@thegundiyer
|
Bölüm 29: Mücevher Krallığı’ndan Gelen Mektup
Sabahın erken saatleriydi. Kızlar odalarında, kahvaltı sonrası ders için hazırlanıyorlardı. Her şey sıradan görünüyordu, ta ki kapı sertçe çalınana kadar. Selin kapıyı açtığında, karşısında uzun, zırhlı bir gardiyan duruyordu. Üzerindeki ağır mücevher işlemeli zırh, Mücevher Krallığı’na ait olduğunu belli ediyordu.
Gardiyan, elindeki mühürlü zarfı Lale’ye uzattı. “Prenses Lale, bu mektup size. Mücevher Krallığı’ndan gönderildi.”
Lale şaşkınlıkla mektubu aldı ve kapıyı kapattıktan sonra yatağına oturdu. Kızlar, merakla etrafına toplandı.
Lale’nin Hüzünlü Haberi
Lale, zarftaki krallık mührüne bakarken bir an tereddüt etti. Mühür kırıldığında, zarftan parlak bir davetiye çıktı. İçindeki metni sesli bir şekilde okumaya başladı:
“Saygıdeğer Prenses Lale, Mücevher Krallığı’nın kralı olarak, babanızın mutluluğunu paylaşmak üzere sizi ve arkadaşlarınızı düğün balomuza davet ediyorum. Yeni kraliçemiz, krallığımızın refahını daha da ileri taşıyacak bir figür olarak yanımda yer alacaktır. Siz de bu kutlamada benimle olmalısınız. Sevgilerle, Kralınız ve Babanız.”
Lale’nin sesi gittikçe titremeye başladı. Mektubu bitirirken gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. “Bu… bu haksızlık,” diye mırıldandı. “Annemin yeri dolamaz. Ve o kadın… ona güvenmiyorum. Babamı değiştirdi.”
Melda, Lale’nin yanına oturarak omzuna dokundu. “Ne hissediyorsun?” diye sordu nazikçe.
“Babam o kadınla birlikteyken başka biri oluyor,” dedi Lale. “Soğuk, mesafeli… Artık beni bile doğru dürüst dinlemiyor. Sanki o kadın onu etkisi altına almış gibi. Annemin hatırası da sanki giderek siliniyor.”
Arkadaşlarından Destek
Sude hemen araya girdi. “O kadın kim olursa olsun, biz senin yanındayız. Seni yalnız bırakmayız.”
Defne de ekledi. “Eğer bu düğüne gitmek zorundaysan, biz de seninle geliriz. Hep birlikte, tamam mı?”
Selin gülümseyerek Lale’ye bakıp, “Evet, hem kim bilir, belki orada işler düşündüğün kadar kötü değildir. Ama olursa, seni korumak için hepimiz orada olacağız,” dedi.
Lale, arkadaşlarının bu desteği karşısında içten bir gülümsemeyle onlara baktı. “Siz olmadan bu kadar güçlü hissedemezdim,” dedi. “Ama yine de, o kadını tanımanız gerekiyor. Bana katılacağınız için teşekkür ederim.”
Düğüne Hazırlık Kararı
Kızlar, bu beklenmedik gelişmeyle hemen plan yapmaya başladılar. Defne, “O düğünde, o kadının gerçek niyetlerini anlamaya çalışmalıyız. Bir gariplik varsa, kesin fark ederiz,” diye öneride bulundu.
Sude ise hafif alaycı bir şekilde, “Eğer gerekirse, bir gölge yaratırım ve onu takip ederiz,” dedi, biraz eğlence katmaya çalışarak.
Lale, biraz toparlanmış bir şekilde gülümseyerek, “Belki de abartıyorumdur,” dedi. “Ama içimden bir his, her şeyin yolunda olmadığını söylüyor. Annemin ölümü sonrası babam asla böyle biri değildi.”
Melda, “O zaman oraya gidip, kendi gözlerimizle göreceğiz,” diye yanıtladı. “Hem seninle olacağız, hem de babanın yanında duracaksın.”
Yeni Bir Yolculuk Başlıyor
Kızlar, mektubu dikkatlice tekrar okudular ve düğün için hazırlıklara başlamaya karar verdiler. Mücevher Krallığı’na gitmek, onların dünyasında bambaşka bir deneyim olacaktı. Ancak hepsi, Lale’nin yanında olmak ve onu desteklemek için bu zorluğa hazırdı.
Lale, arkadaşlarının bu dayanışmasıyla biraz rahatladı. Ancak kalbinde hâlâ bir korku vardı. Yeni kraliçenin gerçek yüzünü görebilecekler miydi? Ve eğer işler kötüleşirse, babasını bu durumdan kurtarabilecekler miydi?
Bütün bu sorular, yakında cevaplanacaktı. Ancak bir şeyden emindiler: Bu yolculuk, sadece bir düğünden ibaret olmayacaktı. Bölüm 30: Düğün Hazırlıkları ve Gökyüzü Kenti’nde Alışveriş
Lale’nin babasının düğün davetiyesini almasının ardından kızlar, düğüne katılma kararı vermişlerdi. Ancak böyle görkemli bir etkinlik için uygun kıyafetler almaları gerekiyordu. Gökyüzü Kenti’nin, düğün alışverişi için en iyi yer olduğuna karar verdiler. Bu sihirli şehirde, hem eğlenecek hem de kendilerini özel hissettirecek kıyafetler bulabileceklerdi.
Gökyüzü Kenti’ne Gidiş
Sabahın erken saatlerinde, kızlar okuldan çıkıp Gökyüzü Kenti’ne doğru yola koyuldular. Şehre vardıklarında büyülenmişlerdi; sokaklar ışıl ışıl parlıyor, mağazaların vitrinleri büyüleyici elbiselerle dolup taşıyordu. Uçan arabalar ve büyülü yaratıkların arasında dolaşırken, her şey masalsı bir havadaydı.
“Bu şehir tam bir rüya gibi!” dedi Defne, parlak ışıkların altında süzülen büyülü balonlara bakarak.
Melda da gülümseyerek, “Evet, ama işimiz çok. En güzel kıyafetleri bulmalıyız,” diye ekledi.
Her Birinin Tarzına Uygun Kıyafetler
Kızlar, şehirdeki en şık butiğe girdiler. Mağaza, kıyafetlerle dolup taşan bir saray gibi görünüyordu. Her köşede sihirli aynalar vardı; kıyafeti deneyen kişi aynada kendisini farklı perspektiflerden görebiliyordu. • Lale: Prenses olduğu için asil bir görünüm istiyordu. Buz mavisi, kristallerle bezenmiş bir elbise seçti. Elbisenin omuzlarından aşağıya doğru süzülen ince tül, onun zarafetini vurguluyordu. Kendi elementini yansıtan bu elbiseyle adeta parlıyordu. “Bu tam da krallığın bir temsilcisine yakışır,” dedi Sude, Lale’ye hayranlıkla bakarak. • Melda: Işığın temsilcisi olan Melda, beyaz ve altın detaylarla süslenmiş, uzun, zarif bir elbise seçti. Elbisenin etekleri yürüdükçe parlıyordu. “Bu beni biraz korkutuyor,” dedi Melda gülerek, “ama gerçekten güzel görünüyor.” • Sude: Gölge ve alevlerin gücünü taşıyan Sude, koyu kırmızı ve siyah renklerin birleşiminden oluşan cesur bir elbise seçti. Elbisenin etek kısmında parlayan alev desenleri vardı. “Kendimi savaşçı bir prenses gibi hissediyorum,” dedi aynada kendine bakarak. • Selin: Zaman ve sesin dengesiyle uyumlu, mor ve gümüş tonlarında bir elbise seçti. Elbisenin üzerindeki ince zincir detayları, onun stratejik ve zarif kişiliğini yansıtıyordu. “Bu, tam da bana göre,” dedi, elbisenin eteklerini döndürerek. • Defne: Fırtınaları temsil eden Defne, açık gri ve mavi tonlarında, rüzgar desenleriyle bezenmiş uçuşan bir elbise seçti. “Sanki bulutların üstündeyim,” dedi hafifçe gülümseyerek.
Düğün İçin Hazırlıklar ve Eğlence
Alışveriş bitince kızlar, sihirli kafelerden birinde oturup enerji topladılar. Eğlenceli sohbetler, alışveriş yorgunluğunu unutturmuştu. Selin, sihirli aynada Sude’nin kıyafet deneme anında nasıl komik pozlar verdiğini hatırlatınca hepsi kahkahalara boğuldu.
“Şimdi bir şeyler yemeliyiz,” dedi Defne, masadaki tatlıları işaret ederek. “Eminim, düğün çok uzun sürecek.”
Kızlar hem alışverişin hem de Gökyüzü Kenti’ndeki eğlenceli atmosferin tadını çıkardıktan sonra okula geri döndüler. Her biri, düğün için hazır hissetmenin verdiği heyecanla odalarına çekildi.
Mücevher Krallığı’nda Düğün Gecesi
Sonunda düğün gecesi gelip çatmıştı. Kızlar, şık kıyafetlerini giyip saçlarını sihirle mükemmel bir şekilde hazırladıktan sonra Mücevher Krallığı’na doğru yola çıktılar. Krallığın görkemli giriş kapısına vardıklarında, her yer ışıklarla aydınlanıyordu. Mücevherlerle süslenmiş devasa salon, masallardan fırlamış gibiydi.
Düğüne girerken, hepsi büyük bir merak ve biraz da tedirginlik içindeydi. Lale, babasının yüzünü görmeyi ve yeni kraliçeyle tanışmayı beklerken, arkadaşları onun yanında dimdik duruyordu.
“Bakalım bu gece neler getirecek,” dedi Sude, gözleri etrafı tararken.
“Dikkatli olalım,” diye ekledi Selin, alçak bir sesle. “Bu gece sadece bir düğün olmayabilir.”
Hikaye şimdi yeni bir dönemece giriyordu. Krallıkta onları bekleyen sırlar ve meydan okumalar, kızların gücünü ve dostluklarını sınayacaktı.
|
0% |