@thekehanet
|
Ben,çevremdeki insanlar tarafından hep acımasız görünen ama sadece duygularımı dışarıya aktaramayan unutulmuşlardandım. Sadece siyah renklerin bulunduğu,karanlık odamda iken düşündüğüm tek şey üvey annem ve babamın beni Luiz akademisi dedikleri,sadece unutulmuşların bulunduğu garip ama ünlü olan Lise'ye göndermek istediklerini söyledikleri andı. Çalışma masamda oturmuş ve bilgisayarım üzerinden yazmakta olduğum "Karanlık bir gece cinayeti" adlı romanımı yazarak bu iğrenç düşünceyi aklımdan koparıp atmak istiyordum. Ama bu bile beni rahatlatamıyordu. Ancak annem ve babam,hiçbir zaman aydınlık yüzü görmesine bile izin vermediğim odamın kapısını açarak içeri girdiklerinde odama ışık girivermişti. Güneşten ve onun lanet olası ışığından nefret ettiğim için ellerim ile gözlerimi ovuşturdum. Tam o sırada, "Tatlım,konuşmamız gerekicek..." diyen (üvey)babam Thomas ile ellerimi gözlerimden uzaklaştırdım. Babama büyük bir öfke ile baktığımda, (üvey)annem Candy, "Şu korkunç bakışlarını atmayı bırak ve babanı dinle,Avusha." diye uyardığında,bu sefer öfke kusan bakışlarım Annemin ifadesiz bakışları ile buluştu. "Odamda ne işiniz var?" diye sesimi normal bir tonda çıkarmaya çalıştım fakat öfkem sesime yansımış olacak ki,Annem bana korkarak bakmıştı. "Avusha,senin ile önemli bir mesele-" "Benim ile konuşacaksanız,odama girme sebebiniz de nedir? Hizmetlilere beni çağırmanız için emir verseydiniz." Babam elini alnına götürüp sıkıntı ile ovmaya başladı. Annem ise bana sabır dilenircesine bakıyor,susmamı bekliyordu. Derin bir nefes verdim ve, "Mesele nedir? Ow,şu lezbiyen kız sırama iğrenç şeyler yazdığı için ona yaptıklarımın cezasını duyurmaya'mı geldiniz? Peh! En fazla okuldan atılmış olurum ki bence olmuşumdur da." dediğimde babam bakışlarını bana çevirdi ve konuşmaya başladı. "Kızın ailesi senden şikayetçi,kıza yaptığın büyü yüzünden kriz geçirmiş. Ama konu neyse ki bu değil..."dediğinde bakışlarım ciddi bir hâl aldı. "Konumuz..." annem sözün devamını söylemesi için babama bıraktı ama hemen tahmin ettim ve gözlerimi irice açarak oturduğum sandalye'den hızla kalktım ve korku salan bakışlarımı her ikisinede yönelterek, "Beni o besili,camış,kendini beğenmiş ukala ergen unutulmuşların kaldığı yatılı liseye yollayamazsınız! Bu gerçekten...iğrenç!" diye karşı çıktım. Beni o iğrenç liseye göndermeleri zor olur. Babam, "Onlar,Normaller gibi ergen değiller.onlar da tıpkı senin gibi birer Unutulmuşlar." dedi. Annem, "Avusha,o lise senin hayatını değiştirecek. Seni geliştirecek! Bu harika!" diye neşe dolu sesi ile konuşunca öfkem sıcak ateşte pişmiş kan gibi kavruldu ve sinir bozukluğu ile gülmeye başladım. Kahkahalarım odamı doldururken, babam ve annem sıkıntı ile nefes verip bu hâlime alıştıkları için şaşırmadılar. Hız ile Unutulmuş gücüm olan Urisany'a (yani kara bir ruha) dönüştüm ve babamın yakasına yapıştım. Annem şok içinde ayağa kalktı ve, "Avusha! Sakin kalmaya çalış!" diye bağırdı ama ben sadece tek bir bakış atarak onu susturdum. Başımı babama çevirdim ve derin bir nefes verip insan görünümüme tekrar kavuştum. "Benden korkuyorsun,tıpkı küçükken beni bulduğun yanmış evde korktuğun ve öldürmeye çalıştığın gibi..." sesim yorgun ama bir yandan ise gür bir tonda çıkmıştı. Babam bana ne diyeceğini bilemediği için bana bakmayı kesip yere bakmaya başladı. "Avusha..."dedi ve devam etti. "...Bu liseye inan bana seni göndermek istemezdim,ama..."dedi ve sustu. Ne diyeceğini tahmin ettiğim için konuşmadı. Başımı olumsuz anlamda yavaş yavaş salladım. "Küçükken sürekli beni korumak için evine aldığını zannederdim..."dedim iğneleyici bir ses tonu ile, "...meğer,herşey büyüyünce anlaşılıyormuş. Değil'mi,Thomas Dosthen?"dediğimde bana bakmamak için kendini zor tutuyordu. Derin bir nefes verdi ve sonunda başını yerden kaldırıp bana baktı. "Avusha,anlamıyor'musun? Normaller ile anlaşamıyorsun. Tamam,derslerinde başarılı ve zeki bir kızsın ama o okula seni göndermemin asıl sebebi sosyalleşebilmen." Sosyalleşmek mi? Ben mi? Yıllardır normallerden iğrene iğrene gittiğim okullarda bana onlar ile sosyalleşmem için mi gönderdi yani? Bu muydu? "Üzgünüm ama,beni anlamayan aptalların lisesine yollayamayacaksın. Yollasan bile oradan kaçmanın her türlü yolunu bulurum."dedim ve onun yanından uzaklaşıp hız ile masama geçtim. Masadaki bilgisayarımın ekranına bakarken, "Yada hiç üzgün değilim. O iğrenç ergenler için neden üzüleyim ki?" dedim ve romanımı yazmaya devam ettim. Bu sözlerim,Luiz akademisine gelmeden önce babama söylediğim son sözlerimdi... 🩸🩸🩸 (5 gün sonra) (Luiz akademisi) Hayatta,bazen istediğiniz herşey istediğiniz gibi gerçekleşemiyor. Bunu,10 yaşından sonra öğreniyorsunuz. Şoförümüz Opis,bagaj'dan valizlerimi çıkarırken tüm odağımı hemen karşımda ki büyük ve bir o kadar da korkunç görünümlü,demir parmaklıkları olan kapı'nın ardındaki okula vermiştim. Ve işte Luiz akademisi... Bu okula ilk başta gelmeyi reddetmiştim,ancak bu hafta sadece bu okul hakkında araştırma yaptım ve bu okulun korkunç gizemine ulaştım. Grimb Gordelon olayı ve sonrası olanları... Grimb, bu okulun en çalışkan,en çok kupa alan ve okulda tüm herkez tarafından tanınan bir İblismiş. Ancak yakın çevresi ve arkadaşlarının dediklerine göre,birden sürekli kendi kendine konuşmaya başlamış ve geceleri ise 'arkadaşlarım çağırıyor,gitmem gerek' adı altında dışarı çıkıp cinayetler işliyormuş. Artık onun bu davranışlarına katlanamayan arkadaşları,bir gün bu okulun bahçesinde ateş yakmışlar ve Grimb'i idam etmeye karar vermişler. Fakat grimb,ateşe atıldığı anda okuldaki bütün unutulmuşların kafası kesilmiş.evet,yanlış duymadınız,Ateşe atıldığı an,bütün okuldaki unutulmuşların kafası kopmuş. Bu olaydan sonra,Luiz akademisi kalıcı olarak devlet tarafından kapatılmış. Ancak bu okulun müdürü Bay Robert,bu okulu tamtamına ortaya 9894 bin dolar ortaya koyarak bu okulu satın almış ve burayı normal bir unutulmuş lisesi iken,Adını Luiz akademisi olarak adlandırmış ve yatılı bir unutulmuş lisesi ilan etmiş. O günden bugüne kadar ise,bu okulun hemen arkasındaki ormanda garip olaylar dönmeye başlamış. Bu sebep ile o ormana giriş yasaklanmış. Oldukça garip ama kanlı bir olay,ve ben kana bayılırım... "Ow! Sen yeni öğrenci olmalısın! Merhaba!" Karanlık ve bir o kadar da dehşetli düşüncelerimden,bu sarışın,Mavi gözlü ve üzerinde okula ait öğretmen forması bulunan,kendini makyaja boğmuş kadın yüzünden ayrılmak zorunda kaldım. Neden hemcinslerim böyle olmak zorunda? Kadın yanıma gelirken,bu sefer de arkasından kim olduğunu tahmin ettiğim o kişi yanımıza gelmeye başladı. Bay Robert,yıllar önce bu okulu satın alan adam. Adamın kahverengi saçları,özen ile taranmıştı. Yapılı çenesi ve vücudu onu sert bir kişiliğe sahip olduğunu gösterirken,yüzündeki o çocuksu tebessümü beni gördüğünde yok olmuştu. "Merhaba,Bayan Dosthen.Veliniz nerede?" Babam ile 5 gündür konuşmuyorduk ve bu sabahta zaten 'İşe gitmem gerek.' adı altında bana kızgın olduğu için gelmemiş ve annem Candy'yi yollamıştı. O da şu an yanımıza doğru geliyordu. "Merhaba Bay Robert,ben Avusha'nın üvey annesi Candy'yim." yanımıza geldi ve dediği ilk cümle buydu. Bay Robert ise başını olumlu anlamda salladı ve, "Çok somurtkan biri,hangi unutulmuş türünden?" diye sorduğunda tam annem cevap verecekti ki, "Urisany'lardanım ve ağırbaşlı olmam size batmıyordur umarım."dediğimde Annem gözlerini fal taşından daha büyük bir derecede açtı ve şok içinde bana baktı.tam konuşacağı sırada, "Sende bana karşında 3 yaşında çocuk muamelesi yapmayı bırak,okul bilgilerim hakkında ki dosyayı ver ve ortadan kaybol."dediğimde sustu ve derin bir nefes verip dosyayı bana uzattı. Dosyayı aldığımda ona son kez yan bir şekilde baktım ve, "Evet,sana gitmeni söyledim." dediğimde bana uzun uzun öfke ile baktı ve hız ile arabaya binip gitti. Bu yaptıklarım karşısında,sarışın kadın bana şaşkınlık ile bakıyordu. "Sen az önce annene bir hizmetçi muamelesi'mi yaptın?" dediğinde şaşırmadım. Başımı onaylarca salladım ve, "İnan bana,bu kadının neler yaptığını bilsen,sende benim gibi davranırsın."dedim. Yıllarca babamı başka adamlar ile aldatan bir Fahişe'den ne beklenirdi ki? Bay Robert,bu yaptıklarım karşısında şaşırmamış,daha çok hayran kalmıştı. "Gerektiğinde birilerini kullanabilme özelliğine bayıldım,dosthen."dedi. Siyah ve omuzlarıma kadar gelen saçlarımı geriye attım ve siyah bir perçemimi kulağımın arkasına tıkıştırdım. Yerdeki 2 valizimi aldım ve, "Ben kullanmam,sadece nefret ettiğim kişiliklere karşı sert olurum."dedim. Sarışın kadın kısa bir ses ile güldü ve, "Sanarım bu kızı sevdim," dedi ve sonradan bana tebessüm edip, "Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum,ben Lendele,ama genelden okuldakiler bana 'Bayan Lende' diye seslenir."dediğinde ciddi ve ifadesiz bakışlarım onu buldu. Başımı olumlu anlamda sallayıp, "Bana göre Lendele size yakışıyor," dediğimde tebessümü büyüdü ancak, "Ama bir katilin adını andırıyor,ve ben katillere bayılırım."dediğimde kahkaha atmaya başladı. Bu olay sonrası,Bay Robert'a dosyamı verip gerekli bilgileri onun ile paylaştım. Daha sonra ise Bayan Lendele,Okul bahçesinde dolaşırken bana okuldaki yetenekli ve tanınan öğrencileri anlatmaya başladı. "Şu uzun kulaklıklar,Kurtlardır." "Kurtların hemen yanındakileri ise Gorgon'lar,yani şekil değiştirenlerdir." "Onların arkalarındakiler ise Elf'ler." "Hemen şuradakiler ise Cadılar." "Cadıların yanındakiler ise Buzul kaplanlarıdır." "Karşılarındakiler ise Kuro'lar,yani bir hayvanın herhangi bir özelliğini alanlara denir." "Kahinler çok sinsilerdir,masumluklarına bakayım deme. Ow! Gerçi sen karşındakinin ne olduğunu anlayacak kadar zekisin." "Hey,Şuraya baksana."başımı gösterdiği tarafa çevirdiğimde,beyaz renkte olan çeşmede oturan,Sarışın ve açık mavi gözlü,beyaz tenli kızı gördüm. O da bana dikkatli bir şekilde bakıyordu. Yüzünde ki sinsilik,bir yılanın sinsiliğindendi. "Onun adı Carla,Carla Pride."dedi ve devam etti. "O kız okulun en zeki kızlarındandır, şu zamana kadar okulda 12 kupa aldı ve kızlar tarafından kıskanılan tek kız öğrenci oldu. Ve o bir Siren,yani deniz canlısı."dediğinde yüzümü buruşturdum ve alaycı bir ses tonu ile, "Ow,bu da okulun kendini beğenmiş kızı olsa gerek..."dediğimde kıkırdadı ve başını onaylarca salladı. "Pekala,o zaman hemen arkandakilere bak," başımı arkama çevirdiğimde,bana dikkat ile bakan üçlü bir gurup gördüm. Biri kız,diğer ikiside erkekti.bana okuldaki herkez gibi dikkat ile bakıyordular. "Onlar iblistirler,şu saçının üst kısmı pembe,diğer kalan kısmı siyah saçlı olan ve mavi gözleri olan kıza bak." dedi ve başımı o kıza çevirdim. Bana alt bakışlar atıyordu. "Onun adı ise Kesha,Kesha Hargburg."dedi ve devam etti. "Okulun en güçlü iblislerindendir. Biraz deli biri ama onu tanırsan ne kadar kafa dengi biri olduğunu anlarsın." dedi. "Kesha'nın yanında oturan, Kara-kumral saçlı ve açık mavi gözlü adama bak."dedi ve bakışlarım onu buldu. Bana öyle bir bakıyordu ki,sanki yüzündeki o gülümseme masumiyetten çıkmış,korkunç bir sinsilik barındırıyordu. Bir seri katili andırıyordu. Yapılı vücudu,ona seksi bir görünüş katıyordu. Ama onda ilgimi çeken tek şey,sinsiliğiydi. "Onun adı Phoenix,Phoenix Atte,"dedi ve devam etti. "O,iblislerin arasından en sinsi kişiliğe sahiptir. Tatlı göründüğüne bakma, tam bir psikopattır ve takıntı ettiğini bir çırpıda alır. Bunun dışında ilgi alanı ise okçuluktur. İyi bir nişanlayıcıdır."dedi. "Phoenix'in karşısında oturan,ela gözlü,kumrala dönük kahverengi saçlı ve yapılı olan adama bak." dedi. Bakışlarım o adama döndü. Bayan Lendele'nin dediği gibi,Kumral saçlıydı ama kahverengi'nin koyu tonunu andırıyordu. Ela gözleri,beni dikkat ile inceliyordu. Baya yapılı bir bedene sahip olduğu için okul üniforması bütün vücudunu gözler önüne sergiliyordu. Saçları,bir kuş yuvası misali dağılmıştı ama bu bile onu güzel göstermeye yetiyordu. Nedense ona baktığımda,yüzündeki o ciddi ifade'nin aynısından bendede olduğunu fark ettim. İlk defa birinin bakışlarından bu kadar çok korkmuştum ama dışıma göstermemiştim. Sanki...sanki orada benim küçüklüğüm vardı... "Onun adı ise James,James Darkly."ona karşı olan bakışlarımı,dayanamayıp sonlandırdım ve Bayan Lendele'ye baktım. Kadının bakışlarında,beni yeni tanımasına rağmen o kadar çok merhamet vardı ki... "Hey,iyi'misin Avusha?" diye yumuşak sesi ile sorduğunda,başımı onaylarca ağır ağır salladım. "Ne zamandan beri kötü göründüm ki?" dediğimde tebessüm etti ve bir elini sırtıma atıp sıvazladı. "Hadi,o zaman seni odana kadar eşlik edeyim."dedi neşeli bir ses ile. Derin bir nefes verdim ve başımı onaylarca salladım. 💀💀💀 "Odama hoşgeldin oda arkadaşı!" Evet,kalacağım odada aynı zamanda 1 kişi daha vardı ve ilk saniyeden sinirlerimi alt üst etmeyi başarmıştı. "Bana sakın yılışmaya kalkma,yoksa bedeli ağır olur!" diye bağırdığımda bile hâlâ bana sarılmaya çalışıyordu! Bu...İĞRENÇ. "Hey hey hey! Sakin olun kızlar!" Bayan Lendele bir yandan düştüğüm duruma anıra anıra gülerken,bir yandan sa Jessica denen yılışık Elf'i durdurmaya çalışıyordu. "Ama sadece 1 kerecik sarılsam ne olur ki!?" durup ona omuz üzerinden korkunç bakışlarımı attığımda,benden uzaklaştı ve, "Anlaşılan pek dost canlısı değilsin..." dediğinde ona doğru döndüm ve, "Dost canlısı olmaktansa,klozetler ile dolu bir odada kalmayı tercih ederim." dediğimde yüzünü buruşturup, "Ne? Sen ciddi olamazsın!" diye söylendi ama onu dinlemedim ve Bayan Lendele'ye döndüm. "Pekala,gitmeden önce son kez size okulun kurallarını açıklayayım."dediğinde Jessica, hız ile Bayan Lendele'ye döndü. Alt bakışlarım Bayan Lendele'deyken, Jesaica bile ciddileşmişti. "Öncelik ile saat 12'den sonra dışarı çıkmanız yasaktır,12'den sonra derhal ışıklarınız kapatılacaktır. Ve ayrı yeten odanızda bu saatte Erkek veya Kız almıyorsunuz." son cümlesini özellik ile Jessica'ya bakarak söylemişti. "Ve son olarak,Ne sen Elf büyülerini kullanarak Avusha'ya,Ne de Avusha Urisany'ye dönüşerek sana zarar veremez. Eğer buna kalkışırsanız okulda çok katı bir disiplin cezası yersiniz.Anlaşıldı'mı?" Her ikimizde başımıza iş açmamak için başımızı onaylarca salladık. Bayan Lendele ikimizede tebessüm etti ve son kez bize bakıp odadan ayrıldı. 💀💀💀 (5 Saat sonra...) "Şu iğrenç müziği kapatmayı düşünüyor' musun sen?!" diye bağırdığımda bile beni dinlemeyip müziğin sesini daha çok açıyor ve dans ediyordu. Sonunda dayanamayıp sandalyemden ışık hızı ile kalktım ve onun kaldığı tarafa,sol tarafa doğru yürümeye başladım. Tam onu olduğu bölgeye girecektim ki,birden bire kafamı görünmeyen bir şeye vurup yere düştüğümde şok oldum. Tabii ya,bu yılışık bir Elf'ti... Ayağa kalktığım sırada,bana kahkahalar ile güldüğünde sinirlerim fokur fokur fokurdayan bir yanardağ lavı gibi körlendi. "Şu kalkanı kaldır ve benim ile savaş! Seni korkağın evladı!" diye bağırdığımda birden kahkahası durdu ve bana öfke ile bakmaya başladı. "Ow,doğru ya. Sen benden korkuyordun, değil'mi? Neyse,birdaha ki sefere artık diyeceğim ama sen benden korkarken bu nasıl gerçekleşebilir ki?" dedim Alaycı bir ses ile. Bana olan öfkesi arttığında kalkanı,tek parmak şıklatışı ile kırdı ve hız ile bana doğru gelmeye başladı. "Korkak he? Bana'mı?!" diye bağırdığında başımı omuzumun üzerinden yavaşça isabetledim ve korku salan bakışlarımı ona yönelttiğimde, bana gelmeyi bıraktı ve geriye doğru adımlar atarak kendi tarafına geçti. "Eğer böyle olmaya devam edersen,seni ezmeleri zor olmaz Jessica Brave."dedim ve ona olan bakışlarımı sonlandırıp çalışma masama geçtim ve bilgisayarımın ekranına bakmaya,romanımı yazmaya devam ettim. "Ben korkak değildim,beni bu hâle getiren annemdi."dediğinde romanımı yazan parmaklarım,klavye'nin üzerinde durdu... Omuz üzerinden ona baktığımda yatağına düz bir şekilde yatmış,tavanı izliyordu.derin bir nefes verdim ve, "Ne demeye çalışıyorsun,Jessica?" diye sorduğumda,bükük dudakları acı içinde kıvrıldı. "Annem,beni bir denek olarak kullanırdı."dediğinde şaşkınca kaşlarımı çattım ve onu dinlemeye koyuldum. "O kadın,benim gerçek annem değil ve beni bebekken ormanda bir ağacın altında bulmuş."dedi ve devam etti. "Ben 5 yaşına girdiğimde,üzerimde yaptığı formülleri ve zararlı maddeleri deniyordu. Bu yüzden 10 yaşıma kadar madde bağımlısı oldum. Her konuştuğumda beni döverdi,bana soru sorduğunda cevap vermezsem de zehirli iğne verir ve ben konuşana kadar daha çok iğne batırırdı."dedi ve bacaklarına kadar gelen pembe kazağının kollarını katlayıp iğne izlerini gösterdi. "Ve o günden sonra bütün özgüvenimi kaybettim. Kimseye güvenemedim.kimseyi sevemedim..."dedi. "Jessica..." tam sözümün devamını getirecektim ki,çatıdan yükselen çığlık sesleri ile ikimizde başımızı cama çevirdik ve aynı anda ayaklandık. 2 saniye birbirimize baktıktan hemen sonra camı hız ile açtım ve ikimizde dışarıyı kontrol ettik. Jessica camdan ayrılıp odaya girdi ve tavandan küçük bir kapı açıp merdiven ile tımandığında, "Yalnız gitme-" tam sözümü bitireceğim sırada çatıya çıkıp kapıyı sertçe kapattı. "Lanet olsun! Çatıda hiçbir şey yok!" diye bağıran Jessica'nın sesi ile sinirlerim fokurdamaya başladı. Hız ile camdan tekrar aşağı baktığımda saçıma dökülen kırmızı bir sıvı ile duraksadım... Kan. Kan,saçımın heryerine bulaşmıştı. Sanki bir kova dolusu gibiydi. Kan korkum yoktu ama bir an geldiği için korkmuştum. Ama sonradan korku vücudumdan ayrıldı ve tavana başımı çevirdiğim sırada,gözlerim fal taşından daha da büyük bir şekilde açıldı. Tavandan hız ile düşen 2 tane kafası ve bazı uzuvlarını kopmuş ceset ile aşağı baktım. İkiside yere düşmüştü ve vücutlarının bazı parçaları yoktu. Jessica hız ile odaya tekrar geldi ve camda donakalmış beni görünce, "G-gördüklerimi sende gördün'mü, Avusha?" diye ürkekçe sorduğunda başımı onaylarca ağır ağır salladım ve ona döndüğümde saçımın heryerine bulaşmış kan ile gözlerini irice açtı. Yanıma geldi, "Aşağıda 2 tane ölü var ama uzuvları yok..."dediğimde korku ile bana bakmayı sürdürdü. "...Ve o iki ölünün kanları, saçıma bulaştı." bunu normal bir şekilde anlatmış olmam bile korkmasını arttırırken, bu ölenlerin Grimb ile bir bağlantısı olduğu için dudaklarımda bir sinsi tebessüm belirdi. Hız ile dolaba doğru yürüdüm ve dolabı açıp siyah ceketimi çıkardığımda, "A-aşağıya inmeyi düşünmüyorsun,değil'mi?" dediğinde ona bakmadan ceketimi giyerken, "Ben gidiyorum,geliyorsan gel." dediğimde bir cama,bir de bana bakıp başını onaylarca salladı ve, "Ben varım." deyip yanıma geldi. İkimizde bir şekilde aşağı gizli bir şekilde inebildiğimizde,o iki cesedin düştüğü bahçeye geldik ancak birden şiddetli yağmur yağmaya başladığı için saçımdaki kan,damla damla yere düşüyordu ve en korkuncu ve dehşetlisi ise ortada herhangi bir ölünün bulunmamasıydı... Ayaklanıp gidecekleri yok,bu işte bir iş var... "Şimdi ne yapacağız!?" Jessica sinir ile kükrediğinde düşündüğüm tek şey bu dehşetlisi olayın gizemini çözmek istediğimdi. "Şuraya bak,Jessica..."dedim ve işaret parmağım ile yere yazılmış yazıları işaret ettiğimde gözlerini irice açıp, "Yok artık..."dedi. Kan ve Dehşet, Ölüm ile Ceset...
|
0% |