Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13.BÖLÜM-BANA ELLERİNİ VER...

@thequeenofdreams_

"Yıldııız, haydi kalk bakalım." Meltem'in sesiyle gözlerimi zorlukla açtım. Pencereden dışarı bakıyordu. Bana döndü ve gülümsedi. "Çocuklar bize kahvaltı hazırlamış, biz de ayı gibi uyumuşuz. Bence artık kalkmalıyız." dediğinde gülümsedim. Ege yine yapmıştı yapacağını. "Tamam, sen git,ben geliyorum." dediğimde kıkırdadı. "Tamammm, çabuk ol." dediğinde başımı salladım.

O odadan çıktığında yatakta doğruldum fakat başım dönmeye başladığında gözlerimi kapattım.

İyi değildim...

Gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalışarak odadan çıktım ve kapıdan tutunarak banyoya yürüdüm. Başımın dönmesi artarken banyoya girip kapıyı kapattım. Yüzümü yıkayıp kuruladığımda hâlâ aynıydım. Gözlerim karardığında ise etraftaki sesler bir uğultuya dönüştü ve kendimi bıraktım.

Meltem'den

"Yıldız nerede kaldı Meltem? Uyanmadı mı?" Kaşlarımı çattım. "Uyanmıştı. Tekrar uyumuş olmasın." Ege başını iki yana salladı. "O bugünlerde hiç iyi değil. O kadar hâlsizleşti ki sürekli uyuyor artık. Ben bir bakayım." deyip masadan kalktığında derin bir nefes aldım ve elimi tutan Onur'a gülümsedim. "Kaç gündür böyle. Umarım kötü bir şey yoktur..."

"Meltem! Onur!!!" Ege'nin yukarıdan endişeyle bağırmasıyla hızlıca sandalyeden kalkıp yukarı koştum peşimde Onurla. Ege'nin kucağındaki Yıldız'ı gördüğümde korkuyla bağırdım. "Neler oldu?!"

"Bilmiyorum. Geldiğimde baygındı." dediğinde odaya girip yatağa yatırdı. Ayaklarının altına yastık koyduk. Onur, "Ben aşağıdan bir kolonya getireyim." dediğinde başımı salladım. Ege Yıldız'ın nefesini kontrol etti. "Nefesi iyi. Az sonra uyanır büyük ihtimalle." O sırada Onur elinde su dolu kaseyle ve kolonyayla geldiğinde hızla elindeki kolonyayı aldım. Ege suyu alıp Yıldız'ın boynuna ve yüzüne sürerken ben de elime biraz kolonya döküp burnuna tuttum. Kaşları çatıldığında derin bir nefes aldım. Ege de gözlerini kapatıp rahat bir nefes alırken omzunu sıktım. "O iyi." Başını salladı ve Yıldız'ın yanağını okşadı.

Yıldız'dan

Burnuma gelen kokuyla kaşlarımı çattım. Etrafımdaki sesler gittikçe netleşirken gözlerimi zorlukla açtım. Ege yanağımı okşuyordu. "Güzelim!" Gözlerimi kırpıştırdım ve yutkundum. Ellerimden destek alıp doğrulduğumda Ege sırtımı yaslamam için yastığı dikleştirdi. Yastığa yaslandığımda Meltem saçlarımı okşadı. "Nasıl oldu kuzum?" Derin bir nefes aldım. "Bilmiyorum...Sen gittikten sonra yatağımda doğrulduğumda başım dönmeye başladı. Banyoya giderken bayağı arttı. Yüzümü yıkadım ama geçmedi, gözlerim kararınca da bıraktım kendimi." Ege yanağıma bir öpücük kondurdu ve beni kucağına aldığında çığlık atıp tebessüm ettim. "Ege, n'apıyorsun?"

"Seni kahvaltıya götürüyorum güzelim." dediğinde gülümsemem genişledi. Meltem ve Onur da peşimizden gelirken Meltem bana kıkırdadı. Ben de ona gülümsedim ve başımı Ege'nin omzuna koydum. Aşağı indiğimizde yemeklere açlıkla baktım. "Leziz görünüyorlar." Ege gülüp beni sandalyeye oturttu. Tabağıma sofradaki leziz yiyecekleri alırken tekrar eski hâlimize geri dönmüş, güle güle sohbet ediyorduk. Kahvaltıdan sonra sofrayı toplamaya kalkışan Onur ve Ege'ye kızıp onları oturttuk ve Meltemle ikimiz mutfağı hallettik.

İşlerimizi hallolduktan sonra Ege ve Onur'un yanına geçtik. Ben Ege'nin koynuna sokulurken Meltem de Onur'un yanına oturmuştu. "Bugün ne yapalım?" diye sordu Meltem. Onur cevap verdi. "Ormanın biraz ilerisinde bir göl var. Donmuş. Buzları da oldukça sağlam. Kaymaya ne dersiniz?" Kaşlarımı kaldırdım ve Meltem'e baktım. "Ama Meltem?" Onur kaşlarını çatarak Meltem'e baktı. "Bir sorun mu var?" Meltem dudaklarını ısırdı. "Şey... Ben korkarım. Geçmişte bir şey yaşadım..."Derin bir nefes aldı." Ortaokuldayken... Altımdaki buz kırılmıştı, boğulmuştum." Başımı salladım. Onur gülümsedi ve Meltem'in saçını okşadı.

Bu kız neden bu kadar kör? Resmen gözünün önündekini görmüyor.

Çok haklısın.

Oha, sen bana haklı olduğumu mu söyledin?!

Kapa çeneni.

İyi be!

"Ben seni korurum güzelim." Meltem gülümsedi ve başını Onur'un omzuna koydu. "İyi ki varsın." Gülümsedim. "Gel o zaman, hazırlanalım." dedim. Meltem başını sallayıp kalktığında erkekler de bizim peşimizden yukarı çıkıp kendi odalarına geçtiler.

Üstümü giyindiğimde mavi beremi ve atkımı taktım düzgünce.

Meltem beni gördüğünde birbirimize gülümsedik. "Müko olmuşsun." Kıkırdadım. "Sen dee."

Odadan çıktığımızda Ege ile Onur ellerinde patenlerle bizi bekliyorlardı. Botlarımızı giyip evden ayrıldık ve ormanın içinde yürümeye başladık. Ege parmaklarını parmaklarıma geçirdiğinde gülümsedim.

"Nasıl oldun güzelim?"

"İyiyim biraz daha. Şimdi temiz hava da iyi gelir." Başını salladı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Kendini iyi hissetmezsen söyle, eve geri dönelim." Başımı salladım. "Anlaşıldı." deyip kıkırdadığımda gülümsemesi genişledi.

Çok güzel gülüyoooor...

Birkaç dk sonra

Meltem'den

Göle vardığımızda içimi bir korku kapladı. Yutkunup Onur'un bana verdiği patenleri giydim ellerim titrerken. Onur elimi tuttu o sırada.

Neden içime bir sıcaklık yayılmıştı. Sanki kalbimden böyle ılık bir şeyler akıyordu.

"İyi misin?" Derin bir nefes aldım. "İyi olmaya çalışıyorum." Elimden tutup beni kaldırdığında beraber donmuş göle doğru sürüklendik. Bacaklarım titriyordu resmen. Elimi sıktı. "Panik yapma güzelim."

"Panik yapana panik yapma deyince panik yapan panik yapmayı bırakmıyor!" Kahkaha attı. Ardından birdenbire beni karşısına sürükleyince çığlık attım. "Sana bir şey olmasına izin vermem." dediğinde tebessüm ettim. O sırada Egeyle Yıldız kaymaya başlamışlardı bile. Kahkaha atıyorlardı.

Birbirlerine öyle bir bakıyorlardı ki resmen hayran kalıyordum.

"Bir gün senin de böyle bir sevgilin olacak Meltem." Kaşlarımı kaldırarak Onur'a baktım. "Merak ediyorum, senin neden şimdiye kadar hiç sevgilin olmadı?" Güldü. "Neden merak ettin şimdi bunu?" Boğazımı temizledim. "Şey... Yakışıklısın yani... Imm... Neden olmasın ki?" deyip omzumu silktim. Kıkırdadı. "Yanakların mı kızardı senin?" Kaşlarımı çattım. "Ben... Kızarmam bir kere!"

"Pekâlâ, sorunun cevabını vereyim, şimdiye kadar birini sevdim, hâlâ da seviyorum. O yüzden sevgilim olmadı." Kaşlarımı kaldırdım.

Biri karnıma yumruk atmış gibiydi. Neden böyle oldum? Neden sevinmedim? Ben onun arkadaşıydım. Değil mi ama?

Neden sevinmedim?

"Meltem?" Bana seslenen Onurla kendime geldim ve zorla tebessüm ettim. "Kızla tanışmayı isterim." Kahkaha attı. "Hadi ama, ciddi misin?" Başımı iki yana salladım ve rahatlayarak kahkaha attım ben de. "Değilim tabii ki. Ama neden bunu bana söylemedin?" Güldü. "Söyleyecektim."

"Peki kız kim? Ve neden onunla vakit geçirmiyorsun?" Onur donup kaldığında kaşlarımı çattım. "Yanlış bir şey mi sordum? Ben senin arkadaşınım." Acıyla tebessüm etti. "Aynen, arkadaşımsın(!)"dedi kızgınca. Yutkundum. "Onur... Eğer hâlâ..."

"Merak etme o olayda kalmadım, asla kalmadım, çünkü sen o zaman sadece Yankı'yı unutmak istedin..."

"Ve seni kullandım." dedim gözlerim dolduğunda. Kaşlarını çattı. "Sen beni hiçbir zaman kullanmadın Meltem! Sakın bir daha böyle bir şey söyleme! Sorularına gelirsek..."Derin bir nefes aldı. "Kızla oldukça fazla vakit geçiriyorum zaten. Ve kızı iyi tanıyorsun. Hem de çok iyi." Kaşlarımı kaldırdım. "Yoksa..."

"Hayır, merak etme Kader değil." Ofladım. "Niye söylemiyorsun?" Derin bir nefes aldı ve ciddileşti. "Eğer söylersem dostluğumuz tehlikeye girebilir." Gözlerimi kırpıştırdım.

Bu ne demek oluyor?

"Şimdi bunları düşünme." Elimden tutup beni sürüklerken bir an dengem bozuldu. Korkuyla düşmeyi beklerken belimdeki elleri hissetmemle gözlerimi açtım.

Çok yakındık... Yüzlerimiz çok yakındı... Kalbim hızlanırken yutkundum. Gözleri dudaklarıma kaydığında nefesim titredi.

Allah'ım neler oluyor? Bir an önce bu durumdan kurtulmam lazım...

Yavaşça ondan uzaklaştığımda ellerini ellerimden ayırmadı. "İyi misin?" diye sorduğunda başımı salladım gözlerine bakmadan. "Meltem, gözlerini benden uzaklaştırma, tamam mı?" Şaşkınlıkla ona baktım ve başımı salladım tekrar. Sonra aklıma bir şey geldi ve gözlerimi büyüttüm. "Eve gidip hazırlık yapmalıyız." Onur kaşlarını kaldırdı. "Haklısın. Gidelim." Ege'ye seslendi. "Biz gidiyoruz!" Ege başını salladığında Yıldız kaşlarını çattı. "Nereye gidiyorsunuz ya?"

"Yoruldum." dediğimde kaşlarını kaldırdı ve başını salladı. "Pekâlâ." El salladık birbirimize ve gölden çıkıp patenlerimizi çıkardık ve ayakkabılarımızı giydik. Ardından eve doğru yola koyulduk.

Yıldız'dan

"Neden bu kadar erken gittiler?" Ege omzunu silkti. "Bilmem. Yoruldun mu?" Başımı salladım. "Evet ama gitmek istemiyorum." dedim üzgünce. Güldü. "Gitmeyeceğiz zaten. Seni bir yere götüreceğim." Kaşlarımı kaldırdım. "Pekâlâ." dedim ve elinden tuttum. Gölden çıkıp patenlerimizi çıkardık ve ayakkabılarımızı giydik. Tekrar elimden tuttuğunda ev yolunun tersine yönlendirdi beni.

Ormanın ortasındaki şeyi gördüğümde ise gözlerim parladı.

"Ege... Burası..."

"Doğum günün kutlu olsun." Gözlerimi büyüttüm ve gözlerine baktım mutlulukla. Hızla ona sarıldığımda o da bana sarıldı sımsıkı. "İyi ki doğmuşsun güzelim, iyi ki varsın."

"Sen de...Sen de iyi ki varsın." dedim fısıldarken. Ayrılıp ona baktım sevgiyle. "Oturalım mı?" diye sorduğunda başımı salladım. Oturduğumuzda ikimize de tüpün üstünde ısınan kırmızı çaydanlıktan kırmızı kupalara kahve doldurdu.

Kahveleri alıp içerken sırtını ağaca yasladı. Ben de başımı onun omzuna yaslayıp huzurla gözlerimi kapattım.

Kahvelerimizi bitirdiğimizde kupaları tekrar olduğu yere koydu. Başımı omzundan kaldırıp sevgiyle baktım ona. Saçlarımı okşuyordu.

Çok güzel bakıyordu... O kadar güzel bakıyordu ki sevgisini kalbimin en derinlerinde hissedebiliyordum.

Dudaklarımız birleştiğinde bu sefer daha tutkuluyduk. Atkımı çıkardığında kollarımı boynuna doladım. Beni yavaşça arkaya doğru yatırdı. Sonunda sırtım yerle buluştuğunda ellerimi ensesine götürüp yumuşak saçlarını okşadım. Belimi kavrayıp kaldırırken vücutlarımızı iyice birbirine yaklaştırdı. Öpüşümüz derinleşmişti ve kalbim sınırlarını zorluyordu.

Dudaklarımdan ayrıldığında gözlerimi açmadım. Dudaklarını boynumda hissettiğimde titrek bir nefes aldım. Boynumu koklayarak öptüğünde, "Ege." diye fısıldadım kesik nefeslerle. Dudaklarını boynumdan ayırıp gözlerime baktı.

Gözleri tutkudan kararmıştı ve ikimiz de nefes nefeseydik.

Birbirimizi istiyorduk. Ama bu doğru zamanda olmalıydı.

Kesik kesik nefes alırken konuştu. "Biliyorum, durmalıyız." dediğinde tebessüm edip yanaklarını okşadım. "Seni seviyorum." Gülümsedi ve tekrar gözleri sevgiyle bakmaya başladı. "Ben de seni seviyorum güzelim." deyip hızla yanağıma bir öpücük kondurdu. Kıkırdadım.

Üstümden kalkıp yanıma uzandığında utancımı ondan saklamak için beline sarılıp başımı göğsüne yasladım. "Uyuyabilir miyim?"

"Uyu güzelim, yine mi uykun geldi?" dediğinde ofladım. "Maalesef evet."

"İstediğin kadar uyuyabilirsin." deyip saçımı okşamaya başladığında gözlerimi kapattım huzurla ve zaman kaybetmeden derin bir uykuya daldım.

Meltem'den

"Onur, burada hamam böceği var!"

Onur hızla odaya girdiğinde resmen her tarafım titriyordu. "Tamam, sen çık." dediğinde hızla odadan çıktım. İçeriden patırtı geldiğinde rahat bir nefes aldım ve Onur'un yanına indim. Bana gülümsedi. "Merak etme, çöpe attım." Ofladım. "Peki. Haydi yapalım şu işi."

Aşağı inip minderleri güzel bir şekilde hazırlayıp masayı kurduk. Daha sonra yemek hazırlamak için mutfağa geçtik.

"İlk Rus salatasını yapalım mı?" diye sorduğumda başını salladı. "İyi fikir. Haydi başlayalım." dedi. Eşyaları çıkardı. Ben de salata için gerekli sebzeleri aldım. Kısa süre içinde salatayı bitirdiğimizde mutfaktaki masaya yerleştirdik. Daha sonra bir saat içinde kol böreğini de hazırladık. Onur iki büyük tabağı da alıp masaya götürdü. "Fenerlerim vardı, onları koysak nasıl olur?" Gözlerim parladı. "Güzel olurr." Gülümsedi. "Ben onları götüreyim o zaman, sen de tabakları bardakları falan çıkar." Dediğini onayladıktan sonra bardakları bir tepsiye koydum. O sırada Onur da fenerleri dışarı çıkarıyordu.

Tabakları almak için dolabı açtığımda tabakların çok yüksekte olduğunu gördüm. Oflayarak uzandığımda elimin zorla değdiğini fark ettim.

Denemekten zarar gelmez, değil mi ama?

Elimi tabaklara değdirip dört tanesini zorlukla kavradım. Fakat kendime doğru çektiğimde tabakların tümü üstüme üşüştü. Ve kendi çığlığımla Onur'un bana seslenişini duydum. "Meltem!!!" Ben tabakların üstüme düşmesini beklerken hiçbir ses çıkmamıştı. Gözlerimi açtığımda Onur tabakları yerine sabitledi ve dört tane alıp dolabı kapattı. Ofladım. "Olay çıkarmasam olmaz zaten." Onur kaşlarını çattı. "Saçmalama Meltem! Sana bir şey olacak diye ödüm koptu! Tabakların canı cehenneme!" dediğinde tebessüm ettim ve sımsıkı sarıldım. O da kollarını bana sardığında yanında ne kadar huzurlu olduğumu fark ettim. "Onur... Ben... Senin yanında neden bu kadar çok huzurluyum?" diye sorup ondan ayrıldım ve gözlerine baktım. Derin bir nefes aldım. "Evlendiğinde... Beni bırakacak mısın tamamen?"

Onun başka bir kadınla evlendiğini düşününce kalbime iğne batıyormuş gibi hissediyordum.

Onur güldü. "Kızım sen niye böyle şeyler düşünüp duruyorsun?" Dudağımı büzdüm. "Bilmem. Belki beni bırakmanı istemiyorum." Ofladı. "Seni hiçbir zaman bırakmam Meltem. Anladın mı?.." Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. "Çünkü kız beni görmüyor." dediğinde kaşlarımı çattım. "Na... Nasıl?" Başını ovaladı. Sonra gözlerime baktı tekrar.

Gözleri gözlerimi delip geçerken niye kalbim hızlanıyor?!

"Yankı'yı sildin mi?"

"Konu niye bana geldi?!"

"Soruma soruyla cevap verme!" dediğinde yutkundum. "Tabii ki sildim! Silmeseydim aptalın teki olurdum." dediğimde başını salladı. "O zaman bu yaptığıma bir şey demezsin diye düşünüyorum." Gözlerimi kırpıştırdım. "Hangi yaptığına?" Bana yaklaştığında uzaklaşmadım. Onur bana zarar vermezdi. "Bu yaptığıma." deyip birdenbire yanaklarımı kavradı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Yine öpüşüyorduk. Yine... Ama bu sefer her şey farklıydı.

Hislerimiz vardı bu sefer.

Onur beni seviyordu...

Peki ya ben?

Seviyorsun işte aptal!

Seviyor muyum cidden?

Bir yarım tamamlanmış gibi hissediyordum. Her şeyime kavuşmuş gibi...

Ben de onu hasretle öpmeye başladığımda kollarımı boynuna doladım. Beni kucaklayıp masaya oturttuğunda daha sıkı sarıldım. Hiç bırakmak, ayrılmak istemezmiş gibi...

Dudaklarımdan ayrıldığında nefes nefeseydik. Alınlarımız birbirine dayalıyken kesik kesik nefes alıyorduk. "Seni seviyorum. Sevdiğim kız sensin Meltem! Bir başkası olmaz, olamaz!" dediğinde nefesimi düzene sokarak alnımızı birbirinden ayırdım. Gözleri gözlerimi delip geçerken derin bir nefes aldım. Oturduğum yeri fark ettiğimde gözlerimi kırpıştırdım ve hızla masadan inip boğazımı temizledim.

Ben ne yapacaktım şimdi?

Tezgaha yürüyüp tepsiyi aldım ve evin kapısına yürüdüm. Kolumdan tuttuğunda gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

Şoktaydım. Şoktan ne yapacağımı şaşırmıştım resmen.

"Meltem, sana ne dedim? O gözlerini uzaklaştırma benden. Eğer uzaklaştırırsan bu benim sonum olur." Gözlerim dolduğunda ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. "Onur... Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Biraz bekle, lütfen. Her şey netleşecek... İşte o zaman gözlerine tereddütsüz bir şekilde bakacağım." dediğimde kolumu bıraktı. "Ben seni dört yıl bekledim." Gülme sesi geldi. "Ama şimdi içimde bir umut var. Sırf bu yüzden yine bekleyeceğim seni. Çünkü bu sefer kalbinde biri yok."

Gözümden bir damla yaş aktığında hızla evden çıktım ve masaya ilerleyip üstüne tepsiyi bıraktım. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken içeri girdim. Koltukta öylece oturuyordu. Hızla yukarı çıkıp odaya kapattım kendimi ve kapıya yaslanıp derin derin nefesler almaya başladım. Sürünerek yere oturduğumda daha beter ağlamaya başladım.

Onu nasıl görememiştim?!

Ben piçin tekine gönlümü vermişken o her ne olursa olsun nasıl beni sevebilmişti?!

Omzunda ağlamıştım. Sevdiği kız omzunda başka bir erkek için ağlamıştı.

Bunun ne kadar acı verici olduğunu tahmin edebiliyordum.

Ona kendimi nasıl affettirebilirdim?

Seviyor muydum ki onu?

Dudaklarımız birleştiğinde onu özlediğimi, ona kavuştuğumu hissetmiştim. Ayrılmak istememiştim ondan.

Ona sarıldığımda içime huzur doluyordu.

Her şey açıktı...

Ama niye her şey erkenmiş gibi geliyordu? Niye kollarına atlamıyordum ki?

Gözyaşlarımı silip derin bir nefes aldım ve yerimden kalktım. Valizime yürüyüp hazırladığım kombini aldım ve hızlıca giyindim.

Bugün Yıldız için iyi olmam gerekiyordu. O benim can dostumdu. Bir aşk meselesi yüzünden doğum gününü zehir edemezdim.

Saate baktığımda Yıldızların gelmek üzere olduğunu gördüm. Aşağı inip Onur'a baktığımda şarapları masaya götürüyordu.

Ben de dışarı çıktığımda birbirimize tebessüm ettik. "Yıldızlar gelmek üzeredir." Başını salladı. "Bekleyelim o zaman."

Yıldız'dan

"Yıldız, uyan güzelim." Ege'nin sesiyle gözlerimi açtığımda Ege saçlarımı okşuyordu. "Gidiyor muyuz?"

"Bence gidelim. Hava soğuyor." Başımı salladım ve doğruldum. Üstümdeki örtüyü gördüğümde gülümsedim. "Üstümü mü örttün?" Eşyaları sepete koyarken güldü. "Karda yatıyoruz, ne bekliyorsun?" Kıkırdadım. "İyisin değil mi?" diye sorduğunda başımı salladım. "İyiyim, merak etme." Oturduğum yerden kalkıp botlarımı giydim ve oturduğumuz kilimi katlayıp sepetin içine koydum. Atkımı boynuma sardığında bu atkının nasıl çıktığı geldi aklıma.

Allah'ım ateş bastı!

Ege kıkırdadı. "Ne oldu? Kızardın." diye sordu atkımı iyice dolarken. Dudaklarımı ısırdım. "Şey... Boşver ya." Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu ve elimi tutup diğer sepeti de eline aldı. Ardından yola koyulduk.

Birkaç dk sonra

Eve yaklaştığımızda evin önündeki sofrayı görmemle karnımın ne kadar acıktığını fark ettim.

Meltem bana gülümsediğinde ben de ona gülümsedim mutlulukla. "Haydi sofraya."

Kahkahalar eşliğinde yemeğimizi yedikten sonra Meltem üstümü değiştirmem için beni yukarı çıkardı. Benim için hazırladığı kombini giymemi söyledikten sonra ortadan kayboldu. Olanlara anlam veremeden söylediklerini giydiğimde aynadan kendime baktım.

Farklı olmuştum.

Aşağı indiğimde üçünün de dışarıda olduğunu fark ettim.

Ve dışarıya çıktığımda başıma dökülen papatyalarla ağzım bir karış açıldı. Mutlulukla Onur'un üstüme döktüğü papatyalara bakarken bir tanesini alıp bana doğru gelen Meltem'e baktım. Önümde pastayla durduğunda çığlık attım. "Hadi üfle." dediğinde gözlerimi kapatıp dua ettim. Ve sonra şükrettim Allah'a, iyi ki onlara sahibim diye.

Mumları üfledikten sonra sonra Ege'ye sımsıkı sarıldım. Beni döndürürken mutlulukla kahkaha attım. Durduğumuzda elimdeki papatyayı kulağıma taktı. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp uzun bir öpücük kondurduğunda Onur'un ıslığını ve Meltem'in çığlığını işittim.

Ayrıldığımızda saçlarımı okşadı. "İyi ki varsın, iyi ki doğmuşsun, her sabah Allah'a şükrediyorum hayatımda olduğun için. Ben ne yaptım da hak ettim seni güzelim?" dediğinde gözlerim doldu ve boynuna sarıldım. "Ya ben ne yaptım seni hak edecek? Sen de iyi ki varsın, iyi ki benim sevgilimsin." Ayrılıp gözlerine baktım. "Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum, Yıldız'ım. Ve bu dünyada da diğer dünyada da daima kalbimde kalacaksın." Kollarımı tutup tekrar boynunun arkasına getirdiğinde bir müzik duydum.

Ege ile dans etmeye başladığımızda mutlulukla ona ayak uydurdum. Daha sonra şarkının sözlerini dinledim dikkatle.

“Ben bal arısı gibiydim senden önce

Bak pervanelere döndüm seni görünce

Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam

Yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam

Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam

Bin yıl yaşasam yine sana doyamam

Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel

Seni almazsam gözlerim açık gider

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Sana gönlümü verdim nazlı güzel”

Müzik çalarken gözlerimden yaşlar akıyordu. Ege kaşlarını çattı. Güldüm. "Çatma öyle kaşlarını! Ben mutluluğumu böyle gösteriyorum." Gülümsediğinde yanağına bir öpücük kondurdum ve başım göğsündeyken dans etmeye devam ettim.

“Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel

Seni almazsam gözlerim açık gider

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Sana gönlümü verdim nazlı güzel

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel

Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel

Sana gönlümü verdim nazlı güzel”

Şarkı bittiğinde gözlerine baktım sevgiyle. "Bin yıl yaşasam yine sana doyamam, Yıldız'ım." Gülümsedim. "Seni seviyorum... Gönlümün efendisi…"

Loading...
0%