@theesorry0
|
Ketçaplı cipsten bir tane aldım ve zevkle çiğnedim. Daha maçın başlamasına on beş dakika vardı. Biz de bu on beş dakikayı maçı izlemeye hazırlanmak için kullanıyorduk. Gören de maça bizim çıkacağımızı sanırdı. Önümde duran leziz koladan bir yudum aldım. “Maşallah! Maç başlamadan abur cuburları götürmeye başladın.” Elimin tersiyle Bora’nın yanağına okkalı bir Osmanlı tokadı yapıştırdım. Allah’ım ona neymiş benim tıkınmamdan? Yanağını ovarak “Ne dedik de vuruyorsun hemen! Hırçın!” dedi şımarık zengin bebesi gibi.
“Hak etme o zaman sende!” “Bak sana Bayan Kör’den daha iyi bir lakap buldum,” Konuşmasına devam edebilmek içi benden önce bir tepki bekledi. Sonra istediği tepkiyi alamayınca konuşmaya devam etti. “Hırçın, nasıl güzel değil mi tam senlik?” “Hırçın mı? E ben de san o zaman…” Aklıma bir lakap gelmiyordu. Bay Abartan da artık eskimişti hem o bana yeni bir tane takma isim takıyorsa ben de ona yeni bir isim takmalıydım. Çirkin? Hayır bu asla ama asla olamazdı. Bora’dan haz etmiyor olabilirdim ama hakkını da yememek lazımdı. Yapılı ve eli yüzü düzgün bir çocuktu. Zaten bu lakabı en fazla onu sinir etmek için söyleyebilirdim. Kısa bir süre sonra aklımdaki lamba yandı. “Şımarık diyeyim!” “Bunu çok mu aradın Hırçın?” Tam Bora’ya ağzının payını vermek üzereyken Büşra yüzük parmağıyla bizi susturarak “Susun maç başlıyor!” dedi heyecanla ve ellerini birbirine çırptı. Büşra heyecanlandığı zaman el çırpar ve zıplardı. *** Skor üçe sıfırdı ve hepimiz maça odaklanmıştık. Üç olan Beşiktaş sıfır olan ise bizdik. Ne yazık ki! Bütün nefesler tutulmuştu. Bizimkilerin skoru eşitlemesi zordu ama imkansız değildi, sonuçta 24 tane şampiyonluğumuz vardı. Ama onlarında ziraat kupası var! İç ses acilen susman gerek yoksa ben seni susturacağım! Bora ile bir date yani randevuya çıkmak istemiyordum. Benim asıl istediğim şey zaferin tadına bakıp Bora’nın etek giymesini istiyordum. Yenilgiyi sevmiyordum sevemiyordum. Bu hayatta benim için tek bir şey vardı; kazanmak.
Ben hırstan bir hal olmuşken Bora’nın sinir bozucu sesi kulağım fısıldadı. “Ne oldu Hırçın? Buz kestin? Yoksa randevuya çıkacağız diye heyecanlandın mı?” Başımı ona doğru çevirdim ve “Ne heyecanlanması? Saçmalama her ne olursa olsun biz kazanacağız Şımarık.” Dedim kendimden emin bir şekilde. “Ayn-“ Bora daha lafını tamamlamamışken Büşra’nın sevinç dolu çığlığı kulağımda yankılandı. Bu çığlığın tek bir anlamı vardı; kazanmışlardı. Beşiktaş Galatasaray’ı yenmişti. “İMDAT!” diye çığlık çığlığa bağırmak istiyordum. *** Büşra ve Kuzey cips doldurup içecekleri doldurmak üzere mutfağa gitmişti ve Bora ile beni yalnız bırakmışlardı. Maçtan sonra Büşra ve Bora benimle deli gibi dalga geçmişti. "Ne oldu Hırçın? Sustun kaldın.” “Bir şey olmadı Şımarık!” “Haftaya Salı gibi yaparız buluşmamızı.” “Zorunlu buluşma,” diyerek Bora’yı düzelttim. “Çocukken de böyleydin. Dediğim dedik, inatçı ve bencil. asla inatçılığından vazgeçemezsin değil mi Eylül?” “Ben mi bencilim?” “Evet,” Sinirle soludum. Bora eliyle çenemi kavradı ve “Sakinleş biraz Hırçın. Burnundan soluyorsun. Seni kendi yöntemlerimle sakinleştirmeme az kaldı.” Dedi sakin bir şekilde suratımı suratına yaklaştırdı. Tam bir şey diyecekken sustum. Aramızda bir karış mesafe vardı ve gözleri büyüleyiciydi. O kahverengi gözlerin derinliğinde boğulabilirdim. Nefesi yüzümü yalıyordu. Bir dakika! Ben ona aşık mı oluyordum? Hayır ,hayır bu asla olamazdı! Ama kalbim şu anda beynimdeki sesleri bastırıp “ÖP!ÖP!ÖP!” diye bağırıyordu. Beynimi susturdum ve kalbimin sesini daha çok açıp Bora’nın yüzüne daha çok yaklaştım. “Sakinleştirsene.” Tam Bora ile aramızda büyüleyici bir sahne yaşanacakken cebimdeki telefon gelen bildirim ile titredi. Bora’dan uzaklaşıp bildirime baktım. 0546***: Eğer ondan şimdi uzaklaşmazsan pek iyi şeyler olmayabilir.
|
0% |