görüş açıma Bora girdi. Ona bakarak seslendim.

" Ben bakarım." Bora alayla yanımdan geçerken yanağımdan makas aldı. Sinirle yüzüne baktım.

" Hain adam ne olacak!" Kısa bir an arkasını dönüp yüzüme baktığında kapı bir kez daha çalındı.

" Ben hainim tamam da sen de kapıya bak. Kapıdaki her kimse patlayacak yakında." Zilin sesi tekrardan kulaklarımı doldurduğunda göz devirdim.

Bora görünürde yoktu zaten. Beyefendi lafını sokup gitmişti. Kapıyı sert bir şekilde açtım.

" Buyurun?" Karşımda iri yarı duran adamlara kaşlarımı çatarak baktım.

" Duru Saral siz misiniz?" Adamlardan biri elinde tuttuğu kağıda bakıp bana döndü. Başımı gayri ihtiyari salladım.

" Evet de siz?" Adam kağıdı katlayıp cebine koydu. Daha sonra yüzüme baktı.

" Duru Hanım sizinle konuşmamız gerekiyor." Tanımıyordum bu adamları. Kaşlarım havaya kalktı.

" Sizi tanımıyorum. Benimle ne konuşmak istiyor olabilirsiniz?" Adamlar birbirlerine baktıktan sonra bana döndüler.

" Efendim kapının önüne gelirseniz eğer sadece bir şey söyleyip gideceğiz." Oflayarak dışarı çıkıp arkamdan kapıyı kapattım.

" Evet, sizi dinliyorum." Arkamdan bacağıma atılan tekmeyle acı içinde haykırarak yere düştüm. Ayağa kalkmak için hamle yaptığımda diğer adam ayağıyla elimin üzerine bastı. Canım çok yanıyordu.

" S-siz kimsiniz?" Birazdan ailemin beni bulacağını biliyordum. Gözümden yaşlar akıyordu.

" Sana birinden selam getirdik küçük hanım." Ayağını döndürdüğünde sol elimin parmaklarının kırıldığını hissettim.

" Samet Vural'ın selamı var." Kapının arkasından bağırış sesleri gelirken beni bu hale getiren iki adam gözden kayboldu.

Gözümü daha fazla açık tutamayarak kendimi karanlığa teslim ettim.

✨✨✨✨✨✨

 

Loading...
0%