@thequeenofdreams_
|
28 Şubat Salı 21.00 sıraları Ege'den Bir insanın canı ne kadar yanabilir? Canının bir parçası acılar içinde kıvranırken ne kadar işkence çekebilir bir insan, hiç düşündünüz mü? Ağlasa da yüreğindeki yangın sönmez... Ağlasa da kalbindeki acı dinmez... Onsuz geçirdiğin günler, sana gün değil yıl gibi gelir. O süreç, senin için o kadar uzun olur ki artık kalbindeki ağırlığa dayanamazsın. Üç günümü onsuz geçirmiştim. Üç günümü... Onu o kadar çok özlemiştim ki! Canı yanıyordu, biliyordum. Çıtkırıldım bir kızdı o. Acıya dayanamazdı. Ben yardım ederdim ona hep. Ben iyileştirirdim yaralarını. Ama şimdi lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yıldız karşımda makineler içinde yatarken ben ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Omzuma bir el dokunduğunda elin sahibine baktım. "Ege'm, kuzum!" diyen ablama sımsıkı sarılıp ağladığımda yine üç gün önceki gibi sakinleştirmeye çalıştı beni. Yine saçlarımı okşadı. Yine onun iyi olacağını söyledi. Onun bizi bırakmayacağını söyledi... Yıldız bizi bırakmazdı. Ben biliyordum zaten bunu... Onu kaybetme düşüncesi bile beni mahvediyordu. Aklıma bir şarkı geldiğinde ablamın koynunda o şarkıyı mırıldanmaya başladım. "Seni kaybetmekle yüzleştim dün gece Restleştim korkusuyla Ne tuhaf şey ki Düşüncesi dahi yetti mahvolmama Hey gidi ben Sana ne oldu öyle ki Emindin aşksızlıktan Yalnızlık fihriste eski sevgili Muhafsın mutsuzluktan Saçlarından gözlerinden Bende iyi duran sözlerinden Senden benden bahsetmem lazım Kim varsa umudunu kaybeden Saçlarından gözlerinden Bende iyi duran sözlerinden Senden benden bahsetmem lazım Kim varsa umudunu kaybeden" Makinenin sesini duyduğumda hızla ablamdan ayrılıp camdan içeri baktım. Şok cihazıyla kalbini çalıştırmaya uğraşıyorlardı. Benim annem beni bırakmıştı. Ama Yıldız... Yıldız bırakmazdı... Onun gönlü o kadar saf ve temizdi ki kimseye kötülük yapamazdı o,kimseyi üzemezdi... Ben korkuyla camdan içeri bakarken yavaşça gözlerim karardı. En son duyduğum şey ise ablamın ismimi seslenmesiydi. 💙💙💙 "Ne zaman ayağa kalkabilir doktor bey?" "Biraz yatıp uyuması gerekiyor. Çok uykusuz kalmış. Eğer uyumazsa kendini toparlayamaz." "Tamam doktor bey, sağ olun her şey için." Gözlerimi yavaşça açtığımda ışıktan gözlerim kamaşsa da hızlıca kendime gelebildim. Yıldız... Hızla yatağımda doğrulduğumda ablam bana endişeyle baktı. "Ablacığım, ne oldu?" Ağlamaktan gözleri şişmişti. Onun da canı yanmıştı. Yıldız herkesin kalbinde bir yer edinmişti. Çünkü o bir melekti... "Yıldız nerede abla! Ne oldu ona?!"diye korkuyla sorduğumda ablam gülümsedi. "Canım benim. O iyi, merak etme. Bizi bırakmadı." dedi mutlulukla. Mutlulukla gözlerim dolduğunda konuşmaya devam etti. "Kalbi normale döndükten iki üç saat sonra onu normal odaya aldılar." Kaşlarımı çattım. "İki üç saat sonra ne oluyor abla?" "Doktorun sana verdiği ilaçla sen bayağı uyumuşsun kuzum. Ama biraz daha uyuman gerekiyor. Çok uykusuz kalmışsın." Başımı iki yana salladım. "Olmaz, Yıldız'ı göreceğim." "Ama..." "Abla, Yıldız'ı görmeden hayatta uyumam!" Derin bir nefes aldı. "Tamam, gel." dediğinde yavaşça elinden tuttum. Koluna girip yürürken sendeledim. "Ege, ablacığı..." "Abla lütfen!" dediğimde sesini çıkarmadı ve yürümeye devam ettik. Odadan çıktığımızda ablam beni odanın olduğu tarafa yönlendirdi. Sonunda Meltem ve ailesini gördüğümde onlar da bana baktı. Meltem koşup bana sarıldığında ben de ona sarıldım. "Döndü Ege! Can parçam bize döndü!" diye sevinçle şakıdığında ben de ona sarıldım. "Evet, biliyordum, bizi bırakmazdı ki o." Benden ayrılıp başını salladı. "Bırakmazdı." O sırada odadan çıkan Cemil amcayı gördüğümde hızla yanına ilerledim ablamı bırakıp. Cemil amca beni gördüğünde yüzünde bir tebessüm oluştu. Kızı, kanından, canından bir parçası zarar görmüştü. Çok ağlamıştı, Cemil amcayı ilk defa bu kadar çökmüş bir şekilde görmüştüm. Omzuma elini koyduğunda ben de gülümsedim. "O bize döndü Ege oğlum. Ama senin ismini sayıklıyor." dediğinde gözlerim doldu ve sağ gözümden bir damla yaş firar etti. Uyanır uyanmaz beni mi hatırlamıştı? "Girebilir miyim?" diye sorduğumda başını salladı. Kapıyı çalıp içeri girdim derin bir nefesle. Ve onu gördüm... Kolları hep çizik doluydu. Çok mu yanıyordu canı? "Ege oğlum." Berna teyze bana sarıldığında ben de ona sarıldım. Benden ayrıldığında gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu. "Ağlama artık oğlum. Bak bizi bırakmadı o! Yaşıyor! Sen de artık kendini suçlama. Onun içindeki sevgi ne kadar büyükmüş, ikinizi de yaşattı bak!" dediğinde zorla gülümsedim ve başımı salladım. Beni itmişti ve ben hiçbir şey yapamamıştım. Orada öylece durup onun çarpılmasını izlemiştim şok içinde. Bu yüzden sürekli kendimi suçluyordum. Onun yerine ben geçsem ne olurdu? Berna teyze odadan çıktığında yavaşça yatağa yaklaştım ve yanına vardığımda ellerim titrerken tuttum sımsıkı elini. "Ege." Duymuştum, işkence dolu geçen üç günden sonra o özlediğim sesini duymuştum. Mutlulukla yatağın yanına çöktüm. Yıldız zorla gözlerini açtığında gözlerimden akan yaşlar hızlandı. "Özledim seni güzelim." Göz göze geldik. O güzel gözlerini gördüm. Yine parlıyorlardı. Yine tarifsiz güzel bakıyorlardı. "Ege..." Acıyla gözlerini kapattığında endişeyle konuştum. "Konuşacağım diye zorlama kendini canım. Uyandın, bizim yanımızdasın artık. Geçti her şey." "Sen...Sen iyi misin?.. Uyumadın mı hiç?" Acıyla baktım yüzüne. O hâlde bile beni nasıl düşünebiliyorsun?! "Beni düşünme sen. Tamam mı? Ben şimdi doktoru çağırıyorum." "Ege, gitme!" diye elimden tuttuğunda derin bir nefes aldım. "Gitmeyeceğim güzelim, merak etme. Ama dışarıdakilere söylemem lazım." Elimi bıraktığında kapıya yürüdüm ve açtım hemen. Berna teyze merakla bana baktığında gülümsedim. "Uyandı, doktora haber verin!" dedim sevinçle. Cemil amca hemen yanımızdan ayrıldığında Meltem mutlulukla çığlık atarak Onur'a sarıldığında güldüm. Berna teyze içeri geçtiğinde hızla kızının yanına gidip oturdu. "Annem, kuzum!" Yıldız gözlerini tekrar açtığında ben de yatağın diğer yanına geçtim ve elini tuttum. Sevdiğim kadına kavuşmuştum... Kalbim yeniden hayat bulmuştu... Hayatım yeniden anlamlı bir hâle gelmişti... Daha ne isteyebilirdim ki Allah'tan? 1 hafta sonra Yıldız'dan “Yıldız, güzelim." Ege'nin sesiyle gözlerimi açtığımda gülümsemesi soldu. "Uyuyamadın mı yine?" Ofladım. "Uyumaya çalıştım..." "Ama ağrın vardı." Gözlerimi kırpıştırdım. "Sen nereden bilebiliyorsun ki bunlarııı?!" diye sorduğumda başını iki yana salladı. "Bizi üzmemek için sesini çıkarmıyorsun ama ben seni biliyorum güzelim." deyip burnuma bir öpücük kondurdu. Kıkırdadım. "Tamam, bir daha yalan söylemem." Onayladı. "Aferin. Berna teyze şimdi gelecek, üstünü değişirsin." Başımı salladım. "Tamamdır." Yanıma oturduğunda ellerimi ellerinin arasına aldı ve yüzünü yüzüme yaklaştırıp kokumu içine çekti. Güldüm. "Ege, kötü kokuyorum." "Ama bu senin kokun. Ve ben senin her şeyini özledim." dediğinde gülümsemem genişledi. Dudaklarımı yavaşça öptüğünde ben de öpüşüne karşılık verdim. Kısa süre sonra ayrıldığında ensemden tutup alnıma bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum Yıldız'ım." "Ben de seni seviyorum." dedim mutlulukla. İyi ki vardı, iyi ki benim adamımdı... 20.00 sıraları "Yıldız'ım, bir şeye ihtiyacın olursa seslenirsin annem." "Tamam anne." deyip güldüm. Annem alnımdan öptüğünde huzurla gözlerimi kapattım. "Benim uykum var." "Ağrı kesiciler yapıyor işte. Uyu şimdi iyice, dinlenmene bak sen annem." Başımı yastığa koyduğumda gözlerimi zor açık tutuyordum. 💙💙💙 Telefonumun çalışı ile birdenbire uyandığımda odama hızla giren bir Ege Kılıç beklemiyordum. "Bu zıkkım neden seni uyandırdı?!" Kıkırdadım. "Sakin ol. Uyurum tekrar ne var canım?" Telefonu alıp kimin aradığına baktığında kaşlarını çattı. Merakla dudaklarımı araladım. "Ege, bir sorun mu var?" Bana baktı ve başını iki yana salladı. "Hayır güzelim, yok bir şey. Uyumana bak sen. Yabancı numara aramış. Acelesi yok." Gözlerimi kırpıştırdım. "Pekâlâ." Ege'den Yıldız'ın odasından çıkar çıkmaz Berna teyzeye haber verip evden ayrıldım hızla ve eve geçtim. Yapacağım ilk şey ise onu aramak oldu. Kahkahalarla telefonu açan, benim güya lisedeki en yakın arkadaşım olacak kişi Müge idi. "Ay Ege, n’ apıyorsun canım?!" "Yıldız'a çarpan araba senin miydi?! O adamı sen mi ayarladın?!" "Pardon ne?!" "Bilmezlikten gelme Müge! Beni salak yerine koymaya çalışma! Bir de yabancı numaradan arıyorsun kızı! Ne yapmaya çalışıyorsun sen?!Kendini küçük düşürmekten bir an olsun vazgeçmiyorsun!" "Sana konum..." "Bırak şimdi konumu! Böyle yaparak senden daha da çok nefret etmemi sağlıyorsun! Yapma artık Müge, anlasana ben Yıldız'ı seviyorum, bu da hiçbir zaman değişmeyecek! Bu saatten sonra hayatımıza müdahale edersen o da senin hatan olur." deyip sinirle telefonu kapattım. Ne zaman vazgeçecekti? Hayatıma burnunu sokup sevdiklerime zarar vermekten ne zaman vazgeçecekti? Gerçekten merak ediyordum.
|
0% |