Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2: Tanışma Partisi

@theesorry0

"Şu en önde oturan çocuğun ismini biliyor musunuz? Kahverengi saçlı olan." Yağmur ve Nazlı dediğimle birlikte gözlerini en ön sıraya çevirdi.

 

"O mu?" dedi Nazlı parmağıyla Bay Abartan'ı göstererek. Başımı evet anlamında yukarı aşağı doğru hareket ettirdim.

 

"Bora. Bora Aksoy. Bu bölgedeki herkes onu ve ailesini tanır. Örnek aile diye hep parmakla gösterilirler." Ailesini bilmem ama Bora'nın pek örnek biri olduğunu sanmıyordum.

 

Büşra saçını parmağına dolamıştı ve sırıtarak Bora'nın yanındaki çocuğu izliyordu. Kumral,1.90 boylarındaydı. Başıyla işaret ederek "Şu çocuk kim?" dedi. Ah Büşra ah! Yediğin kazıklar yetmedi mi sana?

 

"Kuzey. Bora'nın en yakın arkadaşı. İkisi kardeş gibilerdir."

 

"Neyse birazdan ders başlar biz yerlerimize gidelim. Görüşürüz kızlar!" dedi Nazlı Yağmur'un koluna girerek. Yağmurlar gidince bizde rastgele bir yere yerleştik.

 

***

 

-Bora'nın ağzından-

 

Orman gibi yeşil gözler,ev gibi hissettiren bir gülüş,ipek gibi saçlar. Bayan Kör aklımı neden bu kadar kurcalıyordu? Çocukluk arkadaşıma benzetip duruyordum.

 

Çocukluk arkadaşımın boynunda kalp şeklinde bir doğum izi vardı. Bayan Kör'ün ise boynunda görünür hiç bir iz yoktu.

 

Öğretmenin uyarı dolu sesi ile kendime geldim. Gözlerim Bayan Kör'e kaydı. Ben hocadan azar işttiğim için yüzünde gülücükler açıyordu. Gıcık!

 

***

 

Ders arasında Büşra ile kampüsün kafetaryasına indik. Kendimize iki filtre kahve istemiştik. Kahvelerimizin hazırlanmasını beklerken Büşra "Off,keşke sonraki derslerimiz aynı olsaydı." dedi.

 

"Keşke." Biz konuşurken kahvelerimiz hazırlanmıştı. Kahvelerimizi elimize alıp bahçeye çıktık.

 

Okulun bahçesini turlayarak kahvelerimizi yudumluyorduk. "Kanka ablan nasıl?" dedi Büşra.

 

"İyi,hala daha Almanya'da hasta bakıcılığı yapıyor. İki ay sonra işi bırakıp buraya gelecek."

 

"A,neden bırakıyor işi?"

 

"O zaten babamın baskısıyla tıp okumuştu. Sevdiği bir işte çalışmak istiyormuş."

 

O sırada arkadan bir ses "Selam kızlar?" dedi. Kafamı arkaya doğru çevirip baktığımda kol kola olan Nazlı ve Yağmur'u gördüm.

 

"Gelsenize!" dedim elimle gel işareti yaparak

Yanımıza koşar adımlarla geldiler. Yağmur koluma girdi.

 

"Kızlar bugün tanışma partisi var. Geleceksiniz değil mi? Miracle Cafe'de." dedi Yağmur. Partileri sevmezdim ama kampüsteki çoğu kişiyi tanımıyordum. Bir kaç kişinin ismini öğrensem fena olmazdı.

 

"Olur geliriz. Saat kaçta?" diye cevap verdim.

 

"Yediye çeyrek kala."

 

"Çıkışta bize gelsenize birlikte hazırlanıp öyle gideriz." Üniversitenin ilk senesinden kaynaşmamız önemliydi. Düşman edinmek istemiyordum,gerçi şimdiden edinmiştim.

 

"Olur." dedi ve ardından Nazlı'ya dönüp "Değil mi?" dedi.

 

"Bana da uyar. Fakat eve uğramam gerek. Kıyafetlerimizi alıp öyle size geçeriz."

 

"O zaman ben size konumu atarım."

 

***

"Büşra yeter daha da sürme şu allığı domatese döndün." Şu anda Büşra'yı pazardaki bir domates kasasına koysak, domates sanıp alırlar. O derece abartmıştı allığı.

 

"Ben allık kadınıyım. Sen sürersin sürmezsin. Bu beni ilgilendirmez."

 

"Tamam da Allık Kadını,herkes seni bekliyor. Acele mi etsen acaba?" Acaba'nın üstüne vurgu yapmıştım. Büşra makyaj fırçasını yerine koydu ve inci kolyesini taktı.

 

"Eylül sen kolye takmayacak mısın?" dedi yatağımda uzanmış olan Yağmur.

 

"Ay, Büşra ile uğraşırken onu unutmuşum." Makyaj masamın üzerindeki takı kutuma uzanıp içinden annemden yadigar mavi kelebekli kolyemi aldım.

 

"Kolyen çok güzelmiş Eylül! Nereden aldın?" dedi hayranlıkla Nazlı. "Teşekkür ederim, annemden yadigar."

 

"Annen çok zevkli kadınmış."

 

"Öyleydi." Çocukken bu kolyeyi yakmak için anneme beş hafta boyunca yalvarmıştım. Fakat annem bana ''Zaten büyünce sana vereceğim.'' diye geçiştirirdi beni. Dediğine de yaptı zaten.

 

"Öyleydi derken? Annene ne oldu?"

 

"Bir hastalık yüzünden vefat etti,ön dört yıl önce." Annemin nabzının yavaşlaması,babamın acılı feryatları, gözyaşları. Bir anda her şey bir çırpıda gözümün önünde geçti.

 

"Seni üzdüysem özür dilerim. Bazen hiç düşünmeden konuşurum."

 

"Özür dileme ne gerek yok üzülmedim zaten." Arkama dönüp aynada kendimi gözden geçirdim. Çok da olmasa güzeldim. Keşke çillerim olmasaydı,keşke dudaklarım daha dolgun olsaydı. Belki daha güzel olabilirdim.

 

Kızlara doğru döndüm ve "E, hazır mısınız? Çıkalım mı artık?" dedim. Hepsi aynı anda "Çıkalım." dedi.

 

Topuklu ayakkabılarımızı giyip evden çıktık. Kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım. Büşra hemen yanımdaki koltuğa kurulmuştu. Nazlı ile Yağmur ise arka koltuk prensesi olmuştu. Bende şoför koltuğuna geçtim ve arabayı çalıştırdım. Navigasyondan Miracle Cafe'nin nerede olduğuna baktım,uzaktaydı. Hem de baya uzaktaydı.

 

"Bu Miracle nasıl bir yer? Alkollü falan mı?" Umarım bar gibi bir yer değildir diye dua etmeye başlamıştım. Çünkü ben o tarz yerleri pek sevmezdim,tercih etmezdim. Bir sürü insanın flörtleştiği,alkol ve sigara içtikleri saçma sapan yerlerdi.

 

"Tatlı,hoş bir yer. Yemek falan yeniliyor. Hatta aileler bile geliyor." O gürültülü yerlerden olmadığına sevinmiştim.

***

 

İçeriden gelen klasik müzik sesi dışarıya kadar taşıyordu. Kapıda güvenlik görümlü bir adam dikiliyordu. Son derecede korkutucu gözüküyordu. Dışarıdan içerisi gözüküyordu, bugün kampüste gördüğüm herkes oradaydı. Ne yazık ki Bay Abartan da oradaydı!

 

Kapının önüne kırmızı halı sermişlerdi. Manken yürüyüşü yapmak için en uygun zamandı. Topuklu ayakkabılarımla kırmızı halıya emin bir adım bastım ve kendimi Victoria Secret mankeni sanmaya başladım.

 

Yağmur parmağıyla en köşedeki uzun masayı gösterdi ve "Şurası." dedi. Yağmur'un gösterdiği yerde hep bizim kampüsdekiler oturuyordu. En önde oturan sarışın çocuk "Hoşgeldiniz kızlar." dedi. Çapkın bir tipe benziyordu.

 

Yağmur "Hoşbulduk Aren." dedi Aren'in yanındaki sandalyeye yöneldi. Aren ne biçim bir isimdi? Nazlı ise Yağmur'un yanındaki sandalyeye. İki boş yer vardı. Kuzey'in yanı ve Bora'nın yanı. Büşra hemen Kuzey'in yanına oturdu. İstemsizce Bora'nın yanına oturdum.

 

"E,böyle oturacak değiliz değil mi? Birbirimizi tanımaya çalışalım biraz." dedi Aren. Nedense Aren'in gözlerini üstümde hissediyordum. Sadece Aren'inkileri hissetsem. Bora'nınkiler de üstümdeydi.

 

"Doğruluk mu cesaretlilik mi oynayalım mı?" Bu öneri Büşra'dan çıkmıştı. Herkes kabul etti. Büşra da bu oyunun uygulaması olduğu için hiç indirmekle uğraşmadık ve isimleri girip başladık. Kampüsteki bir kız Aren'e soruyordu.

 

"Doğruluk mu cesaret mi?"

 

"Doğruluk."

 

"Buradaki hangi kızı beğendin?" Aren parmağıyla beni gösterdi ve "Onu." dedi. Ağzım şoktan bir karış açılmıştı. Daha beş dakika önce gördüğün kızı nasıl beğenebilirsin? Herkesten "Ooo." sesleri yükseliyordu.

 

Tekrar yaptık. Bu sefer bana bir çocuk soruyordu. Cesareti seçtim,en fazla ne diyebilirdi ki?

 

"Önündeki bardaktaki alkolü fon dip yap." Ben asla alkol içmezdim,içemezdim. Hayırla geçiştirmeye çalıştım. Fakat bu sefer herkes iç,iç diye bağırıyordu. Bora önümdeki bardağı aldı ve tamamını bir yudumda içti, ardından "

İçmek istemiyorsa zorlamayın!" dedi. Neden beni korumuştu?

 

Kulağına "Teşekkürler." diye fısıldadım.

 

***

 

Loading...
0%