@thegulsah
|
Berk Baysal - Bir Yer Var NOT: Hikayemi bakılmaya değer gördüğünüz için size çok çok teşekkür ederim. Okuduğunuza pişman olmamanız dileğiyle.. Bu satırla sizlerin canımın ciğerleri! Özgür kalın, kalamadığınızda ise bu satırlarda özgürleşin... OKUMAYA BAŞLADIĞINIZ TARİH?
•••
VEYL ATEŞİ
||PROLOG|| Kan Rengiydi Adam, Gecenin Karanlığı Gibi Bakıyordu, Toprak Kokuyordu Elleri... Dünya, Onun Omuzlarından Cehennem Gibi Görünüyordu. Kan Terliyordu Mezarında İskeleti, Ölülerin Gölgesini İçmişti Gözbebekleri! Fakat Şimdi Soluğunun En Titrek Telinde Asılı Kalmış Mutsuzluğuyla, Mutlu Bir Adam Olma İhtimaline Sarılmıştı. ••• Yağız'dan, Yürümenin, farz olduğu bir yolun ortasında yere çökmüş oturuyordum. Etrafımdan gelip geçen insanları izliyordum, sırayla hepsi gülüşerek yürürken yüzümü gördüklerinde gülüşleri soluyordu. Yüzümde ne vardı? Gülüşleri yüzünde solan bu insanların yerine neden ben soluyormuş gibi hissediyordum? Ahımı, kimin sırtına yüklesem bir çiçek gibi renklenirdim? Kendi içine solan küçük sarı bir çiçektim. Bütün ibadetlerim boynumun eğriliğinden gelirdi. Yolun kenarında cıvıl cıvıl ötüşen, renkleriyle etrafını büyüleyen güzel çiçeklerde vardı elbette ama bende buradaydım. Şimdi anlıyordum neden bana bakan insanların yüzünde ki mutluluğu yok ettiğimi. Asfaltı yarıp içinden filizlenen bu sarı çiçeği arabalar ezmişti; kirli ayakkabılar üstünden geçmişti... Boynumun eğriliği, kendi içime doğru soluşum bu yüzdendi. İnsanların beni ezip geçtiği yetmiyormuş gibi bir de yol kenarından kopardıkları güzel çiçeklerin, çehrelerine yerleştirdiği sevinci kusuyorlardı üzerime. Oysa ufak sarı çiçeğin kime ne zararı dokunabilirdi ki? Kendilerinin eseri olduğum halde nasıl başarabiliyorlardı tüm suçu sırtıma yükleyebilmeli?(!) FLASHBACK (17 Yıl Önce - Yağız 10 Yaşında) "Seni söküp atacağım bu çıyan ruhundan!" iğrenç sesi kulaklarımı doldurduğu esnada yere savrulmanın sırtıma verdiği can acısı ile inlerken çoktan bir darbe daha almıştı bedenim. "Üç kuruş için dayak yemenin hiç olduğunu yavaş yavaş öğreteceğim o küçük beynine!" sesim soluğum kesildi, canım ruhuma karıştı,etim lime lime parçalandı bir köpeğin azı dişleri arasında. Ben yandım ama ateşimi söndürmek yerine harladılar. Aktım aktım ama kanımı içime akıttım, göremediler. "Güzel yüzlü çocuk, canını biraz acıtacağım sanırım"derken biraz önce uzun süredir yıkanmadığı belli olan pantolonundan çıkardığı kemeri eline alıp bel boşluğuma doğru savurdu. O üç kuruş dediği para bu kadar acının içinde benim tek mutluluğumdu! Çünkü çatısı akıtan, penceresi rüzgâr tutmayan yuvamda getireceğim ekmeği bekleyen iki can vardı; canımın canları... Elimle tozlu döşemeye vura vura acımı unutmaya çalıştım. Kirli elleri yüzümü bulduğunda geriye çekilmedim. "Güzel yüzüne vurmayacağım ama seni her gün biraz daha mahvedeceğim!" Cebinden çıkardığı buruşmuş paraları yüzüme savurdu. Kararmış döşemeye dağılan paraları kanayan yaralarıma, akan gözyaşlarıma inat hızlıca toplayıp sürünerek evinden dışarıya çıktım. Bu bendim işte; ufak bedenime, yaşayamadıklarıma rağmen enkazlarının arasında ayakta kalmaya çalışan annesinin minik yavrusu! Belki de yavru olamadan kefenlenen çocuk... Yaşadığımız çöplüğün yakınında ki derme çatma bakkal görüş açıma girdiğinde kanamış yaralarım iyileşti, çiçek açtı... Şükrederek, kirli döşemeden gücenmeden topladığım buruşuk paralarla aldığım ekmek ve biraz da peynir, zeytinle harabe evimin yolunu tuttum. Mutluydum, gülümsüyordum... Benim mutluluğum yol kenarında açan rengârenk çiçekler değildi; benim mutluluğum, asfaltta son an da ezilmekten kurtulan sarı çiçeğin tebessümüydü. Ben 10 yaşında, babasının lanetine kurban gitmiş; iki lokma için yolunu gözleyen annesi ve kardeşi için sapık bir sübyancının tacizlerine maruz kalan ve aldığı bayatlamış ekmekle mutlu olan sıska çocuk... Kim miyim? Kusurun, Yanında Kusursuz Kaldığı Bir Cinayetin Kurbanı ve Yine Çocukluğunu Yollarda Kaybetmiş Yağız SOYKAN! Gülmeye Değil, Ağlamaya Meyilli Olan Güzel İnsanların Hikayesidir!
|
0% |