Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Bölüm 9: Eski Arkadaşlar

@theesorry0

"Eylül bugün çıkışta bir yere gideceğim gelir misin? Annen ve benim eski arkadaşlarımın evine yemeğe gideceğiz. Birde seninle yaşıt oğlu da olacakmış."

 

Babamla uğraşmak istemediğim için kabul ettim. Hem annem ben küçükken öldüğü için onun hakkında pek bir şey bilmiyordum,babam da bana daha önce hiç bir şey söylememişti. O yüzden annemin hayatı hakkında bir kaç şey bilmekte pek bir sakınca yoktu.

 

"Tamam saat yediye çeyrek kala,benim evimde ol." deyip telefonu yüzüme kapattı. Yüzüme kapanan telefonlara alışmıştım,o yüzden bu durumu pek takmadım.

 

"Kiminle konuştun?"

 

"Babamla."

 

"Herhalde birbirinizle ile anlaşıyorsunuz."

 

"Aynen çok iyi anlaşıyoruz." diye mırıldandım. Çok güzel yapan söylüyordum.

 

Ben babamla hiç ama hiç bir zaman yakın olmamıştık,yani annemin ölümünden sonra. Babam annemi toprağın altına koyduğumuzdan bu yana davranışları yüz seksen derece değişti. Anlayışlı, yumuşak ve naif bir babadan sert,çocuklarını döven,diken gibi bir adam olmuştu. Annemin ölümü onu duygusal bir boşluğa sürüklemişti.

 

Keşke sadece babam değişseydi. Bütün ailemiz değişti. Önceden "örnek aile" diye parmakla gösterilirken şimdi elalem arkamızdan konuşuyordu. Anlaşılacağı üzere ailecek birbirimizden koptuk.

 

"Yarın maç var,bizim eve gelsenize birlikte izleriz."

 

"Galatasaray- Beşiktaş maçını mı diyorsun?"

 

"Evet,başka hangi maç olacak?" Eğlenceli olabilirdi. Hem ben Galatasaraylıydım Büşra ise Beşiktaşlıydı ve biz onunla maç izlerken çok eğleniyorduk.

 

"Eh tamam geliriz." Büşra'ya sormaya

gerek duymadım. Çünkü Bora'nın dediğini ona iletir iletmez kabul edeceğini biliyordum.

 

"E hangi takımı tutuyorsun?"

 

"Galatasaray'ı tutuyorum." Bora dalga geçer gibi güldü. Bora'nın bu davranışına uyuz olmuştum. Kimse tuttuğum takıma laf edemezdi,ettirmezdim.

 

"Pardon da neye gülüyorsun?"

 

"O kadar kötü bir takımı tutuyorsun ki!"

 

"Sen hangi takımı tutuyorsun peki? Böyle dalga geçiyorsun da!"

 

"Beşiktaş tabii ki!" dedi ve eliyle kartal işareti yaptı.

 

"Ben Beşiktaş'a laf ettim mi?" Yüzüm sinirden kıpkırmızı olmuştu. Her an Bora'nın üstüne saldırabilirdim. O kimdi de benim tuttuğum takıma laf ediyordu? Boş boğaz!

 

"İstesen de edemezsin. Çünkü laf edilebilecek bir tarafı yok!"

 

"Dedi sadece on altı şampiyonluğu bulunan takımı tutan Bora Aksoy." Bora dudağını büzdü ve "En azından ziraat kupası bizde." dedi. O an aklıma bir fikir geldi.

 

"İddiaya girelim mi? Eğer Galatasaray kazanırsa benim istediğim bir şeyi yapacaksın,eğer Beşiktaş kazanırsa ki böyle bir şey asla olmayacak ben senin istediğin bir şeyi yapacağım."

 

"Olur girelim neyine?"

 

"Eğer Galatasaray kazanırsa İskoçya eteği giyeceksin!" O an aklımda İskoçya eteği giymiş bir Bora belirdi. Düşüncesi bile komikti. Hafifçe sırıttım.

 

"Eh tamam. O zaman sen de benimle akşam yemeğine çıkacaksın!"

 

"Şaka yapıyorsun herhalde! Yani kırk yıldır evli bir çift gibi yemek mi yiyeceğiz?"

 

"Evet!" Sinirle ofladım.

 

"Ne oldu hanımefendi siz bana etek giydirmek isterken iyiydi!" Ben yapardım ama o yapamazdı. Göz devirdim.

 

***

 

Aynaya dönüp son bir kez kombinime baktım. Babam beni almaya geleceği daha çok kapalı giysilerimi giymiştim. Son olarak annemden yadigar mavi kelebekli kolyemi takıp evden çıktım.

 

Beş saattir babamı bekliyordum. En sonunda eve geri dönmeyi düşünürken babamın külüstür mavi arabası önümde durdu. Arabanın camını açıp "Hadi çabuk gir, millet bizi bekliyor!" dedi hafif sert sesiyle.

 

En arka koltuğa geçtim ve telefonumla uğraşmaya başladım. Zaten babama tahammül edemiyordum birde onunla yan yana oturamazdım!

 

Instagram'da gezinirken telefonum bildirimle birlikte titredi. WhatsApp'tan gelmişti.

 

Yürüyen Ego: Yarın maç var, akşam yemeği için kıyafetini şimdiden seçsen iyi olur.

 

Yürüyen Ego: 🦅

 

Siz: Alsana 🫴 👗

 

Yürüyen Ego: *Üstünde diyorsun? yazan komik bir sticker*

 

Siz: Diyorum.

 

"Hayırdır kiminle konuşuyorsun sırıta sırıta!" diye sordu babam bana arabanın aynasından bakarken. Babam söyleyene kadar sırıttığımı fark etmemiştim.

 

"Hiç bir arkadaşımla konuşuyorum."

 

"Bak eğer sevgilin falan varsa senin o bacaklarını kırar,o saçlarının her bir telini teker teker kopartırım," Ardından sert bir sesle "Anladın mı beni?" dedi. Korkakça başımı salladım.

 

Babamdan her zaman korkmuştum,yani annemin ölümünden sonra ki her zaman korkmuştum. İri cüssesi herkesi korkuturdu. Fakat sevgilim olmuştu ve babamın bundan haberi yoktu. Çünkü babamın izin vermediği her şeyi saman altından su yürütür gibi yapıyordum. Baskıcı aileler yalancı çocuklar yetiştirir.

Telefonumu kapatıp çantama koydum.

 

"Bak orada beni utandıracak en ufak bir davranış yapmıyorsun,eğer yaparsan ise olacaklardan ben sorumlu değilim." Sen zaten kendini utandırabilicek birisin dememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Onun yerine "Tamam baba." dedim.

 

***

Şu anda aşırı görkemli bir evin önünde duruyorduk. Pardon ev değil malikane!

 

Babam avukat annem ise doktordu ve soylu ailelerden geliyorlardı. Arkadaşlarının da onlar gibi zengin olmalarını bekliyordum fakat bu kadarını beklemiyordum.

 

Kapıda iri cüsseli takım elbise giymiş bir adam duruyordu. Büyük ihtimalle bodyguard olarak bu malikanede çalışıyordu.

 

Adam ilk başta bize kim olduğumuzu sordu sonra misafirleri olduğumuzu söyleyince bizi içeri aldı.

 

Zili çaldık. Zil sesi bile burada zenginler yaşıyor,diyordu. Kapıyı hizmetçi kıyafeti giymiş orta yaşlardaki bir kadın açtı. Yüzünde samimi bir tebessüm vardı.

 

Babamın paltosunu alıp gitti ve L koltukta oturmuş kahve içen bir kadın ve adam gördüm. Kadının kahverengi saçları adeta bir yıldız gibi parlıyordu,neyle yıkıyorsa saçını artık! Gözleri sevecenlikle bakıyordu. Kadın büyük bir heyecanla bir şeyler anlatıyordu.

 

Hafif göbekli sakalını kestirmiş adam ise kadını dikkatle dinliyordu. Büyük ihtimalle bu insancıklar annem ve babamın arkadaşıydı. Kadın bizim geldiğimizi görünce sustu ve kahvesini cam sehpaya bırakıp ayağa kalktı.

 

"Hoşgeldiniz!" dedi samimi bir tavırla. Adam istifini bozmadan el salladı. "Hoşgeldiniz,"

 

"Ay sen ne kadar büyümüşsün! Son gördüğümde el kadardın." Saçımı okşadı. O an saçımı sanki annem okşamış gibi hissettim. Aynı şefkat... Aynı sevgi

 

 

"Aynı zamanda çok da güzelleşmiş." dedi koltukta oturan adını bilmediğim adam.

 

Babam bana dönüp "Kızım tanımadın mı?" Eliyle ilk başta kadını gösterdi. "Şule ablan ," sonra adamı gösterdi "Ahmet abin."

 

Başımla selam verdim ve Şule denen kadının elini sıktım. "Seray'ın aynısı olmuş neredeyse!" dedi Ahmet abim.

 

"E Asel nerede?"

 

"O Almanya'da hasta bakıcılığı yapıyor," diye lafa atladım. Şule ablanın yüzünde gururlu bir sırıtış belirdi.

 

"Maşallah!"

 

"Hanım bu oğlan nerede?"

 

"O gider gitmez odasını giyinme odası yaptığımız için trip herhalde." Bize döndü. "En iyisi ben gideyim de onu çağırayım."

 

Şule abla gidince salonda babam,ben ve Ahmet abi yalnız kaldık.

 

"E Eylül sen ne yapıyorsun?"

 

"Ben üniversiteye geçtim,"

 

"Hangi bölüm?"

 

"Psikoloji." Babama dönüp maşallah dermiş gibi baktı.

 

"Bizim oğlan da hukuk okuyor, zaten sen onu tanıyorsundur, küçükken çok iyi anlaşıyordunuz." Oğullarını tanıdığımı bile sanmıyordum ama...

 

"Bu arada kızım senin boynunda kalp şeklinde bir iz vardı diye hatırlıyorum da, herhalde yanlış hatırlıyorum."

 

"Yok doğru hatırlıyorsunuz. Makyajla kapatıyorum da."

 

"Bu arada kızım bana siz diye hitap etmene gerek yok,ben senin baban sayılırım."

 

"Bizim oğlan da geldi." Başımı merdivenlerin oraya çevirdim ve gördüğüm suratla birlikte şok oldum. Yüzümdeki yapmacık gülümseme yerini şaşkınlığa bırakmıştı.

***

Rica etsem diğer kitabıma da bir şans verir misiniz 🥹 🫶

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%