Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.BÖLÜM-KAVUŞMA

@thequeenofdreams_

Yıldız'dan

"Yıldııız."

Tanıdık seslerle kendime gelirken zorlukla gözlerimi açtığımda gördüğüm kişilerle hızla yataktan doğruldum ve çığlık attım.

"Arya!!!"

Arya, Derya ve Nihal bana mutlulukla sarıldığında ben de sarıldım. "Yaaa, ne çok özlemişim!"

"Ben de kuzum ben deeeee!" Ayrıldığımızda onlara baktım mutlulukla. "Ne zaman çıktınız yola?"

"Dün gece çıktık biz. Nihal de bir hafta önce çıkmış." Kahkaha attım. "Yurtdışı kızı!" Hepsinin yanaklarından öptüm. "Allah'ım sen dostlarımı da getirdin ya ben başka bir şey istemem." Onlar kahkaha attığında annem girdi içeri. "Kız sessiz olun bakayım. Haydi kahvaltı hazır, Yıldız sen de yüzünü yıka. Ağrıyor mu bir yerin annem?"

Yataktan hızlı bir şekilde kalktığım için belimde büyük bir ağrı vardı. Başımı salladım mahcupça. "Yataktan hızlı kalktım galiba."

"Ahh ah! Laf dinletemiyorum ki!" dedi ve kızlara döndü. "Kızlar siz başlayın, Yıldız da gelir." Arya gülümseyip "Tamam Berna teyze." dedikten sonra üçü de odadan çıktı. Annem beni yataktan kaldırıp banyoya geçirdiğinde ofladım. "Anne, yürüyebiliyorum."

"Dikkat etmiyorsun ama Yıldız! Haydi yıka elini yüzünü. Ben sana kıyafet ayarlayacağım." Başımı salladım. "Tamam, dikkat ederim."

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odadan çıktım ve annemin beni beklediği gördüğümde kaşlarımı kaldırdım. "Seni bugün de ben giydireceğim hanımefendi. Bakma öyle." Beni giydirmesine izin verdim çünkü belim gerçekten ağrıyordu.

Annem beni giydirdikten sonra tam odadan çıkmıştık ki kapı çaldı. Annem kıkırdadı. "Ege de damlıyor hemen."

"Anne yaa."deyip sırıttığımda annem de güldü. "Sen hep böyle mutlu ol kızım."

Mutfağa girdiğimizde Arya hemen koluma girdi ve beni masaya oturttu. O sırada içeri giren Egeyle kocaman gülümsedim.

"Hoşgeldiniz kızlar."

"Hoşbulduk Ege." Kaşlarımı kaldırdım. "Siz ne ara tanıştınız?" Ege yanağıma bir öpücük kondurdu. "Dün ben aldım onları." Gülümsedim. "Anlıyorum."

"İlaçları ihmal etmek yok. Berna teyzeyi işe götürüp oradan okula geçeceğim. İstediğin bir şey olursa ara." Başımı salladım ve ben de yanağından öptüm. "Tamam canım. Dikkat edin."

Ege alnımdan öpüp kızlarla da görüştü ve mutfaktan ayrıldı. Annemle evden çıktıklarını duyduğumuzda kızlar çığlık attı. Ben onlara şaşkınlıkla bakarken Arya kahkaha attı. "Çok tatlısınız Yıldız." Gülümsemem genişledi. "Kapayın çenenizi ve yemek yiyelim. Benim karnım aç."

"Tamam bak sana tabak hazırladım." Nihal'in bana uzattığı tabakla gözlerimi kapattım. "Siz çok fenasınız yaaa!"deyip Nihal'in omzuna vurdum. Hepsi kahkaha attı.

Resmen tabağın üstüne patates kızartmasıyla EGE yazmıştı.

💙💙💙

Kahvaltıdan sonra ilaçlarımı içtim ve kızlarla salona geçip hep beraber etmeye başladık.

"Eee, Egeyle beraberliğin nasıl gidiyor?"

"Aynı, nasıl olsun? Sizde durumlar nasıl? Geçen senin bir çocukla fotoğrafını gördüm Arya." dedim kıkırdayarak. Arya gülümsedi. "Şey... Aslında ben de sana onu anlatacaktım." Gözlerimi büyüttüm. "Anlatt!" Kıkırdadı. "Tamam, dinle, her şey iki hafta önce oldu."

22 Şubat 2023-Çarşamba

Arya'dan

"Arya, haydi ama!" diye aşağıdan bağıran Derya'ya gözlerimi devirdim. "Tamam, giyinip geliyorum." deyip Derya'nın bana ayarladığı kıyafetleri giydim ve aşağıya indim.

"Tutturdun kafeye gidelim de gidelim diye!"

"Söylenme Arya ve bana arabanın anahtarını ver. Bunların hepsi senin için biliyorsun. Kafanı dağıtman gerekiyor."

Doruk'tan ayrılalı daha iki ay olmuştu.

Onu geride bırakmıştım evet, Orkun hep destek olmuştu bana. Ama ben geceleri ağlamaya devam etmiştim.

Ona değil kendime ağlamıştım.

Nasıl bu kadar salak olabildim diye içim içimi yemişti resmen.

Üniversiteden yakın arkadaşım Melek ise bunu duyduğundan beri beni sürekli dışarı çıkarmak için uğraşır olmuştu.

Arabaya bindikten sonra yola koyulduk ve yarım saat sonra sahilin kenarındaki bir kafenin otoparkına park ettik.

Arabadan indikten sonra kafenin içine yürüdük. Gözlerim Melek'i ararken el salladığını görmemle gülümseyerek yanına yürüdüm. Yanında bir çocuk oturuyordu. Melek'e de çok benziyordu. Yanlarına vardığımızda Melek kalkıp bana sımsıkı sarıldı. "Oyyy, canım arkadaşım benim!" Kıkırdadım. "Sakin ol, daha gündüz görüştük." Ayrılıp bana baktı parlayan gözleriyle. "Olsun, ben hemen özledim seni." deyip kıkırdadı. Derya ile de sarıldıktan sonra yanındaki çocuğu gösterdi. Çocuk kalkıp elini uzattığında Meltem konuştu. "Abim, Cem." Gülümsedim. "Arya ben de."

Allah'ım bu çocuğun gözleri neden bana bu kadar güzel geldi?

Kendine gel!

Sana ne oluyor be?!

"Biliyorum, Melek sizden çok bahsetti. Sen de Derya olmalısın." dedikten sonra ellerimizi ayırıp Deryayla da tokalaştı. Derya güldü. "Evet, Melek ikimizden de bahsetmiş anlaşılan."

💙💙💙

Cem gerçekten çok kafa bir çocuktu. Resmen kırk yıllık tanıdığımmış gibi hissetmiştim. Bol bol sohbet etmiş, gülmüş, eğlenmiştik.

Taa ki kapıdan o girene kadar...

Ben gözlerimi ona dikmişken Derya'nın beni dürtmesiyle kendime geldim. "Sorun ne?" diye sorduğunda yutkundum ve Ahu sürtüğüyle onun oturduğu masayı gösterdim. Derya onları gördüğünde sinirle gözlerini yumdu. "Gidelim mi?.." diyecektim ki duyduğum sesle olduğum yerde donup kaldım.

"Ooo, Arya n’aber canım?" Ahu'nun yüzsüz bir şekilde gelip bana n’aber demesine mi deli olayım, yoksa bakışlarına mı?

Tamam, sakin olmam lazım...

Ne yapacağımı buldum!

"Pardon siz kimsiniz?" dememle Ahu'nun yüzündeki gülümseme soldu. "Kızım sen iyi misin? Tanımadın mı beni?"

"Ooo Arya! Sen de mi buradaydın?!" diyerek Doruk'un gelmesiyle numaramı devam ettirip kaşlarımı kaldırdım. "Kusura bakmayın ama birine benzetmiş olmalısınız." dediğimde Doruk kaşlarını kaldırdı. "Arya, unuttun mu beni? Daha iki ay oldu ayrılalı. Erkek arkadaşına çaktırmak istemiyorsun galiba." deyip imayla Cem'e baktı. "Ben Doruk. Arya'nın eski sevgilisi." Ben sinirlerime hakim olmaya çalışırken Cem hiç bozuntuya vermeden başını salladı. "Ben de Cem. Arya'nın eski sevgilisi olman beni ilgilendirmiyor açıkçası. Geçmiş geçmişte kalmış. Ben sevgilimin geçmişiyle ilgilenmiyorum, bana ait olan geleceği." dediğinde ben şaşkınlıkla Cem'e bakıyordum.

Allah'ım yerim ben bu çocuğu!

Ne oldu, az önce kızıyordun?!

O az önceydi!

İç sesimi görmezden gelerek olanları izlemeye devam ettim.

Doruk'un bozulduğu yüzünden o kadar belliydi ki! Gülmemek için kendimi zor tutuyordum resmen.

"Pekâlâ, gidelim aşkım. Gördün işte sevgili yapmış hemen, duramamış!" diyen Ahu'ya güldüm. Konuştukça batıyordu. Bana öfkeyle bakan Ahu'ya sorarcasına baktım. "Ne oldu, bir sorun mu var?" Ahu sinirle nefes alıp Doruk'un kolundan çekiştirdi. "Gidelim işte, ne bekliyorsun?" Doruk kolunu Ahu'dan kurtarıp gözlerini kısarak bize baktı. "Kanıtla." Kahkaha attım. "Bunu sana kanıtlamak zorunda değilim. Sen kimsin ki?!" Doruk sinirle masaya vurduğunda korkuyla yerimde sıçradım. "Kanıtla dedim sana lan!" Birdenbire Cem kalkıp Doruk'a kafa attığında korkuyla çığlık attım ve Cem'in kolundan tuttum. "Bir daha kardeşimin yanında herhangi bir şekilde hava kasmaya çalışırsan, yaşatmam seni!" dediğinde Melekle ben Cem'in kolundan tutuyor, onu dizginlemeye çalışıyorduk. "Cem, gidelim lütfen." dediğimde bana baktı ve derin bir nefes aldı. "Sahilde yürüyelim biraz." dediğimde başını salladı. Hepimiz çantaları alıp borcumuzu ödedikten sonra kafeden ayrıldık hızla.

Sahilde yürürken kendimi o kadar mahcup hissediyordum ki kendimi resmen Cem'in yüzüne bakamıyordum.

Sevgilisi olduğumu söylemişti, kafede oturamamışlardı bile keyifli keyifli.

"Arya, iyi misin?"

Önde Derya ve Meltem yürürken Cem yanıma geçmişti. Gülümsedim zorla. "Şey... Üzgünüm, bugün için yani. Doğru düzgün kafede oturtmadım sizi. Keyfiniz bozuldu. Üstüne üstlük bir de kavga çıktı, hem kendini de ortaya attın. Büyük ihtimalle benimle tanışmamış olmayı dilerdin." Elini omzuma atıp beni kendine çektiğinde kalbimden sıcak bir şeyler aktı.

Pekâlâ, iyi olmalıyım...

"Aksine Arya, iyi ki seninle tanışmışım diyorum. Bana dünyada iyi kalpli, masum insanların da olduğunu gösterdin. Safsın ama akıllısın da. Bu da seni muhteşem yapıyor." Gülümsedim ve yüzüne baktım. "Cidden böyle mi düşünüyorsun?" Gülümsedi. "Tabii ki. Ayrıca keyfimizi bozduğun da yok. Sakın bir daha da bunun gibi şeyler düşünme." Gülümsemem genişledi ve başımı salladım.

Allah'ım resmen yanında küçük bir kız çocuğuna dönüşmüştüm. Sesim çıkmıyor, dediklerini meraklı, parlayan gözlerle dinliyordum. Bana bakıp tebessüm etti. "Gözlerin çok güzel." Gözlerimi kırpıştırdım ve yutkundum.

Bana iltifat etmişti!!!

Allah'ım sana geliyorum!!!

Şimdiki Zaman

Yıldız'dan

"Öyle işte. Sonra ikimiz arkada yürürken bol bol sohbet ettik. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile."

Arya'nın dediklerini hayran gözlerle dinledikten sonra kıkırdadım. "Çok güzeldiii! O Doruk piçi de çatlasın dursun." dediğimde Arya kahkaha attı. "Biliyor musun? Kendimi iyileşmiş hissetmeye başladım. Resmen o günden sonra hep beraber vakit geçirmek için buluştuk ve ben yeniden doğmuş gibiydim." Arya'nın yanağından makas aldım. "Mutlu olmana sevindim." Arya güldü. O sırada Nihal'in kıkırtısını işittim ve ona döndüm.

Telefonda biriyle yazışıyordu. Boğazımı temizlediğimde birdenbire kendine geldi ve bize baktı. "Bir şey mi vardı?" Hala sırıtıyordu!

"Neden sırıtıyorsun sen bakayım? Hem Arya'yı dinledin mi sen?"

"Evet, dinledim tabii."

"Peki, ilk soruma cevap ver!" dediğimde dudaklarını ısırdı. "Sonra?"

"Hayır!!!"dedik hep bir ağızla. Nihal oflayarak "Pekâlâ, anlatıyorum. Sözümü kesmek yok!"

"Sözzzz!"dedim ve can kulağıyla onu dinlemeye başladık.

"Bundan tam bir ay önceydi. Yine bir stüdyoda staj görüyordum."

8 Şubat 2023-Çarşamba

Nihal'den

"Diana! I told you,bring fabric!"

(Diana!Sana dedim ki, kumaş getir!)

"Okey,okey Mrs. Aydın,I'm so sorry, I'm so confused these days."

(Tamam,tamam Bayan Aydın,Çok üzgünüm,bu günlerde kafam çok karışık."

"Oh my god! Please,after you collect your thoughts,come here,do you understand me?"

(Aman Tanrım! Lütfen aklını topladıktan sonra gel buraya, anlıyor musun beni?)

Başını hızla salladığında ofladım ve işime döndüm. O sırada ben ne olduğunu anlamadan birinin bana çarpmasıyla arkamda duran içeceklerin üstüne doğru düşüşe geçtim.

Allah'ım burada rezil olmak da mı vardı? Tüm saygınlığını yitirecektim!

Belimde hissettiğim ellerle gözlerimi açtığımda gözümün önünde gördüğüm yeşil gözlerle yutkundum.

Allah'ım bardakların birinin camı atar damarımı kesti ve ben şu an cennette miyim?

"Nihal Hanım, iyi misiniz?"

Dur dur, bu çocuk niye Türkçe konuşuyor?!

Allah'ım bir Türk!!!

Yaşasın memleketimden biri!

"Nihal Hanım?" Gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim ve hızla çocuktan ayrıldım. "Ben, çok özür dilerim, birdenbire çarpınca adamın biri..."

"Hayır hayır, gerçekten sorun değil. Siz iyi misiniz?" Başımı salladım mahcupça. Gülümsedi.

Allah'ım çok da tatlı gülüyor!

Offf ne oluyor bana? Nihal, sen Nihal Aydın'sın. Aptallık etme!

İyice Aşk-ı Memnu'ya bağladım haydi hayırlısı...”

"Teşekkür ederim, siz olmasanız şimdi her tarafım sırılsıklamdı."

"Ne demek, önemi yok." Merakla sordum. "Siz burada mı çalışıyorsunuz? Kusura bakmayın, aylar sonra ilk kez bir Türk ile karşılaşınca kalıcı mısınız diye merak ettim." Güldü. "Evet, kalıcıyım. İsmim Eren. Yeni işe girdim burada. Fotoğrafçıyım." Kaşlarımı kaldırdım. "Mankenlerin çekimi sizde mi yani?" Başını salladı. "Aynen öyle. Siz, stilistsiniz galiba." Başımı salladım. "Bir ay oldu buraya geleli. Staj yapıyorum."

"Anlıyorum. Bu arada müdür bana sizin numaranızı almam gerektiğini söyledi.İyi denk geldi." Başımı salladım. "Pekâlâ."

Numaramı verdikten sonra telefonumu çaldırdı. Daha sonra kendi telefonunu cebine koyup konuştu: "Akşam fotoğrafları düzenleyeceğim. Ofisime gelmek ister misiniz? Ayrıca fotoğraflara bakarsınız." Başımı salladım. "İyi olur aslında."

"Tamam o zaman, akşam görüşürüz." Gülümsedim. "Görüşürüz."

Akşam saatlerinde

Stüdyodan ayrılmıştım ki telefonumun çalmasıyla zaman kaybetmeden arayan kişiye baktım. Eren arıyordu.

Lanet girsin neden sırıtıyorum ki salak gibi?!

"Alo."

"Alo Nihal Hanım, size konumu atacağım. Gelirsiniz."

Hanım mı?

Pekâlâ, oraya gidince buna bir açıklık getirmeliydim.

Hanım yok, olmaz!

"Tamam Eren, sen at konumu, geliyorum."

Eren konumu attıktan sonra arabama bindim ve telefonumu arabanın navigasyonuna bağladım. Yaklaşık bir saat sonra eve vardığımda arabadan indim ve etrafıma baktım.

Burada çok modern binalar vardı. Fakat yeşillik hiçbir zaman ihmal edilmemişti. Binaların arası çim kaplıydı ve sık ağaçlar vardı. Ben etrafıma hayranlıkla bakarken telefonumun çalmasıyla kendime geldim ve Eren'in arayışını görmemle cevap verdim hemen. "Alo."

"Sağındaki apartmanın beşinci katına bak." Söylediği yere baktığımda onu pencerede görmemle kıkırdadım. "Geliyorum. Kapının şifresi?"

"#1212#"

"Tamamdır." deyip telefonu kapattım ve şifreyi girdim. Kapının açılmasıyla asansöre yürüdüm ve olduğu kata bastım. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında asansörden çıktım ve Eren'in beni beklediğini gördüm. "Hoşgeldiniz."

"Bundan sonra ben Nihal'im. Nihal Hanım değil! Ayrıca lütfen bana sen de!" Tamam, ileri gitmiş olabilirdim ama rahatsız olmuştum.

Gülüp beni onayladığında içeri aldı ve beni karanlık odaya götürdü. İçeri girdiğimizde ışığın azlığıyla gözlerimi kırpıştırdım. Eren güldü. "Gözün mü ağrıdı?" Başımı salladım. "Biraz."

"Ben de ilk başlarda öyleydim ama alıştım sonra. Fotoğrafların birazı hazır, bakmak ister misin?" İstekle başımı salladığımda beni ipe asılmış fotoğraflara getirdi. Ben fotoğraflara hayranlıkla bakarken Eren işine devam ediyordu.

Fotoğraftaki kadınlar o kadar iyi ve kusursuz çıkmıştı ki o zaman anladım, fotoğrafçılar bizim göremediğimiz hayatın güzelliklerini görüyor, onları çok güzel bir şekilde bize aktarıyordu.

Eren de bu işte oldukça yetenekliydi.

"Çok yeteneklisin." Suya fotoğraf karesini koyarken bana gülümsedi. "Fotoğraf çekmek benim hayatımın bir parçası. Küçüklükten beri meraklıyım bu işe."

"Ne güzel. Annen baban da destekliyorsa seni senden mutlusu yoktur." Derin bir nefes aldı. "Öldü onlar." Yutkundum. "Ne? Ben...Ben çok üzgünüm." Salak Nihal! Ne alaka aile şimdi! Sanki senin doğru dürüst bir ailen var da soruyorsun çocuğa!

Bana bakıp güldü. "Sorun değil, gerçekten. Kendini üzme hem. Onları görmedim bile." Kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl?"

"Yetimhanede büyüdüm ben. Yıllar sonra beni dayım buldu ve beni alıp buraya getirdi. Şimdi de işte buradayım." Gülümsedim. "Ailenden birini bulman güzel."

"Peki ya sen?" Sorarcasına baktım.

"Ne ben?"

"Ailen burada mı?" Onlar hâlâ benim ailem miydi acaba, bunu bilmiyordum işte. Bilemiyordum. "Şey... Türkiye'de onlar."

"Peki kariyerinin peşinden gitmeni istediler mi?" Nerdeeee?

"Evet, beni desteklediler. Burada halam var. Onun yanına gönderdiler. Birkaç ay sonra kendi evime çıkacağım zaten. Hiçbir zaman desteklerini eksik etmediler." Başını salladı. "İyiymiş o bak. Çok şanslısın. Seni destekleyen bir aile var." Keşke olsa.

Şimdiki Zaman

Yıldız'dan

"Sonra biraz da oturup sohbet ettik onunla. Bayağı geç döndüm eve. Halam da anladı tabii bir şeyler olduğunu ama sormadı." Kıkırdadım. "Yalnız ilk tanışmanızda da seni evine çağırması garip geldi." Ofladı. "Sadece iş için." Arya,"Hııı, öyle olur." dediğinde Nihal'e baktım gülerek. "Sakin ol, takılıyoruz." Derin bir nefes aldı. "Tamam, konu değişsin."

💙💙💙

Aryalarla resmen ayrı kaldığımız anların acısını çıkarmıştık. Bol bol gülmüş, eğlenmiş, üniversiteden sonra neler yapacağımızı konuşmuştuk.

Akşama doğru karnımız acıkınca da annemi aramış ve ne zaman geleceğini sormuş, ona göre yemek yapacağımı söylemiştim. Annem pizza alıp geldiğini söyleyince de mutlulukla çığlık atmıştık. Ayrıca Yağız'ı da getirdiğini söylediğinde mutluluğum ikiye katlanmıştı.

Meltem'i arayıp gelmek isteyip istemediğini sorduğumda bir dünya ödevi olduğunu ancak yarın sabah kahvaltıya geleceğini söylemiş, ardından bana sevgilerini gönderip telefonu kapatmıştı.

Annemler geldiğinde Arya'nın bana kızmasını umursamadan hızla kapıya koştum kardeşime kavuşacağımın sevinciyle. Bugün özledim duyduğum kim varsa yanımdaydı...

Kapıyı açtığımda Yağız'ın kucağıma atlamasıyla kahkaha attım. Ancak belimdeki ağrıyı hissedip yüzümü buruşturduğumda annem hızla Yağız'ı benden aldı ve bana endişeyle baktı. "Kızım, iyi misin? Ağrın çok mu var?" Ağrı sonunda hafiflediğinde derin bir nefes aldım. "İyiyim şimdi, geçti."

"Aaah ah dikkatli ol diyorum sana ben. Beni dinleyen kim?"

"Hoşgeldiniz Berna teyze. Yıldız, ne oldu?!"diyen Arya'nın koluma girmesiyle yutkundum ve zonklayan belimi tuttum. "Ağrıyor sadece."

"Anne, ablama ne oldu?"

"Ablanın beli ağrıyormuş oğlum. Gel seni bir duş aldıralım. Kızlar siz de yemeğe başlayın, soğumasın. Biz Yağızla yedik de geldik."

"Tamam Berna teyze." Belimdeki ağrıyla zorla yürürken kapının tekrar çalmasıyla ofladım. "Derya, gel kapıya bak!"

"Ya siz misafirsiniz!"

"Yıldız kapa çeneni sen!" deyip salona soktu beni ve yavaşça koltuğa uzanmamı sağladı. Kapıdan içeri giren Ege'yi gördüğümde zorlukla gülümsedim. Endişeyle girmişti içeri. "Güzelim, iyi misin?" Yutkundum. "İyi olmaya çalışıyorum. Belim biraz ağrıyor o kadar."

"Hastaneye falan girmeye gerek var mı? İlaç iç bari." Yanağına bir öpücük kondurdum. "Ağrı kesici içince geçer."

"Hemen yemek ye o zaman." dediğinde kıkırdadım. Ağrı biraz da olsa hafiflemişti. "Yiyeceğim, merak etme." O sırada kızların salonda olmadığını fark ettim.

Çok fenalar ya!

Fırsattan yararlanmak lazım değil mi ama?

Evet, ben de çok fenayım haha!

“Ege, seni özledim." dediğimde gülümsedi. "Ben de seni özledim güzelim." Ensesinden tutup dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda ilk başta şaşırsa da birkaç saniye sonra dudaklarını araladı ve beni öpmeye başladı. Ayaklarımla bağdaş kurup ona biraz daha eğildiğimde belimdeki ağrıyla inledim ve ayrıldım ondan. "Canını mı yaktım?" diye endişeyle sorarken yutkundum. "Hayır, sadece cezamı çektim. Uslu durmadım." deyip kıkırdadım. Dudağımın kenarına bir öpücük kondurduğunda kalbimin hızla atmasıyla yutkundum. "Ege, zorlama beni." dediğimde güldü. "Ben mi zorladım? Sen öptün beni." Omzuna vurdum. "Kapasana çeneni." dediğimde gülüyordu.

Gıcık, resmen gıcık!

"Ege oğlum, hoşgeldin."

Annemin salona girmesiyle yutkundum.

Ya birkaç dakika önce girseydi ne olurdu?

Allah'ım düşünemiyorum bile!

"Hoşbulduk Berna teyze. Yıldız nasıl oldu diye bakmaya gelmiştim."

"Ağrıları var işte görüyorsun. Yemeğini yesin ilaç içecek zaten."

"Anladım, o zaman ben gideyim."

"Bekle..."demiştim ki Ege işaret parmağını kaldırıp bana baktı uyarırcasına. "Otur oturduğun yerde. Zorlama kendini." Mahcupça bakıp başımı salladığımda gülümseyip alnıma bir öpücük kondurdu.

Ege evden ayrıldığında annem iyi olup olmadığımı neredeyse on kereden fazla sorguladıktan sonra Yağızla Meltemlere geçti. Kızlarla yalnız kaldığımda gözlerimi kıstım. "Siz çok fenasınız, biliyorsunuz değil mi?" Nihal kıkırdadı. "Sen de iyi yararlandın ama." Gözlerimi büyüttüm.

Allah'ım görmüşler!

Yüzümü kapatıp ofladım kızlar gülerken. "Yaaaa, çıldırtacaksınız siz beni."

💙💙💙

Pizzalarımızı yedikten sonra annem ve ağrı kesiciyle ağrım yok denecek kadar az hâle gelmişti. Annem, babam ve Yağız geldiğinde biz de küçük oturma odasına geçip oradaki televizyondan güzel bir film açtık. Önümüze de abur cuburları yığdık. Annem gülerek fotoğrafımızı çektiğinde ona teşekkür ettik ve yanımızdan ayrıldı. Kızlar annemin çektiği fotoğrafı bana da gösterdiğinde kahkaha attım. Çok gülünç ve doğaldı. Tabii koltukta kendimi saymazsak.

"Ne yaşıyoruz acaba?" diye sorduğumda kızlar da güldü.

11 yıllık dostluğumuz, kardeşliğimiz yara almazdı artık. Fiziken ayrılsak da kalplerimiz hep bağlı kalacaktı, bunu biliyorduk.

 

Loading...
0%