Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Dostluk Başlangıcı

@thegundiyer

Bölüm 9: Oda Arkadaşlarıyla İlk Tanışma

 

Baş öğretmenin konuşması sona erdiğinde, okulun büyük kapıları yeniden açıldı ve öğrenciler sırayla odalarına doğru gitmeye başladılar. Her öğrenci, yeni günün başlangıcını simgeleyen ders programlarını ellerinde tutarak yavaşça yürüyordu. Melda, kalabalığın içinde programını sıkıca tutarak odasına doğru ilerlerken, etrafındaki havada bir merak ve heyecan vardı. Bu okulda her şey yeni, her şey bilinmeydi. Ve şimdi, oda arkadaşlarıyla geçireceği ilk anlar da bu bilinmezliğin bir parçası olacaktı.

 

Melda, yeni odasına doğru ilerlerken, Sude, Lale, Defne ve Selin’le aynı odaya yerleştirildiğini hatırladı. Programına göz attı, burada onların hangi dersleri alacağına dair detaylar vardı. Dersler arasında büyü, güç yönetimi, evrenin dengesini öğrenme ve birlikte çalışma gibi konular vardı. Ama Melda, bir yandan da bu kızlarla nasıl bir ilişki kuracağını, bu dördünün bir arada nasıl çalışacağını merak ediyordu.

 

Oda kapısına geldiğinde, derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Odaya girdiğinde, Sude, Lale, Defne ve Selin’in hepsi odanın farklı köşelerine yerleşmişti. Melda, onlara dikkatlice bakarak yavaşça içeri girdi. Her biri, ilk kez birlikte olacakları bu odada biraz çekingen bir şekilde birbirlerine bakıyordu. Hiçbiri birbirini daha önce tanımıyordu, ancak hepsi bu anın getirdiği tuhaf bir bağlantıyı hissediyordu.

 

Lale, odada biraz köşede durarak sessizce programına bakıyordu. Sude, hemen odanın ortasında durarak, gülümsedi ve Melda’ya bakarak seslendi:

 

“Sanırım biz aynı odada kalacağız, değil mi? Tanışmak için güzel bir fırsat.”

 

Melda, biraz çekingen bir şekilde gülümsedi ve başını sallayarak yanıtladı:

“Evet, öyle görünüyor. İlk defa bir arada kalacağız. Tanışmadık, ama sanırım bir süre aynı odada kalacağız.”

 

Sude, Melda’nın bu cevabını duyduktan sonra biraz daha yaklaşarak, elindeki ders programını tutarak devam etti:

“Bu okulda gerçekten garip bir şey var, değil mi? Hem melekler hem de şeytanlar aynı çatı altında. Ama ne olursa olsun, burada birlikte çalışmamız gerekecek. Zaten güçlerimiz de birbirine zıt, ama belki de bununla başa çıkmak zorundayız.”

 

Selin, odanın bir köşesinde zaman ve ses gücüyle ilgili ders programına göz atarken, araya girdi:

“Kesinlikle. Ama işbirliği yapmamız gerekecek. Biri zamanla oynayabilir, bir diğeri fırtına yaratabilir, bir başkası ise buzla her şeyi dondurabilir. Burada uyum sağlamak önemli olacak.”

 

Melda, Selin’in sözlerini dinlerken, içindeki ışık ve karanlık güçlerinin birbirini tamamlayacağını düşündü. “Gerçekten farklı güçlerimiz var,” diye düşündü. “Ama belki de tam olarak bu yüzden birlikte çalışmamız gerekiyor.”

 

Defne, bir süre sessiz kaldıktan sonra, fırtına gücüyle ilgili programına göz attı ve birkaç adım atarak konuştu:

“Burada olmak… biraz korkutucu, değil mi? Ama en azından bir şey kesin: Eğer burada birlikte çalışabilirsek, gerçekten büyük bir şey başarabiliriz. Fırtına gücü, her şeyin bir parçası olmalı.”

 

Lale, sessizce başını sallayarak aralarındaki konuşmaya katıldı:

“Buzla her şeyi kontrol edebiliriz, ama belki de bazen kontrol etmek değil, serbest bırakmak gerek. Bu okulda ne kadar birbirimize yakınlaşırsak, o kadar güçlü olabiliriz.”

 

Melda, ilk defa bir arada olacakları bu yeni ortamda, her birinin farklı bakış açılarına sahip olduğunu fark etti. Oda, biraz sessizleşmişti. Hep birlikte, birbirlerini daha yakından tanımaya başlıyorlardı. Her biri, ilk başta biraz çekingen ama bir o kadar da meraklıydı. Dışarıda hayatlarını değiştirecek bir dönemin başlangıcı vardı, ama şu an, hepsi içsel güçleriyle birlikte yeni bir evrende var olmaya çalışıyordu.

 

Melda, kendi içindeki gücü hissetmeye başladı. Lale’nin sakinliği, Sude’nin cesareti, Defne’nin özgürlüğü ve Selin’in stratejik zekâsı… Hepsi, bu oda içinde birbirini tamamlıyordu. Belki de bu yolculuk, birlikte daha güçlü olmayı öğrenmek olacaktı.

 

Birbirlerine gülümsediler. Bu, yeni bir başlangıcın ilk anıydı. Birlikte geçirecekleri günler, belki de her birinin gücünü en üst seviyeye taşıyacak ve evrenin dengesini korumak için hep birlikte savaşacaklardı.

 

Bölüm 10: Lale’nin Düşüşü ve Arkadaşlarının Desteği

 

Melda, Sude, Lale, Defne ve Selin, odalarına yerleşmiş ve ilk tanışmanın ardından kısa bir sessizlikle birbirlerine bakıyorlardı. Ancak Lale’nin yüzündeki huzursuzluk hemen dikkat çekti. Genellikle soğukkanlı ve sakin olan Lale, bir an için tüm oda ortamına gerilim saldı. Kafasında bir şeyler dönüyordu ve Melda, hemen fark etti. Lale’nin elleri, istemsizce hafifçe buz kesmişti.

 

“Bir şey mi oldu?” Melda nazikçe sordu, aralarındaki sessizliği bozan ilk sözleri oldu. Lale, başını kaldırarak birkaç saniye odadaki diğer kızlara baktı, ancak gözleri bir süre başka bir yere takılı kaldı. Gözleri, düşüncelerinin yansıması gibiydi.

 

“Birkaç kişi… dışarıda… Okula girdiğimizi fark ettiler. Ve bazı öğrenciler… benimle dalga geçiyor,” dedi Lale, sesi titreyerek ama güçlü bir şekilde. “Kralın kızı burada mı? diye söyleyenler oldu. Ben de normal bir öğrenci olmak istiyorum, ama herkes… herkes farklı gözlerle bakıyor.”

 

Melda ve diğer kızlar, birbirlerine bakarak Lale’ye daha yakın durdular. Lale, bazen bu okuldaki kökeninden ve ailesinden ötürü, diğerlerinden farklı görünüyordu. Gökyüzü Kenti’nin önde gelen krallarından birinin kızı olarak, gücü ve soyluluğu tanınıyordu. Ancak Lale, buradaki herkes gibi güçlerini öğrenmek ve diğerlerinden biri gibi olmak istiyordu, dış dünyadan gelen bu bakışlar onu zorluyordu.

 

Sude, cesurca adım attı ve Lale’nin omzuna elini koyarak, sakin bir şekilde konuştu:

“Lale, buraya geldiğinde en büyük gücünü bulacaksın. Kimse senin kim olduğunu ya da nereden geldiğini, aslında bu okulda kim olduğunun önemi yok. Burada hepimiz yeni bir başlangıç yapıyoruz. Bizim için sadece kim olduğun ve neleri başarabileceğin önemli.”

 

Selin, zaman ve ses gücünü hissederek, birkaç adım atıp Lale’nin karşısında durdu ve gülümsedi:

“Evet, seni tanımak için geldik, sadece senin gücünü görmek için değil. Kim olduğun bizim için önemli, ama buradaki gücünü nasıl kullanacağını görmek, bizler için en değerli şey.”

 

Lale’nin gözleri biraz daha yumuşadı, ancak hala huzursuzdu. Birden, bir gülüş sesi duyuldu ve bir grup öğrencinin konuşmalarını fısıldayarak geçtikleri duyuldu. “Kralın kızı burada! Bize de ders vermeyi mi öğretecek? Bakalım, prenses bir şekilde buradaki güçlere nasıl uyum sağlayacak!” Birkaç öğrenci gülüşerek laf atıyordu.

 

Lale’nin elleri donmaya başladı, parmakları titredi ve bir an için odanın havası aniden soğudu. Melda, hemen ona yaklaşarak nazikçe konuştu:

“Lale, onların söyledikleri… sadece boş sözler. Sadece seni üzmek istiyorlar. Sen kendi gücünle başa çıkacaksın.”

 

Lale, derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. İçindeki buz gücü, hem soğuk hem de güçlüydü. O an, neredeyse her şeyi donduracak kadar öfkeliydi. Ama Melda, ellerini uzatarak ona yavaşça dokundu ve içindeki ışığı hissettirdi.

“Bunu onlar için değil, senin için yapma,” dedi Melda, nazik ama kararlı bir şekilde. “Öfken seni tanımlamaz. Buradaki gücün, ne kadar dondurursan dondur, seni daha da güçlü kılmaz. Güç, bazen bırakmakta yatar. Onları dondurmak yerine, kendi gücünü öğren. Biz senin yanındayız.”

 

Defne, fırtına gücüyle sakinleşmeye çalışan Lale’nin yanına gelerek, ona cesaret verdi:

“Bir insanın gücü, başkalarına nasıl tepki verdiğiyle değil, içsel dengeyle ölçülür. Bizi tanıyacak, biz de seni. Zamanla, kimse seni dışlamaz.”

 

Sude, gülerek devam etti:

“Ve zaten, kimse seni tanımadan yargılayamaz. Kralın kızı olmak, sadece gücü simgeliyor. Ama senin gücün, herkesin gücünden farklı olacak. Bizimle birlikte daha da güçleneceksin. Bunlar sadece geçici şeyler, Lale. Gerçek güç, başkalarına gösterilen iyilikte gizlidir.”

 

Lale, gözlerini yavaşça açarak derin bir nefes aldı. Evet, öfke ve acı vardı ama içindeki bu kızların ona verdiği güven de büyüktü. Ellerindeki buz, yavaşça çözülmeye başladı. Gözlerinde, yeni bir anlayışın izleri vardı. Onlar sadece arkadaş değil, birer yol arkadaşıydılar.

 

Lale, başını sallayarak hafifçe gülümsedi.

“Teşekkür ederim,” dedi, ama sesi daha sakin ve kararlıydı. “Birlikte başaracağız, değil mi?”

 

Melda, başını sallayarak cevap verdi:

“Evet, birlikte başaracağız. Bunu hep birlikte öğreneceğiz. Kimse seni yalnız bırakmaz, Lale. Biz seni kabul ediyoruz, ve buradayız.”

 

Gülümsediler, ve aralarındaki bağ, o an daha da güçlendi. Bu okulda her biri, kendini bulmaya ve güçlerini keşfetmeye çalışıyordu. Ama bu yolculukta, birlikte olmanın gücü her şeyden önemliydi.

 

 

Loading...
0%